PDK Türkiye Temsilcisi: Türkiye, Kürdistan’ın bağımsızlığına karşı çıkmaz

Kürdistan Demokrat Partisi Türkiye Temsilcisi Ömer Mirani, Kürdistan’ın bağımsızlığını ilan etmesi durumunda Türkiye’nin buna karşı çıkmayacağını söyledi.

07.03.2017, Sal - 09:21

PDK Türkiye Temsilcisi: Türkiye, Kürdistan’ın bağımsızlığına karşı çıkmaz
Haberi Paylaş

Kürdistan Demokrat Partisi (PDK) Türkiye Temsilcisi Ömer Mirani, Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani’nin Türkiye ziyareti, Kürdistan bayrağının Türkiye’nin en büyük havalimanlarında göndere çekilmesi, Türkiye - Kürdistan ilişkileri ve Kürdistan’ın bağımsızlığı konularına ilişkin Bas Gazetesi’nin sorularını yanıtladı. Mirani, Kürdistan’ın bağımsızlığını ilan etmesi durumunda Türkiye’nin buna karşı çıkmayacağını söyledi.

Kürdistan Demokrat Partisi (PDK) Türkiye Temsilciliği, Türkiye ve Kürdistan Bölgesi Yönetimi arasında nasıl bir görev üstleniyor?

Parti temsilciliğimiz,1991 yılı sonu açıldı ve bugüne kadar da çalışmaları devam etmektedir. Bu süreçte temsilciliğimiz sadece partimizle ilgili konularda değil, birçok alanda önemli çalışmalar ve görevler yerine getirdi. Kürdistan Bölgesi, Irak ve hükümetle ilgili konularda da faaliyetlerde bulunduk. Kürdistan Bölge Hükümeti ile ilgili görevlerde, tek mercii PDK temsilciliğimizdi. Temsilcilik olarak en önemli görevimiz ise, Türkiye-Kürdistan Bölgesi Yönetimi ve Türkiye-PDK arasındaki ilişkileri geliştirip, güçlendirmektir. Özellikle siyasi, toplumsal ve lojistik alanlarında çok ciddi faaliyetlerimiz olmuştur. Yaptığımız işler ve yürüttüğümüz çalışmalar sayesinde, bir taraftan PDK temsilciliği, diğer taraftan da Kürdistan Bölgesi Yönetimi temsilciliği olarak kabul gördük.

Şu an Kürdistan Bölgesi Yönetimi ile Türkiye arasında çok güçlü ilişkiler var. Sizce artık Türkiye’de, Kürdistan Bölgesi Yönetimi’nin resmi olarak temsilcilik açmasının zamanı gelmedi mi?

Kesinlikle doğru, Kürdistan Bölgesi Yönetimi’nin resmi Türkiye temsilciliğinin açılmasının zamanı çoktan gelmiş, geçiyor bile. Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani tarafından yürütülen başarılı diplomasi sayesinde, şu an Türkiye ile çok güçlü ekonomik ve siyasi ilişkilerimiz var. Türkiye yaklaşık 1 yıldır, Kürdistan Bölgesi Yönetimi’nin resmi temsilciliğinin açılması onayını verdi. Şu an top bizim sahamızda ve geçen sürede çok ciddi bir çalışma yürüttük. Ve en kısa sürede Türkiye’de Kürdistan Bölgesi Yönetimi resmi temsilciliğimiz açılacaktır.

Neden gerekli izinler verilmesine rağmen uzun zamandır arzu edilen temsilciliğin açılması bu kadar gecikti?

Sebebini sadece Kürdistan Bölgesi’ndeki ekonomik ve siyasi krize bağlayabilirim. Bu soruyu cevaplarken tarihe bakmamız lazım. Türkiye, İran, Irak, Suriye ve diğer devletler arasında çok fazla farklılık var. Örneğin hiçbir zaman İran’da Kürtçe yasaklanmamıştır. Kürtçe gazete, dergi ve kitaplar da yasaklanmamıştır. Irak’ta da aynı. Fakat Türkiye Kürtlerinin durum çok farklıydı. Türkiye öyle bir ülkeydi ki, Kürtlerin varlığını bile inkâr ediyordu; yok sayıyordu. Kürtler, dilleri ve kültürlerinden dolayı cezalandırılıyordu. Kürt yazarlar ve siyasiler hapse atılıyordu. Her yönüyle Kürtlere karşı bir asimilasyon politikası uygulanıyordu, Kürt kültürü silinmeye çalışıyordu. Bundan dolayı da temsilcilik açma yönünde adım atmak için uygun zamanı bekledik. Şimdiki zaman gibi. 20 yıla yakın bir süredir parti olarak temsilciliğimiz, gazetemiz, yazarlarımız, bayrağımız bulunuyor Türkiye’de. Yakın bir zamanda da Kürdistan Bölgesi Yönetimi temsilcilik binasının açıldığını da göreceğiz.

Açılacak Kürdistan Bölgesi Yönetimi Temsilciliği’nde Kürt siyasi partilerin katılım oranı ne şekilde olacak? Bu görevi PDK mi, yoksa Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) mi üstelenecek?

PDK ve YNK arasında varılan stratejik işbirliği anlaşmasında, bu tür görevlerin dağılımı kardeşçe yapılmış durumda. Örneğin Washington ve İran temsilciliklerinin YNK’ye, Londra ve Türkiye temsilciklerinin ise PDK’ye verilmesi kararlaştırılmıştı. Fakat bu görevin başka bir siyasi partiye verilmesi olasılığı da yok değil. Ancak PDK’nin bu görevi üstlenme konusunda ısrarcı olacağından çok eminim.

Türkiye ve AK Parti ile üst düzeyde çok iyi ilişkiler var. Peki, bu ilişkiler Türk toplumuyla ne düzeyde? Acaba Türkiye toplumu, Iraklı Kürtlerin komşuları olmasını nasıl karşılıyor?

Türkiye milliyetçi bir ülke. Fakat yönetimde yaşanan değişimler sayesinde, Türkiye ile Kürdistan arasında diplomatik ilişkiler gelişti. Türkiye, Osmanlı’nın devamı olan bir ülke ve geçmişte Kürtlere karşı nasıl bir politika uygulandığını çok iyi biliyoruz. Türk toplumuna değinirsek, toplumun dünyaya karşı ufku çok dar. Televizyonlarda, haberlerde ve sosyal medya yayınlarına göre günlük tavır sergileyebiliyor. Devlet, hükümet veya siyasi partilerin o günkü açıklamalarına ve yaklaşımlarına göre tavır takınabilen bir toplum. AK Parti seçmeni ile MHP seçmeni ve CHP seçmeni arasında çok büyük fark var. Farklı siyasi görüşlere sahip Türk toplumunu iyice anlayıp ona göre toplumun bize karşı olan ön yargılarını değiştirmeye çalışmalıyız. Ön yargıları değiştirmek için bugüne kadar elimizden geleni yaptık. Yapmayı da sürdüreceğiz.

Yarın öbür gün Kürdistan’ın bağımsızlığı ilan edildiğinde Türkiye de tanıyacak mı?

Eğer bu soruyu Türk yetkilere sorarsanız, sanırım çok daha net cevap alırsınız. Fakat bununla birlikte 17 yıllık Türkiye tecrübeme dayanarak, şunu söyleyebilirim; Türkiye’de geçen zaman zarfında çok büyük değişimler yaşandı. Gözlerimizle tanık

oluyoruz. Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani, Türkiye’yi ziyaret ettiğinde nasıl karşılanıyor. Öte yandan Başkan Barzani’nin şu sözlerini de anımsatmak istiyorum. “ Kimse bağımsızlığımızı ayaklarımıza kadar getirmez. Bize hediye de etmez. Bundan dolayı kendimiz bağımsızlığımızı elde etmeliyiz.” Fakat şundan eminiz, eğer Türkiye bağımsızlığı desteklemese bile karşı çıkmaz ve savaş ilan etmez. Birçok defa Türk yetkilerin ağzından şunu duymuşuzdur; “Bağımsızlık referandumu, Irak’ın içişlerini ilgilendiren bir konu ve içişlerine karışmak gibi bir niyetimiz yok.”

\"\"

Özellikle CHP ve MHP başta olmak üzere, AK Parti dışındaki siyasi partilerle ilişkileriniz nasıl? Kürdistan Bölgesi’ne karşı sert bir politika izleyen bu iki siyasi partiyle ilişkileri geliştirmek için bugüne kadar ne tür çabalar sarf ettiniz?

MHP dışındaki diğer siyasi partilerle iyi ilişkilerimiz var. Özellikle CHP ile karşılıklı saygı çerçevesinde ilişkilerimiz var. Fakat MHP ile şu ana kadar hiçbir ilişki gelişmedi. Eğer birisi bizi tanımazsa, biz de onu tanımayız. Başkan Barzani’nin Türkiye ziyareti, yapılan karşılama törenleri, bayrağımızın göndere çekilmesi ve Başkan Barzani şerefine verilen yemekte sunulan menünün Kürtçe yazılmasına karşı, MHP’nin olumsuz tavrına ve seviyesiz açıklamalarına siz de tanık oldunuz. Kendi medya organlarında Başkan Barzani ve bayrağımız karşıtı yayınları kendiniz de gördünüz. Kürtlerin varlığını tamamen inkâr eden birisiyle ilişki geliştirmek gibi bir niyetimiz veya çabamız asla olmaz zaten. Buna karşılık Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım, Hükümet Sözcüsü ve birçok yazarın olumlu açıklamalarını duyduk. Kürdistan Bölgesi’nin Irak Anayasasınca tanındığı, bölgenin bayrağına, hükümetine, parlamentosuna sahip olduğu, bu nedenle dünyayla birlikte, bölgeye saygıyla yaklaştıklarını dile getirdiler. Tabi ki bu tür açıklamalar bizim açımızdan sevindiricidir.

Peki, HDP gibi PKK’ye yakın siyasi gruplarla ilişkileriniz nasıl?

Her şeyden önce biz Kürt’üz ve HDP ile soydaşız. Birbirimizle çok iyi diplomatik, siyasi ve toplumsal ilişkilerimiz var. Örneğin Başkan Barzani ne zaman Türkiye’ye gelse, mutlaka HDP heyetiyle de görüşür. HDP heyeti sürekli temsilciliğimizi ve Kürdistan Bölgesi’ni ziyaret eder. Biz, bütün Kürtlerle iyi ilişkiler içerisinde olmak isteriz. Kendiniz de gördünüz. Gerek Türkiye ziyareti öncesi, gerekse ziyaret sırasında sayın Başkan Barzani, barış sürecine tekrar geri dönülmesi gerektiğini belirterek, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ve diğer HDP’li vekillerin serbest bırakılmasını istedi. Eğer partimiz, HDP’nin içinde bulunduğu durumdan üzüntü duymasaydı ve iyi ilişkiler içerisinde olmasaydı bu tür açıklamalar ve karşılıklı görüşmeler yapılır mıydı? Bunun yanında Başkan Barzani, son ziyareti sırasında Sayın Ahmet Türk ile 40 dakika süren bir görüşme gerçekleştirir miydi?

Özellikle Türkiye ile PKK arasında şiddetin yeniden alevlenmesinden sonra Kuzey Kürdistan Kürtlerinin düşünceleri üzerindeki PKK’nin etkisi eskisi gibi devam ediyor mu?

Bu ülkedeki siyasi ve toplumsal faaliyetlerimiz çerçevesinde, bazen biz de toplumun nabzını tutuyor ve buna göre siyasi bir değerlendirmeye gidiyoruz. Değerlendirmelerimize göre; 7 Haziran seçimleri sonrası HDP’nin koalisyon hükümetinde yer almama kararı, sonrasında devlet ile PKK arasında çatışmaların başlaması ve yüzlerce insanın hayatını kaybetmesi ve on binlerce insanın yerinden-yurdundan olması, bunlarla birlikte sayısız evin yakılıp-yıkılması ve bundan en çok yine Kürtlerin zarar görmesi, HDP’yi direkt olarak olumsuz yönde etkiledi. Onların da bir kısmı, bu dönemde böyle bir çatışmanın gereksiz olduğunu belirtmekte. Ne yazık ki silah tekrar siyasetin önünü tıkadı. Doğal olarak bu gelişmeler, PKK’nin Kürt toplumu üzerindeki etkisini oldukça zayıflattı. Bunu gösteren sayısız örnek bulunmakta…

Bazı siyasi partiler Kürdistan Bölgesi’ne yakınlıklarıyla bilinmekte; PDK, Hüda-Par gibi…Acaba sizin bu gibi örgütlere yönelik bir yardımınız veya desteğiniz oluyor mu? Sizden beklentileri nedir?

Hepsiyle çok iyi ilişkilerimiz var. Daha birkaç gün önce Hüda-Par’ın Genel Sekreteri bizi ziyaret etti. Diğer siyasi partilerin yetkilileri de sürekli olarak bizi ziyaret etmekte. Biz de aynı şekilde onları ziyaret ediyoruz.

İstanbul Atatürk Havaalanı, Ankara Esenboğa Havaalanı, Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Çankaya Köşkü ve Başkan Barzani’nin kaldığı otel ile geçtiği yol güzergahlarında Kürdistan bayrağının göndere çekilmesi, bazı kişiler tarafından sadece iki taraf arasındaki güçlü ekonomik ilişkilere dayandırılmakta. Bu çevreler, Türkiye’nin ekonomik olarak, Kürdistan Bölgesi’ne ihtiyacı olduğundan böyle yaklaştığını belirtmekte. Sizin görüşünüz nedir?

Bu tür bir düşünce sahibi olanların vicdanlarıyla yüzleşmesi gerekir. Petrolümüzü çıkarıp, bu ülke topraklarından dünya pazarına göndermeden çok önceleri Türkiye’ye geldik ve bugünkü yerimize yerleştik. Parti büromuz yıllar önce açıldı. Bugünkü güçlü ilişkilerin tek nedeni, Başkan Mesud Barzani ve Başbakan Neçirvan Barzani’nin yürüttüğü dostluk ilişkileridir. Bu gerçekliği inkâr etmek hiçbir vicdana sığmaz. Bu tür sözler sarf edenler siyasi olarak, PDK karşısında yenilgiye uğramış kişilerden başkası değildir. Öte yandan Başkan Barzani ve Başbakan Neçirvan Barzani sayesinde oluşan dostluk ilişkisine, ekonomik ilişkilerin eklenmesiyle, iki taraf arasındaki ilişkilerin birçok boyuta taşındığını söyleyebiliriz. Fakat sadece ekonomik çıkarlara dayandırmak kabul edilemez. Şunu da belirtmeden geçmek istemiyorum; Başkan Barzani’nin yürüttüğü dostluk ve kardeşlik ilişkisi, petrolün fiyatından çok daha değerlidir. Türkiye, Başkanı ve PDK’nin yürüttüğü politikayı çok uygun görmekte, saygı göstermekte ve Kürdistan’a bir devletmiş gibi yaklaşmakta.

Bas Gazetesi
Bu haber toplam: 4585 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:09:01:55
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x