Amedspor tarihinde eşine zor rastlanır bir taraftar kitlesi oluştu. Siyasetler üstü, siyasi ihtilafları tali plana iten, buna itibar etmeyen ve bir amaç uğruna kenetlenen bir taraftar türü bu. Taraftar birleşerek siyasetin beceremediği o büyük, birleşik, bitişik hikâyeyi kendi yazmaya soyundu. Nesnel olarak bunun diğer anlamı ise, siyasetin dar, kalıplaşmış sınırlarının dışına çıkmaktı
Maçın bitiminde, maçı yorumladığımız kanalda Deniz Naki ile konuşma fırsatı buldum. Konuşma fırsatı buldum dediğime bakmayın, Deniz Naki, ağlamaktan, mutluluk gözyaşı dökmekten fırsat bulup iki cümle kuramadı. Aslında gözyaşıyla bu büyük hikâyenin özünü, temasını ve anlamını özetliyordu. Artık kabına sığmayan mağduriyet enerjisinin, gözyaşı imgesiyle kendisini dışa vuran altın varaklı kelimeleriydi. Deniz Naki büyük bir yetenekti ve Kürt futboluna hem seviye hem de itibar kazandırmıştı. Böylesi tarihsel sayılabilecek bir anda kelimeler yerine gözyaşlarıyla bu sürece tanıklık yapmayı tercih etmesi, aslında Amedspor’un bir kulüpten fazlası olduğu gerçeğine işaret ediyordu. Amedspor bir kulüpten fazlasıdır ve futbol aslında sadece futbol değildir; futbol her şey olabiliyor.
FF’nin maçı kendi kanalında yayınlayacağı duyurusu, çiçeği burnunda, taze, yeni seçilmiş yerel yöneticileri harekete geçirdi. Meydanlara dev ekranlar kuruldu ve herkes heyecan içinde maçın yayın saatini beklemeye başladı. Başka bir diyarda oynanan şampiyonlar ligi final maçını, aynı duygu içinde izleyebilmek için, muhteşem kalabalıklar birikti. Diyarbakır, Mardin, Batman, Van başta olmaz üzere, irili ufaklı diğer ilçelerde de Amedspor severler, keyifle coşkuyla bu unutulmaz şölene icabet etti. Gecikilmiş bir şölene yetişme telaşı vardı, bütün Amedspor gönüllülerinde.
https://x.com/AmedsporSK/status/1779539656155000973
İyi bir anlatıcı spiker, süper ligden görevlendirilmiş hakem triosu, Kürtlerin dışında da birilerinin maçı ciddiye aldığını görebiliyorduk. Türkiye Futbol Federasyonunu tanıyor biliyoruz, bu özen bu kurumun kültüründen geleneklerinden gelmiyordu. Dipten dibe onu buna mecbur eden bir dalga vardı. Amedspor tarihinde eşine zor rastlanır bir taraftar kitlesi oluştu. Siyasetler üstü, siyasi ihtilafları tali plana iten, buna itibar etmeyen ve bir amaç uğruna kenetlenen bir taraftar türü bu. Cidden on ikinci adam olabilen bir taraftar profili bu. Bu sezon bütün Amedspor maçlarını izledim, taraftar oyuna müdahil olmayı öğrenmiş, en olmadık yerlerde takıma adeta ruh ve can veriyor. Bunu sadece ben söylemiyorum, rakip teknik adamlar da bu durumu itiraf etmeye başladı.
Taraftar birleşerek siyasetin beceremediği o büyük, birleşik, bitişik hikâyeyi kendi yazmaya soyundu. Nesnel olarak bunun diğer anlamı ise, siyasetin dar, kalıplaşmış sınırlarının dışına çıkmaktı. Siyasetin dışında, kendine özgü, kendini ifade edecek araç ve amaç arayışı, meyvelerini vermeye başladı. Temas fazlalaştı, diyaloglar yumuşadı ve hem duygular hem de fikirler daha geçirgen hale geldi. Bu vaziyetin arka planında da yeni dinamikler esas belirleyici aktör olarak yeşeriyor.
Kürt coğrafyasında müthiş bir dip dalga var; sermaye birikimi manasında daha önce sadece toprakla ilişkilenen Kürtler, tekstil nezdinde endüstriyel ilişkilere ısınıyor ve onunla iş görmeye, dolayısıyla sanayileşmenin temellerini atmaya başladı. Belki de ilk kez bir ulusal sermaye birikimine şahit oluyoruz. Binlerle ifade edilen tekstil şirketleri ve yüzbinlerle anılan tekstil işçisi, ekonomik hayat içinde sahne alıyor. Meraklısına küçücük birkaç veri fısıldayayım. Batman’da SSK’ya kayıtlı 40000 tekstil işçisi var; Midyat gibi bir ilçede 400 tane tekstil atölyesi üretim yapıyor. Bitlis’te 500 işçiden fazla işçi çalıştıran Atölye sayısı 18. Diyarbakır’da tam entegre, pamuğu alan ve onu mamul maddeye dönüştüren dev uluslararası tekstil oyuncuları var. Mardin, Van, Hakkari’de durum farklı değil.
Bu sezonu kulüp yönetimi kendi imkanlarıyla her şeyi finanse etti. Sağdan soldan yardım beklemedi ve her türlü fedakârlık için elini taşın altına koydu. Bu durum kendi başına üstünde durulmaya değer bir olgusallık; Öz sermaye öz biçimi şekillendiriyor. Özetle sosyal ekonomik ve kültürel hayat daha sahicileşiyor, vekaletten uzak bir kimlik kazanıyor. Ve esas hikaye de aslında şimdi başlıyor.
Amedspor sezona kaotik Türk futbolu tarzında uzak bir anlayışla başladı. Teknik direktör Serdar Bozkurt, oyun için çok aklı başında kurgularla müdahil oldu; Amedspor adete bir ekol, bir gelenek ve bir sistematik armağan etti. Duygudan çok aklın ön planda olduğu bu oyun inşası meyve vermeye başladı. Takım uzun süre yarışı önde götürdü ama birileri başarıyı başka türlü sahiplenmeye çalışınca, kısa süreli bir dalgalanma oldu. Nihayet Mesut Bakkal gibi süper lig tecrübesine sahip birine takım emanet edilince, her şey yerli yerine oturdu. Mesut Bakkal tuhaf -ama itiraf etmem gerekir- sonuç alıcı bir hücum planıyla takıma bambaşka bir karakter kazandırdı. Bir iki iyi oyuncu transferi de duayı kabul edilebilir makuliyet çizgisine taşıdı.
Son 14 haftalık periyodda oyunun hücumcu karakteri, taraftarın zafer arzusuyla bütünleşti. Her maç stadyumda, bir festivale dönüştü. Festival beraberinde Kürtçeyi taşıdı. Kürtçe şarkılar ve benim çok yetersiz bulmamam rağmen Kürtçe tezahürrat, bu şenlikte yerini aldı. Belki klişe ama cidden Amedspor başka bir tarih yazmaya başladı. Bu tarih yazımının karşılığı var. Kürtler artık başarı istiyor. Kürtler artık yetenekleriyle varolmak istiyor. Kürtler kendi köklerinden evrensel insanlık alemine bir şeyler taşımak istiyor. Çok belli ki, biçilen siyasi giysi artık dar geliyor.