\nBunlar bizim çocukluğumuzda anlatılan efsanelerdi.
Bunlar bizim çocukluğumuzda anlatılan efsanelerdi...
Dedemden Kan Kalesini dinlerdik. Düldülün nasıl şaha kalktığını anlatırken heyecanlanır ve kendisi de o an şaha kalkmış gibi olurdu...
Pepuk Kuşu efsanesini de Ninemden. O anlatırken, hüzünlenir ve hep derin bir ax çekerek başlardı: \"ilkbaharda karların erimesi ve Munzura bahar gelmesiyle birlikte, Kengerlerde çıkmaya başlarmış...
Günün birinde biri kız, biri erkek iki kardeş, kenger toplamaya gitmiş... Kız kardeş kengerleri toplayıp, erkek kardeşin sırtında taşıdığı torbanın içine koyarmış... Toplama işi bittikten sonra kız, kengerlere bakmak için, erkek kardeşinin sırtındaki torbayı yere indirmiş ve içinde hiç kengerin olmadığını görmüş ve kardeşini suçlamış. Kardeşi, \"ben yemedim, inanmıyorsan karnımı aç, bak\" demiş. Kız kardeş yine de inanmamış ve erkek kardeşin karnını yarıp bakmış ki, içinde hiç kenger yok. Merğerse torbanın dibi delikmiş ve bütün kengerker dökülmüş. O an tanrıya yalvararak; \"tanrım beni bir kuş yap, her yere, her kese kardeşimi nasıl öldürdüğümü anlatayım\" demiş.
O gün bu gündür, munzurlara baharın gelmesi ve kengerlerin çıkmasıyla birlikte Pepuk Kuşu da anlatmaya başlarmış:
Keko-Pepo
Kam kıst
Mı kıst
Kam şüt
Mı şüt
Kam dardwe
Mı dardwe
...
Keko-Pepo
Kim öldürdü
Ben öldürdüm
Kim yıkadı
Ben yıkadım
Kim kaldırdı
Ben kaldırdım
diye feryad edermiş...
İşte bu, benim Ninemin Pepuk Kuşu efsanesiydi...
Dersim\'de hani çocukluk ya, onu görmek için, O öttükçe biz ona gider, biz gittikçe o hep uzaklaşırdı.
Göremezdik...
Ha neden aklıma geldi bu efsane?
Bu bir efsane de olsa, diyeceğim o ki hangi biçimiyle olursa olsun, ne kardeş katili olalım, ne de sonradan Pepuk Kuşu gibi feryad-figan edelim...
KÜRTLER OLARAK
YETERİNCE ÖLDÜK, YETERİNCE ÖLDÜRÜLDÜK...
Dersim Arslan