Madde ve bilgi paketleri bir deneme ve sınama sonrası ortaya çıkar ve sürekli iki yönlü bir evrim içindedirler. Ayrıca, madde ve bilgi alanlarının davranışına uygun bir alıcı-verici cihazının (beyin) evrendeki varlığı da gözlem, bilinç ve etkileşime dayalı bir dinamiğe işaret ediyor. Yanlız, bilelim ki beyin iki yönlü çalıştırılınca en verimli olur! İnsanoğlu bu kapasiteyi kullanmayıp değişime genellikle direnmiştir.
Prof. Dr. Osman Yaşar, State University of New York [email protected]
Bu makale evrendeki madde ve bilginin yaratılış ve gelişme dinamiklerinin aynı prensibe ve mekanizmaya dayalı olduğunu en kısa ve özet şekliyle anlatmağa çalışır. Yandaki şekil bu işlevsel mekanizmayı anlamamıza yardım edebilir. Önce bir tanım yapalım: etrafımızda gördüğümüz her ayırdedilebilir madde ya da bilgi paketine model diyelim.
Mesela, bir elma, bir portakal, bir atom, ve bir elektron hepsi birer model cisimdir. Bir kelime, bir cümle, bir özet, ve bir kitap ta birer model bilgidir. Modeller bulundukları şartlar içinde bir deneme, yanılma ve eylem sonucu birleşip daha büyük üstmodeller ya da bölünüp daha küçük altmodeller oluşturur. Şekildeki her yuvarlak bir modeldir. Boyutları ve renkleri farklı olmasına rağmen içeriklerinin detaylarını dışarıdan saklarlar (soyutlarlar).
En büyük modele tüm, aşağıdaki katmanlardaki altmodellere da bileşenler dersek, oklarla gösterildiği gibi aşağıdan yukarıya doğru tümegiden ve yukarıdan aşağıya doğru tümdengelen iki yönlü bir hareket var. Bu yapıyı etrafımızdaki maddeye uygularsak, en tepedeki katman evrenin tümünü, bir alttaki galaksileri, onun altındaki yıldızları, bir sonraki yakınımızda gözle gördüğümüz maddeyi, bir altındaki molekülleri, onun altındaki atomları, bir sonraki elektron, proton ve nötronları, ve en alttaki de temel parçacıkları içerir. Doğadaki madde alt katmanlardaki detaylarını soyutlayıp bize kapasitemizin algılayabileceği şekilde gösteriyor. Bunda bizim için büyük bir fayda vardır zira eğer etrafımızdaki cisimlerin genel şekillerini değil de içeriklerini (atomlarını) görseydik o zaman işin içinden çıkamazdık, ömrümüz tek tek atomların hareketini takip ederek geçecekti. Bu katmansal yapıyı bilgiye uyarlarsak, aşağıdaki katmanlarda detaylara ve yukarı çıktıkça bu detaylardan soyutlanan genellemelere ve özet bilgiye ulaşırız. Bilginin katmanlı yapısı ve bileşenlerini soyutlamasında da bizim için büyük bir fayda vardır. Mesela, bilginin soyutlanabilmesi işimize yarar çünkü algıladığımız detayları hafızamızda tutmamız için yeterli yer yoktur. Onları özetleyip soyut bilgiler, genellemeler ya da prensipler olarak hatırlayabileceğimiz bir şekilde kalıcı hafızaya kaydederiz.
Madde ve bilginin bu katmansal yapısından ve soyutlama özelliğinden faydalanmamızın nedeni beynimizin bu davranışa uygun bir şekilde algılama, işleme ve depolama yapısına sahip olmasındandır. Bilgi maddeye benzer davrandığı gibi beynimiz de etrafımızda dolaşan bilgi dalgaları için tam bir radyo gibidir. Soyutlamanın başka faydaları da var. Eldeki konuları bir sonuca ulaştırıp zamanımızı ve enerjimizi daha başka verimli konularda kullanmamıza teşvik eder. Hepimiz günlük hayatta faydası olacağına inanmadığımız detaylardan soyutlarız kendimizi. Mesela restoranda yemeğimizin nasıl hazırlandığından kendimizi soyutlarız. Bunun tersini yapanlar vardır ama belli zaman sonra bunu terkederler çünkü sürekli detay katmanında yaşamağa kaynaklarımız yetmez. İşte hayatımız bu şekilde genellemeler ve detaylar arasında bir gel-git olarak geçer ve sonuç olarak ta beynimizin kapasitesi gereği kaydedebildiğimiz detaylar, onların arasındaki hiyerarşik bağlantılar ve bu detayları özetleyerek ulaştığımız soyutlamalar, genellemeler ve sonuçlar bizim akıl dediğimiz (şekildeki gibi) işlevsel bir mekanizma yaratır.
Madde ve bilginin ortaya çıkışı homojen bir ortamdan paketlenmeleri (modellenmeleri) sonucudur. Varlıklarını algılamamızın nedeni ise farklılıkların ortaya çıkması ve fark edilmesidir. Büyük Patlama ile evren homojen bir enerji alanından temel parçacıkların paketlenmesi ile başlamıştır. Sonra birbiri ile ilişkili ya da benzer özelliğe sahip olanlar “çeşitli senaryolar denendikten sonra” guruplar halinde daha büyük yapılara doğru gitmiştir. Bu hareketlilik şekildeki gibi iki yönlü çalıştığı için evren bir denge içinde evrimine devam etmiştir. Aklın gelişimi de bebeklerin etraflarındaki farklılıkları kayda geçirip temel bilgi taşlarını (modellerini) oluşturmasıyla başlar. Bu temel bilgiler arasındaki bağlar zamanla tespit edilip “çeşitli senaryolar denendikten sonra” detaylar guruplanıp özet olarak genel sonuçlara (daha kapsayıcı büyük modellere) doğru gidilir. Mesela bebekler 10 aylık oluncağa kadar ağızlarından düşen emziğin aşağıya 3.cü bir boyuta düştüğünü bilmezler; yok olduğunu zannederler. Ama zamanla beyin denediği hayali senaryolarla (simülasyonlarla) ve değişik olaylar arasında kurduğu ilişkilerle aşağıya doğru 3.cü bir boyut olduğu sonucuna varır.
Modelleme ve simülasyon teorik bir kavram gibi duruyor ama hepimiz buna aşinayız çünkü beynimiz böyle öğreniyor. Bilimsel araştırmaları da böyle yaparız. Ayrıca, ingilizcesi ile computational modeling and simulation technology (CMST) dediğimiz, bilgisayar teknolojisi ile endüstriyel ürünleri üretime geçmeden önce de böyle geliştiriyoruz. Bu alanda dünyadaki ilk lisans bölümünü kuran ve CMST’nin çalışma mekanizmasının evren ve beynin çalışmasına benzerliğini iddia eden bir kişi olmam vesilesiyle bunu herkesle paylaşmak isterim. CMST ile önce mevcut bileşenlere ve bilgimize dayanarak bir model yaratırız. Bileşenlerin detaylarına inip onları sınarız ve irdeleriz. Yeni değerleri üzerinden tekrar tüme yönelip eski modelimizi güncelleştirmeğe çalışırız. Modelimizin gerçeği daha mükemmel yansıtması için bu 2 yönlü (tümdengelen & tümegiden) sınama, karar verme ve değişim devrini defalarca yaparız. Evrende olup biten de budur. İnsanın öğrenmesi de böyle tasarım ve deneme içeren bir evrim içindedir.
Maddenin katmanlı yapısında anlamlı en küçük bir olayın olması için geçen uzay-zaman dilimi tüme doğru gittikçe artar. Alt katmanlardaki olaylar üst katmanlara göre daha hızlı olduğu için farkedilemez, üst katmanlardaki olaylar da alt katmanlara göre çok yavaş olduğu için yerinde donmuş gibi görünür. Bir cisim olarak insan belli bir uzay ve zaman dilimine (perspektifine) sahipse de, beyninde oynayabildiği simulasyonlarla bu diliminin altındaki ve üstündeki perspektifleri de edinebilir. Beynimiz, edinilen bilgi ve tecrübe, ve ilerleyen bilim ve teknoloji bize zaman geçtikçe daha geniş perspektifler kazandırıyor. Medeniyetimiz bu yüzden daha da gelişecektir ancak şüphecilikle varsayımcılığı dengelemek lazım. Bir yandan herşeyi sorgulayıp detaylara odaklanırken diğer yandan da kapasitemizin sınırlı olduğunu kabul edip yukarıda bahsedilen yapı ve iki yönlü dinamizm ile uyum içinde hareket etmek lazım. İnsan sınırlı bir varlıktır ve bizden daha akıllı bir yaratık ve evrensel bir güç olmasının ihtimali çok yüksektir.
Özetlersek, herşey yukarıda izah ettiğimiz evrensel mekanizma ile çalışıyor. Madde ve bilgi paketleri bir deneme ve sınama sonrası ortaya çıkar ve sürekli iki yönlü bir evrim içindedirler. Ayrıca, madde ve bilgi alanlarının davranışına uygun bir alıcı-verici cihazının (beyin) evrendeki varlığı da gözlem, bilinç ve etkileşime dayalı bir dinamiğe işaret ediyor. Yanlız, bilelim ki beyin iki yönlü çalıştırılınca en verimli olur! İnsanoğlu bu kapasiteyi kullanmayıp değişime genellikle direnmiştir. Aklımız evrensel bir bilinç ile aynı metodolojiyi kullanıyorsa, en büyük rehberimiz aklımız olmalı. Dolayısıyla, belli aralıklarla kafamızdaki kavramları, varsayımları, tarihte yaşanmış olduğu söylenen olayları ve hatta gelenek göreneklerimizi sorgulayıp onları akıl terazisi, zamanın kültürü ve bilim filitresinden gerçirmemiz lazım.
Prof. Dr. Osman Yaşar,
State University of New York
[email protected]
* * * * *
Prof. Dr. Osman Yaşar kimdir? (Kadir Amaç\'ın kalemiyle)
Türklerin dünyadaki en meşhur Türkler listesinde Türk olarak tanıttığı Prof Dr. Osman Yaşar, Kürdistan’ın Çolemerg şehrinde dünyaya gelen yurtsever bir ailenin çocuğudur.
İlkokulu Gever’de, ortaokulu Qilaban’da liseyi Çolemerg’de okurken hep sınıf birincisi oldu.Hacettepe Üniversitesi Fizik Mühendisliği‘nde okudu, aynı üniversitede master yaptı. İnönü Üniversitesinde öğretim üyeliği yaptıktan bir süre sonra1986’da doktora için ABD’ye gitti. Amerika’da kendi bilim dalını kurdu ve dört yılda iki mastır ve bir doktora derecesi alarak rekor kırdı.
Nassa’da (Amerika Havacılık ve Uzay Dairesi) çalıştı, akabinde dünyanın en büyük üniversitesi kabul edilen 64 kampüslü, 400 bin öğrencili (The State Universty of New) York’a geçti. Burada bir ilki gerçekleştirip, (Computational Science and Engineering) lisans programını başlattı ve kendi oluşturduğu bu bölümün başkanlığına getirildi. Projeleri ABD kongresinde onaylanan Prof. Dr. Osman Yaşar, ABD Başkanı Bush’a danışmanlık yaptı.
ABD’de matematik ve bilimi geliştirme projesi kendisine verildi. Bush’un eğitimi güçlendirme, orta ve yüksek öğrenimde matematiği, bilimi sevdirme projesi çerçevesinde başlatılan atılımın en önemli ayağı olan ‘Proje Değerlendirme Komitesi Başkanlığı’, The State University of New York’un (SUNY) teknoloji bölüm başkanlarından Hakkari /Yüksekova doğumlu Prof. Dr. Osman Yaşar’a verilir ve ayrıca beş dalda beş Prof.Dr diplomasına sahiptir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.