Aydın Dere: Kobanê, Süreç ve AKP

AKP\'nin, ‘Çözüm Süreçi’ni oyalama, zaman kazanma ve Kürd hareketini mümkünse silahsızlandırıp, ona acımasızca yönelme amacı yolunda kullandığı, Kürd Ulusal Hareketi’nin 9 kez tek yanlı ilan ettiği ateşkeslere karşı olan tavrından anlamak mümkündür. .

12.11.2014, Çar - 08:30

Aydın Dere: Kobanê, Süreç ve AKP
Haberi Paylaş
AKP\'nin, ‘Çözüm Süreçi’ni oyalama, zaman kazanma ve Kürd hareketini mümkünse silahsızlandırıp, ona acımasızca yönelme amacı yolunda kullandığı, Kürd Ulusal Hareketi’nin 9 kez tek yanlı ilan ettiği ateşkeslere karşı olan tavrından anlamak mümkündür.

Bu topraklarda Ermenilere, Rumlara, Seyit Rıza ve Şeyh Sait itirazlarına aynı tuzaklar kurulmuştu. Osmanlı ve Cumhuriyet tarihi boyunca haklarını isteyen halklara karşı müzakere ve diplomatik yöntemler ile yaklaştıkları görülmemiştir. AKP, demokratik değerler açısından Ortadoğu’nun gururu sayılacak Rojava’da ki çoğulcu demokratik Kantonlara bile tahammül edemiyor. DAİŞ’a her türlü desteği veren AKP, kendisine karşı yapılan ve 40 kişinin ölümüne mal olan bir başkaldırıyı bile anlamak istemedi. Tüm bu gelişmeler karşısında KCK geçte olsa gerekli tavrı aldı. Kürd ulusal hareketi barışçıl yöntemlerle sorunu çözmek için samimiyetini defalarca kanıtlarken, Türk devleti ve iktidarı AKP ise samimiyetsiz olduğunu defalarca ortaya koydu.

AKP basınında manipülasyon devam ediyor. Devletin kalemlerinden Hüseyin Yayman “Kriz atlatıldı, çünkü sürecin sahibi Tayyip Erdoğan ve Abdullah Öcalan. Bu iki isimden biri \'süreç bitti\' demeden süreç sona ermez.” diyor. Oysa gerçekler hiçte böyle değil ve bu tür manipülasyonlar tamamen özel savaş içeriğine sahiptir. Süreç’in sahiplerinden biri Erdoğan olabilir, ama resmi olarak taraf olmadığına göre sahiplik anlamında bir değer ifade etmiyor. Sürec’in gerçek anlamda bir tarafı olsaydı Kürd hareketine yönelik tehditvari konuşmaz ve aşağılayıcı sözler etmezdi. Diğer bir boyut, sürecin hiç bir Universal ya da lokal resmi ve hukuki geçerliliği yoktur. Bu anlamda resmi ve hukuki geçerliliği olmayan bir anlaşmanın sahibi olsa neye yarar?

Kürtçe kursa bile tahammül edemeyen ırkçı sistemin barışçıl, makul ölçülerde bir çözüme yanaşmasını beklemek saflık olacaktır. Hukuki ve hiç bir bağlayıcılığı olmayan MİT ile görüşmeler reddedilmez ve ‘süreç’ devam ettirilir ise AKP şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonrada ‘Süreç’i bu kez 2015 seçimlerini lehine çevirmek için kullanacaktır. Karayılan, “Çözüm süreci”nde AKP’nin üzerine düşeni yapmadığı için sürecin durduğunu söylerken Gazeteci Michael Völker’e konuşan Cemil Bayık ise Kuzey Kürdistan diyerek sözlerine başlamış, çözüm sürecinin Kobanê’den bağımsız ele alınamayacağını ve AKP’nin politikalarına ağır bir dille eleştirmişti. Cemil Bayık, haklı olarak doğrudan Erdoğan\'ı hedef alarak şunları da söylüyor; “Eğer AKP, DAİŞ’in siyasetini destekliyorsa, bu siyasetin barış için olmasını beklemek oldukça ‘safçadır’. Erdoğan’ın yürüttüğü politika Türkiye’nin izolasyonuna ve ülke içinde bir iç savaşa götürüyor.” dedi.

Uluslararası Kriz Grubu, AKP hükümetinin “çözüm süreci”ni seçimi kazanmak için “kullandığı” görüşüne yer verirken, PKK’yi bölge için nasıl bir yönetim istediği konusunda “net” olmaya çağırdı. Haksız da değildi; istenilecek özerkliğin çerçevesi net olmalı ve davanın adı net net konulmalı.

Rojava’yı SÜREC’in dışında tutamayız. PYD Eşbaşkanı Asya Abdullah, “Birçok yerden silah istedik, ancak şimdiye kadar bir tek Güney Kürdistan Hükümeti silah gönderdi, Türkiye ise kıyıma uğramamızı istiyordu” derken Türk Devleti’nin ABD tarafından tehdit edilmesinden sonra Peşmerge’nin geçişine izin verdiğini ima ediyordu. Tüm bu gelişmelerden sonra “Sen misin oyunlarımı boşa çıkaran” dercesine Türk ordusunun Medya Savunma Alanları’na yönelik yoğun biçimde bombalamaya başladığını HPG Basın İrtibat Merkezi’nin açıklamalarından okuyoruz.

Tarih boyunca direnen halklara saygı duyulmuştur. Kobane’de YPG olağanüstü bir direniş gösterdi ve uluslararası destek oluşmaya başladı. ABD seyirci kalabilirdi, ancak KDP-ABD ilişkileri Kobane\'ye müdahaleyi gerçekleştirdi demek abartılı olmayacaktır. Kobani sadece TC’nin ‘süreç’ hakkındaki niyetini açığa çıkarmadı; Kürd siyasal dünyasında çok şey değiştirerek bir milad oldu. AKP iktidarının İŞİD’de açıktan her türlü desteği vermesi ‘süreci’ nasıl da imha amaçlı kullandığını gösteriyordu.

İŞİD, “Girdiğimiz her yerde hiç kimse önümüzde duramadı, bu durum bizim Allah’ın ordusu olduğumuzu gösteriyor” diyerek savaşçı katillerini motife ediyordu. Fakat Kobane direnişi bu ordunun Allah’ın ordusu değil, katiller ve tecavüzcüler ordusu olduğunu göstererek İŞİD’in çöküş sürecini de başlattı. Diğer yandan Kobane direnişi Kürdistani güçleri birleştirdi ve Duhok toplantısıyla bu birliktelik resmiyet kazandı. Diğer önemli bir husus: Kobane direnişi karşısında dünya kamuoyu ve basını saygıya durdu. Nazilere karşı nasıl sosyalist blok ile kapitalist blok birleşmek zorunda kaldıysa İŞİD’e karşı dünya kamuoyu birleşti. Türkiye’nin İŞİD’i aleni desteklemesi Türkiye’yi uluslararası düzeyde yalnızlaştırdığı, Kobane direnişi Kürdistan halkının kararlı tutumuna hayranlığı ve desteğini artırdı.

Rojava, Kürdistan devriminin önemli dönemeçlerinden biri haline geldi ve Güney ile Kuzey arasında siyasal bir köprüye dönüştü. Kobane, ‘Süreç’ bileşenlerinin niyetleri açığa çıkarırken, yeniden bir diyaloğun ve çözüm arayışının merkezine yerleşti.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 3968 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:09:48:29
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x