Adam Housley tarafından yayınlanan \"
IŞİD savaşından sonra \'ABD istese de istemese de\' Kürtler Bağımsız bir Devlet kurma niyetindeler\" başlıklı Analizde, “Liderlerinin, Amerika ve müttefik Uluslararası güçlerden yeterli destek görmedikleri eleştirisinde bulunan Kürt güçlerinin IŞİD karşısında kayda değer ilerleme sağladıkları,” belirtilerek, “Musul’un IŞİD’ten geri alınması operasyonuna sıra gelince ABD tarafından başarının anahtarı olarak gösterilen Kürtlerin yeni hedefinin, bir çok çevre tarafından Kürtlerin kültürel başkenti olarak tanımlanan Kerkük’ü direk Kürdistan Bölgesi’ne bağlamak olduğu,” ileri sülürdü.
Kürt liderlerle direk bağlantıya sahip bir yabancı kaynağın, “Kerkük’ü ele geçirmek için çok sert mücadele verdiklerini ve IŞİD’i kovduktan sonra ülkeleri için planlarını uygulamaya giriştikleri,” şeklindeki görüşlerine yer verilen analizde, Kürt liderlere direk tavsiyelerde bulunan bir diğer kaynağın, “ABD istese de istemese de, Kürtlerin bir tek hedefe sahip olduklarını,” vurguluyor.
Analizde, ulusunu bağımsızlaştırma realitesinin kendisinin en önemli ilgi alanı olduğunu belirten, Kürdistan İstihbarat Teşkilatı Başkanı Lahur Talabani’nin, “Her Kürt bireyi özgür ve bağımsız bir Kürdistan ister, bu herkesin hayalidir,” şeklindeki sözlerinin ardından, “komşu ülkelerin Kürtleri durdurmak için ellerinden gelen hiçbir şeyi esirgemeyecekleri,” gerçeğine dikkat çekiyor.
Talabani, “Tabi ki özgür olmak istiyoruz. Bu zor olacak ama şu anda gerçekleşmesini çok fazla isterdik,” diyerek özgürlüğe olan tutkuyu dile getiriyor analizde.
Yıllarca, federal bölge içindeki bir çok kişinin bağımsız bir Kürdistan kurmak için lobi faaliyetlerinde bulunulduğuna değinilen analizde, IŞİD’e karşı verilen azgın savaşla birlikte bazı Kürtlerin bunu gerçekleştirmek için niyetlendikleri ifade ediliyor.
Olası bir Kürt ulusunun Irak’ı bir arada tutmaya çalışan Batılıların gayretlerine darbe vuracağı gibi, sahip olduğu büyük Kürt nüfusunun olası bir komşu Kürt devleti karşısında birleşme talebi ve mücadelesi nedeniyle Türkiye üzerindeki baskıyı da artıracağına vurguda bulunulan analizde, bunların yanısıra komşu diğer iki ülke, Suriye ve İran’da da ciddi bir Kürt nüfusu bulunduğuna dikkat çekiliyor.
Obama yönetiminin yeni bir devlet kurulmasına karşı çıktığı ve politikalarının açık bir şekilde birleşik Irak’ı desteklemek olduğunu açıklayan bir Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün “Birleşik Irak daha güçlü bir Irak’tır ve bölgenin istikrarının korunması için çok önemlidir,” şeklindeki görüşlerine yer verilen analizde sözcünün aynı zamanda, “ABD ile koalisyonun ‘Kürt güçlerini muazzam desteklediklerine’ vurguda bulunuyor.
Analizde sözcünün, Irak hükümeti ile koordineli olarak gerçekleşen 95’tan fazla hava ikmal görevinin yanısıra 1.000 anti tank sistemi ile onlarca MRAP’ın (Mayına Dayanıklı Pusu Korumalı zırhlı aracın) gönderildiği ve çok daha fazla nakliyatın da yolda olduğu şeklindeki ifadelerine Kürtlerin, Bağdat’a ulaştıktan sonra bu silahların büyük bir çoğunluğunun hiçbir zaman kendilerine ulaştırılmadığı eleştirilerine yer veriliyor..
Analizde bölgede faaliyet gösteren uluslararası bir ajanın, “Kendi ülkelerini kurma yolunda ilerliyorlar, bunun onları koruyacak yegane yol olduğunu gördüler,” şeklindeki düşüncelerine yer veriliyor.
Analizde, Amerikan Özel Kuvvetler topluluğu içindeki bir çok askeri yetkilinin, bilhassa geçtiğimiz yıldan bu yana, ABD ordusu üyelerinin askeri eğitim ve destek vermek için Kürt bölgesine gitmeden önce Bağdat’ta durdurulmaktan dolayı çok sinirli oldukları konusunda hemfikir olduğuna değinilerek, bir kaynağın bu konudaki ifadesine yer veriliyor: “Özel Kuvvet mensuplarının omuzda taşınan AT-4 Roketatar ve makineli tüfek gibi ağır silahları yanlarında taşımalarına izin verilmediği ve bunları gitmeden önce Bağdat’a bırakmalarının dikte edildiğini,” belirten kaynak, “ABD’nin özel güçleri ile Delta güçlerinin karada IŞİD’e karşı verilen savaşa katılmalarına ve Kürtlerle birlikte savaşmalarına izin verilmediğini,” belirtti.
Analizde, Kürt liderleri ve uluslararası istihbarat yetkililerinin, kendi durumlarını İsrail’in durumuyla özdeşleştirerek, kendilerini sevmeyen halklar tarafından çevrildiklerini ve kendi ülkelerine sahip olmalarını istemedikleri görüşlerine yer veriliyor. Yanısıra Irak’ın eski Başbakanı Nuri el Maliki’nin oğlunun geçen yıl Lübnan’da, Kürdistan Bölgesine aktarılması gereken paranın bir kısmı olan 1 milyon dolardan daha fazla bir para ile yakalandığından şikayet ediyorlar. Kürtlerin geçmişte ne olup bittiğini bilmediğini, ama artık bildiklerini vurgulayan yabancı bir kaynak, “Kürtler Amerika tarafından gönderilen para ve desteklerin Bağdat’tan kendilerine aktarılmayacağını artık bildiklerini,” ifade ediyor.
Analizin son bölümünde Kürtlerin bir çok başarıyı ABD’nin desteği sonunda elde ettiği belirtilerek, Girê Spî’deki başarının da bunun bir meyvesi olduğu ifade ediliyor ve Bağımsız Kürdistan’ın Batı için de çok iyi sonuçlar vereceğini savunan Talabani’nin önerilerine yer veriliyor:
“Bizler Arap değiliz, Farslı değiliz, Türk değiliz… Bizler Kürdüz! Yıllarca acılara ve katliamlara maruz kaldık. Saddam tarafından kimyasal gazlar verildi. Toplu Mezarlara konduk. Yahudiler gibi, bizi çevreleyen ülkelerin elleriyle acılara ve katliamlara uğratıldık ve biz Batı yanlısıyız. Kürtler gibisini bu bölgedeki diğer ülkelerde bulamazsınız.”