Washington’un Irak’ın istikrarından ziyade petrol satışından elde edilen gelirlerin hangi hesapta tutulacağıyla ilgilendiğini tüm uluslararası kamuoyu biliyor. Irak petrol gelirleri Amerikan bankasında tutulmakta ve böylelikle Washington yönetimi her.
Kerkük-Ceyhan petrol boru hattından Türkiye’ye akışı sağlanan Kürdistan Bölgesi petrollerinin uluslararası piyasalara ilk sevkiyatı 22 Mayıs Perşembe gecesi gerçekleşirken, ABD’nin tepkisine rağmen Kürt yönetiminin sevkiyatı ve satışı devam ettireceği kaydedildi. Petrol satışına ilk tepkiler beklendiği üzere ABD ve Bağdat gösterirken, başta Avrupa Birliği olmak üzere, uluslararası toplum Kürt petrolünün uluslararası piyasalara çıkışını olumlu karşılamıştır.
Her ne kadar Irak yönetimi uluslararası tahkime gideceği yönünde açıklamalarda bulunmuşsa da, son 5 aydır Hewler’i ekonomik ve mali açıdan baskı altına almaya çalışan Maliki’nin elinin zayıf olduğu belirtilmektedir. Nitekim, Kürt yönetimi ilk petrol sevkiyatını AB ülkesi olan Almanya ve İtalya’ya göndermeye başlaması da dikkat çekicidir. Son dönemde Ukrayna krizi nedeniyle AB ülkeleri Rusya’ya karşı olan tek taraflı enerji bağımlılıklarını azaltmak zorunda olduklarını daha iyi anlamışlardır. AB ülkelerinin öncelikleri arasında Rusya’nın dışında yeni enerji rezervleri ve güzergahlarına ulaşım yer almaktaydı. Bundan dolayı Hewler’in petrol ve gelecekte doğalgaz satışının AB ülkeleri tarafından destekleneceği ileri sürülmektedir. ABD’nin önceliğinin ise petrol satışından ziyade petrol parasının hangi hesapta tutulmasıyla ilgili olduğu bilinmektedir. ABD petrol satışından elde edilen gelirlerinin eskiden olduğu gibi yeni dönemde de Amerikan Bankasında kalmasında ısrar etmektedir.
Piyasaların gözü petrolde
Politik açıdan bakıldığında Hewler’in ilk kez kendi petrollerinin Türkiye üzerinden uluslararası pazarlara aktarma fırsatını elde etmeleri tarihi olduğu kadar stratejik bir öneme sahiptir. Daha açık bir deyişle Mustafa Kemal ve arkadaşları Lozan’da Kerkük’ün Türkiye’de kalması için mücadele ederken, en temel beklentileri iki toplumun birlikte hareket ederek, bölgenin zenginliklerinden ortak fayda görmekti. Bu konu bilindiği üzere Lozan’da çözülemediği gibi İngilizler güç, siyaset ve etkilerini kullanarak Kürt petrollerinin kendi etkileri altına aldılar. Böylelikle ne Kürtler, ne yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ne de Irak halkının geneli petrolden istediği gibi fayda sağlayabildi. Aradan yaklaşık 100 yıl geçmesine rağmen tarafların aynı yerde duruyor olması ilginçtir. Tek fark İngiltere’nin yerini ABD’nin almış olmasıdır.
Böylelikle, Kürdistan Bölgesi petrolleri Mayıs 2014 sonunda dünya pazarları ile buluştu. 15 Aralık 2013’ten buyana Kerkük-Ceyhan Yumurtalık hattından pompalanan petrol Yumurtalık’taki depolarda bekletiliyordu. Bir buçuk milyon varili aşan petrolün satışı sevkiyattan yaklaşık bir hafta önce gerçekleştirilmişti. Petrolün doğrudan AB ülkeleri tarafından alındığı bilinmektedir. Petrolün satışının ardından SOMO yetkililerinin sevkiyat konusundaki tepkilerine rağmen, ilk parti olarak 140 bin varil petrolün sevkiyatı gerçekleştirilmiştir. Geri kalan petrolün de yaklaşık 10 gün içinde tamamlanacağı kaydedildi.
Son dönemde mali açıdan Hewler üzerindeki baskılarını artırmaya çalışan Maliki yönetimi ise, petrol satışını engellemeye yönelik bazı girişimlerde bulunacağını açıkladı. Haziran ayı başında Almanya ve İngiltere’de yapılması planlanan Irak enerji formuna katılacak olan Irak Petrol Bakanı Abdulkerim Luaibi’nin Kürt yönetiminin Petrol sevkiyatına dair konularda en sert tepkileri veren Başbakan Yardımcısı Şehristani ile iki haftadan buyana 9 kez bir araya gelerek bir konuşma metni oluşturmaya çalıştığı öğrenildi. Bağdat’ın tepkilerine rağmen, son dönemde yaşanan Ukrayna krizi AB ülkelerinin alternatif enerji kaynakları ve güzergâhları üzerinde daha yoğun caba harcamalarına yol açmıştır.
Bu kapsamda Türkiye’nin Kürt bölgesiyle geliştirdiği ilişki Türkiye’nin alternatif güzergah olarak elinin güçlenmesine de yol açmaktadır. Türkiye’nin özellikle AB ile ilişkilerinde enerji güzergahları üzerinde yaşanan rekabetin oldukça önemli olduğunu görmek gerekir. Afganistan işgali sonrası Asya’daki petrol ve doğalgaz kaynaklarının uluslararası topluma ulaştırılması yönünde bir mücadele yaşanmıştır. Ancak, Batının desteklediği güzergahlar Afganistan üzerinden açılamamıştır. Suriye iç savaşı doğrudan Körfez ülkelerinin enerji kaynaklarının Akdeniz’e ulaştırılması projelerinin rafa kaldırılmasına yol açmıştır. AB açısından bakıldığında İran ile Körfez ülkeleri arasında yaşanan gerginlikler Basra Körfezinin güvenli bir güzergah olması önünde her zaman risk oluşturmaktadır. Hewler ve Türkiye’nin ortak hareket etmesi Avrupa’nın güvenli ve sürdürülebilir enerji ihtiyacına cevap vermektedir.
Türkiye ne kazanır?
Hewlerl’in Türkiye üzerinden petrol satışını gerçekleştirmesi birçok yeni tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Öncelikli olarak Kürt petrolünü bir yandan Türkiye’nin temel enerji kaynaklarına olan bağımlılığının zayıflatılmasına yol açarken diğer yandan da Türkiye’yi uluslararası güzergahlar konusunda önemli bir ülke konumuna getirmektedir. Ayrıca, petrol ihracının gerçekleştirilmesi Irak’ın istikrarına da katkı sağlayacaktır.
Kürt yönetimi öncelikli olarak petrol satışını Türkiye’ye yapmak istediklerini ancak Ankara’nın “İlk alan biz olmayalım” cevabı üzerine yurt dışı görüşme trafiği başlattıklarını ifade etmektedir. Kürt Yönetiminin Tabi Kaynaklar Bakanı Ashti Hawrami Mayıs ayında 9 gün kaldığı Ankara’da Kürt petrollerinin 1 buçuk milyon varillik bölümünü 3. ek yabancı şirketler üzerinden gerçekleştirmişti. Irak merkezi yönetiminin satıştan dolayı uluslararası tahkime gideceğini düşünen petrol şirketleri, Kürt yönetiminden doğrudan alım yapmak yerine şimdilik aracı kullanmayı tercih etmiştir. Aksi durumda siyasi istikrarsızlığa doğru sürüklenen Irak’ın şirketlerin hesaplarına el koyma ve borsadaki işlemlerini durdurma yoluna gidebileceği endişesi taşınmaktadır.
Petrol satışının Irak’ın güvenliği ve istikrarına etkisinin olumlu yönde olacağı beklenmektedir. Bağdat ile son 6 aydan bu yana yaşanan kriz nedeniyle yaşamsal koşullarının kısıtlandığını ifade eden Kürt yönetimi, Bağdat’ın mali yaptırımlarla Kürtleri tehdit ettiğini ve bu nedenle Kürt yönetiminin petrol satışı konusunda geri adım atmayacağını belirtiyorlar. Petrol satışının Anayasal dayanağı olduğunu hatırlatan Kürt yetkililer, ABD “ve Türkiye’nin sorunun çözümünde aracı olması durumunda şartları bir kez daha gözden geçireceklerini ancak Petrol satışı konusunda geri adım atmayacaklarını belirtiyorlar. Kürt yetkililer, Bağdat’ın ısrarla gerginlik yaratmaya çalıştığı Hewler yönetimi, yılbaşından buyana genel bütçeden yapılan kesintiler nedeniyle bölge halkının ve ticaretinin koşullarının zorlandığını ve bunun kabul edilemez bir durum olduğunu ifade ederek, sevkiyatın ve satışın kendileri için kaçınılmaz olduğunu ifade ediyor. İşte bu aşamada Iraklı grupların enerji kaynaklarını birbirine baskı unsuru olarak kullanmalarının getirmiş olduğu istikrarsızlığın hem Iraklı gruplar hem Türkiye hem de uluslararası toplum açısından olumsuz bir durum yarattığı açıktır.
Dolayısıyla Türkiye’nin girişimleriyle Kürtlerin de kendi enerji kaynaklarını uluslararası piyasalara aktarmaları ülkedeki Şii-Kürt-Sünni gerginliğini de çözüm yönünde olumlu etkileyecektir. Örneğin, Bağdat’ın hukuksuz bir şekilde son 5 aydır, tüm memur maaşlarının ödemesini askıya alma dahil olmak üzere Hewler\'e uyguladığı ekonomik ambargonun etkilerini bölgeye istikrar getirmediği açıktı.
Petrol gelirlerinin paylaşımı ve aktarımı en önemli konuların başında gelmektedir. Nitekim beklendiği üzere, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Yıldız’ın, Hewler’in petrolünün uluslararası piyasalara sevkiyatının başladığı yönündeki açıklamasının ardından, “Buna ilişkin haberleri gördük. Bunun ne anlama geleceğini ve sonuçlarını müttefiklerimiz Türkiye ile kürdistan ile de konuşacağız. Bizim için öncelikli konu Irak’ın istikrarı” dedi. “Irak zor bir süreçten geçmekte. Herkesin ülkenin kalkınmasına yardımcı olmaya çalışması gerekir” diyen ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Psaki, “Ayrılıkları ve tansiyonu alevlendirecek eylemlerden kaçınması gerektiğinin önemini her zaman açıklıkla belirttik” şeklinde konuştu.
Türkiye-ABD gerilimi
ABD’nin açıklamalarına rağmen, Washington’un Irak’ın istikrarından ziyade petrol satışından elde edilen gelirlerin hangi hesapta tutulacağıyla ilgilendiğini tüm uluslararası kamuoyu bilmektedir. Irak petrol gelirleri Amerikan bankasında tutulmakta ve Irak yönetimi yıllık olarak hazırladığı bütçe bağlamında ABD Irak halkına ait olan paranın bir kısmını serbest bırakmaktadır. Böylelikle Washington yönetimi her yıl Irak halkına ait olan milyarlarca doları kendi adına kullanmaktadır. İşte bundan dolayı Hewler’in Türkiye üzerinden satışına karşı çıkmaktadır. Esasında ABD yönetimi petrol satışının artmasından memnun olmakla birlikte bunun mutlak suretle Amerikan bankalarına transfer edilmesini sağlamaya çalışmaktadır.
Petrol satışından elde edilen nakit paranın Halkbankası’na yatırılacağını ifade eden Kürt yetkililer ise hali hazırda Bağdat’ın kendilerine uyguladığı mali yaptırımlar nedeniyle ekonomik anlamda zor günler geçirdiklerini ve ABD’nin yaşanan istikrarsızlığa seyirci kaldığını belirtmektedirler. Irak’ın istikrarına vurgu yapan ABD’nin Maliki’nin ekonomik ambargosuna ses çıkartmaması Kürtlerin ABD’ye olan güvenini sarsmıştır. Kürt yönetiminin petrol gelirlerinden elde edilen parayı Halkbankası’nda tutacaklarını aksi durumda Bağdat’ın kendi paralarına el koymaya kalkışabileceğini ifade ediyorlar. Diğer taraftan Kürtler Halkbankası’nın bölgede bir şube açmasını bekliyorlar. Zira Kürtler Halkbankası’nı mali gelirlerini ve çıkarlarını koruyabilecekleri bir merkez bankası gibi görmektedirler. Kürt Hükümeti’nin (KRG) petrol satışından elde edilecek geliri Halkbankası’nda KRG adına açılan ve denetimi KRG’de olan bir hesaba aktarmak için çalışmalarını sürdürmektedir. Bu Kürtler açısından önemli bir pozisyon. Zira Kürt yönetimi daha önce satıştan elde edilecek gelirin yüzde 83’ünün Bağdat’a verileceğini ifade etmişti. Hewler yönetimi Türkiye’nin parayı bölüştürmesini ABD’nin bölüştürmesine tercih ettiklerini ifade etmektedirler.
Hewler yönetiminin ilk hedefi günlük 400 bin varil seviyesine ulaşmak ardından 2015’te bir milyon varil seviyesine çıkmayı hedeflemektedir. Kürt yetkililer, petrol sevkiyatında birinci önceliklerinin Türkiye pazarı olacağını ifade ederek bu konuda görüşme trafiğini devam ettirdiklerini belirtiyorlar. Ayrıca Türkiye’nin güzergah ülkesi olarak hem ucuz petrol hem de boru hatlarının kullanımından kaynaklanan ekonomik ayrıcalıkları olacağı ifade edilmektedir.
Diğer yandan ABD’nin sert açıklamasının ardından petrol sevkiyatı ve satışı konusunda görüşme trafiğini sürdürecek olan Kürt yetkililer, bölgede faaliyet gösteren aralarında ABD’li petrol devlerinin de bulunduğu şirketlerin sevkiyatı istediğine dikkat çekiyor. Kürt yetkililer, şirketlerle yapılan sözleşmeler gereği sevkiyatın devam etmesinin herkesin yararına olacağı kaydediliyor.
Petrol sevkiyatı ve satışı konularında geri adım atmayan Kürt yönetimi, Eylül ayında Türkiye üzerinden iki petrol boru hattı için start vereceklerini ifade ediyorlar. Hali hazırda devrede olan boru hattının Kerkük-Yumurtalık hattına Irak sınırları içinde bağlı olduğuna dikkat çeken Kürt yetkililer, yapılacak petrol ve doğal gaz hatlarının direkt hatlar olması için çalıştıklarını ifade ediyorlar. Diğer taraftan Irak Kürdistan Yönetimi’nin satışını gerçekleştirdiği petrolden elde ettiği geliri 6 Haziran tarihi itibari ile Halk Bankası’nda açtığı KRG hesabına geçirdi.
30 Nisan seçim sonuçlarından zaferle çıkan Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin hükümet kurmak için görüşme trafiği başlattığı; ancak Kürt lider Barzani’nin Maliki seçeneğine sıcak bakmadığı ifade edilmektedir. KRG yönetimi son aylarda Hewler’i ekonomik olarak dize getirmeye çalışan Maliki’nin Sünni Araplara yönelik politikasının da ülkede istikrarsızlık yaratmaya yönelik olduğunu düşünmektedir. ABD’nin ise yaşanan istikrarsızlıklara yönelik politika geliştirmediğini not etmektedirler. Barzani’nin petrol gelirleri ve siyasi konularda Kürt halkının çıkarlarını karşılamayan bir hükümetin kurulması durumunda, Kürtlerin de Haziran ayında referandum kararı alacağı belirtilmektedir. 3 Eylül’de referandumun yapılacağı İskoçya seçimlerinin ardından “bağımsızlık” seçiminin yapılacağı belirtiliyor.