ABD\'nin Türkiye’nin Rojava topraklarına yönelik kara harekâtını engellemek için temas hattına Kürt gruplar yerine Arapları yerleştirmeyi planladığı iddia edildi.
T24\'te Akdoğan Özkan\'ın köşesine taşıdığı habere göre, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Rojava\'ya yönelik yönelik olası bir kara harekâtını engellemek düşüncesindeki ABD\'nin bir Arap milis grubuna, “toplanın, parası neyse verelim, Türklerle temas hattına Kürtler yerine sizi yerleştirelim” şeklinde bir teklifte bulunduğu ileri sürüldü.
İlgili yazıda iddianın ilk olarak Lübnan merkezli El Ahbar gazetesinin bölgedeki Kürt kaynaklara dayanarak 20 Aralık tarihinde geçtiği bir haberde yer aldığı belirtildi.
Haberde, Suriye merkezli Athar Press tarafından da aktarılıp Syrian Observer editörlerince İngilizceye çevrilen haberdeki iddiaya göre, “ABD\'li subaylar, bir hafta önce Rakka kentine yaptıkları ziyarette, bölgenin Arap milis güçlerinden Rakka Devrimciler Tugayı’nın komutanı Ahmed el-Osman bin Alluş\'tan grubunu yeniden oluşturmasını istedi. Ayrıca Washington’un belirecek maliyetleri ve savaşçıların aylık maaşlarını karşılayacağını belirterek, Alluş\'tan grubun üye sayısını en az 3 bin savaşçıya ulaşacak şekilde artırmasını talep etti.”
Buna göre, YPG’nin umurgasını oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri (DSG) yerine sınır hattına Sünni Arap kökenli milis güçleri yerleştirmekteki amaç, TSK’nın Kobani ve Menbiç’in denetimini almak üzere bölgedeki gördüğü silahlı güçlere yönelik önümüzdeki haftalarda gerçekleştirmesi olası kara harekâtının gerekçesini ortadan kaldırmak.
Özkan yazısını şöyle sürdürüyor:
İddianın Selefi cihatçı grupların medya organlarından olduğu bilinen Neşir Haber ajansında da yer aldığı bildirildi. İddiayı aktaran Kürt kaynaklar, ajansın ilgili haber bülteninde, Amerikan askeri yetkililerin Suriye’nin Rakka kentindeki 17. Tümen’de Rakka Devrimciler Tugayı komutanı “Ebu İssa” lakaplı Ahmed Alluş ile görüştüklerini ve bu görüşmeye hiçbir DSG liderinin katılmadığını ileri sürdüler. İddiaya göre, haber bülteninde, ABD’li askeri yetkililerin, Rakka Devrimciler Tugayı komutanına, tugayı terk eden unsurların toplanıp Pentagon’un aylık maaşlarını ödemesi karşılığında silah altına alınmasını önerdiği ifade edildi.
Gerçi Suriye’ye yönelik uzmanlığıyla bildiğimiz, Oklahoma Üniversitesi Orta Doğu Çalışmaları Merkezi yöneticisi Joshua Landis, iddianın doğruluğunun pek mümkün olmadığını, ay başında Ankara’ya bir ziyaret gerçekleştiren ABD’nin eski Suriye özel temsilcisi James Jeffrey’nin 9 Aralık’ta Foreign Policy dergisinde kaleme aldığı yazıda bu türden bir plan önerdiğini, “El-Ahbar’ın da buradan hareketle böyle bir spekülasyon dalgalandırmış olabileceğini” savundu.
Jeffrey söz konusu makalesinde, Türkiye’nin harekâtını durdurmanın yolunun ABD’nin 2019’da Türkiye\'ye verdiği, sınırdan DSG’yi çekme sözünü tutmaktan geçtiğini söylüyordu. 2019\'daki anlaşmada yer alan “taahhütlerin genişletilerek canlandırılması gerektiğini” dile getiren Jeffrey, “DSG, daha önce çeşitli şekillerde yapmayı kabul ettiği gibi Menbiç ve Kobani\'den çekilebilir ve Ankara’nın Menbiç\'e ya da kuzeydoğu Suriye’ye karşı bir harekâta girişmeme sözü karşılığında, Türkiye\'ye kuzeydoğu Suriye’den saldırmama” şeklindeki taahhüdünü “Suriye\'nin herhangi bir yerinden saldırmama” şeklinde genişletebilir,” ifadelerini kullanıyordu. Aslında Jeffrey, bir anlamda, Ankara Washington ile bu temelde anlaşsın ama isterse yine de Tel Rıfat’a saldırsın, oraya bir harekât ABD-Türkiye ilişkisini pek de istikrarsızlaştırmaz, zira oradaki Kürt Güçlerin ABD ile bir ilgisi yok, demeye getiriyordu. Ancak Amerikalılar bölgedeki Arap kabilelerin desteğindeki milis güçlerini canlandırmayı ve DSG’nin boşaltacağı iddia edilen yerlerde bu kuvvetlere bel bağlamayı gerçekten tercih eder mi, dahası Ankara böyle bir formüle ikna olur mu, orası biraz şüpheli.
Her durumda, acaba, El Ahbar gazetesinin ileri sürdüğü gibi, “DSG bir Amerikan ihanetinin kurbanı” mı oluyor? Bir diğer deyişle, Amerikalılar Rakka’daki bir rakip aşiretin canlandırılması yolunu açarak nihayetinde DSG’nin bölgeden kalıcı olarak çıkartılmasıyla sonuçlanacak bir süreci tetikleyip başka bir ihtilafın fitilini mi ateşliyorlar? Şimdilik cevabı bilemiyoruz. Ancak Ankara’nın -hele de en geç 2023 ortasında bir seçim yaşayacağımız düşünülürse- uygulaması uzun zamana yayılabilecek bir taahhüt almakla yetinmek niyetinde olmayacağı da kesin gibi.
Bu arada, Suriye’de kalan Amerikan birliklerinin -her ne kadar DSG ile yaptıkları devriyeleri azaltmış olsalar da- özellikle Rakka’nın kuzeyinde son zamanlarda sergiledikleri hareketlik gözlerden kaçmıyor. Örneğin, Suriye merkezli Athar Press kaynakları, Amerikan askerlerinin Rakka vilayetinde, özellikle M4 karayolu* üzerindeki Ayn İssa kasabasının yaklaşık 30 km batısında yer alan Harab el-Aşıki köyünde (Lafarge Çimento Fabrikası’nın da yakınında bulunan) bulunan üslerinde yeniden konuşlandırıldığını bildiriyor. ABD Dışişleri Bakanlığı\'nın eski danışmanı Hazem Al-Ghabra’nın belirttiği gibi, “Amerikan askerlerinin bölgede yeniden konuşlanmaları, TSK operasyonuna yeşil ışık yakan bir Ankara-Moskova anlaşmasının yolunu kapatmayı amaçlayabilir.” Ancak Dışişlerinin Amerikalılar için sarfettiği “gölge etmesinler yeter” şeklindeki vurgusu, kara harekâtından vazgeçmenin söz konusu olmadığını düşündürüyor. Hal böyleyken “plan” gerçekse bile ne kadar “yeni” olabilir, zaman gösterecek.