2013 ve 2015 Newroz’larında sözde çözüm sürenin parçası olarak görülen Öcalan’ın mektupları açıklandı. Öcalan’ın 2015 Newroz’unda okuduğu metin 2013 Newroz’unda okunan metnin ruhuna uygun kaleme alınmıştı.
Kurdistan topraklarına acımasızca saldıran zalimlere direnişin sembolü olan Newroz’u bu sene vahşi DAİŞ terörist saldırılarında kahramanca ülkesini savunan peşmergenin şehadetleri nedeni ile yas ile karşıladık. Güney Kurdistan ve Rojava’da şehadetlerine şahitlik ettiğimiz tüm peşmergelerin hatırasına uygun bir newroz etkinlikleri umut etmiştik. Lakin umudumuz hayal kırıklığına döndü ve HDP’nin düzenlediği etkinlikler ulusal yas ahlakına uygun olmayan görüntülere sahne oldu.
Newroz’un Kuzey Kurdistan’ da son yıllarda amacına uygun olmayan etkinliklerle icrasına şahitlik etmekteyiz. PKK/HDP tarafından düzenlenen Newroz etkinlikleri seçim kampanyası, propaganda dönemlerinin siyasal reklam çalışması haline geldi.
Newroz, siyasal kampanyaların parçası olarak seçmen tercihlerini etkileyecek bir seçim stratejisinin ötesinde Kürt halkının özgürlüğe, bağımsızlığa olan inancını yeniden ürettiği bir gündür. Son zamanlarda Newroz’un Türk medyası ve HDP/PKK medyasının enformasyon saldırıları ile Öcalan etrafında şekillendiği görülmektedir. Nevroz kutlamaları PKK ve HDP eliyle Kürt halkını dirilişin gününde gönüllü esarete çağıran mektupların okunduğu gösteri merkezi haline gelmiştir.
Öcalan’ın mektupları;
2013 ve 2015 Newroz’larında sözde çözüm sürenin parçası olarak görülen Öcalan’ın mektupları açıklandı. Öcalan’ın 2015 Newroz’unda okuduğu metin 2013 Newroz’unda okunan metnin ruhuna uygun kaleme alınmıştı.
Kürt ulusunun asgari düzeyde dahi taleplerine karşılık gelmeyen ancak yaygaraya getirilen mektupta;
1-Ulus devlet fikrinin aşılması,
2-Eşme ruhu,
3-Halkların kardeşliği,
4-Emperyalist güçlerin böl-parçala-yönet politikası ile etnik çatışmaları körüklediği, etnik çatışmalar ile halkların enerjisini tükettiği,
5-Kürt ve Kurdistan ifadelerini yasaklanmışçasına kullanmaktan kaçınması
konuları öne çıktı.
Öcalan’ın mektubunda dile getirdiği mesajlarda en dikkat çekici konu antikapitalist söylemler ile Kürt halkının hafızasındaki düşman algısını değiştirme çabasıydı. 4 parça Kurdistan’da işgalci konumdaki Fars, Türk ve Arap zulüm sistemlerinin tarihten günümüze yaptığı zulümlere Kürt halkını körleştirmek isteyen Öcalan, yeni bir düşman ortaya attı. Türkler, Araplar ve Farslar masumdu ve tek suçlu kapitalist ülkelerdi. Hatta Öcalan’a göre Kürt halkı da etnik talepler ile etnik çatışmanın faili olarak suçluydu. Kürt halkının ulusal talepleri, zulme karşı direnişi, kapitalist ülkelerin birer oyunuydu.
Anti kapitalist Öcalan’ın Kürt halkının taleplerinden uzak mektubu ile “Böl, Parçala, Yönet” fenomenini dile getirdiği Newroz gününde Milliyetçi Hareket Partisi(MHP) büyük kurultayını gerçekleştiriyordu. MHP kurultayında, Devlet Bahçeli de dış güçler Türkiye’yi ” böl, parçala, yönet“ politikası ile kardeş kavgasına düşürmeye çalışıyor diyordu.
Öcalan’ın mektubu ile yeni bir slogan konuşulmaya başlandı. “Eşme Ruhu”
Rojava’da YPG gerillasının Türk askerleri ile Süleyman Şah türbesinin tahliyesinde omuz omuza verip düzenlediği operasyonu projelendirilip gurur ile sunuldu. Rojava’da Kürt halkının içine düştüğü dramın faillerinden biri olan Türkiye devleti ile ortak operasyon düzenlemenin yanlışı ortadayken bunu “Eşme Ruhu” ile dayatmak Kürt ulusunu işgalcisine teslim etmek anlamını taşır.
Konuşmasının içinde Kürt ve Kurdistan kelimesini kullanmaktan kaçınan Öcalan’ın, mektubun sonunda halkların kardeşliği ile kitleyi selamlaması da Kürt halkına dayattığı Eşme Ruhu’nu anlamamızda bizlere yardımcı olacaktır.
Ulus devlet fikrinin aşılması gerektiğini her defasında tekrar eden Öcalan’ın Kürtlerin kaderini işgalcisinin insafına bırakma çabası kabul edilemez.
Mektuplar, görüşmeler Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkından uzak bir noktadadır. Newroz’dan önce ortaya çıkan 10 maddelik iyi niyet beyanı, Newroz’a okunan mektuplar ve tarafların beyanları Kürt ulusunun taleplerinden uzaktır.
PKK, Öcalan ve HDP’nin söylemleri ve eylemlerine bakıldığında, Türk devletinin PKK eli ile Kürt halkını kontrol ettiği söylemi bir iddiadan ziyade hakikate karşılık gelmektedir.
PKK, HDP ve İmralı’nın Türk devleti ile sağladığı mutabakat metinleri, Kürt halkının hangi şekilde olursa olsun kendi kaderini tayin etme hürriyetine karşı geliştirilmiş bir strateji olarak görülmelidir.
Kürt sorununu Türkiye demokratikleşme tarihinin parçası haline getirmek isteyen Türkiye Cumhuriyeti, PKK ve Öcalan’a rağmen, Kürt halkı feraseti ile bu oyunu bozmalıdır.