Kurdish Studies Center(Kürt Araştırmaları Merkezi) Koordinatörü Reha Ruhavioğlu, Öcalan'ın PKK'ye silahı bırakma çağrısında bulunduğu metnin Türkiye kamuoyunun hislerini hitap ettiğini, Kürtlerin kendisini bu metinde bulamadığını, Kürtlerin endişeli olduğunu söyledi.
Kurdish Studies Center Koordinatörü Reha Ruhavioğlu, Rûdaw TV’den Hêvidar Zana’nın sorularını cevapladı.
“Türkiye'de PKK'nin silahı bırakması isteniyor ancak operasyonların da devam edeceği görülüyor Kürtler bu konuda ne düşünüyor?” sorusuna cevap veren Kurdish Studies Center(Kürt Araştırmaları Merkezi) Koordinatörü Reha Ruhavioğlu, “Öncelikle Türkiye halkından bahsetmek istiyorum. Şöyle bir atmosfer var ki sadece bugüne özgü değil. Türkiye halkı hem biraz militarist hem de biraz milliyetçi. Çatışmalardan şikayetçiler ama diğer yandan biliyorlar ki PKK’nin silah bırakması Kürt meselesini yüzde yüz halletmez. Bu hem demokratik toplum için bir zafer, hem de Türk milliyetçileri için bir başarı ancak biliyorlar sorun sadece silah bırakma sorunu değil. Fakat yine de bu olumlu bir etki yaratacak” cevabını verdi.
Kürtler çoğunlukla endişeli, yüzde 10-15'i silah bırakılmasını istemiyor
Kürtlerin kafasında soru işaretleri bulunduğunu ve endişeli olduklarını kaydeden Ruhavioğlu, “Kürtler açısından baktığımızda Abdullah Öcalan'ın çağrısından önce hakkın üçte ikisi silah bırakmaya kesin bir destek veriyordu. Yüzde 20'lik bir oran da bu silah bırakma sürecine destek vermek istiyorlar ancak bazı soruları ve endişeleri var. Çünkü sivil siyaset üzerinde büyük bir baskı var silah bırakılırsa dahi sivil siyaset önündeki engeller kaldırılmazsa, baskılar sürerse ne olacak diye endişeleniyorlar. Yüzde 10-15'lik bir oran da PKK'nın silah bırakmasını istemiyor. Bu da bir toplum için bakıldığında normal bir oran” diye konuştu.
Türk halkı silahların bırakılacağına inanmıyor
Türk halkının silah bırakmaya inançsız olduğunu ifade eden Ruhavioğlu, “Türk halkı PKK'nin silah bırakacağına inanmıyor. Neden oysa ki her gün görüyoruz, PKK silah bırakacağını söylüyor, kongreyi toplayacağız, PKK’yi tasfiye edeceğiz diyor. Öcalan çağrı yaptı, PKK kabul ediyoruz dedi; ancak Türkiye'nin bilinci o seviyeye gelmemiş. Bunu anlayacak seviyeye gelmemiş toplum. Çünkü 40 yıldır çatışmalar devam ediyor ve bugüne kadar birçok hükümetle değişti ve PKK’yi silahlandırmayı başarmak hükümetlere nasip olmamış bugüne kadar. Bundan dolayı da halk pek inanmıyor PKK’nin silah bırakacağına. Ancak o adım atılacak, PKK silah bırakacak” dedi.
“Öcalan’ın mektubu Türklerin hislerine hitap ediyordu”
Ruhavioğlu, “İki taraf da birbirine güvenmiyor, inanmıyor diyebilir miyiz? Türkler PKK’nin silah bırakacağına inanmıyor Kürtler de PKK silah bıraksa da Türkiye'nin haklarımızı vereceğine inanmıyoruz diyor. Bir şey elde edemeyiz diyor. Bu iki bakış açısı nereye kadar doğru?” soruna da şu cevabı verdi:
“Bu kaygıları taşıyanlar var, doğru bu telaş, panik şundan kaynaklanıyor: Öcalan'ın çağrısı, o söz konusu mektup(çağrı metni) Türklerin hislerine hitap ediyordu. Kürtlerin hislerine hitap etmiyordu, yani PKK'ye hitap ediyordu ama teknik olarak ancak hissi olarak Türklere ve devlete hitap ediyordu. Kürtler meydanlarda toplanıp mektubu beklediği sıralarda kendileri için de bazı şeylerin yer alacağını umuyorlardı mektupta ancak bunu görmediler, yoktu. Bu nedenle de bazı endişeler taşımaları normaldir.”
“Demirtaş Kürtlerin endişelerine cevap verdi”
Bu noktada Selahattin Demirtaş’ın devreye girdiğini, endişeleri anlayarak Kürt halkına yön vermeye çalıştığını ifade eden Ruhavioğlu şöyle devam etti:
“Ancak iki gün sonra Selahattin Demirtaş bir mektup paylaştı. Bence Demirtaş Kürtlerin bu endişelerine bir cevap verdi. Selahattin Demirtaş bize birkaç şey söylüyor. Diyor ki birincisi demografimiz bir avantajdır yüzde 20-25 oranında bir Kürt nüfus var. Biz sivil bir şekilde bu nüfusu, demografiyi bir güç olarak devam ettirebiliriz. İkincisi Demirtaş silahlara değil kendinize güvenin diyor. Yani demokratik bir şekilde Demirtaş gibi liderlerle sivil alan büyüyebilir. Muhtemelen ya Kürtler haklarını sivil mücadele ile elde edebilirler sivil bir şekilde ele alabilirler; çünkü bu terör örgütü gibi söylemler ortadan kalkarsa kolay kolay Kürt siyasetini baskı altına alamazlar. Evet yine yapılır ancak eskisi gibi yapılamaz. Bugün Avrupa ülkelerine bakıldığında ve kendi halkları için mücadelede silahlara yer kalmamış, silahlar bırakılmış ancak yine de o mücadele yürüyor. Mesela İspanya. İspanya'da Katalanlar, Basklar silah kullanmıyor ama yine de hükümete karşı demokratik mücadele veriyorlar, yine de o hareket devam ediyor. Ben inanıyorum sivil siyaset güçlenecek ve Demirtaş gibi liderler Kürtlerin demografisini bir güç gibi ele alarak siyaseti yürütebilir. Sivilleşme ve demokrasi Kürtler için bir avantaja dönüşecek. Bugün doğrudur hemen Türkiye'de hem bölgede Kürt nüfusun endişeleri var yani ne elde ettik diye soruyorlar. Kazananımlar yüzde yüz açıklanamaz ve sadece Türkiye'de değil bugün Rojava’da Kürtler bir şey elde etti. Bu da bu sürecin bir sonucudur. Bu süreç sadece Türkiye'de yürümüyor.”
“Hükümet Kürtlerin güvenini kazanmak için adımlar atmalı”
Kurdish Studies Center Koordinatörü Reha Ruhavioğlu, DEM Parti’nin Kürtlerin endişelerini ortadan kaldırmayı başarıp başaramayacağına dair soruya cevap verirken bunun DEM Parti için bir sınav olacağını belirterek şöyle dedi:
“Endişeleri ortadan kaldırmak DEM’in performansına bağlı. Bu DEM’in sınavı aynı zamanda. Eğer bunu halka anlatabilirlerse halkı inandırabilirlerse başarılı olurlar. Eğer yapamazlarsa kendilerine güvenmezlerse inanmazlarsa bu endişeleri gideremezlerse bu da DEM’in problemi olur. Bundan dolayı da anlıyorum ki Selahattin Demirtaş inisiyatifi aldı ve halkın endişelerini anlayarak sivil alana ve yönlenmesini sağladı, bu alanı görmesini sağlamak istedi. Biraz kendilerine güvenleri gelsin, endişeleri azalsın diye. Şimdi bu süreçte henüz yeniyiz. Hükümetin birkaç adım atması gerekir ki Kürtler ikna olsunlar. Yani silahsız da bazı şeylerin değişebileceğine Kürtlerin ikna olması gerekir. Dün akşam birkaç Hoca Kürtçe bir kitap hazırladıkları için gözaltına alındı. Herkes bu kitabı kullanıyor çünkü Türkiye'de Kürtçe öğretmek öğrenmek için en başta gelen kaynaklardan biri ve en profesyonel kaynak. Eğer siz bu emeğe karşı gözaltı operasyonu yaparsanız Kürtler arasında güven inşa olmaz. Evet silah bırakılabilir ama eğer Kürtlerle Türkiye arasında pozitif bir ilişki sağlanamaz, yürüyemez. Bundan dolayı Türkiye hükümeti güçlü siyasi adımlar atmalı ki Kürtler sürece inanabilsin. Diğeri de Kürt siyasi hareketinin performansına bağlıdır, belki bugünden yarına bu endişeleri izale edemezler ama bir iki yıl sonra dönüp geriye baktığımızda Kürtlerin moralinin de siyasetinin de yükseldiğini görebilir.”