Almanya'nın Suriye Özel Temsilcisi Stefan Schneck, Esad rejiminin bu kadar hızlı çöküşünün herkesi çok şaşırttığını ancak öte yandan, her zaman Esad rejiminin zayıf olduğunu ve Rusya ve İran'ın desteği olmadan ayakta kalamayacağını de bildiklerini söyledi
Almanya'nın Suriye Özel Temsilcisi, Suriye’de yeni yönetim sistemine Suriyelilerin karar vereceğini ancak gelecekte ülkedeki tüm yapılan haklarının da korunması gerektiğini söyledi.
DSG Genel Komutanı Mazlum Abdi ile yaptıkları görüşmede bazı önemli konuları masaya yatırdıklarını kaydeden Alman diplomat, “Bunlar arasında tüm yabancı savaşçıların ülkeden çıkması ve ayrılması da vardı. PKK terör örgütü olarak tanımlanıyor ve artık Suriye işlerine müdahale etmemelidir. Bence onların (DSG) HTŞ ve diğerler gruplarla birlikte Suriye için ulusal bir güvenlik kurumu oluşturmaları önemli” diye konuştu.
Stefan Schneck ayrıca Rojava’da Kürtler arasındaki diyaloğu desteklediklerini vurguladı.
Almanya Dışişleri Bakanlığı Suriye Dosyasından Sorumlu Bakan Yardımcısı Stefan Schneck, Rûdaw’dan Dilbixwin Dara’nın sorularını yanıtladı. Soru ve cevaplar şöyle:
Beşar Esad rejiminin çöküşünü ve Heyet Tahrir eş-Şam'ın (HTŞ) iktidarı ele geçirmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir yandan, itiraf etmek gerekiyor ki Esad rejiminin bu kadar hızlı çöküşü hepimizi şaşkına çevirdi. Öte yandan, her zaman Esad rejiminin zayıf olduğunu söylüyorduk. Bu, ekonomik açıdan çok netti. Sahip olduğu iki milyar dolarlık bütçeyle, rejimin aslında çökmüş ve çürümüş bir durumda olduğunu, yalnızca Rusya ve İran'ın desteğiyle ayakta kaldığını biliyorduk. Hep diyorduk ki, Rusya ve İran zayıfladığında rejim de çökecek. Bu yüzden bizler bu duruma tamamen hazırlıklıydık ve yaşananlar bizim öngörülerimizle birebir örtüşüyor. Ancak vurgulamak istediğim bir nokta var: Bu süreçte çok az insanın hayatını kaybetmesi, bizim için beklenmedik olumlu bir gelişme oldu. Şu anki geçiş sürecinin bir insani felakete neden olmaması da bizim açımızdan son derece olumlu bir haber.
Beşar Esad'ın düşeceğini, kaçacağını ve HTŞ'nin iktidarı ele geçireceğini önceden biliyor muydunuz?
Böyle bir şeyin bu kadar kısa sürede ve bu hızla gerçekleşeceğini tahmin etmemiştik. Ancak Esad rejimi büyük bir başarısızlık içerisindeydi, sarsılmış ve izole bir durumdaydı. Sonunda tüm taraflar Esad rejiminin gelecekte varlığını sürdüremeyeceğini fark etti. Bu yüzden rejimin hızlı çöküşü, hem bizi şaşırttı hem de sevindirdi. Ancak şunu da belirtmeliyim ki, rejimin zayıflığını zaten biliyorduk. Biz Almanya olarak her zaman şunu vurguladık: Bu durum sadece Şam ile sınırlı değil; Suriye'nin tamamını etkileyen bir mesele. Kuzeydoğu Suriye, Kuzeybatı Suriye, Güney Suriye ve elbette Şam. Şu anda da unutmamamız gereken şey, bu sürecin tüm Suriye'yi kapsadığıdır: Kuzeydoğu, Kuzeybatı, Dürziler, Şam ve Tartus. Suriye'den bahsederken, kastettiğimiz şey tüm Suriye ve tüm Suriye vatandaşlarıdır.
HTŞ'yi terör listesinden çıkardınız mı?
HTS, Birleşmiş Milletler tarafından listeye alındı, bu da bazı prosedürlerden sonra gerçekleşti. Birleşmiş Milletler'in yasaları, otomatik olarak ülkelerin ulusal yasalarına dönüşür, yani sadece Almanya'da değil, tüm dünyada böyledir. Çünkü HTŞ, Birleşmiş Milletler tarafından terör listesine alınmış bir örgüttür.
ABD, Colani'nin yerini açıklayacak olana vereceğini duyurduğu 10 milyon dolarlık ödülü kaldırdı. Sizce HTŞ nasıl terör listesinden çıkarılabilir?
Bahsettiğim gibi, bu Birleşmiş Milletler'in listesidir, bu yüzden ülkeler onu listeden çıkaramaz. ABD'nin yaptığı, Şera’nın yerini açıklayana verilecek ödülü kaldırması çok iyi bir siyasi işaretti, bu iyi bir adımdı. Bunun ilerleme için bir yol olabileceğini düşünüyorum. Çünkü gelecekte Birleşmiş Milletler'de zor müzakereler yapılacak, özellikle de masanın diğer tarafında Rusya gibi aktörler olduğunda. Şu anda önemli olan, geleceğe bakmak ve birlikte çalışmanın yollarını bulmaktır. Bu mümkündür. Birbirimizle konuşabiliriz ve Suriye'nin nasıl daha ileriye taşınabileceği konusunda ortak planlar ve fikirler geliştirebiliriz. Bu nedenle bu aşamada bu, Suriyelilere yardım etmemiz konusunda bizim için sorun olmayacak.
Ancak sizin ve BM tarafından terörist olarak sınıflandırılan bir örgütle müzakere yapmanız tehlikeli değil mi?
Bana göre, unutmamamız ve asla göz ardı etmememiz gereken en büyük tehdit IŞİD'dir. IŞİD hâlâ varlığını sürdürüyor ve bir fırsat bulduğu takdirde geri dönmeyi hedefliyor. Bu nedenle, uluslararası düzeyde yakın iş birliği içinde çalışmamız gerekiyor ve aynı şekilde Suriye içinde de dikkatli bir şekilde hareket etmeliyiz. Hata yapmamalıyız ve IŞİD'in geri dönüşüne kapı aralamamalıyız. Çünkü IŞİD Sünniler, Aleviler, Dürziler ve Kürtler ayırt etmeksizin hepimizin düşmanıdır. Bu, unutulmaması gereken ve her zaman hatırlanması gereken en büyük tehditlerden biridir.
HTŞ içinde binlerce yabancı radikal savaşçı var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sonuçta, Suriye'de iyi organize edilmiş bir güvenlik yapısına ihtiyaç var. Bu yapı bir yandan Suriye'nin tamamını kapsayıcı bir şekilde yeniden entegre etmeli, diğer yandan da etkili bir şekilde ülkenin güvenliğini sağlamalıdır. Bu nedenle, silahsızlanma, silahlı grupların dağıtılması ve bunların yeni bir güvenlik yapısına entegre edilmesi sürecine ihtiyacımız var. Bu, Almanya'nın de facto aktörler ve diğer taraflarla iş birliği yaparak desteklemeye hazır olduğu ana önceliklerden biri olacak. Amaç, Suriye'de IŞİD'le mücadele edebilecek ve aynı zamanda tüm Suriye halkını kapsayacak yeni bir güvenlik ortamı oluşturmaktır.
Sizce Suriye demokratik bir ülke olacak mı?
Bildiğiniz gibi, demokrasi süreklilik gerektiren bir süreçtir. Kendi demokrasilerimizde de, örneğin Almanya ve ABD'de, sürekli olarak demokrasi için mücadele etmemiz gerekiyor. Şu an demokrasinin inşası için gerekli süreçlerin başlatılması zamanı. Bu kolay bir iş değil. Bana göre, başlangıç adımları oldukça olumlu oldu, ancak ulusal bir diyalog ihtiyacımız var. Bu, son günlerde tartıştığımız ve benim de üzerinde düşündüğüm bir konu. Demokrasi değerleri temel alınmalı. Ayrıca belirtmeliyim ki, kapsayıcılık ve birlik kolayca elde edilebilecek şeyler değil, ancak bu yeni Suriye projesinin başarısının anahtarıdır. Bu proje sadece belli grupları değil, yaşlıları, gençleri, erkekleri ve kadınları da kapsamalı. Böylelikle herkes toplumsal yaşam ve ekonomik kalkınmada yer alabilir. Bu, Suriye'nin geleceği için en temel zorluklardan biridir. Demokrasiyle birlikte böyle bir kalkınma, Suriye'nin yeniden inşası için öncelikli bir ihtiyaçtır.
Yeni Suriye'nin inşasında Almanya'nın rolü ne olacak?
Bildiğiniz gibi, bir girişim olarak sekiz maddelik bir plan hazırladık. Bu, bir öneri niteliğinde ve nihai bir plan değil. Almanya'nın Suriye için bir planı yok; Suriyeliler kendi planlarını oluşturmalı. Ancak biz, hangi alanlarda destek verebileceğimizi ifade edebiliriz. Örneğin, geçiş döneminde adaletin sağlanması için sadece son birkaç yılda kayıp kişilerin araştırılması için bir komite oluşturulması veya soruşturmalar gibi bazı girişimlerde bulunduk. Mesela Almanya olarak diktatörlük geçmişi olan bir ülkeyiz ve bunun sona ermesinden sonra kendimizi uyarlamamız gerekti. Sosyalist sistemin Doğu Almanya'daki çöküşünü hatırlayın. O dönemde elimizde tonlarca belge vardı ve bu belgelerin nasıl işleneceği ve siyasi olarak nasıl ele alınacağı büyük bir meseleydi. Her zaman, bu tür belgelerin güvenilir olup olmadığı ve nasıl bir etki yaratacağı konusunda dikkatli bir denge kurmak gerekiyor. Örneğin, bu belgelere güvenebilir miyiz yoksa bu belgeler yalan mı söylüyor? Bu, oldukça karmaşık bir süreçtir ve bu konuda deneyimimizi paylaşabiliriz. Suriyeliler, bu tür deneyimlerden yararlanabilir veya yeni şeyler öğrenebilir. Suriyelilerin bu deneyime sahip olma veya kendilerine yardımcı olabilecek bir şey öğrenmeye açık olduklarını hissediyorum.
Şam'daki Almanya Büyükelçiliği önünde selfie çektiğiniz videonuzu gördük. Şam'daki büyükelçiliğinizi ne zaman açacaksınız?
Büyükelçiliğin yeniden açılması hem güvenlik hem de gerekli adımların uygulanması açısından oldukça karmaşık bir süreçtir. Bu yüzden bir büyükelçiliği tam anlamıyla faaliyete geçirmek yalnızca siyasi alanda değil, ekonomi ve konsolosluk işlerinde çalışacak onlarca çalışanı bir çalışma ve biraz zaman alır. Siyasi açıdan önemli soru şudur: Siyasi sürece destek olmak için orada nasıl bir rol oynayabiliriz? Şu anda, elçilik binamıza gidiyoruz, incelemelerde bulunuyoruz ve herkesle diyalog kuruyoruz. Bu nedenle, büyükelçiliğin hangi gün açılacağı meselesi benim için ikinci planda. Sonuçta elbette açacağız ve belki bir tören düzenleyeceğiz. Ancak önemli olan, şu anda orada bulunmamız, Suriyelilere destek vermeye hazır olmamız ve onlara yardım elimizi uzatmamızdır.
Suriye'yi yönetmek için en iyi sistem sizce hangisidir; federalizm, ademi merkeziyetçi, merkezi, özerklik veya konfederasyon mu?
Bu, Suriyelilerin liderlik ettiği bir süreçtir. Suriyeliler karar vermelidir. Almanya, bu konuda deneyim sunabilir ve yardımcı olabilir. Bildiğiniz gibi, Almanya'da farklı dini gruplar var, Katolikler ve Protestanlar var; Kuzey'deki insanlar Güney'dekilerden farklıdır. Bu konuda deneyimimiz var. Paylaşabiliriz ve paylaşmaya hazırız, ancak sonuçta her ülke, kendisi için en uygun yönetim biçimini seçmelidir. Benim inancım şu ki, zamanla çok tartışma, fikir ve diyalog olacaktır, ancak nihayetinde Suriyeliler, demokratik bir sisteme ve istikrarlı bir yönetim sistemine doğru yol alacaklardır.
Bir birey olarak sizin görüşünüz nedir?
Ben Suriye için hiçbir şey önermiyorum. Ancak Almanya'nın bir ortağı olarak kendi yolunu bulabilecek bir Suriye görmek istiyorum. Çok farklı yollar olabilir. Birçok grup var ki, bazıları bu konuda farklı düşünceler geliştirmiştir. Mesela bugün Suriye Tüzüğü Konseyi hakkında bir tweet yazdım. Örneğin, Sünni, Alevi, Dürziler, kadın ve erkeklerin bir araya gelip yeni Suriye'nin temellerini oluşturması konusunda yeni fikirler sunmalı. Başka fikirler de olabilir. Son birkaç yılda ortaya atılan fikirlere bakılmasını çok olumlu görüyorum, birçok fikir ortaya atıldı. Umarım tüm bu fikirlerin tartışılıp dengelendiği ve ardından Suriye'nin geleceği için çalışma fikirlerinin bulunduğu bir ulusal diyalog olur.
Kürt meselesi konusunda, Türkiye'nin Suriye'ye müdahalesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye, Suriye'nin geleceği için temel bir rol oynuyor. Hepimiz Akabe sürecinde Suriye'nin egemenliğinin temel bir ilke olduğu konusunda anlaştık. Öte yandan, elbette Türkiye'nin güvenlik endişeleri var ve terörle mücadele meşru bir güvenlik endişesidir ancak bunun da sınırları var. Bu tür faaliyetlerin sınırlarını belirleyen uluslararası hukuk ve insani hukuk var. Bu yüzden biz tüm taraflara, bu siyasi süreci engellemekten ve olumsuz bir şekilde etkilemekten kaçınmalarını tavsiye ediyoruz.
DSG Genel Komutanı Mazlum Abdi ile görüştüğünüzü öğrendik. Ne konuştunuz?
İleriye doğru nasıl adım atılacağını tartıştık. General Mazlum bazı önemli fikirleri masaya koydu ve bunları açıkça tartıştı. Bunlar arasında tüm yabancı savaşçıların ülkeden çıkması ve ayrılması da vardı. PKK terör örgütü olarak tanımlanıyor ve artık Suriye işlerine müdahale etmemelidir. Bence onların (DSG) HTŞ ve diğerler gruplarla birlikte Suriye için ulusal bir güvenlik kurumu oluşturmaları önemli.
Kürtler sizi dost olarak görüyor. Yeni Suriye'de Kürtleri nasıl destekleyeceksiniz?
Suriye Güven Fonu aracılığıyla kuzeyin tamamına, bunun içinde kuzeydoğu ve kuzeybatı da var, bu bölgeleri destekleme konusunda uzun bir geçmişimiz var. Bu yolla, son birkaç yılda çok başarılı olan tarım ve iş fırsatları gibi alanlara 360 milyon euro sağladık. Ayrıca, rejim ve diğerleri arasında büyük farklar vardı; rejim uluslararası toplumla iş birliği yapmaya istekli değildi, fakat Kuzeydoğu ve Batı Suriye işbirliğine hazırdı. Bir başka konu da IŞİD’e karşı savaştır. Hol Kampını gözetlemek için projelerimiz var. Hepimiz orada binlerce IŞİD’linin ve ailelerinin olduğunu biliyoruz. Rehabilite edilebilecek olanların (topluma) entegre edilmesi için bir yol bulmamız gerekiyor. Bu konuda, IŞİD’in geçmiş yıllarından kalan sorunların çözümü için Irak ve uluslararası ortaklarla iyi bir koordinasyon var.
Türkiye'nin Rojava'ya yönelik saldırılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Söylediğim gibi, en önemli şey şu anda orada bulunan grupların bir araya gelip HTŞ ve DSG'yi de içeren ortak bir güvenlik yapısı oluşturmasıdır. Bence Almanya da ulusal güvenlik altyapısı için çok önemli olan bu durumun sağlanmasında yardımcı olmaya istekli. Ancak bu PKK gerillalarını içermemeli, bu çok açık ki onlar ülkeyi terk etmeli.
Nereye gitsinler? PKK üst düzey yetkilisi Duran Kalkan, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi PKK gerillalarının çıkmasını talep ederse gideceklerini söylüyor. Peki onlar nereye gitsinler?
Bence bu, HTŞ, Türkiye ve DSG gibi tüm tarafların katılacağı müzakere sürecinin bir parçası olmalı, böylece süreçte ortaya çıkacak tüm bu pratik sorunları nasıl çözebileceklerini belirleyebilirler. Ancak bence bu sorunların çözümü var, tabii eğer tüm ortaklar gerçekten yıllardır süren bu çatışmayı sona erdirmek istiyorlarsa.
Kürtler Araplardan sonra Suriye'deki ikinci büyük halkı. Eğer Kürtler, Suriye sınırlarında federalizm talep ederse, siz destek verir misiniz?
Dediğim gibi, Suriyelilerin kendileri bunu tartışmalı. Yabancı bir ülke olarak bizim bir fikri diğerinden daha iyi görmemiz yanlış olur, çünkü süreci Suriyelilerin kendileri yönetmeli. Bunlar boş sözler değil, sürecin liderliği, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2254 numaralı kararında sürecin haritası yer almaktadır. Benim önerim, BM'nin dünya çapında azınlıkların hakları ile ilgili konularda yıllardır edindiği deneyiminden bu süreçte yararlanılmasıdır. Ayrıca, farklı durumlarda, deneyim ve tarihsel geçmiş var. Bu nedenle, tüm ortakların - HTŞ, DSG - arabulucu ve uzmanlık ve deneyim kaynağı olarak BM'ye katılmalarını öneriyorum.
Türkiye ve Ankara'nın desteklediği Suriye Milli Ordusu sürekli olarak Kobani'yi tehdit ediyor. Bu tehditler hakkında Türkiye ile görüştünüz mü?
Evet, kesinlikle. Bakanımız yakın zamanda Ankara'yı ziyaret etti ve meslektaşı Fidan ile özellikle bu Suriye meseleleri hakkında görüştü. Bu çok hassas durumda savaşmak felakete yol açabilir. Bu nedenle Türkiye'den barış sürecine katılmasını ve terörü engelleme güvenlik hedefini DSG ve diğer grupları da içeren ilgili taraflarla diyalog yoluyla sağlamasını istiyoruz. Bence Heyet Tahrir eş-Şam da dahil olmak üzere tüm Suriye gruplarının bunda çıkarı var.
Fransa ve ABD, Rojava’daki Kürt partileri birleştirmeye çalışıyor. Neden Almanya bu sürece katılmıyor?
Biz buna büyük destek veriyoruz. Kürtler arası diyalog çok önemli çünkü bazı taraflar Kuzey ve Doğu Suriye'nin toplumsal yapısına dahil edilmemiştir, bu yüzden bu konu sadece PYD ve ENKS ile ilgili değil, aynı zamanda bu diyaloglarda sesi duyulması gereken diğer özgür gruplarla da ilgili. Fransa ve Amerika bu konuda özel bir rol oynuyorlar çünkü onlar orada askeri olarak bulunuyor. Almanya değil, bu yüzden katılım şeklimizde farklılıklar var. Almanya bu sürece çok önem veriyor. Ayrıca, tüm paydaşları bir araya getirmek, Kürtler arası diyalogun, Suriye'deki daha geniş siyasi sürece başarılı bir şekilde katılmasına yardımcı olacaktır.
Şam'da büyükelçilik açarsanız, Kürt bölgelerinde de bir konsolosluk açmayı düşünür müsünüz?
Bence bunun için plan yapmak henüz çok erken. Biz hala zorluk içinde Şam'da büyükelçilik açmaya çalışıyoruz ve ondan sonra ne olacağını göreceğiz.