Mesut Barzani kısa süre önce Kürdistan Bölgesi’nde ikili hükümet oluşması çağrısında bulunan partileri çok sert bir şekilde eleştirerek Kürtlerin yegane hedefinin Bağımsızlık olduğunu vurguladı.
Hewler’de bulunan Ortadoğu Araştırma Enstitüsü (MERI) kurucu başkanı Profesör Dilaver Alaaldin, “Kürdistan Bölgesi’nin halihazırda fiili olarak bağımsız bir varlık olduğunu ve bölgesel dinamiklerde aktif bir role sahip olduğunu,” söyledi.
Bağımsız bir Kürdistan’ın kurulmasını ve bunun Türkiye’deki sonuçlarını değerlendiren Alaaldin, Türkiye’nin giderek Kürdistan’ın bağımsızlığını kabul etmeye hazır olduğuna ve daha da ötesinde ‘paylaşılan sınırlar boyunca yapıcı bir rol oynayabileceğine’ inanıyor.
Alaaldin, “”ünümüz Türkiye’sinin onyıl önceki Türkiye’den çok daha farklı olduğunu, Türkiye hükümeti ile Türk kamuoyunun Kürdistan Bölgesi ile ilişkilerinde çok daha fazla pragmatik yaklaştıklarını,” ilave ediyor.
Alman Uluslararası ve Güvenlik İşleri Enstitüsü üst düzey araştırma görevlisi Dr. Walter Posch ise, “İlk bakışta, olası bir Bağımsızlık deklarasyonunda çok fazla parametrenin değişmeyeğini,” düşünüyor.
Her ne kadar, “olası bir bağımsızlık ilanında çok fazla parametrenin değişmeyeceğini,” ileri sürse de, Dr. Posch bugün ve daha sonra Türkiye’nin Erbil’e, dolayısıyla Barzani’ye, bir noktada baskı yapmaya devam edeceğini vurguluyor: PKK, Halk Savunma Güçleri (HPG) ve Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK)’nin Kandil dağlarındaki yüksek komuta merkezinin yanısıra Suriye’deki Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve Halk Savunma Güçleri (YPG)’ye destek vermemek ve hassas olmak.
Kürdistan Bölgesi Haziran ayında, imzalanan gelir paylaşımı anlaşmasına rağmen Irak Hükümetinin Kürdistan Bölgesi’ne petrol gelirlerinden elde edilen hakkettiği payını vermemekte ısrar etmesi üzerine Irak Merkezi Hükümeti’nden bağımsız olarak petrol ihraç etmeye başlayacağını açıklamıştı.
Dr. Posch Kürt bölgesinin Türkiye’ye bağımlı kalabileceğini ifade ederek, “Kürdistan Bölgesi’nin petrolünü yalnız Türkiye üzerinden Batılı pazarlara pazarlayabileceğini; bu nedenle ekonomik olarak Türkiye’ye olan bağımlılığının devam edeceğini,” vurguluyor.
Profesör Alaaldin de Kürdistan Bölgesi’nin Türkiye ile ilişkilerinin önemine dikkat çekiyor. Irak’ın zaten kırıldığını ve kaderini belirleyecek iradeye sahip olmadığını vurgulayan Alaaldin şunları dile getiriyor:
“Tam bağımsızlık ilanı sonrasında Kürdistan Bölgesi çok daha güçlü olacak, kendi kaderini daha fazla elinde tutabilecek ve bölgesel ve uluslararası güçler ile direk olarak ilişki geliştirme konusunda daha az kısıtlı koşullara sahip olacak. Ancak, bu faktör başlı başına bölgesel dinamiklerde kademeli bir değişimi yaratmak için yeterli değil. Dikkate alınması gereken yegane büyük değişiklik Irak’ın iç sosyo-politik bileşimi ve kuvvetler dengesi olacaktır.”
Alaaldin bağımsızlık etkisinin Kürtlerin kaderinde dönüşümsel etkisi olabilecekken, muhtemelenpolitik arenada çok daha büyük somut etkisinin olacağının altını çizdi.
Dr. Posch, Bağımsız Kürdistan olgusunda İran faktörünün çok daha belirgin olacağını ve Kürdistan Bölgesi’nin Ankara ve Erbil’in kapsama alanı ile sınırlı olmadığına dikkati çekti. Dr. Posch, İran’ın Süleymaniye ve Irak üzerindeki etkisine atıfta bulunarak, İran’ın hem Erbil ve hem de Süleymaniye’de etkisini ve baskısını güçlü olarak hissettireceğini vurguladı.