Türkiye’de 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'ne giden yolda en önemli olaylar zincirinden biri olarak gösterilen Maraş Katliamı'nda Alevi Kürtler hedef alınmıştı.
19 Aralık 1978'de başlayan ve 7 gün süren Maraş Katliamı’nda 111 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı. Ancak katliamda resmi olmayan verilere göre hayatını kaybedenlerin sayısı 500'ün üzerindeydi.
Katliam sırasında 210 ev, 70 iş yeri tahrip edildi. Katliamın ardından yargı süreci 23 yıl sürdü.
804 kişinin yargılandığı davanın sonucunda 29’u idam, 7’si müebbet hapisle, 321 kişi de 1-24 yıl arasında hapisle cezalandırıldı.
Türkiye Millî İstihbarat Teşkilatı'na(MİT) göre olayların başlamasında "Türk-Kürt meselesi" etken oldu.
Olaylar nasıl başladı?
Siyasi nedenlerle körüklenen Alevi-Sünni tartışmasının Maraş'ta gerginliği tırmandırdığı bir dönemde, 19 Aralık'ta kentteki Çiçek Sineması'na, o dönemin milliyetçi filmlerinden biri olan, Cüneyt Arkın'ın başrol oynadığı “Güneş Ne Zaman Doğacak”ın gösteriminde, saat 21:00'de patlayıcı madde atılması olayların fitilini ateşledi.
Patlamada 3 kişi yaşamını yitirdi.
Bunun üzerine kalabalık sağcı bir grup ile Türkoğlu ilçesinden gelen bir grup ülkücü Cumhuriyet Halk Partisi il merkezine, PTT ve Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) binalarına saldırdı.
22 Aralık gecesi belediyenin hoparlöründen, “Üç Müslüman din kardeşimiz komünistler tarafından öldürüldü. Bunların kanı yerde kalmayacak!” şeklinde anons yapıldı.
Bu anons peşi sıra cami hoparlörlerinden de yapıldı. “Dünkü olaylarda komünist ve Aleviler tarafından şehit edilen üç din kardeşimizin cenazesi kalkacaktır. Bütün din kardeşlerimiz buna katılsınlar, son görevlerini yapsınlar” seklindeki anonslar, kentte artık geri alınamaz bir katliamın habercisiydi.
Aynı saatlerde sloganlarla yüzlerce kişi, Alevi mahallesi Yörükselim’e yürüyüşe geçti. Ellerinde Türk bayrağı, taş ve sopalar bulunan grup içerisinden bazıları, “Yörükselim’de arkadaşlarımız şehit edildi. Haydin” diyordu. Yörükselim, ellerinde uzun namlulu silahlar, tabancalar, av tüfekleri, benzin bidonları bulunan bu kalabalığın saldırısına uğradı. Birçok kişi öldü, pek çok kişi yaralandı. Onlarca ev yakıldı.
Serintepe Mahallesi’nde de kanlı çatışma başlamıştı. Tam bu sırada ikinci öldürücü anons yapıldı.
Askerler, “Kışla’ya saldırı oldu. Kışla’yı Aleviler bastı” şeklinde telsiz çağrısı alınca olay yerinden ayrıldı.
Bu provokasyon planı harfiyen işledi. Asker gitti, katliam başladı. 93 ev tahrip edildi, 13 kişi öldürüldü. Aradan 33 yıl geçmesine rağmen askerin oradan uzaklaşmasını sağlayan telsiz anonsunu kimin yaptığı da hâlâ meçhul.
Sıradaki mahalle ise Alevi nüfusunun az olduğu Yusuflar’dı. Ellerinde silah ve sopalar bulunan topluluk daha önceden belirlenen evlere girip, içerideki Alevileri darp ediyor, öldürüyor, sonra da evlerini ateşe veriyordu.
Kaçmaya çalışan Aleviler de bu saldırılardan nasipleniyordu. Akşama doğru Yusuflar Mahallesi’ndeki kanlı bilanço şöyleydi: 16 ölü, çok sayıda yaralı.
Sakarya, Yenimahalle, Mağaralı, İsadivanlı ve Dumlupınar mahallelerinde de aynı durum yaşanıyordu.
Olayların büyümesi üzerine o zamanki Maraş valisi Tahsin Soylu kente askeri güç gönderilmesini istedi, ancak talebi uygun görülmedi.
24 Aralık'ta saldırıların güvenlik görevlilerine yönelmesi üzerine, halkla çatışmayı önlemek gerekçesiyle kentteki bütün polisler görev dışı bırakıldı.
Sünni kesim bundan istifade ederek Aleviler üzerindeki baskılarını arttırdı. Kentte durum kontrolden çıkarken, il genelinde kaos ortamı oluştu.
Bir hafta süren karşılıklı saldırıları önlemek amacı ile kente, Kayseri ve Antep'ten askeri birlikler gönderildi.
Yargılama süreci nasıl oldu?
Çoğunlukla sağ ve aşırı sağ görüşlü olarak nitelenen toplam 804 kişi hakkında dava açıldı. Sıkıyönetim mahkemelerinde açılan davalar 1991 yılına kadar sürdü. Sanıklardan 29'u idam, 7'si müebbet, 321'i de 1-24 yıl arasında hapis cezalarına çarptırıldı.
İdam ve müebbet dışında hapse mahkum edilenlere 1/6 oranında indirim uygulanarak cezalar azaltıldı. Sıkı yönetim mahkemesinin idam kararları da Yargıtay tarafından bozuldu.
Üç müdahil avukat öldürüldü
Katliamın müdahil avukatları Ceyhun Can 10 Eylül 1979'da, Halil Sıtkı Güllüoğlu 3 Şubat 1980'de ve Ahmet Albay 3 Mayıs 1980'de öldürüldü.
Hapse mahkum edilenlerin cezaları ise 1991 yılında çıkarılan Terörle Mücadele Kanunu ile ertelendi. Hükümlülerin cezalarının ertelenmesinin ardından serbest bırakıldı.