İstanbul Adliyesi'nin resmi tercüman listesine alınmak için son başvurusunu 1 Ekim'de yapan Mehdi Tanrıkulu, 2017'de listeye alındığını ancak sonraki yıllarda listeye alınmadığını söylüyor.
Yeminli Kürtçe Tercüman Mehdi Tanrıkulu, İstanbul Adliyesi’ne mahkemelerde tercümanlık yapmak için yeniden başvurdu. Şimdiye kadar yaptığı birçok başvurusu reddedilen Tanrıkulu, 1 ekim 2020 tarihi itibariyle İstanbul Adliyesi’ne 2021 Yılı Tercüman listesine alınmak için yeniden başvuru yaptı.
2017 yılındaki başvurusu hariç diğer başvuruları reddedilen Tanrıkulu'na sunulan gerekçe ise yaklaşık 20 yıl önce infazını tamamlayarak cezaevinden tahliye olduğu eski bir dava doyasından dolayı sabıka kaydının bulunması.
Tanrıkulu, 2017'de başvurusu kabul edildiğinde "sabıka kaydı"nın yine bulunduğunu ancak daha sonraki başvurularının kabul edilmediğini ve bu durumun izaha muhtaç olduğunu belirterek, "2016’da başvurum reddedildi, 2017 yılında 'memnu hakların iadesi' kararını çıkarmıştım, onu verdim, başvurum kabul edildi, sonraki yıllarda ise yine reddedildi. 'Memnu hakların iadesi' kararının aslını istemişlerdi 2018 yılında. Aslını adliyeye verdiğimi söylemiştim, Buna rağmen yine red cevabı aldım" dedi.
İstanbul Adliyesi'nin resmi tercüman listesine alınmak için son başvurusunu 1 Ekim'de yapan Tanrıkulu, zaman zaman avukatlar tarafından tercümanlık hizmeti için çağrıldığını, fakat mahkemelerin bu hizmetini görmesi ve resmileştirmesi gerektiğini söyledi.
KÜRTÇEYE 250 TL ARAPÇAYA 500 TL
Daha önce tercüman olarak katıldığı bir duruşmada kendisinin Kürtçe, bir başka tercümanın da Arapça tercüme yaptığını fakat Arapça için 500, Kürtçe içinse 250 TL ödeme yapıldığını kaydeden Tanrıkulu, bunun Kürtçeye yönelik ayrımcılığın somut bir göstergesi olduğunu söyledi. Mehdi Tanrıkulu'nun başvurusuna Aralık ayı içerisinde cevap verilmesi bekleniyor. Tanrıkulu'nun konuyla ilgili yaptığı açıklama söyle:
'REDDEDİLECEK BİR BAŞVURUYU DAHA YAPTIM'
"Türkiye’de büyük boşluğu yaşanan Yeminli Kürtçe Tercüman sorunu, halen yasal ve siyasal yaklaşımların kurbanı olmaya devam ediyor. Adliye tercüman listesine alınmayı düzenleyen tüzük ucu açık bir yoruma tabi tutulabildiği için birbirine zıt uygulamalar ortaya çıkabilmektedir. Bir yıl adliye listesine alınırsınız ertesi yıl, arada hiçbir değişiklik olmamasına rağmen, adliye listesindeki tanımlamanın yorumlayıcıları tarafından reddedilebilirsiniz. Benim yaşadığım tam da böyle bir durum.
Türkiye’de, 1924 yılında, Türkçenin Latince harflerine geçişin düzenlemesini sağlayan harf kanununun günlük yorumu ve uygulaması ile Kürtçe yazma, konuşma, okuma ve müzik kasetlerini dinleme suç olarak görülüp gözaltına alınma, tutuklanma ve kötü muameleye uğrama gerekçesi haline getirildi. Zira 1992 yılına kadar Kürtçe yazmak, yasal olarak mümkün değildi, ve ceza gerekçesi idi.
Bu tarihe kadar noterlerde Yeminli Kürtçe tercüman olmadığı için, noterlerdeki işlemler başta olmak üzere, resmi devlet dairelerinde bir dizi şaibeli uygulamalar ve bunun sonucu yanlış-şaibeli kararlar verilmiştir. Bu ihtiyacın giderilmesi adına 2006 yılında İstanbul 1. Noterliğinde, tüm resmi prosedürlere uygun, belgeli resmi Türkiye’nin ilk Yeminli Kürtçe Tercümanı olmayı başardığım zaman Türkiye’de bir ilk başarılmıştı. Bu alanda mevcut önemli boşluğu doldurmak için dönemin Cumhurbaşkanlığına, konuyu anlatan iki mektup yazdım. Tüm adliyelerde Yeminli Kürtçe Tercüman’ın hayati önemde bir ihtiyaç olduğunu, bunun, ciddi, etik bir eğitim ve hazırlık temelinde olması gerektiğini, çünkü; tercümanın etik değer bağlılığı yeterli değilse, tercüme ve hukuk katledilmiş olur, bu konuda yardımcı olabileceğimi belirtmiştim ancak, hiçbir cevap almadım. Halbuki, Türkiye’de Kürtçeye doğru yaklaşım geliştirilmediği zaman, sadece istismarcılara ortam hazırlanmış olur. Önceki süreçlerde yaşanan gerçeklik; istismar ağırlıklı uygulamalar olmuştur. Tapu işlemlerinde, noterliklerde, mahkemelerde yani tüm resmi dairelerde, istismarın gölgesinde bir uygulama olmuştur. Bu nedenden ötürü, zorlama bahaneler öne çıkarılabilmekte ve doğru tercüme engellenmektedir. Bunun açık örneği benim yaşadığımdır. 2006 yılında İstanbul 1. Noterliğinde Türkiye’nin ilk Yeminli Kürtçe Tercümanı oldum ve İstanbul genelinde elliye yakın noterlikte yemin zaptı çıkardım ve halen noterliklerin yeminli Kürtçe tercümanıyım.
2017 yılında İstanbul Adliyesinde tercüman listesine alındığım halde, sonraki yıllarda, adliye listesine kabulü düzenleyen yönetmeliğin, yoruma açık maddeleri gereğince, adliye listesine alınmıyorum. Zira listede olduğum dönemde, Çağlayan’da adliyede Arapça tercüman ile bulunduğum sırada, tercüme bittiğinde hakim Arapça tercümana 500 tl. ödeme yazdı ama bana yani Kürtçe tercümana 250 tl yazdı. Bu etik olmayan bir ayırımcılıktır. Bu alandaki yasal düzenlemelerin ciddi anlamda gözden geçirilmeye ihtiyacı vardır.
Aynı zamanda, tüm tercümanların haklarını hukuklarını güvenceye alan, adil yaklaşımı esas alan bir etik düzenlemeye ihtiyaç vardır. Bu kadar zaman sonrasında, mahkemelerde “Kürtçe bilmeyen bir tercüman” görevlendirilebiliyorsa, burada en hafif deyimle, Kürtçe ile alay etme, Kürt toplumu ile alay etme, Kürtçe tercüme ile alay etme vardır. 1 ekim 2020 tarihi itibariyle İstanbul Adliyesi’ne 2021 Yılı Tercüman başvurumu yaptım, 99 nolu başvurucuyum."