İranlı General Kasım Süleymani suikastının yarattığı gerilim tüm Orta Doğu’da hissedilmeye devam ediyor. Kürtler ise Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani’nin ABD Başkanı Donald Trump’ın daveti üzerine Washington’a yapacağı muhtemel ziyaret öncesinde İran’ın en etkili askeri ve stratejisti olan Kasım Süleymani’nin ardından ortaya çıkan fırsatları ve tehlikeleri değerlendiriyor.
Irak Parlamentosu’nun 5 Ocak’ta onayladığı yasa, ülkenin bir nevi hamisi olan ABD’nin Irak topraklarında konuşlu yaklaşık 5 bin birliğini ülkeden çekmesini öngörüyor. Kürtler ise hâlihazırdaki belirsizliğe yeni bir katman ekleyen bu adımı, uzun zamandır hayalini kurdukları bağımsızlık için ABD’nin desteğini kazanabilecekleri bir fırsat olarak görüyorlar.
ABD Dışişleri Bakanı Mark Esper, Tuğamiral William Seely’nin Irak Savunma Bakanlığı’na gönderdiği mektubun basına sızması üzerine bir açıklama yaparak Amerikan güçlerinin Irak’tan çekileceği haberlerini yalanladı. Amerikalı amiral mektubunda Amerikan güçlerinin “Irak Cumhuriyeti’nin egemenliğine saygı ve Irak Parlamentosu ile Başbakanı’nın talepleri doğrultusunda” harekete geçeceklerinden bahsetmişti.
ABD yönetiminden Al-Monitor’a bilgi veren kaynaklara göre Amerikan güçlerinin ülkeden çekilmesi gerçekten de olası. Bunun altında, Irak Hükümeti’nin Washington’a karşı benimsediği keskin düşmancıl ton --İran’ın baskısıyla da olsa-- ve Tahran’dan yükselen intikam çağrıları karşısında birliklerin korunmasına dair endişeler yatıyor.
Peki Washington, Irak’taki bölgelerinden çekeceği askerleri Irak ve Suriye’deki IŞİD ile mücadele koalisyonu kapsamında hâlihazırda büyük bir varlık gösterdiği Kürdistan Bölgesi'ne kaydırmak için Kürtlerin kapısını çalar mı? Çalarsa Kürdistan Bölgesi Hükümeti bu talebi kabul eder mi?
Kürdistan Bölgesi içindeki kaynakların Al-Monitor’a verdiği bilgiye göre Amerikan güçlerinin Bağdat tarafından resmi olarak ülkeden çıkarılması durumunda yönetim ancak bazı şartlar karşılığında bu güçlerin Kürdistan Bölgesi'ne kaydırılmasına izin verecek: Bağımsız Kürt devletinin tanınması ve ABD’nin herhangi bir saldırı karşısında Kürdistan Bölgesi'ni koruyacağını yazılı olarak taahhüt etmesi.
American Enterprise Institute isimli düşünce kuruluşundan eski CIA görevlisi Kenneth M. Pollack şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Bu (Kürtler için) büyük bir fırsat olarak görülüyor. Ancak ben bunu, örneğin 2014’teki IŞİD saldırısından ya da ABD’nin Kürdistan Bölgesi’ne yöneldiği diğer durumlardan tamamen farklı bir gelişme olarak görmek gerektiğine inanıyorum. Süleymani’nin öldürülmesinin ardından kimse ABD’nin müttefiki gibi görünmek istemiyor. Kürtler bunu avantaja çevirmeye kalkışırlarsa korkarım toplu bir sopa yerler.”
ABD birliklerini Irak Hükümeti’nin izni olmadan Kürdistan Bölgesi'ne kaydırmanın uluslararası hukuka aykırı olacağını ve bunun, Kürt bağımsızlığının fiilen tanınması anlamına geleceğini belirten Pollack böylesi bir hamlenin Kürdistan Bölgesi'ni ve Amerikan güçlerini Irak ve İran içinden muhtelif saldırılara açık hâle getireceğini kaydetti. Dahası, İran, Irak, Suriye ve Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi'niabluka altına alarak hava sahalarını Kürdistan Bölgesi uçuşlarına kapatabileceğini belirten Pollack’a göre bu, “Kürdistan Bölgesi üzerinde büyük bir ekonomik baskı yaratır ve ABD’nin Kürdistan Bölgesi’ndeki birliklerine destek göndermesini engeller.”
İran, KDP ile rakip Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) arasındaki ihtilafı yeniden tetiklemeye de çalışabilir. Tahran, 1996’daki Kürt iç savaşı sırasında Barzanileri Süleymaniye’den çıkarmak için YNK'ye destek vermişti.
Kürdistan Bölgesi yetkilileri ise şu an için İran’dan Kürdistan Bölgesi’ne yönelen yakın bir tehdit hissetmediklerini söylüyorlar. İran, ABD ile hesabını Irak topraklarında görmek istemez çünkü bu, Irak halkına zarar verir ve Iraklı Şiilerin İran’a desteğini zayıflatacak bir Amerikan misillemesine yol açabilir. Amerikan yaptırımlarının etkisi giderek artarken Irak, İranlılar için ekonomik bir can simidine dönüşmüş durumda.
Bazı uzmanlar ise Irak devletinin çöküşünün giderek daha kaçınılmaz bir son olduğu görüşünde. Bu, IŞİD’in yeniden toparlanmasına imkanı vereceği için ABD’yi Kürdistan Bölgesi'ndeki askeri varlığını korumaya sevk edebilir. Böylesi bir kaos durumunda örneğin Türkiye, Kürdistan Bölgesi'nin bağımsızlığına ilişkin itirazını geri çekebilir. Karşılığında da tarihsel hak iddia ettiği Musul’u ilhak, Pentagon ile Halk Savunma Birlikleri (YPG) arasındaki işbirliğinin kesilmesi ve PKK ile mücadelede destek gibi şartlar öne sürebilir.
Öte yandan PKK içinden bir kaynağa göre Irak devletinin dağılması durumunda Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi'nin bağımsızlığını engellemek için bölgeyi işgal etmesi daha yüksek bir olasılık. Türkiye’nin hâlihazırda Kürdistan Bölgesi'nde binlerce asker bulundurduğunu hatırlatan kaynak, “Iraklı Kürtler, Türkiye’nin herhangi bir yerde bağımsız Kürt devletine izin vereceğini düşünüyorlarsa hayal görüyorlar.” dedi.
Erbil’de bulunan Batılı bir diplomata göre ise Amerikan birliklerinin ülkeden çekilmesi Kürtler için her hâlükârda yıkıcı olur. Diplomat, “Kürdistan Bölgesi kalmalarını istiyor ama onlar bunu istiyor mu? Bu yönetim iktidarda olduğu müddetçe bir öngörüde bulunmak zor.” diye konuştu.
Chicago Üniversitesi’nde Kürtler üzerine araştırmalar yapan Ramzy Mardini’nin değerlendirmesi ise şöyle:
“Kürt liderlerin ABD’nin değişken, öngörülemez ve güvenilmez dış politikasına bel bağlayacaklarını sanmıyorum, bilhassa da stratejik menfaatler ve tehditler söz konusuyken. Erbil’in Bağdat ve Tahran’dan uzaklaşarak Washington’a doğru bir adım atması büyük bir kumar olur. Tarafsız bir dış politika izlemek daha mantıklı ve Kürtlerin muhtelif taraflarla sürdürdüğü stratejik ilişkilerindeki dengeyi korumak adına daha makul bir yaklaşım olur. Böylelikle bölgede gerginlik yeniden tırmandığında Kürtler için arabuluculuk yapma imkânı ortaya çıkar.”
Kürt liderler farklı seçenekleri tartarken Kürt yönetimi, hem İran hem de ABD’nin yoğun baskısı altında. Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani’nin bu ay Beyaz Saray’da Trump ile bir araya gelmesi bekleniyordu ancak ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in geçen kasımdaki sürpriz ziyareti sırasında Erbil’e ilettiği davetin hâlen geçerli olup olmadığı bir muamma. Nitekim Trump yönetiminden bir yetkili ziyaretin “yakın bir zamanda gerçekleşmesinin” beklenmediğini söyledi. Gecikmenin Süleymani’nin ölümünden ziyade Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi’nin kasım sonundaki istifasından kaynaklandığı belirtiliyor. Öte yandan Barzani’nin bu ay sonu İsviçre’nin Davos kentinde düzenlenecek zirve marjında bir dizi ABD’li yetkiliyle görüşmesi planlanıyor.
Beyaz Saray’dan gelen davetin asıl amacı Trump’ın, Türkiye’nin 9 Ekim’de Rojava'ya karşı başlattığı harekâta yeşil ışık yakmasına duyulan tepkiyi yatıştırmaktı. Aslında Suriye Demokratik Güçleri (DSG) Komutanı Mazlum Abdi’nin Washington’da ağırlanması düşünülmüştü ancak Türkiye’nin öfkesi buna mani oldu. Trump yönetiminin iç istişarelerine vakıf kaynaklar bunun üzerine zevahiri kurtarmak için Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile iyi ilişkilere sahip Barzani’nin isminin öne çıktığını söylediler.
Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani ile Başbakan Mesrur Barzani, Tahran ile Washington arasındaki gerginliğin doruk noktasına ulaştığı son ayda hem İran’ı kışkırtmayacak hem de Washington’ı memnun edecek bir orta yol politikası izlemeye çalıştılar.
Ardından, Başkan Mesud Barzani de bir tweet ile sürece dahil oldu ve Kürdistan Bölgesi'nin tarafsız kalması gerektiğini belirterek şöyle yazdı: “Orta Doğu’daki mevcut sorunlar akıl ve mantık yoluyla çözülecekse elbette işbirliğine hazırız. Ancak biz hiçbir vekalet savaşının parçası olamayız.”
Washington’ın baskıları yeni değil. ABD, Kasım Süleymani 3 Ocak’taki saldırıda öldürülmeden önce, Bağdat’taki ABD Büyükelçiliği’ni kuşatan İran destekli Şii milislerin kınanması için geçen ay da Kürdistan Bölgesi'ni sıkıştırmıştı. Konuya vakıf kaynaklara göre bu doğrultuda Kürdistan Bölgesi'ndeki yetkililere bir taslak metin bile gönderildi. Kaynaklara göre bu girişimin başını ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Yakın Doğu’dan sorumlu Bakan Yardımcısı David Schenker ile Yakın Doğu Dairesi Başkan Yardımcısı Joey Hood çekti. Trump tarafından atanan Schenker’in Kürdistan Bölgesi’nin açıklama yapmakta gecikmesi ve açıklamada kullanılan zayıf ifadeler karşısında öfkelendiği belirtiliyor. Amerikalı yetkililer, Kürtlere Iraklı güçlerin Eylül 2017’de düzenlenen bağımsızlık referandumuna misilleme olarak petrol zengini Kerkük’ü Kürtlerin elinden almasında Süleymani’nin oynadığı rolü hatırlatmışlar. Kürtler de buna cevaben Washington’ın Erbil’in yardım çağrılarını görmezden geldiğini ve duruma seyirci kaldığını anımsatmışlar.
Yine de Kürt milletvekilleri Amerikan birliklerinin ülkeden çıkarılması için Irak Parlamentosu’nda Pazar günü yapılan oturumu boykot ettiler. Oturuma katılan tek Kürt vekil protokol gereği mecliste bulunması gereken meclis başkan yardımcısı idi. Kürt vekiller, Sünni muhataplarını da oturuma katılmama konusunda ikna ettiler ve bu sefer Washington’dan tenkit değil takdir aldılar.
Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü’nden Bilal Wahab, Kürt vekillerin oylama konusunda Şii milislerden tehdit mektupları aldıklarını belirterek “Kürt parlamenterler meclisteki oylamaya katılmayarak büyük bir cesaret sergilediler.” dedi. Tehdit mektubu gönderenler arasında Süleymani ile birlikte öldürülen Ebu Mehdi El Mühendis’in liderlik ettiği Kataib Hizbullah da yer alıyor.
İran tarafındaki rahatsızlığın ilk sinyalleri de çok geçmeden Kürtlere ulaştı. Tahran’ın Erbil’deki adamı Nasrullah Raşnudi hoşnutsuzluğu Rudaw’a verdiği röportajda dile getirdi. Süleymani’nin ölümüne verilen tepkinin hayal kırıklığı yarattığını belirten İranlı konsolos, “Böylesi bir terör eylemi karşısında daha fazlasını bekliyorduk. Olayın açıkça ve yüksek sesle kınanmasını bekliyorduk.” dedi.
İran’ı hayal kırıklığına uğratan nedenlerden biri de Erbil Başkonsolosluğu’nda Kasım Süleymani adına açılan anı defterini imzalamaya Barzani ailesinden bir isim yerine Dışişleri Bakanı Sefin Dizayi ve diğer Kürdistan Demokratik Partisi yetkililerinin gönderilmiş olması olabilir.
Önde gelen İran gazetelerinin Kasım Süleymani suikastında Kürtleri ABD ile işbirliği yapmakla suçlayan manşetleri tepkinin bir diğer göstergesi. Hatta Kürtlerin suikastın ardından ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’ya teşekkür ettiği bile iddia ediliyor.
Bu haberleri yalanlayan Kürdistan Bölgesi Başbakanı Mesrur Barzani ise İran’ın Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’e gönderdiği başsağlığı mesajında Süleymani’nin ölümünün Kürdistan halkı ve hükümetinde “derin bir üzüntü” yarattığını belirtti. Süleymani’nin IŞİD’le mücadelede Kürtlere verdiği desteği öven Başbakan, mesajını “mekanı cennet olsun” sözleriyle bitirdi.