Sputnik’e konuşan Rus Büyükelçi, 17 Eylül 2018’de anlaşmaya varılan Soçi Mutabakatı kapsamında Türkiye’nin İdlib’de oluşturulan 15-20 kilometre genişliğindeki silahsız bölgeden “tüm radikal terörist grupları”, tanklar, çok namlulu roketatarlar, topçu sistemleri dahil tüm ağır silahları tahliye etme yükümlülüğünü aldığını hatırlattı. M5 ve M4 karayollarını trafiğe açma konusunda da mutabakat sağlandığını söyleyen Yerhov, “Ne oldu, teröristler çıkarıldı mı? Yollar açıldı mı? Eğer yükümlülüklerinizi yerine getirmiyorsanız, diğer taraftan yükümlülüklerini yerine getirmesini talep etmeye hakkınız var mı? Anlaşma taraflarının yükümlülükleri ‘diyalektik birlik içinde’ bulunmalı, aksi takdirde eşit partnerlikten bahsetmek güç oluyor” ifadelerini kullandı.
Ancak “çelerin silahsızlandırılmadığını” ve “ılımlılardan ayıklanmadığını” belirten Yerhov, “ Ne fark eder? Çok şey fark eder. Çünkü teröristler, onları kimsenin silahsızlandırmadığını ve ‘ayırmadığını’ görünce yüreklendi ve geçen yılın ilkbaharından itibaren Suriye hükümet ordusu mevzilerine ve bu arada Hmeymim’deki Rus hava üssüne saldırıları gün geçtikçe artırdı” dedi.
Aralık 2019 – Ocak 2020 döneminde Suriye hükümet ordusu mevzilerine ve yakınındaki kentlere saldırıların çok daha etkin hale geldiğini söyleyen Yerhov, şu ifadeleri kullandı:
“Geçen aralık ayında teröristler tank, piyade araçları, havan topları ve toplarla 1400’den fazla saldırı düzenledi. Ocak ortasında Türkiye ile birlikte İdlib’de bir kez daha ‘ateşkes’ ilan etmeye çalıştık. Ne oldu? Ocak ayının sadece son iki haftasında binden fazla saldırı meydana geldi, yüzlerce Suriyeli asker, sivil öldü veya yaralandı. Silahlı insansız hava araçları ile Hmeymim’e saldırı girişimleri de devam etti. Burada da sabır tükendi ve Suriye ordusu kendi topraklarının her bir karışını geri alma kararı verdi. Altını çizerek söylüyorum, kendi egemen topraklarını.”
Suriye ordusunun yasadışı silahlı oluşumların elinden onlarca köyü ve son günlerde de stratejik öneme sahip M5 karayolunu kurtardığını belirten Yerhov, “Artık kimse taarruza geçmiş olan Suriye ordusunu geri çeviremez” dedi.
“Soçi’de Türkiye’nin varlığı konusunda anlaştığımızda, bu noktaların anlaşmada belirtilen ateşkesi ve anlaşmanın yerine getirilmesini gözlemleyeceği kastedilmişti. Ama anlaşma yerine getirilmedi, çatışmalar sürüyor” diyen Yerhov, şu soruları yöneltti:
“Bu noktalardan ne için gözlem yapılmaktadır? Bu tesislerin işlevi ne? Ki askeri dilde bu noktaların adı aslında ‘mustahkem mevkidir’. Yerel basın, bu Türk müstahkem mevkilerden Suriye ordu birliklerine yönelik topçu ateşi açıldığını bildiriyor. Bu noktalar aslında ‘cephenin’ çok gerisinde kaldı ve orada ne yapıyor?”
Yerhov, “Bir şekide Türkiye, ılımlılarla radikalleri birbirinden ayırma sürecini başlatabilirse ne olur?” şeklindeki soruyu da şöyle yanıtladı:
“Elbette bu yönde nihayet bir şeylerin yapılması iyi olur. Gerçi muhtemelen kolay değil. Uzmanların anlattığına göre, bugün militan ılımlı olabilir, ama yarın bir terörist grubun liderine biat ettiğini açıklayabilir, üstelik sadece yüz dolar karşılığında. Yarın da aldığı bu paralar karşılığında Libya’ya gider. Elbette böyle bir insanı benzerlerinden ‘ayırmak’ zor.”
