Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, ABD ziyaretlerinin verimli ve başarılı geçtiğini belirterek, amaçladıkları gündemlerin tümünü görüşme fırsatı bulduklarını söyledi.
Washington’da yetkililerle Türk Silahlı Kuvveleri’nin (TSK) Kürdistan Bölgesi toprakları içerisinde devam eden askeri operasyonlarını da görüştüklerini dile getiren Hüseyin, “Türkiye’ya diyalog çağrısı yaptık ancak öncesinde askeri operasyonlar durdurulmalı” dedi.
Fuad Hüseyin, PKK’nin Irak topraklarındaki varlığının bir sorun teşkil ettiğini ancak meselenin eskiye dayandığını vurguladı.
ABD’nin Irak’taki askeri varlığına ve bu güçlerin geleceğine dair de konuşan Hüseyin, Irak ordusunun askeri yardıma ihtiyacı olduğunu, Irak’ta tüm tarafların da ABD ile ilişkilerin sürdürülmesi gerektiği görüşünde olduğunu ifade etti.
Irak Dışişleri Bakanı Hüseyin, “ABD ve diğer koalisyon güçlerinin desteği ile birlikte Peşmerge Güçleri ve Irak arasında ortak bir mekanizmanın kurulması için görüşmeler var” dedi.
Tahran ile Washington arasındaki çekişmede zarar eden tarafın Irak olduğuna dikkat çeken Hüseyin, “ABD ve İran’ın kendi aralarında sorunları Irak üzerinden halletmesi yanlıştır. Irak’ın hem ABD ve hem de İran’a ihtiyacı var” diye konuştu.
Fuad Hüseyin, Erbil ile Bağdat arasındaki sorunların çözümü için Irak ve Kürdistan’daki siyasi taraflar arasında ciddi bir diyaloğa ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Başbakan Mustafa Kazımi ile Washington’u ziyaret eden heyette yer aldı. Hüseyin ABD Dışişleri Bakanı ve ABD Başkanı ile gerçekleştirilen görüşmelerde yer aldı.
Fuad Hüseyin, ABD ziyaretinin sonuçları, Türkiye’nin Kürdistan Böglesi topraklarında süren askeri operasyonları, Erbil ile Bağdat arasındaki sorunları, İran ve Çin ile ilişkileri ve daha birçok konu hakkında Rudaw Washington muhabiri Roja Ali Zala’nın sorularını yanıtladı.
Washington’a gelmeden önce görüşmeler kapsamında bazı amaçlar belirlemiştiniz. Bu amaçlarınıdan kaçı gerçekleşti?
Belirlediğimiz amaç ve gündemler ABD ile Irak arasındaki ilişkilerin niteliğine bağlı olarak güvenlik, askeri ve diğer konuları kapsıyordu. Ayrıca ekonomik meseleler, özellikler de enerji, elektrik, petrol, gaz ve yine Irak-Amerikan üniversiteleri arasındaki işbirliği konuları ve tabiki önemli bir diğer başlık da sağlık ve koronavirüs meselesiydi. Amerika’ya gelmeden önce meslek bakanlıklarıyla bir dizi görüşme gerçekleştirdik. Elbette her zaman Kürdistan Bölgesi’nin temsilcileri de hazır bulundu. Ve yine Iraklı siyasi liderlerle görüştük, ne istediklerini netleştirmek açısından. Ben de, yapılması mümkün olan ne varsa onun için ABD’ye geldiğimizi vurguladım. Sanırım ziyaretin amacına ve yapılan anlaşmalara baktığımızda başarılı bir ziyaret olduğunu söyleyebiliriz.
Hem ABD ve hem de Irak heyetlerinin anlaşmaya çok gönüllü ve istekli oldukları da söyleniyor. Bu doğru mu?
Evet doğru. Güvenlik ve askeri ilişkiler konusunda büyük problemler vardı. En az iki gün bu konu üzerinde tartıştık. Ortak açıklama metninde de ifade edildiği gibi sonuçta ortak bir anlaşmaya vardık.
Mike Pompeo ile gerçekleştirdiğiniz basın toplantısında Pompeo çok açık bir şekilde Irak’taki azınlıklara, özellijle de Musul’daki azınlıklara yardım etmek istediklerini vurguladı. Ancak silahlı grupların varlığı deniyle gereken yardımı sunamadıklarını söyledi ki burada Heşdi Şabi’yi ima etti. Ayrıca bu silahlı grupların yerine yerel polislerin görevlendirlmesi gerektiğini berlirtti. Bu konuda Amerikalılara yardımcı olmak için herhangi bir karar alındı mı?
Aslında bu yani sözü edilen bölgelerde yerel polislerin görevlendirilmesi çok eski bir görüş, 5-6 yıl öncesine dayanıyor ve sanırım yerinde bir görüş. Ancak Bağdat’ta yönetimi devralan hükümetler bu görüşü pratikjleştiremedi, sonrasında IŞİD geldi. Şimdi sanırım durum daha farklı. Bu konunun ciddiyetle üzerinde durulması, Bağdat’ta görüşülüp tartışılması ve hayata geçirilmesi gerekiyor. Çünkü Irak’taki azınlıklar, belirgin olarak da Ninova’daki Hristiyan, Şebek ve Ezidilerin böyle bir endişesi var ve kendi güvenliklerini almak istiyorlar. Doğrusu kendi bölgelerinde yerel polis gücüne sahip olmaları kendi haklarıdır. Sanırım bu görüş üzerinde çalışacağız.
Buraya gelmeden önce Dışişleri Bakanlığı’nda ençok istişare ettiğiniz ve vurgu yaptığınız konulardan biri de Irak’ın egemenliği meselesiydi. Görüşmelerinizde sadece İran’ın Irak’a müdahalesini mi görüştünüz yoksa Türkiye’nin PKK’ye karşı Kürdistan Bölgesi topraklarında sürdürdüğü operasyonlara da değindiniz mi?
Egemenlikten bahsedildiğinde diğer ülkelerin de müdahalelerinden, askeri saldırılarından söz ediliyor ki olmaması gerekiyor. Ama malesef böyle birşey var ve bir gerçektir. Görüşmelerde tüm konular ele alındı. Bunlardan biri de Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi ve Irak’ın topraklarına yönelik devam eden askeri saldırılarıydı. Bu konu uzanca tartışıldı. Konu içerisinde PKK’den de bahsedildi. Çünkü Irak Anaysası hiçbir silahlı güce kendi topraklarını kullanarak başka bir ülkeye saldırmasına izin vermiyor. Sadece onlar (ABD tarafı) değil, biz de bu konudan bahsettik. Çünkü bu anayasal bir sorundur da. Dolayısıyla bir sorunumuz var demektir. Fakat soru şu; bu yeni bir sorun mu? Hayır çok eski bir sorun. PKK 1991’den beri Kürdistan dağlarında, İran ve Türkiye sınırlarında bulunuyor.
Bu, Irak Kürdistan halkı ve tabi Irak için de başlı başına bir mesele ve sorun yaratmış durumda. Fakat bu sorun Türklerle müzakere edilmeli. Çünkü Irak’ın Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirmeye ihtiyacı var. Bağdat, Ankara ile iyi ilişkiler kurmak istiyor ve biz Türkiye’ye diyalog çağrısında bulunduk. Sanırım böyle bir sürece varacağız. Fakat bu diyalog başlamadan önce askeri operasyonlar durdurulmalı. Savaş ve bombardımanlar sürerken diyalog geliştiremezsiniz. Özellikle belirgin bir şekilde Irak Kürdistanı köylerinden birine ve Sınır Muhafızları saldırı gerçekleştirildi. Bu kabul edilebilir bir durum değil.
Irak Başbakanı Kazımi de bu soruna bir çözüm bulmak istediklerini belirtti. Siz Dışişleri Bakanlığı olarak Birlişmiş Milletler’den herhangi bir talepte bulundunuz mu?
Washinton’a gelmeden önce bu konu hakkında Arap ve Avrupa Birliği ülkelerinin dışişleri bakanları ile görüştüm. Şimdi de Washinton’da bu konuyu gündeme getirdik. Dönüşte bu temaslarımıza devam edeceğiz. Fakat bilirttiğimiz bir çözüm yolu var ki o da Ankara ile oturup konuşmaktır. Bu meseleyi kendileri ile görüşmektir. Çünkü Ankara ile ilişkilerimiz kötü olmamalı. Türkiye ile Irak iki komşu ülkedir sonuçta. Ortada bir sorun var ve oturup konuşmalıyız. Fakat onların başladığı gibi çözülmez, yan etkileri olur. Elbette onlar bu yaptıklarının PKK’ye saldırdırı olduğunu söylüyor ama saldrının da çeşitleri var. Bu kabul edilemez. Biz Türkiye ile diyalog sürecinin başlaması için her türlü çabayı sarfedeceğiz. Çünkü çözüm yolu buradan geçiyor. Fakat PKK’nin durumu da bizim için bir sorundur, soruna neden olmuştur.
ABD ile stratjik görüşmelerin ikinci aşamsında Amerikan güçlerinin Irak’tan çekilmesinden söz ediliyor. Mike Pompeo ile düzenlediğiniz ortak basın toplantısında da ABD’li mevkidaşınız, “Irak’ın Amerikan güçlerinin ülkedeki varlığına ihtiyacı var ve bu ihtiyaç olduğu müddetçe kalacağız” dedi. ABD’nin Irak’taki askeri varlığının kaderi ne olacak?
Doğrusu bu Irak siyaset arenasında çok hassas bir mesele. Bu nedenle Washingon’a gelmeden önce Başbakan’la birlikte Irak’taki siyasi liderlerin büyük çoğu ile görüştük. Onlar da ABD ve Irak arasındaki ilişkilerin gerekliliğine vurgu yaptı. ABD’ye karşı net tavır sahibi olanlar bile iki taraf arasındaki ilişkilerin varlığını gerekli görüyor. Özellikle de ABD’ye ve Amerikan askeri varlığına karşı net tavır sahibi olanlar bile ABD ile ilişkilerin gerekli olduğunu savunuyor.
Savunma Bakanı ile konuşuyorsunuz askeri yardıma ihtiyacı olduğunu söylüyor. İçişleri Bakanı ile görüşüyorsunuz ABD’lilerin burada bulunup kendilerine yardım etmesi gerektiğini söylüyor. Peşmerge yetkilileri ve Peşmerge Bakanlığı ile görüşüyorsuzunu “ihtiyacımız var” diyorlar. Irak Anti-Terör Kuvvetleri ile görüşüyorsunuz onlar da askeri yardıma ihtiyaçları olduğunu belirtiyor. Yani Irak güvenlik güçlerinin tamamının askeri destek ve yardıma ihtiyacı var. Siyasi liderlerle görüştüğünüzde onlar da askeri yardıma ihtiyaç duyulduğunu ifade ediyor.
Bir önceki süreçte IŞİD’le savaş döneminde ABD ve uluslararası koaliyon güçleri Irak’taydı, IŞİD’e karşı savaşta Irak güvenlik güçlerine ve Peşmerge’ye destek verdiler. IŞİD halifeliği yıkıldı ancak hala da terrorist bir güç ve düşünce olarak kalıyor. Bu bir gerçek ve Irak’ta IŞİD varlığının tamamen sona erdirilmesi için askeri işbirliğine ihtiyaç var. Amerikalılarla işbirliği gerekiyor. Bu konu hakkında görüşmelerimiz oldu, önümüzdeki süreçte Irak’taki askeri varlıklarının niteliğini de ele aldık. Yada biz Irak’ta nasıl bir Amerikan askeri varlığı istiyoruz. Bu amaçla da birkaç konuyu not ettik. Birincisi önceki Başbakan Adil Abdulmehdi’ye yazdıkları mektupta kullandıkları kelimelere dairdir ki orada askeri güçlerin Irak dışında yeniden düzenlenmesi ve ülke dışına çıkarılmasından söz ediliyor. Kendileri ile görüştüğüm Iraklı siyasi güçler uygulanması halinde bunun yerinde bir karar olduğunu söylediler. Fakat bir teminat da olmalı. Bildiride bundan da söz ettik. Fakat kim bu mesle ile ilgilenecek, muhatap olacak? Askeri tenikerler olmalı. Biz Irak ile ABD arasındaki istihbarat işbirliğinin sürmesini istiyoruz. Yine askeri eğitim ve denotım ile askeri danışmanlar kalmalı. Birçok defa da bahsettiğimiz üzere hava desteği olmalı ki onlar da bunu kabul ettiler. Tüm bunlar pratikte nasıl uygulanacak? Teknik bir komisyonun bu konu üzerinde çalışması gerekiyor. Bildiride bundan da söz edilmiş, ABD ve Irak’tan birer teknik ekibin birlikte oturum konuşması, ne zaman, nasıl uygulamaya konulacağı konularını netleştirmesi gerekiyor. ABD’nin Irak’taki varlığı da böylece farklı bir şekilde olacak.
Peşmerge Güçleri ile Irak’ın güvenlik güçleri arasındaki koodinasoyon anlatıldı, IŞİD’in hala akitif bir şekilde faaliyetlerinin arttığı bölgelerde ortak işbirliği yapılması konusu gündeme geldi mi?
Bir kaç çalıştay düzenlendi, bunlardan biri füvenlik ve askeri meseleleri konu alıyordu. Peşmerge Bakanlığından bir heyet de çalıştayda hazır bulundu ve Amerikalılarla konuştular. Konuşulan konulardan biri de Peşmerge güçleriyle Irak güçleri arasında bulunan bölgelerde oluşan güvenlik boşluğu nedeniyle IŞİD’in faaliyet yürütmesi meselesiydi. Güvenlik zafiyeti nedeniyle IŞİD mensupları özgürce o bölgede faaliyet yürütüyorlar. Özellikle de Kerkük, Musul ve Enbar bölgelerinde hala varlıklarını devam etiriyorlar. Söz konusu boşluğun doldurulması gerekiyor. Nasıl doldurulur diye bir soru sorarsak? Iki gücünde bir birine destek olmalı. Bu kapsamda sürece destek olmak ve oluşan güvenlik boşluğunu doldurmak için hem Irak’ta hem de yurtdışında görüşmeler devam ediyor. ABD ile koalisyon güçleri sürece yardımcı olabilirler.
Bahsettiğini ortak güç konusunda ABD’nin tutumu nasıldı?
Bu sadece Irak’ın içinde bulunduğu bir savaş değil, Peşmerge’nin de tek başına girdiği bir savaş değildir. Herkesin içinde olduğu bir savaştır.
ABD ile görüşmelerin İran ile ilişkilerinizi etkileyeceğini düşünüyor musunuz?
Hayır, biz Amerika’ya gelmeden önce Tahran’ı ziyaret ettik. Iki başbakanın da İran ziyareti sırasında ben ordaydım. Biz gereken mesajı İranlılara verdik. Onlar da bizim Washington’a geleceğimizi biliyorlardı. Yaptığımız işler şeffaf ve verdiğimiz mesajlar da açıktır. Tabiki burada bir kaç şey vardır. ABD ile İran arasındaki çekişmelerin birinci derecede zarar gören ülke Irak’tır. Tahran ile Washington arasındaki sorunlar ve çekişmeler hiç bir ülkenin iç sorunu değildir. Ancak Irak için durum aynı değil sebep ne olursa olsun, Irak için bir iç mesele haline gelmiştir. İran, Irak’ın komşusu 2003’ten bu yana Irak üzerinde etki kurmuş ve şu ana kadar hala bu etki devam etmektedir. ABD ise Irak’ın dostudur, 2003’ten bu yana Saddam Hüseyin’i tahtından eden büyük bir orduya liderlik ediyor. 160 bin askerle birlikte Irak’ta kaldı ve ülkede etkisi var. Büyük bir devlet ve Irak’ın da müttefikidir. İki ülke arasındaki çekişmeler ister istemez bizi de etkiler.
Tahran ve Washington arasında yaşanan çekişmelerin birkaç yıl öncesine bakacak olursak, Irak düzeyinde sorunların olduğunu görürüz ancak bu şekilde değildi. Irak düzeyinde bir tür anlaşmaları vardı, her hangi bir oturum gerçekleştirmeden anlaşmaya varıyorlardı. Hatta Irak Başbakanını belirleme konusunda da. Bu hoş karşılanmıyor biliyorum ama bu bir gerçek.
Tahran ve Washington arasındaki sorunlar büyüdükçe Irak’ta ise olayların rengi değişti. Bu da çok tehlikeli. Bu nedenle hem Başbakan hem de biz Amerikalılar ve İranlılarla yaptığımızı görüşmelerde açık bir şekilde İranlılarla ilişkilerimizin devam etmesi konusunda utumumuzu ortaya koyuyoroz. Ancak onlar Irak’taki meseleler için karar vermemeliler. İç meselelerde İran’ın karar vermesini istemiyoruz. Aynı şekilde ABD’nin de. İran ile normal ilişkilerimizin olmasını istiyoruz. ABD’yle de iyi bir ilişkimizin olmasını istiyoruz. Çünkü Irak’ın her ikisine de ihtityacı vardır.
Stratejik görüşmelerde sizin de bahsettiğiniz gibi ekonomik bir boyutu var, birçk ekonomik anlaşma imzalandı. Söz konusu anlaşmaların Irak’ın siyaseti üzerinde nasıl bir etkisi olacak?
2003’ten bu yana Amerikalılarla birçok anlaşma için ön protokol imzalandı ancak çoğu uygulanmadı. Söz konusu anlaşmaların yerine getirilmemesinin nedeni ABD ile Irak’a bağlı. Daha önce Maliye Bakanı olarak şimdi ise Dışişleri Bakanı olarak dikkat ettiğimi şey şu Irak’ta inceleme ve soruşturma yok. Biz Dışişleri Bakanlığı olarak bu meselelerin araştırılmasını talep ettik. ABD’li şirketlerle ilişkilerimize devam etmemiz durumunda Irak’a ekonomik açıdan önemli etkisi olacaktır. Çünkü büyük şirketler geliyorlar. Aynı zamanda yatırım için yeni kapılar aralayacaktır. Sadece Amerikalılar değil farklı ülkeler de gelirler. Ancak bu durum Irak’ın güvenliğiyle alakalıdır.
Eğer Irak’ın iç güvenliği normal değilse insanlar kendilerini riske atmazlar. Bu nedenle Irak’ın güvenliği normalleştirilmeli ki gelmek isteyen şirketler buna olumlu baksınlar ve eğer yatırım planları varsa uygulamaya başlasınlar. Gelmeleri durumunda Irak’ın ekonomisi üzerinde olumlu etkileri olacaktır.
Siyasi gözlemciler, Irak’ın araştırma komisyonu kurması ve eğer ciddi bir şekilde arştırmanın sonucu üzerinden gidilip gereken adım atılması durumunda önceki hükümetlerin Çin ile yaptığı anlaşmalarında kurtulacağı anlamına geldiğini söylüyorlar, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Devlet olarak aynı anda birkaç devletle sözleşeme imzalayabilirsin. Adil Abdulmehdi başkanlığındaki bir heyetin Çin’e ziyareti sırasında birkaç belge imzaladık. Çin, Irak’ın petrolünü satın alan ülkelerden biri, Çin ile Hindistan petrol ihracatı yaptığımız en büyük iki ülke konumunda. Irak ile Çin arasındaki ticaret kapasitesi oldukça büyük. Ancak ben koronavirüsünün yayılmasından öncesinden bahsediyorum. Çin Irak’ın petrolünü alıyor, Irak ise Çin’den farklı kalemlerde ürünler satın alıyor. Bazı dönemlerde iki ülke arasındaki ticaret hacmi 20 milyar dolara ulaştı.
Çin ile Irak arasındaki ilişkiler daha çok ekonomik minvalde seyrediyor. ABD ile Irak ilişkilerinden çok daha farklı. ABD 1991’den bu yana Kürdistan Bölgesi’nde 2003’ten u yana da Irak’ta varlığını sürdürüyor. Amerika’nın Irak’taki etkisi farklı, ilişkileri de farklı. Yani ABD-Irak ilişkilerini, Çin-Irak ilişkilerinin yerini alacağı gibi bir mukayese edemezsiniz.
Bağdat ile Erbil arasındaki mevcut ilişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Pompeo ve Trump’ta bir şekilde Kürtlerden bahsettiler. Her iki taraf arasındaki çelişkiler hakkında Washington’da ne konuşuldu. Sizce Erbil ile Bağdat bir çözüm ve anlaşmaya varabilecek mi?
Birkaç sorun var. Bunlardan biri Haydar İbadi’nin başbakanlığı döneminde ortaya çıktı ki bir tür güvensizliğe yol açtı ve hatta iki taraf arasında büyük bir sorun yaşanmasına neden oldu. 2003’ten sonraki dönemle mukayese edildiğinde Erbil-Bağdat ilişkileri son iki yıl daha farklıdır. Koşullar çok değişmiştir. Her iki tarafın da birbirine ihtiyacı var mı? Bu sorunun cevabı evet’tir. Fakat hangi tarafında daha çok ihtiyacı var, hangi konuda daha fazla ihtiyaç duyuyor u farklı bir konu. Her iki tarafın da sorunları var mı? Evet var ve bazıları tarihseldir. Fakat bazıları şimdiye dairdir ve bazıları için de erken çözüme ihtiç var. Örneğin bütçe meselesi acil bir sorundur, ertelemeye gelmez, çünkü halkın ekmeği sözkonusu.
Bütçe meselesine gelince, Maliye Bakanı’yken sırtımı Bütçe Yasası’na dayamıştım. Nisan ayının sonuna kadar halkın tüm maaşı periyordik biçimde zamanında gönderiliyordu ki bu süreçte Adil Abdulmehdi’nin yazılı emir ile durduruldu. Yeni hükümet de göreve geldiğinde, Abdulmehdi’nin yazılı emir geçerli olduğu için bu Erbil ile Bağdat arasında soruna dönüştü. Şimdi de geçici bir çözüme kavuşturuldu, biz buraya gelmeden Kürdistan Bölgesi’ne maaşlarla ilgili bütçe gönderildi. Fakat bütçe yasasında köklü değişime gidilecek ki bunun için de önümüzdeki yılın bütçe tasarısı zamanında sunulmalı. Burada Kürdistan Bölgesi ile Bağdat’ın bir anlaşmaya varması ve yasalar temelinde sorunu kendi aralarında çözmeleri gerekiyor.
Fakat daha büyük sorunların çözümü için sanırım hem Irak ve hem de Kürdistan Bölgesi’ndeki siyasi güçler arasında daha ciddi bir diyaloğa ihtiyaç var. Bu diyalog çerçevesinde Irak ile Kürdistan Bölgesi ilişkilerinin nereye doğru gideceği tartışılmalı. Sorunlar nasıl çözülmeli, bunu konuşmak gerekiyor. Çünkü ortada bir diyalog kalmadığını hissediyorum.
Irak hükümet kabinesinde ya da parlamentosunda temsilcinizin bulunması ile sorunlar çözülmüyor. Biz şimdi Irak ile ABD arasındaki diyalogdan söz ediyoruz. Peki neden kendi aramızda diyaloğumuz olmasın? Neden sonuç almak için bir iç diyalog sistemi bulmayalım? Bunun için de ya Kürdistan’daki ya da Irak’taki siyasi tarafların inisiyatif geliştirmesi gerekiyor ki kanımca bu durumda Kürdistan’daki siyasiler bu inisiyatifi başlatmalı, “bugünkü sorunların çözümü için kapsamlı bir diyalog yürütelim, ileride birlikte nasıl ve hangi temeller üzerinde yaşayabileceğimize karar verelim” demeli. Mevcut anayasa sorunlarımızı çözdü mü, çözmediyse ne yapılmalı? Çözdüyse neden pratikte uygulanmıyor? Tüm bu sorulara yanıt verilmesi gerekiyor.
Sizce ABD de bunu destekler mi?
Bence ABD buna çok büyük destek verir.