Bedreddin Fırat: Çözüm Süreci, PKK ve Devlet

Kürd halkının savaş konusundaki isteksizliğinin PKK\'yi zora sokması, Türklerin de eskisi gibi “vatan sağolsun” dememesi mevcut iklimin bir hayli farklı olduğunu ortaya koyuyor.

28.10.2015, Çar - 18:53

Bedreddin Fırat: Çözüm Süreci, PKK ve Devlet
Haberi Paylaş

PKK ile devlet arasında 1990\'lardan itibaren muhtelif hükümetler döneminde birçok görüşme yapıldı.

Bunun neticesinde PKK defalarca tek taraflı ateşkes ilan etti ancak daha sonra birtakım nedenlerden dolayı çatışmalar tekrar başladı.

En sonuncusu olan, PKK\'yle devletin konjonktürün dayattığı çeşitli zorunluluklar nedeniyle oturduğu müzakere masası da 3 ay önce devrildi.

Alışılagelen söylemin tersine devlet, PKK\'ye karşı ateşkes ilan etmedi.

Aksine, yaşanan savaşın \'\'konsepti ve cephesi\'\' değişti.

Daha evvel direkt olarak karşı karşıya gelen bu güçler, Türk devletinin Kürdlerin statüsüzlüğünün devam etmesi konusundaki önlenemez arzusu sonucunda bu çatışmayı uluslararası camianın bir hesaplaşma arenasına çevirdiği Suriye\'ye kaydırdı.

Türk devleti; IŞİD, El Nusra, Ahrarur\'ş-Şam ve diğer irili ufaklı selefi-cihadist çeteler aracılığıyla Kürdlerin mevcut yönetimini boğmaya çalıştı.

Buna karşılık Kürdler de YPG-YPJ\'nin destansı bir direniş göstermesi sonucunda hem uluslararası kamuoyunun desteğini aldılar hem de Türk devletini, açık açık desteklediğini söylemekten imtina etmediği çeteleri bozguna uğratarak Suriye sahasında mağlup ettiler.

Anti-Kürd yaklaşımlı Türk siyasetinin dış politikada iflası ve yaşanılan hezimetin ardından gözler Kuzey sahasına, yani bizim tarafımıza çevrildi.

HDP\'nin kuruluşundan bu yana hiç görülmemiş bir biçimde halk tarafından teveccühle karşılanması devletin derin aklını korkutmaya başladı.

Bu hâl, HDP\'ye polis eşliğinde saldırılarla, aylar öncesinden belli olan miting alanlarının bombalanmasıyla, HDP tabanının bir şekilde sokağa çekilerek marjinalize edilmek istenmesiyle daha da somut hale geldi.

PKK\'nin HDP\'yi zor durumda bırakmamak için silaha sarılmaması, AKP\'nin -aynı zamanda devletin- de Kürd meselesini çözdüğünü söylemek ve MHP\'ye oy gidişini durdurmak niyetiyle açıktan savaş ilan edememesi -ancak savaşın ayak sesleri seçim döneminde açıkça geliyordu- çatışmaların 7 Haziran sonrasına tehir edilmesine neden oldu.

Bugün üzerine basa basa ifade edilen, \'\'7 Haziran\'dan önce bir şey yoktu da 7 Haziran\'dan sonra ne oldu?\'\' sorusu doğru bir sual olmakla birlikte eksik bir zihinsel yaklaşımı betimliyor.

Evet, AKP-devlet HDP\'yi terörize ederek baraj altına itmek istedi, bu apaçık bir hakikat, ancak bu organizasyonun bütün stratejisi bunun üzerine kurulu değil.

Şöyle ki, Türk devleti hem Kürdler nezdinde hem de Türkler nezdinde HDP\'nin ve PKK\'nin ciddi bir şekilde meşruiyet kazandığını gördü.

Yıllarca toplumsal ve siyasal alanda kriminalize edilmiş olan Kürd hareketinin halkın çok çeşitli katmanları tarafından onaylanması ve kabul edilmesi, devleti hiç olmadığı kadar ürküttü.

HDP\'nin politik manevralarının da etkisiyle demokratik alanda  ile kendisini gösteren bu gerçeklik, PKK\'ye de dört bir yandan katılımların artmasıyla daha da müşahhas hale geldi.

Ayrıca, devletin PKK\'yi sahada yenememesi, bunun yanında PKK\'nin de devlete karşı zafer sayılabilecek bir başarısının olmaması görüşmeleri tıkadı.

Türk devletinin kısmî düzenlemelerle meseleyi halletmeye çalışması; PKK\'nin ise özerklik dışındaki hiçbir siyasal/sosyal/ekonomik statüyü kabul etmemesi müzakerelerin taraflara adeta patinaj yaptırmasına sebebiyet verdi.

En başından beri birbirine güvenmeyen PKK ve devlet, masaya oturmalarının da Suriye ve Irak\'taki gelişmelerle alakalı olduğunu biliyordu. Çünkü iki kuvvet de o bölgeye yoğunlaşmak istiyordu. Bu da kerhen olsa bile bir ateşkesin gerçekleşmesine zemin hazırladı.

Bilahare, bölgedeki dengelerin PKK lehine değişmesi ve Türk devletinin Kürd hareketinin çıkışı karşısındaki rahatsızlığı yalnızca yaşanması için bahaneler gereken savaşın fitilini ateşledi.

Hem Rojava\'da hem de Türkiye\'de Kürdler karşısında mağlup olan AKP-devlet, yukarıda saydığımız nedenlerin de baskısıyla topyekûn bir savaş başlattı. Fakat, şu ana kadar yaşananlar bu savaşın devam edemeyeceğini, varolan durum konusunda ısrarın ise Suriyevari bir iç savaşa davetiye çıkarabileceğini gösteriyor.

Öte yandan Kürd halkının savaş konusundaki isteksizliğinin PKK\'yi zora sokması, Türklerin de eskisi gibi “vatan sağolsun” dememesi mevcut iklimin bir hayli farklı olduğunu ortaya koyuyor.

Fakat PKK, devletin Kuzey\'deki savaşın sona ermesi halinde Suriye sahasına daha rahat kanalize olacağını bildiğinden savaşın bu şartlarda devam etmesinin zaruret olduğuna inanıyor.

Bununla beraber devlet ise, en azından Kürd hareketlerinin yükselişinin durdurulması için silahlı olarak mücadeleyi mukadder addediyor.

Bir şairin çok sevdiğim bir sözü var. “Bütün karanlığı versem size, giden geceyi durduramazsınız!

Nerina Azad
Bu haber toplam: 2753 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:05:12:41
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x