Şam’ın Zorava(Zerdüşt) ve Rukneddin mahallelerinde son günlerde artan gözaltılar, bölgede yaşayan Kürt ailelerin tepkisine yol açtı. Aileler, yayımladıkları ortak açıklamada çocuklarının akıbetinin derhal açıklanmasını talep ederken, operasyonları “Kürtlere yönelik keyfi bir tutuklama kampanyası” olarak nitelendirdi.
20’den fazla genç gözaltında
Yerel kaynaklara göre, geçtiğimiz günlerde söz konusu iki mahalleden yaklaşık 20 ila 30 Kürt genç, herhangi bir yasal tutuklama kararı ya da resmi açıklama olmadan gözaltına alındı. Tutuklamaların gece saatlerinde ve ani bir şekilde gerçekleştiği, ailelere ise herhangi bir bilgi verilmediği belirtiliyor.
“Zorla kaybetmelerden endişeliyiz”
ANF, Hawar News ve Rudaw gibi medya kuruluşlarının aktardığına göre, aileler yayımladıkları bildiride, operasyonların yasal dayanağının olmadığını, resmi makamların sessizliğinin endişelerini artırdığını ve gözaltına alınanların zorla kaybedilmesinden korktuklarını ifade etti.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Çocuklarımızın akıbetinin açıklanmasını ve derhal serbest bırakılmalarını istiyoruz. Bu kampanyayı reddediyor ve halkımızın onurunu koruyacak, tüm Suriyeliler için eşit haklar sağlayacak bir ulusal diyalog çağrısında bulunuyoruz.”
Ailelerin talepleri
Ailelerin talepleri üç başlık altında toplandı:
- Gözaltına alınanların derhal serbest bırakılması veya durumlarıyla ilgili bilgi verilmesi.
- Tüm Suriyeliler için eşit hakları ve ortak yaşamı güvence altına alacak kapsamlı bir ulusal diyalog başlatılması.
- Dışlayıcı ve marjinalleştirici politikalara son verilerek adalet ve eşitlik temelinde yeni bir Suriye inşası.
Hukuki belirsizlik sürüyor
Bölgedeki insan hakları kuruluşları da gözaltıların ani, keyfi ve herhangi bir hukuki çerçeveye dayanmadan yapıldığını belirtiyor. Tutuklamalarla ilgili resmi makamlardan ise henüz bir açıklama gelmedi.
Uluslararası çağrılar
Aileler ve hak örgütleri, Suriyeli yetkililere yasal bir açıklama yapmaları için çağrıda bulunurken, uluslararası insan hakları kuruluşlarını da devreye girmeye davet etti. Zorla kaybetmelerin önlenmesi ve toplumsal huzurun korunması için kapsayıcı bir ulusal diyalogun gerekliliği vurgulandı.