Uluslararası Kriz Grubu (UKG) hazırladığı raporda bu bölgelerin son durumu hakkında ayrıntılı bilgi paylaşarak uluslararası tarafların sorunun çözümü için nasıl müdahil olabileceklerine ışık tutuyor.
“Tartışmalı Bölgeler” terimi
Kürdistan Bölgesi, Irak Anayasası’nda “Federal Kürdistan Bölgesi” olarak tanımlanıyor. Bu tanım diğer bölgelerle belli bir sınırının olmasını da gerektiriyor. Ancak Kürdistan Bölgesi dışındaki diğer Kürdistani bölgeler, anayasanın 140’ıncı Maddesi’nde “Tartışmalı Bölgeler” olarak adlandırılıyor. Yasa aynı zamanda bu bölgelerin kaderinin nasıl çizileceğine de atıfta bulunuyor.
Ancak 140’ıncı Maddenin zamanında hayata geçmemesi, buraların sürekli “Tartışmalı” bölge olarak isimlendirilmesi kendi başına tartışmaların büyümesine neden oluyor. Mesele Türkmenler, bu coğrafyada Kürtlerin azınlık olduğu yerlerin de “Tartışmalı Bölge” statüsüne alınmasına karşı.
Fakat Sadiyeli Kürtler, geçmişte dört aşamalı bir “Araplaştırma” projesi sayesinde Kürtlerin ilçeden çıkarıldıklarını dolayısıyla Sadiye’nin bir Kürt ilçesi olduğunu savunuyor.
2003 yılından sonra Irak’taki siyasi konumu zayıflayan Sunni Araplar da dengeleri gözeterek “Tartışmalı Bölge” tarifini kabul etmiyor.
16 Ekim olaylarından sonra
Uluslararası Kriz Grubu raporunda, tartışmalı bölgelerin kontrol edilmesini Kürtler açısından “gerçekleşmeyen bir arzu” olarak yorumluyor. Rapora göre özellikle de Irak, İran ve Türkiye’nin bağımsız bir Kürt devletine karşı durması ve yine Ekim 2017’de yaşananlar bu ülkelerin Kürtlerin bu arzusuna karşı durduklarını birkez daha ispat etti.
Kerkük’teki durum
Mayıs 2018 Irak Parlamento seçiğmlerinden önce KDP, “Kerkük’ün güvenliğini Heşdi Şabi sağlayacaksa seçimlere katılmayacağız” şeklinde rest çekmişti.
Rapora göre Heşdi Şabi güçleri Sunni bölgelere gitmekten çekiniyor, sadece Hewice gibi bölgelerde yol üzerinde volta atıyorlar. Bu durumda halk hem Heşdi Şaibi ve hem de IŞİD’in elinden çekiyor. Her iki taraf da halkı diğer tarafa yardım etmekle sıkıştırıp duruyor.
16 ekim olaylarının ardından Bağdat tarafından Kerkük’e vali olarak atanan Sunni Rakan Said Cuburi ise kentte yeni bir “Araplaştırma” politikası uygulamakla suçlanıyor. Cuburi kent merkezi ve çevresine Arapları yerleştimeye çalışıyor. Bu durum da Kerkük halkını endişelendiriyor.
İl Meclis seçimlerinde sahtekarlık
Irak Parlamento seçimlerinde Kerkük’teki 12 saldalyeden 6’sını Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) aldı. KDP seçimleri Kerkük’te boykot etti. Seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz Türkmen ve Araplardan “hile” yapıldığına yönelik itirazlar yükselmeye başladı.
Seçimlerin elle sayılması da sonuçları değiştirmedi. Rapora göre, seçimlerden çıkan bu sonuç daha şimdiden Türkmen ve Arapları endişelendirmiş bulunuyor.
Kerkük’teki siyasi taraflar, 2019’da İl Meclis seçimlerinin gerçekleştirilmesini kararlaştırdı. Gerçekleşirse bu 2005’ten sonraki ikinci İl Meclis seçimleri olacak.
İktidar paylaşımı
Peşmerge güçlerinin bölgeden ayrılması, Irak ordusu ve Heşdi Şabi güçlerinin de güveliği sağlamada zayıf kalması Kerkük’ün batısında IŞİD’in yeniden hortlamasına neden oldu.
UKG’ye göre bu durum bir yandan da peşmerge ile Irak ordusu arasındaki işbirliğinin yeniden gündeme gelmesini sağlıyor. Aynı zamanda Arap siyasetçiler de bu durumda Kürtlerin kente dönmelerine karşı durma fikrinden caymış bulunuyor. Kerkük’ün atanmış valisi bile kentin durumunun böyle devam edemeyeceğini, uluslararası güçlerin duruma müdahale etmek istediklerini görmüş durumda.
Taraflar “ortak yönetim” görüşü üzerinde fikir birliğine varmış olsada mekanizma konusunda çelişkiler devam ediyor.
Diyala ve Hanekin
IŞİD, Haziran 2014’te Sadiye ve Gulale ilçelerini işgal etti. Ancak Irak ordusunun çekilmesinin hemen ardından peşmerge güçleri Hanekin’i kontrol etmeyi başardı. Peşmerge güçleri ile Irak ordusu Kasım 2014’te IŞİD’i Sadiye ve Gulale’den çıkarmayı başardı. Fakat Ekim 2017’de bu üç bölgede de dengeler değişti ve bölge Irak ordusu ile Heşdi Şabi’nin kontrolüne girdi.
UKG raporuna göre bölgede Irak hükümetinin bir vücudu bulunmuyor, hakimiyet ise tamamen Şii milislerin elinde. Rapor, Heşdi Şabi’yi bölgedeki halktan haraç toplamak ve Şii olmayan kesimleri korkutup bezdirmekle suçluyor.
Bu yaklaşımlar yüzünden Hanekin ve Gulale’de yaşayan Kürtlerin birçoğu kenti terketmiş durumda.
Rapor, son dönemlerde Erbil ile Bağdat’ın bu bölgedeki durumu normalleştirmeye dönük ortak çaba içerisinde bulunduğuna değinerek UNAMI’nin de 2009 raporları temelinde iki taraf arasında arabulucu olmaya hazır olduğuna dikkat çekiyor.
Raporu hazırlayanlara göre, BM’nin tartışmalı bölgelerde durumu normalleştirmeye dönük atacağı ilk adım Bağdat’ın referandum sonrasında Kürdistan Bölgesi’ne karşı aldığı sert adımları telafi etmesini sağlamak olmalı. Daha sonra bu bölgelerdeki sorunların çözülmesi için “yol haritası” çizilmeli ve tarafların ortak noktada buluşması için ikna çabaları başlamalı. Yine sorunların çözümüne basitten karmaşığa gidilmeli, şiddet ortadan kaldırılmalı, göçedenlerin dönmesi sağlanmalı, ortak bir güvenlik kurulu oluşturulmalı, tartışmalı mal ve mülklerin gerçek sahibi belirlenmeli.