Mîr Celadet'in kızı Sînemxan: Biz oyun oynamak isterdik, Cegerxwîn bize şiirlerini verirdi.

Mîr Celadet ile Rewşan Bedirxan’ın kızı Sînemxan Bedirxan’ı Erbil’in Enkawa semtindeki mütevazi evinde ziyaret ediyoruz. İlerleyen yaşına rağmen bizi kapıda bembeyaz saçları, ince endamıyla neşeli, enerjik ve dimdik bir kadın karşılıyor. Kendisiyle kısa bir sohbet asıl amacımız... Ancak tarihe tanıklık etmiş bir çınarla bunu kısa sürede yapmak ne mümkün… Sînemxan Bedirxan’ın evi, onun yumuşak dili adeta bize bulunduğumuz zamanı unutturuyor.

14.03.2017, Sal - 20:12

Mîr Celadet'in kızı Sînemxan: Biz oyun oynamak isterdik, Cegerxwîn bize şiirlerini verirdi.
Haberi Paylaş

Sohbetin başında bizi tatlı bir sertlikle uyarıyor Sînemxan: ‘‘Benim evimde iki şey yasaktır. Uymayana ceza kesilir. Bir; Türkçe konuşmak, iki; yemeğini bitirmemek. Eğer uymazsanız 5 bin dinar ceza keserim ona göre.” Sînemxan, Şerefattin Elçi’nin, evine geldiğinde “Ben çok Türkçe konuşuyorum paramı peşin vereyim” dediğini de bizimle gülümseyerek paylaşıyor.

Sînemxan’ın en hassas olduğu konulardan biri anadili: Kürtçe…

Sînemxan kendisini şöyle tarif ediyor: ‘‘Ben Kürt’üm ve hep Kürt kalacağım. Her ne kadar ülkemden uzakta, ailem bana şirin Kürtçe’nin yanı sıra Fransızca, Arapça ve Türkçe öğretmiş olsa da ben hep anadilimi konuştum. Çünkü insan çocukken öğrendiği anadilini asla unutmuyor. Bana, ‘Nasıl Türkçe öğrendin?’ diyorlar. Ben de bilmiyorum. Annemin annesinin annesi hiç Kürtçe bilmezdi. Galiba ordan öğrendim. Elbette diğer dilleri de bilmek çok faydalı ama sürekli düşmanın dilini konuşmak doğru değil. Ben Şam’da doğdum. Şam’da Fransız rahibe okulunda okuyan tek Kürt öğrenci olmama rağmen hiçbir zaman dilimi unutmadım. İnsan kimliğiye, diliyle başı dik olmalı, onur duymalı. Ama şimdi çok iyiyiz çok şükür, ülkemizde kendi dilimizi özgürce konuşabiliyoruz. Bu çok önemli…”

Biraz anılara dalıyoruz, Sînemxan’ın tarih kokan mistik evinde. Parça parça anlattığı anıların peşinden kâh Şam’daki mütavezi evlerine, kâh memleketi Cizre’ye gidiyor, kâh Erbil’deki evine konuk oluyoruz.

“Biz oyun oynamak isterdik, Cegerxwîn bize şiirlerini verirdi”

Babası Celadet Bedîrxan hayatta iken Şam’daki sürgündeki evlerinde ünlü Kürt sanatçı, siyasetçi ve yazarları konuk ettiklerini ifade ederek, şöyle devam ediyor: “Babam hayattayken evimiz bir divan gibiydi. Cizre’den Kürdistan’ın çeşitli yerlerinden insanlar evimize gelirdi. Mala Haco Axa, Mala Cemîl Paşa, Mala Hozan Beg, Mustafa Beg… Tanınmış ailelerle ilişkimiz vardı. Cegerxwîn, Dr. Nureddîn Zaza, Dr. Nurî Dersimî… Bu Kürt yurtseverlerinin evimize gelişi bizim hayatımıza büyük etki etti.”

Cegerxwîn’in evlerine geldiğinde sürekli kendisini ve kardeşini şiirleri ile imtihan ettiğini gülerek anlatan Sînemxan, ‘‘Ben ve kardeşim, Çemşît Cegerxwîn gelince kaçardık. Bize ezberlememiz için şiir veriyor sonra da okumamızı istiyordu. Cegerxwîn’in oğlu bana ‘Cegerxwîn düşmanımızdı’ dediğimi hatırlattı. Evet öyleydi çünkü. Biz oynamak isterdik, o bize şiirlerini verirdi.. Kürt büyükleri evimizde hep Kürdistan davasından bahsederlerdi. Ben küçüktüm tabi o zamanlar. Babam öldüğünde 13 yaşındaydım ve babam ölünce de bu ziyaretler devam etti” diyor.

1956’da Irak’ta yaşanan siyasi çalkantılardan dolayı Güney Kürdistanlı siyasetçilerin de evlerine geldiğini söylüyor Sînemxan. Bunlar arasında hatırladığı isimler ise şöyle sıralıyor: Mam Celal, Dr İzzettin, Elî Fetah Dizeyî, Habîb Kerîm... Sînemxan, “Hepsini Şam’dan tanıyorum. Onlar da sürgün edilmişlerdi” diyor. Araya girerek “Sînemxan, o vakit kaç yaşındaydınız?” diye soruyoruz. O da “O vakitler 19 yaşındaydım. Ben eve gelen misafirlere hizmet ediyordum, sohbetleri dinliyordum’’ şeklinde yanıtlıyor.

Babasının vefatı ile büyük sıkıntılar yaşayan Badirxan ailesinin annesi Rewşan Bedirxan’ın hiçbir yardım kabul etmeden, ayakları üzerinde durma mücadelesinden şöyle bahsediyor Sînemxan: “Babam vefat ettiğinde yaşamımız çok etkilendi.. Üç kardeş yabancı okullarda okuyorduk. Herkes anneme ‘Çocuklarını devlet okuluna ver’ dese de, annem kabul etmedi. ‘Çocuklarımın psikolojisi kötü etkilenir’ diyerek reddetti. Babam el yapımı halıları çok severdi. Vefatından sonra evde birkaç tanesini eksildiğini gördük.. Annem bizi okutabilmek için satmıştı.”

Sürekli Kürdistan davasının tartışıldığı bir ev…

1927’de Xoybûn örgütünün kurulmasıyla evlerinin sürekli Kürdistan davasının tartışıldığı bir ev haline geldiğini söylüyor Sînemxan.

Sînemxan, 1960’da evlendiği eşinin mühendis olması nedeniyle 1974’e kadar Kerkük’te yaşıyor. 1974’de Kürt oldukları için Kerkük’ten Irak hükümetince sürgün edildiğinde Kürdistan Kadınlar Derneği’nin başkanlığı yapıyor. 1974-2006 yılları arasında Bağdat’ta yaşmış Sînem Bedîrxan. 1980-1995 yılları arasında Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı uluslararası bir okulda Fransızca öğretmenliği yapmış.

2006 senesinde Erbil’e yerleşiyor, 2013 yılında ise Fransa’nın Rejion Denore özel ödüle layık görülüyor Sînemxan. Kuzey Kürdistan’a ilk gidişini bize şöyle anlatıyor: “1967 senesinde ilk kez babamın amacasının kızını görmek üzere arabayla Kürdistan’dan İstanbul’a gittik. Memleketim Cizre’den geçerken uzaktan Birca Belek’e baktık. girmek yasaktı çünkü Türk askerleri vardı. Uzaktan bakakaldım. Gözyaşlarımın süzülmesine engel olamadım. Gençten bir delikanlı rahmetli kardeşime sordu: ‘Bu kadın neden ağlıyor?’ Kardeşimin ‘Bu, Mîr Bedirxan’ın torunudur’ demesiyle, 10 dakika içinde tüm Cizre bizim geldiğimizi duydu. Ve çevremize toplandı. Herkes bizi evine davet etti. Oradan Diyarbakır’a geçtik. Orada da çok ilginç bir anım var. Şerbet satan bir genç Kürtçe konuştuğumuzu görünce bizden para almadı. Nereye gitsek Kürtçe konuştuğumuz için insanlar bizden para almadılar. Düşünün, 1967’nin Diyarbakır’ı bu. Ama şimdi Diyarbakır’ın üçte biri Kürtçe konuşmuyor maalesef. Ne zaman İstanbul’a gitsem hangi lokantaya girsem Kürtçe konuşurum. Garsonların neredeyse hepsi ile Kürtçe konuşuyorum. Böyle giderse ‘Kürdistan’ın başkenti İstanbul’dur diyeceğiz’’ diye sitemde bulunuyor Sînemxan.

“Kürt dilinin en çok korunduğu yer Güney Kürdistan’dır”

Kürdistan parçaları arasında Kürt dilini en çok koruyan parçanın Güney Kürdistan olduğunu söyleyen Sînemxan, ‘‘Bağdat radyosunda eskiden Kürtçe bölüm vardı. Bağdat’ta üniversitelerde de Kürtçe bölümler bulunurdu’’ diyor ve bunun da Güney Kürdistan’ı olumlu yönde etkilediğini söylüyor.

Siyasetle ilgili hiçbir soruyu yanıtlamayan Sînemxan’ın Kürt siyasi partilerine tek sözü var o da birlik olmaları. Cîgerxwîn’in şu mısraları ile özetliyor isteğini: “Eger em nebin yek, em herin yek bi yek.” (Bir olamazsak yok olacağız bir bir.)

Sînemxan, babası ve annesinin çıkardığı gazetelerden bugüne Kürt basının gelişmesinden memnuniyet duyduğunu ancak internet ve sosyal medyanın gazete kültürünü bitirdiğini belirtiyor. Sînemxan, “Bizim çocukluğumuzda aldığımız en güzel hediye kitap olurdu. Şimdi de hala gazeteyi kağıt basımda okumayı severim’’ diyor. Sînemxan’ın evi adeta küçük bir müze gibi. Büyük bir çeviklikle, tarihi belge, fotograf ve eşyalarla dolu iki katlı evinin odalarını tek tek gezdiriyor. Ailesinden yadigar kalan herşeyi büyük bir özenle saklamış Sînemxan. “Evimde bir tarih var. Büyük bir arşiv var. Dedemin el yazısıyla yazdığı şiiri var mesela: ‘Bir garip avanak oldum be kesim/Nerdesin zevk-i hayatım Çerkezim.’ Bu şiiri dedem büyükannneme yazmış. Şimdi kimse yazıyor mu bu şiirleri?’’ diyor Sînemxan.

“Benden sonra ne olacak bilmiyorum…”

Çok eskiden kalan adres defterinde Mela Mistefa Barzani’nin Amerika’daki adresi ve telefon numarasının kayıtlı olduğu sayfa bile saklı. 1978’de almış o adresi… Sînemxan, “Ama benden sonra ne olacak bilmiyorum. Bir müze kurulmasını istedim ama olmadı. Bu eşyalar benim şahsi mülküm değil, Kürdistan halkının tarihinden bir kesit.

Maalesef gerekli ilgiyi göremedim” diyor. 1970 yılında babasına ait özel bir kitaplığı Bağdat’ta Kürt Enstitüsü’ne veriyor Sînemxan. Ancak müzede çürümeye bırakıldığını görünce eşyaları geri alıyor. Yüreği el vermemiş. Babasının köstekli saatinden tutun da, ava giderken kullandığı fişekler, Salih Bedirxan Bey’in mühürü, Mîr Bedirxan’ın hançeri, saymakla biteremeyeceğiz bir tarih ve arşive kadar.

Sînemxan, “Bende 1927’de Xoybûn örgütü kurulduğunda yapılan ilk Kürdistan bayrağı evimde saklı. Şimdiki gibi güneşinin ışınları 21 değil, saydık 16 olarak çizilmiş. Ama neden olduğunu hala çözmüş değilim” diyor. Sînemxan’ın evinin duvarlarda tarihi fotograflar da var. Babasının, annesinin, Birca Belek’in fotoğrafları…

“Tarih dolu yaşamınızda yapmak isteyip de yapamadım dediğiniz ne kaldı?” diye soruyoruz Sînemxan’a, ‘‘Birincisi, bir müze yapmak. İkincisi, Bedirxanlar üzerine ansiklopedi yapmak’’ diye cevaplıyor bizi.

“21 Mart’ta 79’uma basacağım”

Çok zevkle kendisiyle geçirdiğimiz birkaç saat sonrasında adeta yanından ayrılmak istemiyoruz. Bazen kısa şiirler, bazen Kürtçe bir türküden alıntılarla kişiliği kadar renkli bir buluşma gerçekleştiriyoruz. “Yaşınız kaç?” diye sorduğumuzda yine yarı şaka yarı ciddi edasıyla “Ne yapacaksınız yaşımı?” diyor.

Sonra dayanımıyor, “21 Mart’ta 79 yaşıma basacağım” Sînemxan, Kürdistan Bölgesi’nde hala çok aktif. Birçok öğrenciye burs vermiş, okumalarına destek olmuş. Kadın çalımalarına çok duyarlı. Kürdistan İş Kadınları Derneği’nin Onursal Üyesi ve evi hala Şam’daki baba evindeki geleneği sürdürüyor. Orada olduğumuz süre içinde Arap komşularından tutun da Kürt dostlarına kadar birçok misafir gidip geliyor. Kendisini daha fazla meşgul etmek istemiyor ve bir müzeye dönüştürdüğü tarih kokulu evinden ayrılırken, onu bir daha göreceğimizi ve konuşulacak çok şeyin olduğunu bilerek ayrılıyoruz…

BAS GAZETESİ

Nerina Azad
Bu haber toplam: 927 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:16:06:17
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x