Yeni çıkan MEB yasası ile, Anayasa ve Tevhid-i Tedrisat kanununa dayanan ve “Kurşun Asker” yetiştiren sistemin ömrü uzatılıyor.
TEVHİD-İ TEDRİSATIN HEDEFİ NEYDİ?
MAZLUMDER GYK Üyesi Beytullah Beytar: Yeni kanunda bütün eğitim faaliyetlerinin Bakanlık izin ve denetimine bağlanmasını öngören madde, Tevhid-i Tedrisat ruhunun hâlâ diri tutulduğunu gösteriyor.
Eğitimci Ufuk Coşkun: 1924’te kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu eğitim reformu değil, siyasî reformdur. Ulusalcı, Kemalist ve laik bir nesil yetiştirip, diğer devrimlere de zemin hazırlamak için yapılmıştır.
SORUNUN ASIL KAYNAĞI ANAYASA
Akademisyen Zafer Çelik: Sorunun kaynağı Tevhid-i Tedrisat′tan önce “Eğitim Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda yapılır” diyen anayasadır. Mevcut eğitim sistemi askerî darbe dönemlerinde kurulmuş ve sistemdeki revizeler de hep askerî dönemlerde yapılmıştır.
MAZLUMDER Bşk. Yrd. Arif Koçer: Kurşun asker yetiştirme hedefi, M. Kemal’in 1923’teki bir konuşması ile ifade edilmiştir.
Tevhid-i Tedrisat siyasi bir reformdur
Panlede konuşan Eğitimci-Yazar Ufuk Coşkun 1920’li-30’lu yılların bilhassa Almanya, İtalya, Sovyetler Birliği ve Türkiye gibi ülkelerde tek bir kişi ya da parti marifetiyle hayatın bütün alanlarında hâkimiyet kurulmaya çalışılan yıllar olduğunu söyleyerek “Ulus devletçi sistemler tek bir ırktan, renkten, mezhepten ve dilden müteşekkil yeni bir toplum oluşturma amacı güdüyorlardı. Bunun için de önce bir lider kültü oluşturmak gerekiyordu. Bunun için en iyi mekanizma ise eğitimdi. Bu yüzden eğitim ile ideoloji arasında sıkı bir işbirliği vardır. Türkiye’de Tevhid-i Tedrisat’ın temelleri 1921 Maarif Kongresi’nde atılıyor. Atatürk orada 180 kişilik bir heyete yeni eğitim sisteminin çerçevesini çiziyor ve millî eğitim terbiyesinden bahsediyor. Orada alınan kararlar Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde yayınlanıyor ve yankı uyandırıyor. 1924 yılında kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu bir eğitim reformu değil siyasî reformdur. Ulusalcı, Kemalist, laik ve milliyetçi bir nesil yetiştirmek için yapılmıştır. Diğer yapılacak şapka, harf vs. gibi inkılâplara da bu kanun ile zemin hazırlanmak istenmişti. Türk ırkının üstünlüğüne iman edecek nesiller yetiştirmek istediler. İsmet İnönü de bu dönemde öğretmenlere yaptığı bir konuşmada ‘Dinî değil millî terbiye istiyoruz!’ diyor ve 1926 yılında Samsun Milletvekili Ruşeni Barkın’a ‘Benim dinim ulusalcılıktır’ adlı bir kitap yazdırılıyor.”
‘Ulus devlet’ hastalıklı bir şey üretti
Özgür Eğitim-Sen MYK Üyesi Ali Aydın ise Türkiye’de ideolojik farklılıkların bazı konularda bir nitelik farkı yaratmadığını ve eğitimin de bunlardan biri olduğunu söyleyerek başladığı konuşmasına şöyle devam etti: “Tevhid-i Tedrisat’ın dayandığı bir anlayış var. Dönemin pozitivist anlayışı, aydınlanma felsefesi ve modernliğin alaşımıyla oluşturulmuş bir anlayış. Modern eğitim kurumları da iki temel gaye ile inşa edildi; Birincisi devlete kul olacak vatandaş yetiştirmek, ikincisi ise kapitalizmin, sanayi toplumunun gerektirdiği iş gücünü sağlamak. Devlet eğitimi tekeline alırken aynı zamanda bilgiyi de tekeline alıyor, onu üretiyor ve eğitim yoluyla aktarıyor. Ama bugün yeni bir sosyoloji var, bilginin kendisinde, üretiminde ve aktarımında bir değişim-dönüşüm var, modernlik sorgulanıyor, yeryüzü cenneti vaadi tutmadı, modernliğin hedefleri olmadı, ulus devlet hastalıklı bir şey üretti, devlet-toplum ilişkisini, siyaseti, insanı, hatta dini bile yeniden tartışıyoruz.”
Kemalist eğitim ‘kurşun asker’ yetiştiriyor
MAZLUMDER, 2014 yılı itibari ile eğitimdeki devlet tekeline son vererek, toplumun kendi alternatiflerini geliştirebilmesinin önünü açmak amacıyla başlattığı “Tevhid-i Tedrisat Kanunu Kaldırılsın” kampanyası kapsamında yasanın tartışıldığı “Tektipleştiren Eğitime Hayır” panelini düzenledi. Panelde, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun, tektip, Ulusalcı, Kemalist, laik ve milliyetçi bir nesil yetiştirmek için yapıldığı vurgulandı. Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nde, 3 Mart Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabul yıl dönümü dolayısıyla gerçekleştirilen panel MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal’ın açılış konuşması ile başladı. Ünsal, eğitimin devletlerin toplumları şekillendirmek için kullandıkları en önemli enstrümanlardan biri olduğunu vurgulayarak başladığı konuşmasında “Özellikle Sanayi Devrimi’nden sonra tektipleştirilmiş eğitim, siyasal iktidarların ihtiyaç duyduğu vatandaşı ve bu üretim süreçlerinin gerek duyduğu ara elamanları üretmek üzere bu sistemin kullandığı en önemli araçlardan biri oldu” dedi.
Reformlara rağmen ‘ideolojik öz’ değişmedi
“Tevhid-i Tedrisat Kanunu Kaldırılsın” kampanyası ile ilgili kısa bir bilgilendirme yapan MAZLUMDER Üyesi Beytullah Emrah Önce Kişinin toplumsallaşması sürecinde kalıcı izler bırakan eğitimin zorunlu tutulmasının ve eğitim-öğretim süreçlerinin şekillendirilmesi konusunda kendisine herhangi bir tercih hakkı verilmemesinin temel bir insan hakkı meselesi olduğunu söyledi. “Son yıllarda, Millî Eğitim sisteminde yapılan birçok reforma rağmen, eğitimin ideolojik özünün, eğitimdeki egemen aklın değişmediğini gözlemliyoruz” diyen Önce şöyle konuştu: “Meclis’te görüşülen ‘Millî Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’na ait 13 maddeden biri olan şu maddeye dikkatinizi çekmek istiyorum: ‘Her ne ad altında olursa olsun, eğitim ve öğretim sunmak amacıyla yürütülen faaliyetler Bakanlığın izin ve denetimine tabidir. Bu faaliyetleri yürütenler özel öğretim kurumları için bu Kanunda öngörülen kurallara uymakla yükümlüdür’. Bu madde, eğitim sisteminde Tevhid-i Tedrisat ruhunun ne kadar diri tutulduğunu gösteren somut ve güncel bir gelişme olmuştur.”
Sistem ‘Kurşun Asker’ yetiştiriyor
Tarihin bütün dönemlerinde her iktidarın kendini eğitim ile meşrulaştırmaya çalıştığını belirten MAZLUMDER Genel Başkan Yardımcısı Arif ise, eğitimde ilk önce tektipçi yapının değişmesi gerektiğini belirtti. Koçer; “Mustafa Kemal 1923 yılında Adana Türkocağı’ndaki konuşmasında şunu söyler: ‘Biz milletimizi yek pare bir çelik kütlesi haline getirmek için eğitim yapıyoruz’, yani kurşun asker yetiştirmek. Tevhid-i Tedrisat ile bu ülkü kurumsallaştırılmıştır. 1924 yılında 18.000 medrese öğrencisinin Millî Eğitim’e bağlı okullara geçmesi sağlanıyor. O tarihten bugüne kadar Talim Terbiye Kurulu’nun onayını almamış hiçbir kitap devlet okullarında hatta özel okullarda okutulamaz. Aslında şuan özel okul diye bir okul yoktur. Maaşını özel sermayeden alan okul vardır. Bütün okullar devlet okuludur, devletin saptadığı eğitim sistemi, kitapları, müfredatı kullanılmaktadır. Devlet bir hizmet aygıtıdır, ebeveynlerin taleplerini yok sayarak hareket edemez” dedi.
www.ufkumuz.com