Uzun soluklu Kürdistan mücadelesi, çok büyük tarihi şahsiyetlerin gelişimine tanıklık etti. Kürt toplumunun politik hafızasının gelişmesinde ve uluslaşmasında bu tarihi şahsiyetler kilit rol oynadılar. Dersim Eyaleti’nin öncüleri Pir Seyit Rıza, Alişer Efendi ve Dr. Nuri Dersimi gibi.
Dersim Eyaleti, yüz yıl öncesinde Kürdistani kimlik ile ‘‘Rêya Haq’’ kimliğini iç içe bir direniş kültürü çerçevesinde korudu ve geliştirdi. Kürdistani özerk konumlarını korumak için diğer Kürdistan eyaletleriyle ortak platformlar oluşturdu. Bilinç düzeyi yüksek Kürdistani öncü kadroları, Kürdistan’ın diğer alanlarında da kilit roller oynadı. Dr. Nuri Dersimi buna en iyi örnektir.
Dr. Nuri Dersimi Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma süreci ve sonraki gelişen bütün Kürdistani Serhıldanlara çeşitli düzeylerde güç verdi. Bazen öncü, bazen diplomat ve bazen de eğitmen rolüyle. En önemlisi de entellektüel birikimin oluşması ve gelişmesine önemli katkılar sundu. Ömrünü Kürdistan davasına adadı. Bu uğurda ağır bedeller ödedi. Bu nedenle günümüz kuşağının bu öncüleri tanıması elzemdir.
Dr. Nuri Dersimi’nin köylüsü, Yazar ve Siyasetçi Diyax Polat ile Dr. Nuri Dersimi’nin Kürdistan mücadelesi içindeki öncü rolünü, onu var eden koşulları, mücadeleci aile geleneğini, entelektüel bir Kürt olarak kendini var etme biçimini ve Kürtlere bıraktığı direniş geleneğini konuştuk.
Yazar Diyax Polat
Dersim bölgesi, Kürdistan direniş tarihine çok güçlü ve etkili lider kadrolar yetiştirdi. Seyit Rıza, Alişer Efendi ve Dr. Nuri Dersimi bunlardan bilinenler. Yüz yıl öncesinde hem Alevi hem Kürdistani kimliğini iç içe yürüten bu tarihi mirası nasıl okumalıyız?
Dersim'in Kürt kimliği tarih boyunca Alevi kimliğinin yanında hep belirgin bir kimlik olagelmiştir. Hatta Ermeni ve Türk halkıyla ilişkileri itibarıyla Dersimin Kürt kimliği daha belirgindir diyebiliriz. Halksal veya ulusal iç ilişkilerde inanç farklılıkları öne çıkabiliyor, fakat dışsal ilişkilerde etnik kimlik ve vurgu dolayısı ile etnik saikler ve konumlanma kültürü gelişiyor.
Dersim'in çok eski tarihlerine dair elimizde yazılı kaynak yok. Fakat 11’inci Yüzyıldan itibaren Seyit Ocaklarımızdan gelen yazılı kaynaklar var. Burada Dersim'deki talip aşiretlerin Kürtlüğü özellikle vurgulanıyor. O yıllarda henüz Dersim'de bir Kürt beyliği yok. Zaten Kürt halklaşmasının siyasal zirveleri olan Kürt beylikleri de ancak 10’uncu Yüzyıldan itibaren tarih sahnesine çıkabiliyorlar.
“Çemişgezek Beyliği, Kürdistan özel adıyla tanındı”
12’inci Yüzyılda bilindiği üzere Kürt Eyyubiler Hanedanlığı, İslam Dünyasının ve Orta-Doğu'nun bir yerde siyasal haritasını da şekillendirdi. Eyyubilerin yarattığı o siyasal konjoktürde Kürtlerin halk olarak siyasal etkinliğinin daha bir ivme kazandığını görüyoruz. Hemen 13’üncü Yüzyıl başında Dersim'de de Kürt Çemişgezek Beyliği kuruluyor. 16’ıncı Yüzyılda Kürt tarihini yazan Şerefxan bu beylik için: ''Kürdistan özel adıyla tanındı'' diyor. ''Sultanlık belgelerinde, berat ve emirlerde Kürdistan adı geçtiğinde bu önemli vilayet anlaşılır'' diyor. Dahası, Kürtler arasında da Çemizgezek Vilayeti, Kürdistan olarak adlandırılıyor. Bunlar Dersim'in geleneksel Kürt siyasal kültürünün önemli bir merkezi olduğunu gösteriyor.
Fakat denilebilir ki, Dersim daha kayda değer Kürdi siyasal birikim ve tecrübesini, Osmanlı Devleti'nin 19. Yüzyıl başlarında Kürdistan'ı işgal ve sömürgeleştirme politikalarına karşı direnişlerinde kazanıyor.
“Dersim Kürt siyasal hareketlerine Nuri Dersimi, Alişer Efendi ve Seyid Rıza 25-30 yıl liderlik yaptılar”
Bilindiği üzere Osmanlı Devleti 19’uncu Yüzyıl başlarında merkezi bir Türk ulusal devlete dönüşmeye başlıyor ve Kürdistan'ı da siyasal ve kültürel olarak tasfiye edip kendi ulusal devletine katmaya çalışıyor. Bu doğrultuda Kürt beyliklerini şiddetle ortadan kaldırıyor, aşiretlerin geleneksel özerk statülerini bitiriyor. Dersim'e de onlarca askeri sefer düzenliyor, Dersim Kürt beylerini hile ve tuzaklarla yakalayıp katlediyor veya sürgün ediyor. Fakat Dersim'i bir türlü zapt edemiyor.
Feride'ye Mektuplar Dr.Nuri Dersimi | Bitlisname Kürt Tarihi ve Toplum
''Dersime sefer olur, zafer olmaz''
Dersim sadece askeri direnciyle değil, Osmanlı'nın oyunlarına, hilelerine, planlarına ve projelerine karşı kazandığı politik tecrübesini konuşturarak, Osmanlı işgalini boşa çıkarıyor. Bu 1830'larda başlayıp 1938'e kadar süren yüz yıllık bir süreçtir. Nuri Dersimi, Alişer Efendi ve Seyid Rıza bu bir asırlık sürecin son elli yılının içine doğuyorlar. Bu sürecin son 25-30 yıllık bölümünde ise Kürt siyasi hareketinin bizzat liderliğini icra ediyorlar. Tabii, bu üç siyasal önder sadece geleneksel birikime dayanmıyorlar, onları güçlü kılan bir boyut da modern ulusçu fikirlerle tanışmış olmalarıdır.
Dersim Bölgesi’nin yetiştirdiği tarihi güçlü kadrolar hangi kaynaklardan besleniyorlardı? Nasıl bir eğitim süreçlerinden geçiyorlardı? Onları bu denli güçlü kılan neydi?
Bilindiği üzere Kürdistan'da modern ulusçu hareket 19’uncu Yüzyıl sonunda başlıyor. Daha önceki Kürt beyliklerinin direnişleri de elbette ulusal direnişlerdir. Fakat orada henüz evrensel, özgür ve egemen bireyler topluluğundan bir komün (ulus-devlet) oluşturma fikri yoktur. 19’uncu Yüzyılın sonlarına doğru Kürdistan'da ulus - devlet fikri de, bunu hedefleyen bireyler topluluğu da şekillenmeye başlıyor. Bu bireyler ya da aydınlar ve siyasal aktörler iki kaynaktan besleniyorlar.
“Kürt medreseleri ile Osmanlı devlet okulları ve bürokrasisinde yer alan Kürtler, dünyada esen ulusalcı dalgadan etkileniyorlar”
Birincisi, Osmanlı devlet okulları bürokratik ortamlardır. Burada okuyan öğrenciler ve daha sonra Osmanlı bürokrasinde yer alan Kürt memurlar, ulus-devlet idealini ateşleyen kavram ve kategorilerle tanışıyorlar. Bu ideallerin kendi tarihleri, halkı ve ülkesi için de güncellendiğini görüyorlar.
İkinci kaynak ise Kürt medreseleridir. Geleneksel Kürt medreseleri de evrensel kültürle tanışmanın sonucu Kürt ulus-devlet ideallerine bağlanmaya başlıyorlar. Barzan şeyhleri, yine Hizan şeyhleri ulusalcı fikir ve mücadeleleri ile biliniyor. Bunlar ölçüsünde öne çıkmamış başka Kürt medreseleri de var.
“Nuri Dersimi’nin ailesi Collikzadeler, Dersim’de medrese eğitimi veriyordu”
Dersim'de de elbette aynı zamanda Alevi inanç gelenekleri etrafında bir çeşit medrese eğitimi veren Collikzade ailesi var. Bu Nuri Dersimi'nin ailesi. Bunlar Seyid veya şeyh değildirler. Fakat inanç ve kültürel aydınlamada aldıkları rol itibarıyla Seyitlerimizin yanında saygın bir konumları var. Nuri Dersimi'nin dedesi Mılla Mehmet Ali, Seyit Rıza'nın babası Seyit İbrahimi okutuyor. Babası Mılla İbrahim de Seyit Rıza’yı okutuyor. Hakeza Nuri Dersimi'de Seyit Rıza'nın cocuklarını, Sıxhasanı ve diğerlerini okutuyor.
Nuri Dersimi'nin kendisi de ilk öğrenimini, aileden amcası Hasan'dan alıyor. Sonra Harput'a ve bilahare yüksek öğrenim için İstanbul'a gidiyor. Dolayısıyla Nuri Dersimi her iki kaynaktan da besleniyor diyebiliriz. Yani hem Kürt milli medresesinden hem de evrensel kültürle tanıştığı Osmanlı okullarından.
Kürdistanlı genç kuşağa güçlü bir hitabe bırakan Dr. Nuri Dersimi nasıl bir aile geleneğinden geliyor. Bu aile geleneğinin Dr. Nuri Dersimi’nin kişiliğinin gelişimindeki etkileri nelerdir?
Nuri Dersimi'nin ailesi Çe Collig (Colligzadeler) Dersim'in yerli ailelerinden. Dersim'in Kürt aşiretleri ikiye ayrılıyor. Bizim de dahil olduğumuz Şıxhesenan aşiretleri dahil pek çok aşiret Dersim'e sonradan, yakın yüzyıllar içerisinde gelmişler. Nuri Dersimi'nin dahil olduğu Pezgewran aşireti ve onun dahil olduğu ‘‘Milli Federasyonu’’ ise Dersim'in yerlileri. Bunların bir kısmı yeni gelen göçlerle çekişme içinde göç etmiş, kalanları ise hakim aşiretlere entegre olmuşlar. Pezgewrler ve dolayısı ile Colligzadeler, Şıxhesenan aşiretinin Seydan koluna entegre olmuşlar, Seydanlı sayılıyorlar. Fakat aile 18’inci Yüzyıldan itibaren bölgenin Alevi inanç ritüellerinde görev aldığı ve her aşiretten okuyan çocuklara - gençlere hocalık yaptığı için bir nevi aşiretler üstü bir konum kazanmıştır. Öyleki duruma göre Seyit ocaklarından daha geniş ölçüde aşiret üstü bir konum kazanmış Colligler. Bunlara Çe Mılli diyorlar. Bu melle, molla anlamındadır. Alevi geleneğinde her ocak belirli aşiretlere pirlik, rayberlik eder. Mesela biz Şıxhesenan aşiretlerinin pirleri Derviş Cemallerdir. Örnek mahiyetinde, Derviş Cemaller, Yusuvan aşiretine veya Pilvenk aşiretine pirlik yapmazlar.
“Colligzadeler de hakim olan Kürt bilincini, Nuri Dersimi Kürt ulusal bilincine taşıyor”
Fakat Nuri Dersimi'nin ailesine baktığımızda, Pilvenk beylerinin okutulması ya da Yusufan beylerin de olan Suran Beylerine de hocalık yapıyorlar. Hatta bir amcası Koçgiri bölgesinde de hocalık yapıyor. Bu konum onları aşiret bilincinin ötesine bir ''halk bilincine'' Kürt bilincine ve giderek Nuri Dersimi'de Kürt ulusal bilincine taşıyor.
Dr. Nuri Dersimi, Osmanlı’nın son döneminde İstanbul’da öğrenciyken, İnanç kimliği ile ulusal kimliğini içiçe yaşayan önemli Kürt liderlerle tanışıyor ve onlarla birlikte çalışıyor. En bilineni Seyid Abdulkadir ile olan ilişkisidir. Siz bu dönemki ilişkiler üzerine ne söylemek istersiniz?
20’inci Yüzyıl başındaki Kürt öğrencilerin ve bürokratların İstanbul yaşamı ve birlikleri çok ilginçtir. 1960'larda, 70'lerde Kürt aydınları ve politik aktivistleri ulusal siyasal çizgide bir araya geldiklerinde belki din ve inanca dair aidiyetlerini ihmal ederek bu birliği sağladıklarını düşünüyorlardı. Fakat 20’inci YY. Başındaki Kürt ulusalcıları, Alevisi, Sunisi ile hepsi en muhafazakar ölçülerde inançlarını yaşamaktadırlar. Ama bu inanç farklılığı aralarında bir mesafeye yol açmıyor. Çünkü o zaman henüz Kemalistler, Kürtlerin geleneksel inanç değerleri ve anlayışları üzerinde oynamamışlardı. Kürtler inanç bakımından birbirinden bu kadar uzaklaşmamışlardı. O yüzden Seyit Abdülkadir aynı zamanda Nuri Dersimi'nin de Seyididir. Seyit Kasım'da Mustafa Kemal Yamulki'nin seyididir.
Bir diğer kayda değer nokta; Kürtler amelesi, öğrencisi ve bürokratı ile birbirini buluyor, bir araya geliyor ve o dönem itibarıyla İstanbul'da küçük de olsa bir topluluk oluşturuyorlar. Nuri Dersimi özellikle diğer uluslara nazaran Kürt öğrencilerin azlığına hayıflanıyor. Aydınlar az olunca Kürdistan'da süren aşiret ve inanç faklılıklarını aşmak zor oluyor.
Birinci Dünya savaşı sürecinde İstanbul’da Kürdistan için mücadele eden Öğrenciler ve aydınlar hem seferberliğe katıldılar hemde Kürdistan için çalışmalarını yürütme kararı aldılar. O dönemin bu anlamdaki temel özellikleri hakkında neler söylenebilir?
Kürt aydınlarının ve bürokratlarının -bir iki istisnasıyla- Rus - Ermeni cephesine karşı Osmanlı saflarında savaşa katılması da ilginç bir noktadır. Bildiğimiz kadarı ile topluca alınmış herkesi bağlayan bir karar yok. Fakat herkes adeta ortak bir karara bağlıymış gibi savaşta aynı tutumu segiliyor. Bir Ermeni korkusu var. Rusya'nın da Kürtlere bir vaadi söz konusu olmayınca, Kürt siyasal ögeleri statükoyu korumayı tercih ediyorlar. Çünkü Rus-Ermeni işgali Kürtler bakımından ya topraklarını terk etme ya da Ermenilere boyun eğme sonucunu doğuracaktır. Nitekim Savaş içinde Dersim - Koçgiri hattı hariç Kürdistan'ın bütün Kuzey cephesi tarumar oluyor. Kürtler yüzbinlerle göç etmek zorunda kalıyorlar, onbinlerle katliama uğruyorlar. Van'a, Bingöl'e hatta Bitlis'e kadar Kürdistan toprakları işgal altına giriyor.
1919 ve 1920 dönemlerinde Seyid Abdulkadir, Osmanlı İmparatorluğu’nda Şürayi Devlet (Danıştay Başkanı) ve aynı zamanda Kürdistan Teali Cemiyeti Başkanı. Dr. Nuri Dersimi’nin tayinini hangi amaçla Sivas’a yapıyor?
Nuri Dersimi'nin Koçgiri'ye tayini stratejik bir karar gibi görünüyor. 1’inci Dünya Savaşı içinde Van'dan, Bingöl'e uzanan hattın üstündeki Kürt demografisi çok ağır darbe aldı, deyim yerindeyse tarumar oldu. O bölgede ağır katliamlar yaşandı, sağ kalanlar ise yüzbinlerle göç yollarına düştü. Dolayısıyla 1920'ye geldiğimizde bu bölge henüz yarasını sarabilmiş değildi. Zaten 1919 yılında büyük bir kıtlık da yaşanıyordu. Bu genişçe bölgede bir ulusal hareketin organize olması zaman alacaktı.
Dersim'den, Koçgiri'ye kadar uzanan bölge ise savaştan ciddi bir yara almadan çıktı. Hatta bölge bir miktar silahlandı, askerilendi. Savaş sonrasında ortaya çıkan siyasi coğrafyada Kürtler bir ağırlık oluşturabilsin diye Kürt Teali Cemiyeti bu bölgeye umut bağlıyor.
“Seyit Abdülkadir'in torpili ile Nuri Dersimi Koçgiri bölgesine takviye olarak gönderiliyor”
Seyit Abdülkadir'in torpili ile tayini çıkarılarak, Nuri Dersimi bir bakıma bölgeye takviye olarak gönderiliyor. Fakat Kemalistler de bölgedeki Kürt zinde kuvvetlerin farkında. Onları kazanmak için bol vaatlerde bulunuyorlar, mal, mevki teklif ediyorlar. Neredeyse her aşiret beyine milletvekilliği teklif ediliyor. Çoğu kabul etmiyor. Nuri Dersimi'ye, Alişan Bey'e de milletvekilliği teklif ediliyor. İkisi de ret ediyor. Buna karşılık olarak Kemalistler tehdit ve baskıları devreye koyuyorlar. Nuri Dersimi sahte ithamlarla tutuklanıyor. Kürtlerden gelen tepkiler üzerine serbest bırakılıyor. Bu kez Nuri Dersimi'ye bir çiftlik hibe ediliyor. Fakat bu bağışlar, deyim yerindeyse rüşvetler, Nuri Dersimi'yi Kürt milli davasından geri tutmuyor. O derece de idaelist ve aydın birisi Nuri Dersimi.
“Kemalistler bir provokasyonla Koçgiri’de çatışmaları başlatıyor”
Bir kaç ay sonra Kemalistler bir provokasyonla Koçgiri'de çatışmaları başlatıyorlar. Nuri Dersimi Kürt kuvvetlerin ön saflarında yerini alıyor. Kemalist temsilcilerle müzakerelerde de Kürtlerin temsilcilerinden birisidir Nuri Dersimi. Sonuçta Koçgiri Kürt kuvvetleri yeniliyor, Nuri Dersimi de, Alişer Efendi, Alişan Bey ve diğer savaşçılarla birlikte Dersim'e çekiliyor. Bu arada şavaş sırasında Nuri Dersimi'nin eşi Selvi hanım ve henüz bebek olan oğlu Ali ele geçmemek için bodrumlarda ve sığınaklarda saklanıyorlar. Ali bebek hastalanıyor ve ölüyor. Nuri Dersimi fırsat bulup Ali'ye ulaşamıyor, cenazesine de katılamıyor.
Koçgiri Hareketi bastırıldıktan sonra Alişer Efendi, Dr. Nuri Dersimi ve Seyit Rıza Dersim’de ne tür çalışmalar yürüttüler? Nuri Dersimi buradayken hangi bölgelerde yaşadı? Ve Nuri Dersimi birey olarak ne tür çalışmalar yürüttü?
Nuri Dersimi ve arkadaşları Dersim'e ulaştıkları ilk haftalarda Koçgiri aşiret beylerinden Alişan Bey'le, Dersim'den askeri kuvvet toplayıp Koçgiri üzerine yürümeye, savaşı devam ettirmeye çalışıyorlar. Dersim'deki askeri kuvvetlerin neredeyse yarıya yakını bizim Kalan aşiretinin denetiminde. Bu kuvvet harekete katılmadığı sürece sonuç almak mümkün değil. Kalan aşireti o tarihlerde Seyit Rıza'nın aşireti ile uzun yıllardır çatışma içerisinde. Buna rağmen Seyit Rıza milli bilinç ve duygularla hareket ediyor. Kalkıp Nuri Dersimi ve Alişan Bey'le, Kalan aşiret ağası Ali Ağa'nın evine gidiyor. ''Gel düşmanlığı bırakalım, Türklere karşı birlikte olalım'' diyor. Ne var ki Ali ağa ikna olmuyor. O arada Kemalistler de bir karşı gelişme olmasın diye ellerini çabuk tutuyorlar. Bir heyet oluşturup Erzincan'a gönderiyorlar, Seyit Rıza ve Dersim Kürt beylerini görüşmeye çağırıyorlar. Erzincan'da haftalar süren pazarlıklar sonucu Dersim heyeti şartlarından pek çoğunu kemalist heyete kabul ettiriyor. Nuri Dersimi, Seyit Rıza ve Kürt heyeti Dersim'e dönüyor.
Nuri Dersimi'nin ve Alişer Efendi'nin aşiretleri birleştirme ve Kemalistlerle hesaplaşma çabası 1922 yazına kadar sürüyor. Fakat aşiretler arası intikamcılığı bastıracak bir ilaç bulamıyorlar. O arada Nuri Dersimi hem Seyit Rıza'nın çocuklarını okutuyor, hem de Kalan aşiret beyi Ali Ağa'nın çocuklarını. O kış Nuri Dersimi, Ali Ağa'nın konağında kalıyor. Ve yılın sonuna doğru Nuri Dersimi ile Ali Ağa'nın kızı Zeycan Hatun arasında gönül ilişkisi gelişiyor.
Dr. Nuri Dersimi, Ali ağanın kızı ile evleniyor. Bu evlilikten Fatma adında bir kızı doğuyor. Dersim katliamında küçük Fatma’nın akıbetinin bilinmediği belirtiliyor. Köyünüzde bu sürece dair neler anlatılırdı?
1922 sonlarına doğru Ankara Hükümet'i Yunanlıları püskürtmüş, Anadolu'da Padişah yanlıları ve diğer muhalifleri bastırmış, güçlenmiş durumda. Alişer Efendi, Nuri Dersimi ve Seyit Rıza politik olarak oldukça gelişmiş şahsiyetler. Artık Ankara'ya karşı eldeki kuvvetlerle güç getiremeyeceklerini biliyorlar. O tarihten itibaren uygun koşullar doğuncaya kadar sukuneti sürdürme kararı alıyorlar. Bu süreç Nuri Dersimi'ye evlenme kapısı da açıyor. Kalan aşiretinin beyi, Ali Ağa'nın kızı Zeycan Hatun'la evleniyor. Bizim köye yerleşiyor. Çocukluğumda büyüklerin anlattıklarından aklımda kalanlar: Nuri Dersimi'nin çok güzel giyindiği, akıllı ve bilgili olduğu. Nuri Dersimi'nin ‘‘Hatıratı'’nı okuduğumda gülümsediğim bir cümle oldu. ''Dersim'liler benim için kaleminden kan damlıyor tarzında şeyler söylüyorlardı'', diye yazıyor. Gerçekte de bu lafı çocukluğumda çok duydum. ''Acaba nasıl damlıyor!'' diye de hayret ediyordum. Tabi Nuri Dersimi köyümüze yerleştiği dönemde bölgeyi genişçe geziyor, aşiretimizin köy köy önde gelen ailelerine misafir oluyor. Köylüleri bilgisiyle aydınlatmaya çalışıyor. ''Bilgisi derya - denizdi'' diyorlardı büyüklerimiz.
“Nuri Dersimi ölünceye kadar kızı Fatma’nın izini bulmaya çalıştı”
Bir müddet sonra Nuri Dersimi'nin Zeycan Hanım’dan bir kızı oluyor. Adını Fatma koyuyorlar. 1926 yılında Nuri Dersimi, Seyit Rıza ve Alişer Efendi'nin kararı ile Elazığ'a yerleşince, Zeycan Hanım Elazığ'a gitmek istemiyor. O zaman Fatma birbuçuk - iki yaşında bir bebek ve annesiyle kalıyor. Kısa bir süre sonra Zeycan Hanım bir pirimizle evleniyor. Böyle olunca Nuri Dersimi'nin de artık Zeycan Hanıma yönelik bir davranışı söz konusu olmuyor. Fatma, 1938 yılına kadar annesinin yanındadır. 38 katliamı ve kovalamacası sırasında Fatma kayboluyor. Nuri Dersimi ölünceye kadar kızının izini bulmaya çalıştı. Bizim köye mektuplarının geldiğini hatırlıyorum, kızını soruyordu. Bölgemizde aniden bir korku, bir ürküntü amosferi oluştu. Collig’in (N. Dersimi’nin) Kürtçülüğü hatırlandı. Toplumun Kürtlüğü gayri-ihtiyari deşifre oldu. Kürt olmanın ölüm ve katliam olduğu hatırlandı. Konuşmaların tonu değişti; ürperti ve fısıltılar hakim oldu. Çok şaşırmıştım, ‘’neden böyle oldu’’ diye... Sonradan okuyunca gördüm ki Nuri Dersimi bu kızını ilişki kurabildiği her Kürt aydınına sormuş, yardımlarını istemiş. O Fatma'nın akibetini öğrenemeden 1973'de vefat etti. Sonradan Fatma'nın hem teyzesinin kocası hem de annesinin amcazadelerinden, Buyer Ağa'nın Fatma'nın izini bulduğunu, Fatma'nın bir astsubayla evli olduğunu tespit ettiğini söylediler. Anlaşılan Fatma da, Dersim'in kayıp kızlarından biri olarak yaşadı.
“1938'de Nuri Dersimi'nin üç kardeşi kurşuna diziliyor”
1938'de Nuri Dersimi'nin üç kardeşi İsmail, Hıdır ve Rıza da kurşuna diziliyor. Rıza Diyarbakır'da askerliklik yapmakta. Onu özel olarak birliğinden alıp Dersim'e getiriyorlar ve diğer kardeşleri ile kurşuna diziyorlar. Bunun Nuri Dersimi'ye yönelik özel bir intikam olduğu apaçık.
Seyit Rıza, Dr. Nuri Dersimi’yi uluslararası destek sağlaması için yurt dışına göndermek istiyor. Bu süreç nasıl gelişiyor? Ve bu konuda neler yapılıyor? Nuri Dersimi Yurt dışına nasıl çıkıyor?
1937 yılına girildiğinde, Seyit Rıza ve arkadaşları Dersim'e yönelik harekatın sınırlı bir operasyondan ibaret olmayacağını, Ermeni katliamı gibi toplu bir katliam olacağını anlıyorlar. Bu katliamı önlemek için dış devletlerden bir müdahale arayışları olduğu da anlaşılıyor. Bu iş için tahsil ve birikimleri ile en uygun kişiler, elbette Nuri Dersimi ve Alişer Efendi. Büyüklerimiz Alişer Efendi'nin öldürülmeden önce yol hazırlığı içinde olduğunu, hatta Zarife Hanım'ın yol ekmeğini bile pişirdiğini anlatıyorlardı. Muhtemelen Nuri Dersimi de bu amaçlı bir hazırlık içinde. Fakat Alişer'e ve Zarife Hanım'a yönelik suikast gerçekleşince, Nuri Dersimi çıkış tarihini muhtemelen öne aldı. Bir meslektaşı da ölüm listelerinin hazırlandığını ve listede Nuri Dersimi'nin ismini gördüğünü bildiriyor kendisine. Bunun üzerine Nuri Dersimi, Elazığ Emniyetinden ''İstanbul'a tedaviye gideceğim'' diye izin alıyor. İstanbul'dan, Avrupa'ya çıkmak istiyor fakat bunu gerçekleştiremiyor. Suriye'ye bir nevi zorunlu bir şekilde gidiyor.
Nuri Dersimi, Bin Xet’e geçtikten sonra ondan önce oraya gitmiş ve ulusal çalışmalar başlatmış olan Kürt aydın çalışma grubu ile ilişkileri nasıl gelişiyor? Orada ne tür görevler üstleniyor? Nereye yerleşiyor? Oradaki yaşamı hakkında neler söylenebilir?
Nuri Dersimi, Bın Xet'e gittiği ilk etapta Kamuran Bedirxan’la ilişki kuruyor. Orada bir okul arkadaşı var. Dr. Ahmet Nafiz -Nurettin Zaza'nın abisi- bir de Cemilpaşazadeleri tanıyor, fakat onlar da Fransızlara başkaldırma nedeniyle o sırada cezaevindeler. Diğer Kürtlerin hiç biri ile şahsen tanışmıyor. O tarihlerde ''Bütün Kürtler kardeştir'' ruhu nasıl da egemen Kürt toplumunda. Nuri Dersimi'yi hemen her Kürt bağrına basıyor. Zaten o momentte Dersim'e çok büyük duyarlılık var Bın Xet Kürtlerinde. Nuri Dersimi daha oraya varmadan, Şex Abdurrahim bir savaşçı müfrezesi ile Dersim'in hawarına yardım için yola çıkmış durumda. Daha önce de Osman Sabri, Xoybun'un görevlendirmesi ile büyük riskler ve zorluklar altında Dersim'e ulaşmaya çalışıyor.
“Türkiye hükümeti Nuri Dersimi'nin Bın Xet'e gittiğini öğreniyor ve onu Fransızlar'dan istiyorlar”
Kamuran Bey, Nuri Dersimi'yi Sinemilli ağası Koço Ağa'nın yanına gönderiyor. Koço Ağa aileden biri gibi sahip çıkıyor. Kendi aile nüfusu üzerine de kaydını yaptırıyor. TC. hemen Nuri Dersimi'den haberdar oluyor ve onu Fransızlar'dan istiyor. Kamuran Bey Fransızlar'ın Nuri Dersimi'yi, TC'ye teslim etmeye hazırlandıklarını öğreniyor, Koço Ağa'yı haberdar ediyor. Koço ağa, Fransızlara meydan okuyor. ''Kimse Nuri Dersimi'yi benim yanımdan alamaz'' diye.
“Türkiye hükümeti Bın Xet'te Nuri Dersimi'ye suikast hazırlığında”
Fakat TC. Koço Ağa'nın en yakınından bir Kürd'e para teklif ediyor ve Nuri Dersimi'yi öldürtmeye çalışıyor. Bu nedenle Nuri Dersimi Halep'e göçüyor. Oradan Kürt Dağı'na Hacı Reşit Ağa'nın evine gidiyor. Reşit Ağa da aileden biri gibi tutuyor N. Dersimi’yi. Hatta Feride Hanımı Nuri Dersimi'ye isterken Reşit Ağa gil baba tarafı rolünü üstleniyor. Nuri Dersimi Bın Xet'te kaldığı süre içerisinde önceleri Antakya sonra Halep, Şam, Cerablus, Azez, Derik, İdlib ve her tarafta kalıyor. Son olarak Afrin'de kaldığını orada vefat ettiğini ve mezarının burada olduğunu da biliyoruz. İki yıla yakın Ürdün'de kalıyor ve orada Başbaytarlık yapıyor.
Bu Nuri Dersimi’nin Bın Xet'teki yaşamının bir boyutu.
“Türkiye Hükümeti, Nuri Dersimi’yi Ürdün Kralı’ndan istiyor”
Önce Fransızlarla işbirliği içinde Türkiye'ye getirtmeye çalışıyor. Koço Ağa resti çekince, suikast hazırlığı yapıyor. Sonra Ürdün'e geçince, Ürdün Kralı'nı devreye koyuyorlar. Onu Türkiye'ye getirtmeye çalışıyorlar. Orada çok zorluk yaşıyor Nuri Dersimi. Türkiye'ye teslimine ramak kalıyor. Neyse ki, Şam’da ve Ürdün'de Kral nezdinde hatırlı Kürtler bulunuyor ve işi formalitelere uydurup teslimi durduruyorlar. TC’nin takibi ve tacizi Nuri Dersimi ölünceye kadar da devam ediyor diyebiliriz.
“Koço Ağa, Nuri Dersimi'yi, Hatay'daki Kürtlerin sözcüsü olarak yazdırıyor”
Nuri Dersimi'ni, Bın Xet'e geçtiğinin daha ilk haftalarından başlayarak Dersim için çırpınıyor. Henüz oturum sorununu bile haletmemişken Memduh Selim ve Kamuran Bedirxan'ın yardımıyla Batılı devletlere Dersim'deki katliamı anlatan mektup yazıyor, müdahele için başvuruda bulunuyor. O sırada Hatay'ın statüsünün uluslararası diplomasi aracılığı ile belirlenmesi gündemde. Bu amaçla batılı gözlemci heyetler Hatay'a gelmekte. Koço Ağa bu vesile ile Nuri Dersimi'yi, Hatay'daki Kürtlerin sözcüsü olarak yazdırıyor. Nuri Dersimi bu heyetlerle toplantı platformunu adeta Dersimi anlatma, olan - biteni duyurma platformuna dönüştürüyor. Hüseyin Mazlum adıyla çeşitli gazetelere Dersim katliamını anlatan yazılar yazıyor. Nuri Dersimi'nin, Dersim'e ve Kürdistan'a, Kürtlüğe dair takibi, duyarlılığı, çabası ölünceye kadar devam ediyor.
Kürt ulusal davası için yaşamını hiçe sayan, ağır bedel ödeyen ve bir çok çalışma alanında yer almış Dr. Nuri Dersimi, özelde Dersim ve genelde Kürdistan halkı açısından nasıl okunmalı?
Nuri Dersimi, belirttiğim gibi daha çocukluğundan itibaren ailesindeki medresede ulusal bilinçle tanışıyor. O yıllarda bütün Kürdistan'da olduğu gibi Dersim'de de her çocuk, aşiret ortamına doğuyor ve çocuğun ailesi bir nevi aşireti oluyor. Colikzadelerin medresesi ise aşiretler üstüdür, Kürt halkına hitap etmektedir. Dolayısı ile Nuri Dersimi deyim yerindeyse Kürt halkı denen bir ailenin içine doğuyor. Daha sonra İstanbul'da milliyetçi ideoloji ile tanışınca Kürtlerin de artık evrensel, özgür ve egemen bireyler halinde bir ''ulusal komünde'' birleşmesi gerektiğini görüyor ve bu ideallere bağlanıyor. O tarihten itibaren N. Dersimi her tarihsel kavşakta kendisini ulusuna adamış olarak görüyoruz. Onun bu adanmışlığını sadece siyasal projesinde, yani Kürt ulus - devlete dair ideallerinde değil, duygularında, üslubunda da görüyoruz.
“Nuri Dersimi bir Kürt milliyetçisidir, Kürt ulusal aydınlanmamızı önemli ölçüde onun bize bıraktığı eserlere borçluyuz”
Nuri Dersimi bir Kürt milliyetçisidir ve yaşadığı onca yenilgiye, evlat acısı gibi aldığı onca ağır darbelere rağmen, Kürtlüğün kurtuluşuna dair umudunu, inancını son nefesine kadar korudu. Onun ''Arkadaşlar Ehrimanın yenileceğine dair inancın tamdır'', ''damarlarımda son kan damlası kuruyuncaya kadar sizinle beraberim'' sözleri tam bir dava adamı olduğunu gösteriyor
Nuri Dersimi'nin diğer önemli bir özelliği de dönemine göre oldukça ileri ölçülerde entellektüel çalışma içine girebilmesidir. 1950 - 60 ve hatta 70 kuşağı, Kürt ulusal aydınlanmasını önemli ölçüde onun bıraktığı eserlere borçludur. O nedenle TC., Nuri Dersimi'yi ölümünden sonra da karalamaktan ve gözden düşürme çabasından hiç geri durmadı.
Ben de Hüseyin Mazlum edasıyla şunu eklemek istiyorum: Kürtlüğün, bu büyük dava adamını yaşatacağına ve onun ideallerini gerçekleştireceğine dair inancım tamdır.
Nur içinde yatsın...