Mehmet Konuk: Kuzey’deki PDK’nin(TKDP), Kurucularından Sayın Derwêşê Sado İle Yollarımız Nerelerde Çakıştı? (10)

10.03.2025, Pts - 09:35 [ Güncellenme: 10.03.2025, Pts - 09:51 ]

Mehmet Konuk: Kuzey’deki PDK’nin(TKDP), Kurucularından Sayın Derwêşê Sado İle Yollarımız Nerelerde Çakıştı? (10)
Haberi Paylaş

Onuncu bölüm

1970 ile 1980 yılları arasındaki süreç bir bakıma Kuzey Kürdistan’daki gençler açısından, adeta ilan edilmemiş Rönesans yılları idi dersem abartma yapmamış olurum diye düşünüyorum.  Bin çiçek açsın ,bin fikir birbiriyle yarışsın sözünden esinleniyor, okumaya, Kürdistan tarihini öğrenmeye ve araştırmaya odaklanmıştı Kürd gençleri.

Her örgütün güçlü olduğu il ve ilçelerde yasal, demokratik dernekler kurulmuş, bu derneklerin çatısı altında her türlü fikir ve düşünce özgürce ve yüksek sesle tartışılıyordu.  Öyle bir tartışma kültürü gelişiyordu ki, özellikle 1940’ların jandarmalarının estirdiği kâbus nedeniyle kapalı kutu haline gelen, Kuzey Kürdistan toplumu 1970’lerden itibaren sahaya çıkan yeni jenerasyon Kürd gençlerinin cesur yürek duruşlarıyla toplum üzerindeki baskı ve korku kabukları çatırdayıp dağılıyordu.

Bir taraftan jandarma ve polis baskılarına karşı çıkarken, diğer taraftan da özellikle Kürdistan mefkuresine bağlı dinî liderlerin(1919 yılları ile 1938 arası) tasfiyesinden sonra devletin desteğiyle palazlanan bazı dinî kurumların halkı din kisvesi altında kendine köleleştiren sahte din adamlarına karşı da Kürdistan gençliği sessiz kalmıyordu. Tartışmalar sadece dernek çatıları altında değil, kahvehanelerde ve her yerde yüksek sesle yapılıyordu.

Hiç unutmam, yanlış hatırlamıyorsam 1978 yılıydı Batman’dan PKK’nın gençlik sorumlularından biri (Veysi Güzel) Kurtalan’a gelmişti. Kurtalan polis teşkilatının bulunduğu yere yaklaşık 40 mt mesafedeki bir çayhanenin, dışarıya atılmış kürsüleri üzerinde oturmuş ,bizim arkadaşlarla yaklaşık üç saat süren ve konuşmaları çarşının sakinleri tarafından rahatlıkla duyulan yüksek sesle yapılan bir tartışmaya her kes tanık olmuştu. Yapılan tartışmanın ana teması Kürd ve Kürdistandı. Kürdistan gençliği o dönemde adeta DeFacto bir duruş sergileyerek hiç bir baskı ve şiddet unsurunu tanımıyordu. Bu sadece verdiğim bir örnekti, bunun gibi daha nice örnekler verebilirim.

Bu durum, Kürdistan’da hızlı bir toplumsal bilinçlenme ve aydınlanmayı beraberinde getiriyordu .Bu bilinçlenme ve aydınlanma süreci, Devletin içindeki odakları rahatsız etmiş olacak ki,1978 den itibaren bu gelişmelerin önünü kesecek araç ve gereçler, bizzat Kürdlerin içinden belirlenerek buna hızlı bir şekilde müdahale ediliyordu.

22 Kasım 1978 yılında Ferid Uzun’un derin bir suikastla öldürülmesi ve bizzat Ferid Uzun’u öldürenlerin, Ferid Uzun’un kanı üzerinden Bucaklara karşı akıl almaz bir şekilde saldırıya geçmeleri, bahse konu derin ve kirli projenin ilk basamağı idi. PKK’nin Bucaklara karşı savaşı 1979 yılına taştı ve bir yıldan fazla devam etti.

1979 yılı sadece PKK’nın şiddet eylemlerinin tırmanışa geçtiği bir yıl değildi.1977 de PDKT’nin yaptığı kongrede inisiyatifi ele geçiren sol -Sosyalist eğilimli grubun TKDP ismini gerici, ilkel milliyetçi ve ABD işbirlikçiliğini çağrıştırıyor diyerek KUK ismi ile anılmaya başladıktan sonra PKK ile paralel diyebileceğimiz şekilde eylemleri ve faaliyetleri yüksek bir düzeye çıkıyordu. KUK örgütü TKDP’nin içindeki tasfiyeleri, siyasi tasfiye düzeyinden fiziki tasfiye düzeyine çıkaran bir pozisyonun içine giriyordu.

Bu arada 1976 yılından itibaren amansız hastalığı nedeniyle ABD ye giden Kürdistan milli mücadelesinin efsanevi lideri Mele Mustafa Barzani 1 Mart 1979 yılında ABD de hayata gözlerini yumuyordu. Mele Mustafa Barzani’nin vefatı sadece Güney Kürdistan halkı üzerinde değil, dört parça Kürdistan’da, diasporada ve Kafkas bölgesindeki Kürdler üzerinde büyük bir hüzün ve acı bırakıyordu.

Mele Mustafa Barzani’nin vefatı nedeniyle Rêbaza Barzani ye bağlı PDKT geleneğinden gelenlerin yanında, Dengê KAWA’nın da örgütlü olduğu il ve ilçelerde Barzani’yi anma programları düzenlendi. İlçemiz Kurtalan’da bulunan derneğin çatısı altında yaklaşık 200 kişinin katıldığı bir anma programı düzenlendi. Resim yeteneği güçlü olan bir arkadaşımız yaklaşık 1.5×1 ebadında beyaz bez üzerinde siyah beyaz bir resmini yapmıştı Mele Mustafa Barzani’nin, sadece can eksikti o fotoğraftan, onu hiç unutmam. Diğer unutmadığım bir şey de Sayın Derwêş’é Sado, Midayat’tan Hiseynê Heso ve Kurtalan’ın saygın esnaflarından Seyid Mihemed Yavuz’un da bu anma programına katılmış olmaları idi.

Şırnak’tan gelen bir arkadaşımız Kürdistan mefkuresinin efsanevi lideri Mele Mustafa Barzani’nin hayatını ve efsanevi direniş mücadelesini, Botan lehçesiyle çok etkili bir şekilde dile getiriyordu. Sunumu yapan arkadaşımızın konuşmasının bitiminden sonra kısa bir konuşma yapmak isteyen sayın Derwêş’é Sado’ nun sözleri adeta gırtlağında düğümlendi ve o kocaman adam o salonda gözyaşlarına hâkim olamayarak, söylemek istediği çok şey var iken, maalesef bir kaç cümle ile yetinerek yerine oturuyordu. Heybetli Mele Mustafa Barzani ile yakından tanışmak, yeri geldiğinde onunla teşviki mesai yapan ve hayatının sonuna kadar ona ölümüne bağlı olan birinin ruh haletine o gün salonda bulunan herkes tanık olmuştu. O gün sayın Derwêş’é Sado ile yollarımız genç yaşta aramızdan ayrılan arkadaşımız Nedim Sak’ın cenaze töreninden sonra ikinci sefer kesişiyordu.

KUK örgütünün TKDP içindeki siyasi tasfiyeleri 1979 yılının ilk çeyreğinde farklı bir boyuta yükselerek, fiziki tasfiyelere yöneliyordu

Remezanê Haşim, Silopi ilçesinin geniş bir potansiyele sahip güçlü ailelerinden birinin varlıklı bir mensubu idi.11 Eylül 1961 de Kürdistan’ın güneyinde Mele Mustafa Barzani önderliğinde Irak devletine karşı başlayan milli mücadele direnişini bütün gücüyle desteklemiş, her türlü lojistik ve siyasi desteği vermekten kaçınmamıştı.1965 te kurulan TKDP’nin Hudut Bölgesi’ndeki en aktif destekçisi olmuştu.

Remezanê Haşım varlıklı bir ailenin mensubu olması ile birlikte cömert ve fedakarlığı ile de tanınan biriydi. Evi adeta İbrahim Halil sofrası gibi, günün 24 saatinde her kese açıktı ve sofrası da üç öğün yerde kurulu idi. Remezanê Haşim aynı zamanda 12 Mart 1971 yılında yapılan Askeri darbe sonrası Diyarbakır’daki sıkıyönetim cezaevinde TKDP davasından yıllarca cezaevinde tutuklu kalmıştı.

27 Mart 1979 günü Remezanê Haşım 19 yaşındaki oğlu Sadun ile birlikte KUK örgütünün silahlı üyelerinin saldırısına uğrayarak hayata veda ediyorlardı. Remezanê Haşim’in oğlu Sadun Dengê KAWA örgütünün taraftarı idi. Olay Kürdistan’da büyük bir yankı uyandırdı ve Siirt, Kurtalan, Batman bölgesinden üç minibüs dolusu Silopi’ye Remezanê Haşım ve oğlu Sadun’un taziyesine gitmiştik. Kürd toplumu sol-sosyalist ideolojilerle tanıştıktan sonra hızla toplumsal değerlerinden uzaklaşarak farklılaşıyordu. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır, sözünün bile değeri kalmıyordu. Remezanê Haşim ve gencecik oğlu Sadun’u öldürenler, kim bilir Remezanê Haşim’in evindeki Halil İbrahim sofrasında kaç sefer oturup yemek yemiş ve misafir olmuş eski dava arkadaşları idi .

Remezanê Haşım ve oğlu Sadun’un suikastı TKDP tarihinde Av. Faik Bucak, Said Elçi cinayetinden sonra işlenmiş en önemli üçüncü cinayetti. Biz o gün Silopi den döndükten sonra Kurtalan’da  5-6 kişilik grupları olan KUK’çularla karşılaştım. Aralarında KUK örgütünün önemli kadrolarından biride vardı. Aramızda önemli bir yaş farkı vardı ve siyasi kültürü de gelişkin biriydi. Hayrola böyle toplu halde nereye gittiniz diye sordu, sabah saatlerinde? Silopi’ye Remezanê Haşım ve oğlunun taziyesine gittik dememle, o MİT ajanıydı ve hakkettiği yere gitti diye bana cevap verdi. Yaşı 40’lara dayanmış, eğitimli ve siyasi kültürü gelişkin birinden bunu duymak beni çok şaşırtmıştı. Kendisine şöyle cevap verdiğimi hatırlıyorum:” Bakınız, Kürdler arasında ideolojik ve siyasi farklılıkların olması doğaldır, ama Kürdlerin bu farklılıkları birbirine karşı fiziki saldırılarla çözmeye çalışması olabilecek bir şey değil ve bu beraberinde büyük felaketler getirecek diye cevapladım.” Benim bu makul cevabıma karşılık, onun verdiği cevap, çok daha şaşırtıcı idi. ”Remezanê Haşım MİT ajanıydı ve hakkettiği yere gönderildi. Derwêş’ê Sado ile Şerafeddin Elçi ise, CIA ajanıdırlar, şimdi sıra onlara geldi diye cevaplayınca, aramızdaki tartışmanın dozu yükseldi ve orayı terk etmek durumunda kaldım.

KUK’çular, gün geçtikçe çıtayı yükseltiyorlardı, Remezanê Haşim’in suikastından yaklaşık dört ay sonra TKDP’nin önemli siyasi kadrolarından biri olan Dr. Sirac Bilgine Diyarbakır da silahlı saldırıda bulundular. Bedeninden dört kurşun yiyen, Dr.Sirac Bilgin, hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındı ve ölümcül darbelere rağmen, hastanedeki tedavi sonrası, sağlığına kavuşarak normal yaşamına devam ediyordu.

KUK’çular, Remezanê Haşım’ in suikastından sonra açık ve seçik bir şekilde Kuzey’de işimiz tamamdır, biz burada hedeflerimize ulaştık, asıl hedefimiz Barzanileri Parti’nin başından tasfiye etmektir diye her yerde yüksek sesle konuşuyordular. Onlar la ,bizim çevreler arasında çok sık tartışmalar oluyordu ve bu çarpık düşüncelerini çekinmeden dile getiriyorlardı. Biz o dönemde TKDP’nin yandaşları olanları bu konuda uyarmamıza rağmen, onları bekleyen tehlikeleri, onlara anlatmakta güçlük çekiyorduk.

Artık her şey ayan beyan olmuştu,1958 de Irak Komünist partisinden ayrılarak PDK saflarına geçen Sami Abdurrahman’ın eski siyasi tutkuları nüksetmiş, Barzanilerin kendisine güvenerek partiyi Geçici Komite (Qiyada Muwaqqet) adıyla ona teslim ederek, babalarının ABD deki tedavisi ile ilgilenmeye başlaması sonucu, Sami Abdurrahman Barzanilere karşı ikinci bir İbrahim Ahmed, Celal Talabani cephesini açmış bulunmaktaydı. Bu hedefe ulaşabilmenin İlk adımı olarak ta, Kürdistan’ın Kuzeyindeki Barzani sevdalılarını tasfiye etmeyi önüne ilk görev olarak koymuştu. Çünkü Sami Abdurrahman Geçici Komitenin başına geldikten sonra, Kuzey deki yapılanmanın, Güneydeki direnişi lojistik destekle ne derece beslediğine gözleriyle tanık olmuştu.

   Devam edecek

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

Bu haber toplam: 2174 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:22:55:09
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x