Türkiye, Ortadoğu, Kürt meselesi, yaşanan olaylar üzerine konuşan sanatçı Perwer, savaşın yıkıcılığına dikkat çekti.
Kürtlerle konuşulmalı. Çağır, gelin de. Parlementoda da Kürt var. Saldıran, öldürmekle karşılık veren Kürtleri çağırmasan da parlamentodakileri çağır. De ki gelin şu meseleyi parlamentoda çözelim. Anlıyor musun? Konuşmalı, fikir alışverişinde bulunmalı, çözüm aramalı… Siyasetçi, aydın, bilge Kürtleri çağırıp onlarla toplantılar yapmalılar. Onlarla danışarak güçlenmeliler, akli bir güç. Silahlı güçten bahsetmiyorum. Şayet öyle olursa HDP de kendi taraftarlarını ikna edebilir AK Parti de kendi taraftarlarını ikna edebilir. Kardeşlerim, dünyanın bizi oyuna getirmesine izin vermeyelim, biz de birbirimizi oyuna getirmeye çalışmayalım, bu parlamento hepimizin, sadece Türklerin ve Türkçenin değil; Kürtçe de konuşun, Çerkezce de konuşun, Arapça da konuşun, insanız ve hepimizin bunda hakkı var, parlamento tüm memleketindir, çözümler burada gerçekleşmeli demeleri lazım. Ve siz, bu parlamento tüm halktan sorumludur. Bu sebeple birbirimizin kıymetini bilelim. Birbirimize saygı duyalım. O vakit çok güzel bir şey ortaya çıkabilir. Savaşın sonu getirilebilir, savaş olmamalı zaten.
\"Ne Hendekler Olsun Ne Sokağa Çıkma Yasağı\"
Ne hendekler olsun, ne yollar kapatılsın ne de askerler sokağa çıkmayı yasaklasın. Şehirde kimse sokağa çıkmayacak, ne demek bu! Ayıptır! Tarihte kaldı böyle şeyler. Türkiye ilerlemek isteyen, demokratik olmak isteyen bir ülke. Bu tür facialar halkın başına gelmemeli.
\"Amca, kuzen, dayı, yeğen olmuşuz\"
Türk kardeşlerimiz birlikte yaşayalım diyorlarsa ki ben amca-kuzen, dayı-yeğen olmuşuz diyorum, kız alıp vermişiz, eğer bizi kendilerine eşit kabul edip saygı gösterirlerse her şekilde birlikte yaşamaya hazırız, problem yok. Herkes kendi toprağında, kendi yerinde, kendi köyünde, kendi şehrinde, kendi bölgesinde kardeşçe yaşayabilir. Sistem herkesin olmalı, herkesi kucaklamalı. Sadece Türklerin sistemi değil, tepedeki Türk lehçelerinin değil, Türkiye halklarının olmalı. Ve herkes olduğu gibi kabul edilmeli. Bu gerçekleştiğinde Türkiye gerçekten de yenilenmiş, yeni bir sistem olmuş olacak. Süper bir şey bu, gerçekleşecektir de. Buna hizmet etmeye hazırım. Kürtler de buna yakın olmalı, istemeli bunu. Savaşmadan. Savaşlar olmadan.
\"Barışalım, selamlaşalım\"
Barışalım, kardeşlik elini uzatalım birbirimize, Selamünaleyküm, aleykümselam, rojbaş, şevbaş, günaydın, günaydın, hoş geldiniz, sefa buldunuz, bi xêr hatin, ser çava hatin… bu güzel sözler söylenmeli her yerde. Birbirinizi böyle kabul edin. Bu olmalı.
\"Barış için üstüme ne düşerse yaparım\"
Ben gelişi güzel değil, akıl ve mantıkla hizmet edeyim, bir araya gelsinler, tokalaşsınlar. O parlamentoda karara varsınlar, savaşı durdursunlar, meseleyi orada halletsinler. Çağırdıklarında sazımı alıp giderim, elimden gelen budur. Siyasetçi olmak istemem. Ama kendi felsefeme göre hareket etmek isterim. Benim felsefem; şarkılarımdır. Korkmadan, hileye başvurmadan, yalan söylemeden. Kimseden korkum yok. Allah bana bir güç, bir maneviyat vermiş, onu kullanıyorum. Benim ordum, maneviyatımdır. Benim ordum onlarınkinden çok daha güçlüdür. Maneviyatımı kullanmamı istiyorlarsa insanca bir araya gelsinler, çağırsınlar beni, başım gözüm üstüne. Giderim, sizin için ne yapabilirim, derim. Şarkı söylememi isterlerse şarkı söylerim. Xezalê’yi söyle derlerse onu söylerim. Acıklı parça çal deseler ağlatırım onları. Halay isterlerse ayağa kalkıp el ele halaya durmalarını sağlarım. Budur yani, başka ne yapabilirim ki.