Libya'da seçim yapılamaz ya da çatışmalar patlak verirse Türkiye de suçlananların başında gelecektir.
Libya’da 24 Aralık seçimleri öncesinde ülke yeniden iç savaşın eşiğine geldi. Halife Hafter ve Seyf’ul İslam’ın adaylığını koyması karşısında Türkiye’nin desteklediği Batı cephesindeki milis grupları yedi kentte seçim merkezlerini silahlarla basıp bu kişiler yarışa katıldığı takdirde savaş başlatacaklarını ilan etti. Durum Türkiye açısından da yeterince kritik.
Erdoğan Başbakan Dibeybe’ye bel bağlıyor ama Dibeybe Temsilciler Meclisi’nin çıkardığı tartışmalı seçim yasası gereği adaylık koşullarından birini kaçırmış durumda. Bu koşula göre kamuda çalışan askeri ve sivil kişilerin aday olabilmesi için seçimden üç ay önce görevlerini bırakmaları gerekiyor. Dibeybe bunu yapmadı. Fakat aday olmak için hazırlıklarını sürdürüyor. Türkiye’nin bel bağladığı ikinci adam konumundaki Fethi Başağa da aday oldu. Türkiye destekli cephe, Dibeybe’nin aday olamadığı durum karşısında seçimlerin ertelenmesi seçeneği için bastırıyor. Bu strateji Dibeybe ve Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Mişri’nin Ankara ziyaretleri sırasında belirlendi. Hafter’in adaylığı engellenirse ülkenin doğusunda seçim düzenlemek imkansız hale gelebilir. Hafter ve Seyf’ul İslam’ın yarışması halinde ülkenin batı tarafında sandıkları kurdurtmayacakları anlaşılıyor. Dibeybe aday olamazsa seçimi iptal etmek ya da ertelemek isteyen cephe elinden geleni yapabilir. Her açıdan son derece çetrefilli ve çatışmanın kıyısında bir süreç. Seçimler yapılmaz ya da çatışmalar patlak verirse Türkiye de suçlananların başında gelecektir.
Kafkasya’da Karabağ savaşının yıldönümünde ciddi bir çatışma yaşandı. Erivan, Rusya ile ortak savunma anlaşması gereği Azerbaycan’ın Ermenistan topraklarına yönelik saldırı olduğu gerekçesiyle Ruslardan yanıt vermelerini istiyor. Rusya burada daha stratejik bir oyun oynuyor. Evvela teknik olarak ihtilaflı sınırlarda meydana geldiği için Rusya ortak savunma koşulunun oluşmadığını söyleyebiliyor. İkinci olarak Rusya’nın Azerbaycan’la enerji ve savunma başta olmak üzere stratejik ortaklıkları mevcut. Ruslar Ermenistan’a koruma kalkanı sunsa da Azerbaycan’la tutturdukları dengeyi bozmak niyetinde değil. Ayrıca Rusya, Aliyev’in son zamanlarda Erdoğan’la yakın mesaisine rağmen coğrafyadaki Rusya gerçekliğini asla göz ardı ederek hareket etmiyor. Bu da Rusya açısından Ermenistan ile Azerbaycan arasında dengeli ve soğukkanlı davranmayı elzem kılıyor.
Üçüncü bir durum; Paşinyan Ermenistan’ı Rusya’nın nüfuz alanından çıkartıp Batı’ya yaklaştırma havasıyla iktidara geldi. Karabağ savaşındaki hezimet Rusya açısından Paşinyan ve Batı yanlısı cephenin ödemesi gereken bir bedeldi. Putin, Paşinyan’ın dizlerinin önünde çöküp Rusya’dan yardım istemesinin verdiği hazzı yaşıyor. Ama meseleyi Ermenistan’ı da terk etti dedirtecek çizgiye de vardırmıyor. Savaşın birinci yıldönümünde gündem 9 Kasım ateşkes anlaması gereği ulaşım yollarının açılmasıydı. Erdoğan da Nahçıvan-Azerbaycan koridoru açılırsa Ermenistan’la ilişkilerin normalleşeceğini söylüyordu. Paşinyan da Ermenistan için İran ve Rusya’ya koridor açılması halinde Zengezur’da sorun egemenlik haklarından vazgeçmeden çıkarmayacaklarını söylüyordu. Birden bire savaş havası hakim oldu. Aliyev, Zengezur koridoru güzellikle açılmazsa silah zoruyla açacakları tehdidi savurmuştu. Sınırdaki çatışmalar bu tehdidin sahaya yansıması gibi duruyor.