Türkiye’nin İdlip’de Suriye ile kapsamlı bir çatışmaya girmesi Rusya ile ilişkileri yeniden soğutabilir. En korkunç senaryo ise bir Türkiye-Suriye çatışmasının sadece bu iki ülkeyle sınırlı kalmayacak oluşu. DSG'nin ise İdlib'e yönelik bir operasyona girişebilir.
Suriye ordusunun İdlib’de Türkiye’ye ait 10 numaralı gözlem noktasına yaptığı saldırıya karşılık olarak Türkiye’nin de Suriye mevzilerini vurması zaten gerilimli olan bölgede şu ana kadar gerçekleşmiş olan en büyük kriz.
Mustafa Kemal Erdemol, İdlib'te büyüyen kriz ateşini ve muhtemel savaş senaryolarını yazdı. Cumhuriyet'te yer alan yazı şu şekilde;
Türkiye sınırına yakın İdlib Beşar Esad yönetimin devirmeye çalışan cihatçı grupların son kalesi. BM’ye göre 1 milyonu çocuk olmak üzere 3 milyon kişinin yaşadığı İdlib’deki sivillerin çoğu Suriye muhalifi bölgelerden gelenlerden oluşuyor. Farklı Suriye muhalifi grupları barındıran bölge, Suriye’nin başta Türkiye olmak üzere komşuları arasındaki en kırılgan fay hattının da kesişme noktası. Suriye kendisine ait kenti “cihatçılardan” temizlemek için uzun süredir operasyonlar gerçekleştiriyor. Türkiye ise İdlib’deki mevcut statükonun korunmasından yana, bu nedenle Suriye tarafından gerçekleştirecek herhangi bir operasyona sıcak bakmıyor. Çünkü İdlib’in Suriye yönetimince kazanılması Türkiye’nin çok şey kaybetmesi anlamına gelecek.
Türkiye neyi hedefliyor?
Türkiye’nin İdlib’deki hedefi mevcut durumu korumak. Bir Suriye toprağı olan İdlib’in Suriye yönetiminin eline geçmesini istemiyor. Türkiye, son iki yılda, İdlib’deki statükodan büyük ölçüde faydalandı. 2017 Ekim’inde Astana’da Tahran ve Moskova ile birlikte varılan anlaşma sonucu bölgeye giren Türkiye 12 gözlem noktası kurdu. Dera gibi Idlib de, Astana sürecinde, “savaşı azaltma bölgesi” olarak belirlendi. Bununla birlikte, Rus hava kuvvetleri tarafından desteklenen Şam kuvvetleri, cihatçılara saldırılarını sürdürdü. Cereblus’tan farklı olarak, İdlib’in askeri ve ekonomik olarak korunması Türkiye için zor olacak.
Suriye yönetimine karşı savaşan kimi grupları desteklediği sır olmayan Türkiye’nin ilk amacı adı geçen ülke topraklarında Kürt silahlı gruplarını etkisiz kılmak, mevcut yönetimin devrilmesiyle kurulacak yeni bir yönetimle başta petrol olmak üzere enerji tedariki için güvenli bir yol oluşturmak. Tüm bunlar aslında Türkiye’ye bağılı bir Suriye yaratmak. Kurduğu gözlem noktalarıyla hem Suriye’de ilan edilen ateşkesi denetlemek hem de “terörist grupları” (Kürt güçleri kast ediliyor) izlemek amaçlanıyor.
Şu anda İdlib’deki en önemli silahlı grup içinde birçok cihatçı gurubu barındıran Hayat Tahrir Ahrar al-Şam (HTS) adlı koalisyon. BM HTS’nin İdlib eyaletinde çoğu yabancı yaklaşık 20 bin savaşçıya sahip olduğunu açıklamıştı. HTS’ye bağlı olan çoğu Çin’in Uygur bölgesinden gelen Türkistan İslam Partisi’nin de birkaç bin savaşçıya sahip olduğu tahmin ediliyor. El-Kaide’nin Suriye’deki yeni örgütü olduğuna inanılan Hurras el-Din ve IŞİD’in de militanları da burada bulunuyor.
HTS İdlib’de güçlenmeden önce, cihatçı olmayan grupların çoğu, Türkiye’nin desteklediği Ulusal Kurtuluş Cephesi (NLF) içerisindeydi. Bu nedenle İdlib’in ele geçirilerek bu cihatçı unsurların ortadan kaldırılması Suriye için yaşamsal önemde. Ülkenin kurtuluşunun son adımının İdlib’in ele geçirilmesi olduğunu biliyor. Türkiye ise genel amaçlarına uymayan Suriye’nin bu tutumunun karşısında. İdlib’in Suriye’nin eline geçmesini istemiyor. Geçmesi halinde Suriye yönetiminin yıkılması için bel bağladığı grupların etkisizleşeceğini biliyor. İdlib’in düşmesi, Türkiye için asıl endişe kaynağı olarak gördüğü Kürt güçlerinin Suriye’de Esad’la işbirliğine gidecek şartların oluşması demek.
SDG’nin tutumu
Bu konuda atılmış adımlar da vardı geçmişte. Suriye Demokratik Güçlerinden (SDG) bir delegasyon, Suriye yetkilileriyle toplantılar yapmak için Şam’a gitmiş, Kürt bölgelerine tıbbi yardım, sivil ve güvenlik hizmetlerinin geliştirilmesi karşılığında IŞİD’in başkenti olarak bilinen Rakka ile Heseke’nin kontrolünü Şam’a bırakmayı teklif etmişlerdi. Şimdi aynı tutumu İdlib için de gösterebilir SDG. İdlib’e yönelik herhangi bir operasyon Türkiye-Rusya ilişkilerini de etkileyebilir. Rusya birçok kez, cihadların sivillere ve Rus askeri hedeflerine yönelik saldırılarına son vermesinin “Türk tarafının sorumluluğu” olduğunu söylemişti.
Gerekçesi ne olursa olsun Türkiye’nin İdlip’de Suriye ile kapsamlı bir çatışmaya girmesi Rusya ile ilişkileri yeniden soğutabilir. En korkunç senaryo ise bir Türkiye-Suriye çatışmasının sadece bu iki ülkeyle sınırlı kalmayacak oluşu.