Rûdaw'ın Arapça servisine röportaj veren Iraklı düşünür ve akademisyen Abdül -Hüseyin Şaban, insan hakları ve özgürlük ilkesi çerçevesinde on yıldır Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkını savunduğunu ve bu düşüncesinin hiç değişmediğini söyledi.
Abdül -Hüseyin Şaban, “Bu konuda farklı görüşler olsa da, Kürt liderler de tıpkı Arap ve Sol liderler gibi hata yapabiliyorlar. Ancak Kürt halkının hakları belirlenmiştir, bundan taviz verilemez ya da sorgulanamaz” dedi.
"Kürt devleti eninde sonunda kurulacaktır"
Bir Kürt devletinin eninde sonunda kurulacağını belirten Şaban “Er ya da geç Kürtlerin kendi kendini yöneteceği bir devletlerinin hayat bulacağını söylüyorum. Çünkü bu, uzun süre büyük acılar çekmiş bir milletin kendi haklarını elde etme arzusunu yansıtıyor. Dış tehditlere özellikle İran ve Türkiye gibi komşu ülkelerden gelen tehditlere karşı, tarihi bir an, bölgedeki tüm ülkeleri etkileyecek bir güç dengesini sağlayacak Kürtlerin haklarını savunan bir anlayışın olması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.
"Kürdistan tarihindeki en büyük hata Peşmerge'nin iki parti arasında bölüştürülmesidir"
KDP ve KYB’yi de eleştiren Iraklı akademisyen, Peşmerge Güçlerinin bu iki Kürt parti arasında bölüştürülmesinin Kürdistan tarihindeki en büyük hata olarak tanımladı. Abdül -Hüseyin Şaban, 1991’de Kürt yönetiminin kurulması, Fransa, İngiltere ve ABD desteğinde BM Güvenlik Konseyinde 688 sayılı karar ile “güvenlikli bölge” ilan edilerek haklarının garanti altına alınmasına, bir çok kez Peşmerge Güçlerinin bir çatı altında birleştirilmesi çabalarına rağmen iki parti arasında bölünmeye devam ettiğine dikkat çekti.
1994-1998 yılları arasında muhalefetin parçalı oluşu ve Kürt-Kürt çelişkisinin bahane edildiğini ancak bu bahanenin kalmadığını dile getiren Iraklı düşünür, “Bu şekilde devam etmesi iki partinin birbirine ve Kürdistan hükümetine güvenin kalmadığının bir göstergesidir. Kürdistan’ın parçalanması büyük bir hatadır, birbiriyle savaşmak ise suçtur” ifadelerini kullandı.
Peşmerge’nin Irak’ta Kürt halkının haklarını elde etmesi ve Baas rejimine karşı savaşta özel rol üstlendiğini dile getiren Iraklı akademisyen ve düşünür Abdül -Hüseyin Şaban, bugün de IŞİD’e karşı mücadelede önemli rol üstlenen Peşmerge’nin silahlı kuvvetlerin temel gücü haline geldiğini, tecrübe ve uzmanlığına layık bir yer verilmesi, Kürtlerin kazanımlarını korumak için silahlanması ve birlik içinde olması gerektiğini vurguladı.
"Erbil ve Bağdat sorunlarını ancak diyalog ile çözebilir"
Erbil ile Bağdat arasındaki sorunların çözümünde barış ve diyalog dışında başka bir yolun olmadığını dile getiren Şaban, “Bağdat geçmişte askeri çözümü denedi ancak başarısız oldu, Kürtler buna karşılık haklarını talep etti ve kendisini savundu. Kürt Hareketi de haklarını elde etmek için silaha başvurdu ancak en sonunda haklarını diyalog yoluyla elde etti. Mesela 11 Mart 1970’de olduğu gibi, Baas rejimin yıkılması ve federal sistemin kurulmasında olduğu gibi” dedi.
Erbil ile Bağdat arasındaki krizin bir an önce çözüme kavuşması gerektiğini dile getiren Iraklı akademisyen bunun için, bir Federal Konseyin kurulması, geçici veya daimi yeniden federal bölgelerin belirlenmesi, gaz ve petrol yayasının yenilenmesi ve “tartışmalı bölgeler” için anayasanın 140 ve 58’inci maddelerinin uygulanması Arap ve Kürtlerin dostluğunu güçlendirecek adımların atılması gerektiğini belirtti.
Irak için 3 senaryo
Irak’taki mevcut durumun belirsizliğine ve gelecekte gerçekleşmesi muhtemel 3 senaryodan bahseden Iraklı düşünür bu konuda şunları söyledi:
Birincisi, bu bocalama durumunun devam etmesi, bir adım ileri… iki adım geri, hatta üç veya dört adım geri. Bu durum on yıla kadar uzayabilir ve hatta patlayabilir.
İkincisi, durumun giderek daha da kötüleşmesi, bir iç savaş tehditi daha ziyade iç savaşlara yol açması: Şii-Şii, Kürt-Kürt ve Sünni-Sünni arasında mevcut, gizli veya ilan edilmemiş savaşlar ve çatışma da olacaktır: Özellikle Kerkük ve diğer bölgelerde Arap-Kürt, Kürt-Türkmen, Musul ve Ninova Ovalarında Kürt-Asur, Bağdat ve çevresi, Diyala, Hilla, Basra ve diğer bölgelerde Şii-Sünniler arasında patlak vermesi muhtemel. Ve eğer bu gerçekleşirse, Allah korusun, herkes büyük zarar görür. Bundan ancak Irak'ın düşmanları yararlanacaktır.
Üçüncüsü, Irak’ta normale dönüştür ki, bunun çıkış noktası, birleşik bir siyasi irade veya ana güçlerden yeni bir siyasi proje üzerinde anlaşmaya varmaktır ve bunun için anayasanın gözden geçirilmesi gerekir.”