“BAĞDAT’ta oturan tek bir adam, astığı astık, kestiği kestik. Ama buraya kadar! O devir kapandı artık!”
Bunları canhıraş söyleyen, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani. Bundan tam 2 ay önce Irak, Süleymaniye’de katıldığım bir konferansın açılışında. Bahsettiği “tek adam” ise, Irak Başbakanı Maliki. Peki, “o devir” kapandı mı gerçekten?
AYNI Barzani, geçtiğimiz hafta yapılan Irak seçimlerinden hemen önce sesini yükseltti yine. “Bağdat onay verse de vermese de, Türkiye’de depolanan petrolün satışına 2 Mayıs’ta başlayacağız” diyerek. Başkanı Mesut Barzani de seçimlerden hemen önce, bağımsız Kürt devletinin kuruluşunun yaklaştığını söyleyerek fitili ateşlemişti.
Türkiye de topa girdi. Enerji Bakanı Taner Yıldız, 2 Mayıs’ta, Kuzey Irak petrolünün sevkiyatına başlandığını söyledi. Ve ekledi: “Belki 3 gün, belki bir hafta içinde bunların satışı gerçekleşebilir.”
ANKARA-Hewler-Bağdat hattında neler oluyor, öğrenmek farz oldu. Mesut Barzani’nin uzun yıllardır sözcülüğünü yapan ve “Barzani’nin ağzı” olarak bilinen Fuat Hüseyin’i arıyorum.
Öncelikle, Kürtlerin oyları ne durumda? Seçimlere ilk kez ayrı ayrı katılan Kürt partilerinin hep birlikte en az 59, en fazla 63 koltuk almasını bekliyor. Maliki’nin çoğunluk hükümeti kuramayacağı ise kesinleşti. Hükümet kurma aşamasında, Kürtler 2010 seçimlerinden çok daha fazla belirleyici olacak. Zaten onlar da ellerindeki bu koza oynuyor. Hüseyin, her kim federasyonu fiiliyata geçireceğine söz verirse, onunla işbirliği yapacaklarını söylüyor.
*
PEKİ, Hewler hakikaten tek taraflı petrol satışına başlar mı? Hüseyin bu konuda çok temkinli konuşuyor. Belli ki Bağdat’ı tahrik etmek istemiyor. Kaldı ki, tek taraflı petrol satışı hem Anayasa’ya, hem de ABD’ye aykırı. Amerikan Dışişleri Bakanlığı, Kasım 2013’te Kuzey Irak’tan Türkiye’ye petrol ihracatı için Bağdat’ın onayını şart koşmuştu.
Ancak mesele petrolün çok ötesinde. Elindeki gücü kaybetmek istemeyen Bağdat, Irak’ın fiilen federal olmasına geçit vermiyor. Irak Anayasası federal olmasına rağmen.
Kürtler ise bir an önce federasyon, yani petrol konusunda söz sahibi olmak istiyor. Hatta Fuat Hüseyin, bunu bir adım öteye götürüyor. Bir süre önce Mesut Barzani’nin dile getirdiği “konfederasyon”u anarak. Kürdistan ve Bağdat arasındaki ilişkinin yeniden tanımlanması, bunun da konfederasyon olması gerektiğini vurguluyor.
HÜKÜMET kurmak için Kürtlere muhtaç olan Maliki, uzlaşmaya gidebilir. Zaten Kürtlerin blöfüne karşı bu zamana kadar Bağdat’tan bir ses çıkmaması da buna işaret.
Ancak Maliki, Kürtlere ne kadar muhtaçsa, Kürtler de federasyona o kadar muhtaç. Bu yüzden Maliki taviz verdiği takdirde, Kürtler yine onu destekleyebilir. Hüseyin’in sözleri de buna delâlet. Kıssadan hisse: Kürtlerin blöfü bu sefer tutacak gibi görünüyor.
BU kavganın ortasında kalan Türkiye’nin ise tarafsız kalması elzem. Sadece petrol ve para aşkına değil. Mezhepsel olarak da Şii Bağdat hükümetine karşı algılanmaması için. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Süleymaniye’de “Kürdistan, bizim Bağdat’a kapımızdır. Bağdat’la Hewler arasındaki sorunu çözmek için elimizden geleni yapacağız” sözleriyle bu tarafsızlığı vurgulamıştı. Ankara’nın Irak seçimlerinde tarafsız kalması da keza öyle.
Hewler-Bağdat hattında ne olursa olsun, Ankara bu duruşunu sürdürmeli.