Göç eden gençlere seslenen Başbakan, “Okumak için yurt dışına gitmek isteyip istemediğinize, geçimini iyileştirmek için yurt dışına gitmek isteyip istemediğinize kendisi karar vermelidir. Bu normaldir ve dünyanın her yerinde olur. Ama inanın bana, aramak zorunda kaldığınız şeyi orada bulunmuyor. Kürdistan daha güzel, daha tatlıdır, gençliğine daha çok sahip çıkabilir.” ifadesini kullandı.
Başbakan Mesrur Barzani, dün Süleymaniye’nin farklı kesim ve sınırlarından vatandaşlarla özel bir sohbet gerçekleştirdi.
Söz konusu sohbette Başbakan, Süleymaniye halkının istek, ihtiyaç, talep, öneri ve yorumlarını dikkatle dinleyip, onlara gerekli yanıtları verdi.
Sohbete başlamadan önce konuşma yapan Başbakan, şu ifadeleri kullandı:
“Daha öncede birçok kez vatandaşlarla bire bir görüştüğüm bu tür toplantılara katıldım. Vatandaşlarla hükümet arasındaki ilişkilerin güçlenmesi ve ülkemiz ile vatandaşlar için önemli olan konuları dürüstçe tartışalım.
Hükümet ve şahsım adına görüşlerinizi dinlemek, varsa sorularınızı yanıtlamak, son derece samimi, kişisel ve dostane bir tartışma yürütmek üzere hizmetinizdeyim. Hoş geldiniz.”
Sohbetin tamamı şu şekilde:
Vatandaş: Sayın Kürdistan Bölgesi Başbakanı’na hoş geldiniz diyorum. Ben Qaladze bölgesinin Sengasar ilçesi sakini Şerif Ebubekir.
Bahsetmek istediğim konu, özellikle Raperin'de, Qaladze ve Ranya bölgesinde yurt dışına, Avrupa ülkelerine ve benzeri ülkelere gençlerin göç oranı. Bölgemizdeki iş imkanlarının yetersizliğinden dolayı çok sayıda genç bu ülkelere göç ediyor. Gençlerimiz yolların zorluğuna ve zorluklarına rağmen yurtdışına gidiyor ve o ülkelerde kendilerine iyi bir yaşam sağlayamıyorlar. Sizlere sormak istiyorum, Kürdistan Bölgesi Hükümetinin bölgemize iş imkanları yaratmaya yönelik programı nedir?
Başbakan: Çok teşekkür ederim, gençlerimizin göç etmeyi düşünmesi gerçekten üzücü. Bu konuyu sizlerle çok açık konuşmak istiyorum, göç eden gençler, göç etmek için paraya ihtiyacınız var mı, yok mu? para ödüyor mu ödemiyor mu?
Vatandaş: Evet şüphesiz para ödüyor.
Başbakan: O halde gelin olaylara ve olayların gerçekliğinin ne olduğuna nokta nokta bakalım.
Her şeyden önce, kendi kişisel çıkarları uğruna vatandaşların hayatını meta haline getiren kaçakçıların ve siyasi iş adamlarının ilk suçlular olduğunu düşünüyorum. Yurt dışına çıkan bu genç, diyelim ki bütün tehlikeleri atlatıp başka bir ülkeye ulaştı. Devlet ona orada iş mi sağlayacak, yoksa kendisi mi iş arayacak?
Vatandaş: Kendisi iş aramak zorunda.
Başbakan: Kendisi iş arayıp buluyor, çalışmanın hiçbir sakıncası yoktur ama yapabileceği her işi de orada kabul ediyor, peki burada aynı işi yapar mı?
Vatandaş: Hayır
Başbakan: Burada yapmaz, peki nedeni nedir? Çünkü burada ülkeni sevmemelisin, burada kalmamalısın gibi olumsuz siyasi propagandanın saldırısına maruz kalıyorlar, gerçek olmayan ve aslı olmayan bir hayat çiziyorlar tasvir etmişler. Bu yolda çok para alınıyor onlardan, çok fazla tehlikeyle karşı karşıya bırakılıyorlar, birçoğu hedefine ulaşamıyor ve yarı yolda hayatını yitiriyor, oraya varmayı başaranlar da pişman oluyor ya da geldiğine pişman olduğu, keşke geri dönebilseydim ediği bir hayat yayıyorlar.
Şimdi bu bir kısım, diğer kısım ise biz bölgede neler yapabiliriz? Sadece enerji, petrol ve gaza bağımlı kalmamak için Kürdistan'da ekonomik çeşitlendirmeye odaklanmak için her türlü çabayı gösterdik. Tarıma önem verdik, turizmin canlanmasına önem verdik, sanayiye önem verdik, ama bu bir gecede yapılmıyor. Keşke geçmiş yıllarda düzenli bir program olsaydı da ürünleri şimdi görebilseydik, ama hala gitmedi ve bitmedi. Yapılabilecek şey bir adımdır. Artık kapılarımızı açtığımızı ve çiftçilerimizin ürünlerini satmak için tarıma yöneldiğini görüyoruz. Çiftçilerimiz ürünlerini satmak için daha çok tarıma yöneldi. Bazıları ise gıda sektörü için iş yapıyor, hatta şirketler bile kurdu. Bunların hepsi kendi başına bir istihdam yaratmak. Diğerleri ise başlı başına istihdam yaratan ihracat ve ticaret yapıyor. İşleri ve fabrikaları yürütmek için başka uzman kişiler gerekir, mühendisler gerekir, bu tamamen iş yaratmakla ilgilidir. İstihdam bir slogan değildir, istihdamı yaratan bu tür adımlardır.
Umarım gençlerimiz kendileri için neler yapabileceklerini, kendilerine nasıl iş bulabileceklerini daha çok ararlar. Hükümet onlara kolaylık sağlayabilir ama her şeyden önce kendi ülkelerinde kalıp çalışmaya istekli olmaları gerekiyor. Kürdistan'da çalışan on binlerce yabancı işçimizin olduğunu sizden saklamayacağım. Peki ya iş yoksa onlar nereden iş buldular? Vatandaşlarımızdan bu ülkenin kendilerine ait olduğunu düşünmelerini rica ediyorum. Hiçbir iş insanı, siyasi iş adamı gençlerimizin kaderiyle oynamasın. Okumak için yurt dışına gitmek isteyip istemediğine, geçimini iyileştirmek için yurt dışına gitmek isteyip istemediğine kendisi karar vermelidir. Bu normaldir ve dünyanın her yerinde olur. Ama inanın bana, aramak zorunda kaldığınız şey orada bulunmuyor. Kürdistan daha güzeldir, daha tatlıdır, gençliğine daha çok sahip çıkabilir.
Kendine yeni iş açmak isteyenlere yardımcı olacak programlarımız var, yani, kendine yardım etmek isteyen birine yardım ediyoruz. Yaratıcı olmalı, fikirleri olmalı, tutkulu olmalı ve çalışmak istemeli. Bu iki yönlü bir süreç, inanın vatandaş devletle ilişki kurmak isterse bu sorunların çoğu çözülür.
Vatandaş: Ben Chwarqurna’dan Bıryar Sabir İbrahim, doğrusu ben size hoş geldin demeyeceğim, çünkü burası sizin kendi eviniz.
Başbakan: Çok teşekkür ederim.
Vatandaş: Burayı evin gibi görüp Erbil ve Duhok gibi hizmet edersen kendi büyüklüğünü ispat edersin diye düşünüyorum. Bu kendi değiniz gibi yeşil ve sarı bölge ayrımına inanmadığınızı söylediğiniz beyanınızın doğruluğunu daha çok destekler, bu birinci noktaydı. İkinci nokta, "سید الناس خادمهم" o halkın hizmetkarı, halkın büyüğüdür. Ben de kendim tarımla uğraşıyorum, önceden öğretmendim, kamudan ayrılıp özel sektörde çalışmaya başladım. Özel sektörün ne durumda olduğuna bir bakalım dedik, çok teşvik ediliyor ve güzel bir iş, şu anda özel sektörde bir bahçem, bir fidanlığım var. Aslında devletten herhangi bir yardım görmüyorum. Yani en basitinden Erbil'e gönderdiğim kargoyu kazmanız söyleniyor, eğer kazmazsanız 10 saat orada kalsanız bile çıkışa izin verilmiyor. Peki efendim, neden kazayım ki? her gün bu noktadan geçiyorum ve bu tekrar oluyor neden bu kadar zorluk göreyim ki?
Tarıma yönelik başka bir nokta, şu anda Chwarqurna'da, Chwarqurna Silosunda, geçen yıl alınan buğday hala orada ve aktarılmadı. Şimdi 100 araba orada park etmiş olabilir, buğdaylarının alınması için haftalarca bekliyor, bu da çiftçiler için büyük bir sorun.
Bölgemizde tarım konusunda yaşanan bir sorunda var o da bu alanda çalışacak özel sektörün bulunmamasıdır. Yani dün buğdayımı 510 dinara satarken, kilosu 2 bin dinardan Türk bulguru almam mantıksız. Ya da mesela hükümet gelip sadece buğdaydan bahsediyor, fasulyenin, pirincin, nohutun birazını alsın ve yine özel sektörü projelerini piyasaya sürmeye teşvik etsin ki yatırımcılar gelsin, tarım şirketleri kursun. Tahılları ve malzemeleri tekrar torbaya koysunlar ve pazara sürsünler. Yani salatalıklarımın piyasada kilosu 250 dinara satılmayıp Türk salatalığını yemem kabul edilemez. Bunu gerçekten haksızlık olarak görüyorum ve umarım özel sektörü gelip tarım alanında gençleri istihdam edecek büyük projeler yapmaya teşvik edersiniz. Ayrıca artık yabancı ürün yememeliyiz, yerli ürün yememeliyiz, çok teşekkür ederim.
Başbakan: Kendimi her zaman hepinizin en küçüğü ve hizmetkarı olarak gördüm. Omuzlarımdaki görevi emaneten aldım. Allah şahit ki ben işimi sadakatle yaptım ve yapmaya da devam edeceğim ki vicdanım, Rabbim ve siz benden razı olun. Halkın benden razı olması benim için en büyük servet.
Bahsettiğin tarım konusu, bu kabinede tarım sektörünün canlanmasına her zamankinden daha fazla önem verildiğini düşünüyorum. Şimdi son yıllarda, çiftçinin ürünlerini ihraç etmenin kapısını aralayabildik. Bu iler bir gecede olup bitecek şeyler değil, tüm kapıları açmak gibi büyük hedefimize de bir gecede ulaşamayız ama başladık.
Ne yazık ki, tüm hükümet programları her düzeyde ve her yerde uygulanmadı. Bazı sınırlarda kaçak veya son kullanma tarihi geçmiş malların ithal edildiğine dair çok sayıda şikayet var. Bu sınırların kontrol edilmesi istendiğinde siyasi sorunlar ortaya çıkıyor. Aksi takdirde bu, sizin gibi yerli ürün mü, ithal ürün mü diye sorun yaşayan sevgili bir vatandaşımızı da olumsuz etkileyecektir.
Öte yandan Irak ve Kürdistan Bölgesi'nde buğday fiyatları genel olarak hükümet tarafından destekleniyor, yani başka bir ülkedeki buğday fiyatına baktığınızda Irak Hükümetinin belirlediği fiyat desteğiyle buradaki vatandaşlarımızdan alınan buğdaydan daha ucuz. Ancak federal hükümet Kürdistan'dan gelen tahıl ve buğdayın tamamını kabul etmeyi reddetti. Bu sefer ne kadar uğraşırsak uğraşalım 700.000 tondan fazlasını almayı reddettiler ve bunun tüm Irak seviyesinde olduğunu söylediler, neyse bu uzun bir program ve nedenleri çok başınızı bunla ağrıtmak istemiyorum. Ancak Kürdistan Bölgesi'nde üretilen miktarın tamamını kabul etmeyi reddetti. 700.000'i hükümetin fiyatı üzerinden geri alınacak, geri kalanın alınmayacağı ya da vatandaşların veya çiftçilerin bunu satamayacağı anlamına gelmiyor. Ancak serbest piyasa fiyatı hükümet fiyatından düşük olduğu için daha düşük bir fiyata satabilirler. Bu da ciddi bir tavır gerektiren bir konudur. Ne yapmak istiyoruz? Her çiftçiye yapılan yardımın bir devlet destek bedeli olması mı gerekiyor, yoksa üretimimizi devletin fiyat belirlemesine gerek kalmayacak kadar mı arttırmalıyız? Tam tersine vatandaş için gelir, genel olarak hükümet için gelir haline gelmeli.
Yabancı malzemelerin ithalatında yasal olarak ithal edilen bulgurdan söz ettin salatalıktan söz ettin bunlara tarife konmalı bu da federal hükümetle ilgili. Gümrük kodunun federal hükümetle koordine edilmesi gerek, federal hükümet tarafından belirlenen gümrük kanunlarına uygun olması gereken gümrük kanunlarını özgürce belirlemeye yetecek yetkide değiliz. Biz bazı yerlerde uyguluyoruz ama Irak’ın diğer çoğu noktasında tanımıyorlar bile. Bu daha fazla çalışma gerektiriyor, bu bilmiyoruz demek değil, bunun farkındayız ve ilgili taraflarla gerekli görüşmeleri yaptık, daha da organize etmeye çalışacağız. Ama uzun bir dinlenme gerektiriyor, biraz cesaret gerektiriyor ve ne yazık ki herkes uymuyor, dolayısıyla bazen bu tür sorunların ortaya çıktığını görüyoruz.
Vatandaş: Sayın Başbakan, biz Derbendixan’da yaşıyoruz, Derbendixan Kürdistan Bölgesi’nin diğer şehirlerinden farklı peki nasıl? Suyumuzu tutarsak güneyden çığlıklar yükselecek, elektriği kesersek diğer şehirlerden çığlık yükselecek, yani iki farklı özelliği var, bunların yanı sıra 15 yıldır Derbendixan’da bir projenin temeli atılmadı. Bu bir. Sağlık Bakanlığına, Milli Eğitim Bakanlığına, Kültür Bakanlığına ait yüzde 50’si tamamlanmamış yarım bırakılmış onlarca proje var. Bu nedenle sizin samimi bakış açınızdan yüzde 50'si tamamlanan projelerin yeniden başlatılması çağrısında bulunuyorum.
Sayın Başbakanım, bu durum halk için pek çok sorun yarattı, birçok müteahhit iflas etti, birçok sosyal soruna yol açtı. Derbendixan’la ilgili bilmeni istediğim başka bir şey de var, Derbendixan tünelinden Mirêde'ye kadar 20 dakikalık bir yolumuz var, o yolda Allah bilir üç yılda bin kişi ölmüş olabilir. Bu nedenle bizim için ciddi bir çaba göstermenizi rica ediyorum, çünkü bu yol çok zorlu, iki oğlunu kaybeden evler var, anne ve babasını, iki çocuğunu kaybeden evler var. Biz Derbendixan'da gönüllü bir grubuz. İslam’da 5 farz namazı vardır ama bizim için inanın bu 6’dır, biri farz namazlar için, diğeri cenaze namazı için. Dün bir olay nedeniyle buraya geldik. Kendisi Xanaqinliydi, onu Derbendixan’a gönderip kefenleyip namazını kıldıktan sonra, hayır işleri için tahsis edilen ambulansla aşağıdaki şehirlere göndermeliyiz. Sizden bir adım atmanızı istiyoruz, bu toplantı sadakatinizin bir göstergesidir ve talebimizi yerine getirirseniz sadakatinizi iki kez göstermiş olursunuz. Suyumuz içmek için uygun değil, böbrek taşı yapıyor, alerjiye yakalananlar oldu. Gerçekten Derbendixan şehrine yüzünü dönerseniz çok teşekkür ederiz ve umarım bu isteklerimizi yerine getirirsiniz.
Başbakan: Teşekkürler efendim, maalesef o kadar çok sorun var ki, olup bitenlerin sorumlusu Başbakan, ben bundan söz etmiyorum. Ancak her sınırın, her ilin, her şehrin, her ilçenin, her bölgenin işlerini yönetmek üzere idari kurumlar oluşturulmuştur. Her şehirde halkımıza hizmet verebilmek için yerel ve bölgesel yönetimlere büyük ölçüde güvendik, sizin bahsettiğiniz sorunların tamamının olmaması gerekirdi. Bazılarının nedenleri olabilir, imkansızlık ya da yetişememe gibi sebepler olabilir, kısacası bazılarının açıklanacak nedenleri olabilir ama tamamının değil. Ne yazık ki yerel yetkilileri bu projelerin uygulanmasındaki ihmallerinden ve size karşı ihmalden dolayı suçlamak istemiyorum. Ama daha çok takip edeceğiz, daha çok çalışacağız, yapılmayanları, yapılabilecekleri araştıracağız.
Vatandaş: Maaş konusu günümüzde hem medyada hem de kamuoyunda en çok tartışılan konu doğrusu, çünkü maaş meselesi doğrudan halkın geçim durumuyla alakalı ve Kürdistan halkının büyük çoğunluğu maaşlı memur haline gelmiş durumda. Yani bu konu o kadar çok tartışılıyor ki, bu insanların geçim meselesi. Kürdistan Bölgesi Hükümetinin gerçek bir sorun haline gelen bu konuyu çözme yönündeki programı nedir? Kürdistan Bölgesi çalışanlarına bu sorunun gerçekten çözüleceğine dair umut verip, Kürdistan Bölgesi'nde maaşlarını garanti altına alınsın. Çok teşekkür ederim.
Başbakan: Çok teşekkür ederim, bazı şeyleri düzelteyim, Kürdistan Bölgesi'ndeki maaşlı çalışanların hepsi memur değil. 1 milyon 200 bin maaşlı çalışan var ve bunların tamamı memur değil, şehit aileleri var, siyasi tutuklular var, engelliler var, bölgedeki tüm maaşlı çalışanlar bu kadar. Ama Kürdistan Bölgesi'nin nüfusu yedi milyon civarında. Yani özel sektörde kendi adına çalışan, kendi işi olan başka insanlar da var. Ancak bu durum maaşlara ve maaşların ödenmesine engel değildir. Çünkü federal hükümetle maaşların devam edeceği konusunda ortak bir anlayışa ulaştık, bu durumun yavaş yavaş doğru yolda ilerlediğini ve maaşların artık gazetelerde ve medyada haber olmayacağını düşünüyorum.
Vatandaş: Merhaba Kürdistan Bölgesi Başbakanı, bu sefer sizi görebildiğime çok sevindim. Benim sorum “Benim Hesabım” projesi hakkında, İddiaya göre Selahaddin Bahaddin Bey, bir yerde “Benim Hesabım” projesinin tamamen bir hile olduğunu söylemiş. Bu açıklama hakkında ne düşünüyorsunuz ve bu arkadaşımıza yanıtınız ne olacak?
Başbakan: Selahaddin Bahaddin hocamız, vallahi hocamız Arapçayı daha iyi anlayacağı için ben yanıtını Kur’an-ı Kerim’den bir ayetle vermek istiyorum "ان بعض الظن اثم". Bazı şüpheler günahtır, aldatma olduğunu düşünmek, bu kendisinin yaptığı bir şüphedir ve doğru değildir.
Benim Hesabım sadece vatandaşların hizmeti için yapılmış bir projedir. Benim Hesabım’a karşı çıkanlar, Benim Hesabım’a yönelik yorum yapanlar, bilmeyenler veya siyasi amaçlarla karşı çıkanlar Benim Hesabım ne kişisel bir proje ne de bir parti projesidir, sadece vatandaşa maddi kapasitesini geri kazandırma yeteneği var. Maaş alan bir çalışan, artık maaşını bir siyasi yetkiliden, bir askeri yetkiliden, kendisini daha büyük gören birinden değil, yalnızca devletten alır. Vatandaş kendi iradesinin, kendi banka hesabının sahibi oluyor. Ayrıca Benim Hesabım’da vatandaşlara sunulan birçok hizmet var. Sanırım 19 farklı hizmet var, bunlardan biri kredi almak, vatandaş bankadan kredi alabilir, kendine iş bulabilir, kendine iş kurabilir ve zamanlar geliştirip genişletebilir. Öte yandan gelişmiş dünyadaki herkes gibi bankacılık hizmetlerinden de yararlanabilir. Sadece Kürdistan'da değil yurt dışında da nakit yerine kredi kartıyla işlem yapılabiliyor, yani proje sadece vatandaşlara hizmet ediyor, projeye neden karşı çıktıklarını bilmiyorum. Benim Hesabım projesine karşı çıkanlar, ya bilgisiz ya da vatandaşların kendi kararlarını vermesini istemiyor. Vatandaşı siyasi parti olarak kullanmak istiyor. Bu kez vatandaşlara şunu söylemeye geldik: Kimse sizin sahibiniz değil, siz kendi kendinize sahipsiniz, Allah sizin sahibiniz, siz de kendinize sahipsiniz, devlet hizmetinizdedir. Ay sonunda gidip maaşınızı alırsınız. Kimse sizi durduramaz ve kimse size büyüklük taslayamaz. Tam tersine kendi kararlarınız olacak, kendi maddi gücünüz olacak. Bu nedenle siz değerli vatandaşlarımdan sadece devlet çalışanlarının değil sıradan bir vatandaşın da katılım göstererek kendisine banka hesabı açmasını, kredi kartı ve Benim Hesabım’da bir hesaba sahibi olmasını rica ediyorum. Elbette bu kişisel düzeyde çok büyük bir yardım olabilir, hükümet düzeyinde ise Kürdistan Bölgesi'nde büyük bir ekonomik toparlanma yaratabilir.