Mazlum Kobani, ABD’ye askerlerini çekmeden önce Suriye’de siyasi çözüm için DSG, rejim ve Türkiye arasında dengeleyici olarak rol oynaması gerektiğini söyleyerek, çekilmeden önce siyasi çözüm için ağırlık koyun çağrısında bulundu.
Suriye ve Rusya’yla görüşmeden önce ABD’ye son çağrı anlamını taşıdığı anlaşılan Mazlum Kobani’nin yazısından öne çıkanlar ana başlıklarıyla şöyle:
“Halkımızın katledilmesi ve taviz vermek seçenekleri önümüze geldiğinde halkımızın güvenliğini seçtik”
70 bin kişilik ordu kurduk
DSG’nin iç savaşın kaosu içinde “küresel cihatçı aşırıcılığa” karşı 70 bin kişilik bir ordu kurduk ve 2015’ten beri savaşıyoruz
Türkiye’ye tek kurşun atmadık
Çok disiplinli ve profesyonel bir savaş gücüyüz. ABD askerleri ve komutanları bizi çok iyi bilir, sahadaki etkinliğimizi ve becerilerimizi her zaman takdir ederler onlar da şahittir ki Türkiye’ye tek bir kurşun sıkmadık.
11 bin kayıp verdik
Biz bu savaşta halkımızı kurtarmak için aralarında en iyi savaşçılarımızın ve komutanlarımızın bulunduğu 11 bin askerimizi kayıp verdik. Askerlerime Amerikalıların ve diğer müttefik kuvvetlerin ortağımız olduğunu ve onların zarar görmediğinden her zaman emin olmamız gerektiğini söyledim, önce onları koruduk.
Etik ve disipline uyduk
Savaşın kuralsızlığına karşın diğer devlet dışı aktörlerin aksine her zaman etik ve disipline uyduk. El Kaide’yi yenilgiye uğrattık. IŞİD’i haritadan sildik. Aynı zamanda hakimiyet bölgemizde çoğulculuk ve çeşitliliğe dayalı bir yönetim kurduk. Araplara, Kürtlere ve Suriyeli Hıristiyanlara hizmet götürdük. Çoğulcu bir Suriyeli kimliğini her şeyin üzerinde tuttuk. Suriye’nin siyasi geleceğine dair vizyonumuz: Ademi merkeziyetçi bir federalizm, dinsel özgürlük ve farklılıklara saygıdır.
DSG Suriye’nin üçte birini kontrol ediyor
Komuta ettiğim kuvvetler Suriye’nin toplam yüzölçümünün üçte birini kontrol etmektedir ve şu anda Türkiye ile onun cihatçı milis kuvvetlerinin Kürtler, Süryaniler, Asuriler ve Ermenilere yönelik etnik temizlik tehdidiyle karşı karşıyadır.
12 bin IŞİD’liyi tutuyoruz
Hapishanelerimizde 12 bin IŞİD teröristini tutuyoruz ve onların radikalize olmuş eşleri ve çocuklarının dertlerine de katlanıyoruz. Aynı zamanda Suriye’nin bu bölümünü İranlı militanlardan da koruyoruz.
“Amerika bize elini uzattı”
Bütün dünya bizi yalnız bırakırken Birleşik Devletler bize el uzattı. Uzatılan eli havada bırakmadık ve onların cömert desteğine her zaman minnettar kaldık. Washington’ın isteği doğrultusunda ağır silahlarımızı Türkiye sınırından çekmeyi kabul ettik. Sınırda yaptığımız tahkimatları yıktık ve en iyi savaşçılarımızı geriye çektik. Bunu ABD’nin Türkiye’nin bize asla saldırmayacağına dair garanti vermesi üzerine yaptık.
Trump’ı anlıyoruz
Başkan Donald Trump, Suriye’deki birliklerini çekeceğine dair halkına uzun süre önce bir söz vermişti. Onu anlıyor ve empati kuruyoruz. Babalar, çocuklarını kucaklamak, sevgililer eşlerinin onlara fısıldayan seslerini duymak ister. Herkes evine dönmek istiyor.
ABD’den bizim için savaşmasını istemiyoruz
Biz Amerikan askerlerinden bizim için savaşmasını istemiyoruz. Biz Birleşik Devletler’in dünyanın jandarması olmadığını biliyoruz. Ancak Birleşik Devletler’in çözümde rol oynamasını istiyoruz. Washington’ın bizimle Türkiye arasında denge unsuru rolünü oynamasını istiyoruz.
Acı verici tavizler vereceğimizi biliyoruz
Biliyoruz ki Moskova ve Beşar Esad’la anlaşmak için acı verici tavizlere mecburuz. Ama taviz vermekle halkımızın can güvenliği arasında tercih yapacaksak halkımızın canını kurtarmayı tercih ederiz.
Suriye’nin iki seçeneği var
Birleşik Devletler Suriye’den siyasi bir çözüm olmadan çekilirse Suriye’nin önünde iki seçenek var ya mezhepsel bir savaşı sürdürebilir ya da güvenli ve istikrarlı bir geleceği seçer. Ancak, Birleşik Devletler çekilmeden önce bir anlaşma sağlanması yönünde dengeleyici rol oynayabilir.
Hayal kırıklığına uğradık
Birleşik Devletler’le ittifakımızın nedeni demokrasiye olan yürekten inancımızdır. Mevcut krizden dolayı hayal kırıklığına uğradık. İki soru yanıtlanmayı bekliyor: Halkımızı nasıl koruyacağız? Ve Birleşik Devletler hala bizim müttefikimiz mi?