“Rojhat anlatıyordu: ‘Bir öğretmenimiz vardı Murat Hocamız. Birçoğumuzun ismini değiştirmişti. Benim ismimi İsmail yapmıştı. Özlem’i İpek, Serbest’i İrfan, Azad’ı İzzet. Ortaokula kayıt yaptırırken ismimi tekrar Rojhat yaptım. Aslında o zaman Kürtçe isimleri kabul etmiyorlardı. Dayım nüfus müdürlüğünde çalışıyordu. O değiştirdi. Azad yeni değiştirdi ismini. Bir iki yıl önce mahkeme açtı.’
Gazeteci İrfan Aktan’ın üç yıl önce doğup büyüdüğü Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinin Befircan ya da Türkçe adıyla Karlı köyünde çektiği belgeselde konuşuyordu Rojhat. İrfan Aktan, çocukluk arkadaşlarının yaşadıklarından 80’lerin sonu ve 90’lar boyunca bölgede yaşanan ölümleri, faili meçhulleri, işkenceleri yani Kürt sorununu anlatıyordu.
Dün Diyarbakır Eğitim Sen 1 No’lu Şube Sekreteri Mehmet Nuri Özdemir’in anlattıklarını duyunca bu belgesel düştü aklıma. Aradan neredeyse 30 yıl geçmişti ama devletin anlayışı yeniden geri dönmüştü Kürtler için:
“Mesut Yılmaz İlkokulu’nda bizim velimizin bir çocuğu var. Adı Kürtçe Biryar. Dün (önceki gün) açığa alınan öğretmenlerin yerine atanan bir öğretmen çocuğa demişki senin adın bundan sonra Ramazan olsun. Bu en sevdiğim arkadaşımın ismi demiş ve çocuğun elinin üstüne de yazmış. Çocuk eve gidip annesine ‘Benim adım bundan sonra Ramazan olacak, öğretmen öyle diyor’ demiş. Bunun üzerine çocuğun açığa alınan öğretmen dayısı okula gitmiş.
Öğretmenle görüşmek istemiş, idare önce izin vermemiş ama üsteleyince öğretmenle görüşmüş. ‘Buna ne hakkınız var’ diye kızınca öğretmen bu kez ‘Ben şaka yaptım, olayı siyasileştirmeyin’ diyerek meseleyi kapatmaya çalışmış…”
Yıldırım, yazısında, Diyarbakır’da açığa alınan öğretmenlerin yerine sözleşmeli olarak atanan öğretmenlere mülakatta, “Köyünüzde cami var mı?”, “Taş atan çocuklar hakkında ne düşünüyorsunuz?”, “Günde kaç rekat namaz kılıyorsun?” gibi sorular yöneltildiği iddialarını da gündeme getirdi.