İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Meclis grup toplantısında konuştu. Akşener “HDP’nin PKK ile arasına mesafe koyması” gerektiğini söyledi.
Geçen haftaki Batman ziyaretinde kendisine, “Kürtlerin dili ve kültürü inkar ediliyor. Şu anda bulunduğunuz yer Kürdistan. Bu Meclis’te de inkar ediliyor” diyen Kürt esnafın gözaltına alınmasına değinen Akşener, “'HDP'yi PKK'yı yanında konumlandırıyoruz' diyoruz. HDP, PKK ile arasına mesafe koymalıdır diyoruz. Kürdistan söylemi terör örgütünün. Bu durumda bizim için şaşırtıcı bir yanı yok” dedi.
‘Sayın Öcalan’ dedi, sonra özür diledi
Partinin Meclis grup toplantısında partililere hitap eden Akşener konuşması sırasında "Sayın Öcalan" ifadesini kullandı ancak bir süre sonra arkadaşlarının uyarısıyla konuşmasını düzelterek özür diledi. Akşener, "Az önce konuşurken fark etmemişim, sayın Öcalan demişim. Sizden ve milletimden özür dilerim, aklımın ucundan bile geçmez bebek katiline sayın Öcalan demek" diye konuştu.
İktidara talip olduklarını ifade eden Akşener'in konuşması özetle şöyle:
“İktidardakilerin becerikli ellerinde paralarımızın iyice pul, emeklerimizin zayi edildiği bir haftayı daha geride bıraktık.
Geçinemiyor musun? O zaman teröristsin. İflasın eşiğinde misin? O zaman hainsin. Sosyal medyada eleştiri mi yazdın? O zaman millî güvenliğimiz için bir tehditsin.
Bu ucube sistemin memleketimizi getirdiği şu ucube duruma bakar mısınız? Yazıktır, günahtır. Oysa ülkemizdeki esas milli güvenlik tehditleri aslında nedir biliyor musunuz? Mesela evine ekmek götüremeyen babalar, tenceresini kaynatamayan anneler bir millî güvenlik tehdididir.
Mülakatlarda gelecekleri çalınan; huzuru, mutluluğu yurt dışında aramak zorunda kalan gençler bir milli güvenlik tehdididir. Mesela toprağını ekemeyen çiftçiler, hayvanını besleyemeyen besiciler, üretemeyen sanayiciler bir millî güvenlik tehdididir.
Mesela; “Ak Parti'nin kaderiyle devletin kaderi birdir” diyen milletine yabancılaşmış siyasetçiler bir milli güvenlik tehdididir. Ak Parti iktidarı milletimizin dertlerini umursamayı bırakalı çok oldu. Attıkları adımlarda, aldıkları kararlarda milletimizin gerçeklerine dair bir empati kırıntısı bile göremiyoruz. Nitekim aynı 2021'de olduğu gibi Sayın Erdoğan'ın 2022 bütçesinde; yine heyecan yok, yine umut yok.
Millet yok ama mesela 5'li müşteri garantisi çetesi var. Bütçeye onlar için 2022 yılında 42 buçuk milyar lira daha ödenek konulmuş. Bu ne demek biliyor musunuz? Milyonlarca çiftçiye verilen desteğin 2 katı para demek…
Ülkemizde adalet sağlanmadıkça, hukuk işlemedikçe, liyakatli kadrolar iş başına gelmedikçe; ekonomiye güven tesis edilmedikçe, dışlayıcı kurumlar kapsayıcı kurumlara dönüşmedikçe, Sayın Erdoğan da Merkez Bankası'nın yakasından düşmedikçe kur ne kadar artarsa artsın ihracatımız artmazmış.
“İktidara talibiz”
Milletimizin güvenini heba etti. O fırsatları değerlendirme sorumluluğu artık bizde. Onlar artık sırasını savdı. Şimdi sıra bizde. Şimdi sıra İYİ Parti'de. Önümüzdeki 10 yılda Türkiye'nin gerçek potansiyelini ortaya çıkarmak için iktidara talibiz. Siyasi tarihimizin en liyakatli kadrolarını iş başına getirmek için iktidara talibiz. 83 milyon vatandaşımızı yokluktan kurtarıp hak ettiği bolluğa kavuşturmak için iktidara talibiz. Hamaset dışında hiçbir şey üretmeyen bu öfke siyaseti yerine; ahlaklı, vicdanlı ve makul bir siyaset için iktidara talibiz.
“İstanbul Sözleşmesi yaşatır”
Kadın ayrılmak istediğinde saldırıya uğruyor, 'hayır' dediğinde cinayete kurban gidiyor. Çünkü Türkiye'de kadın 'hayır' dediğinde onun iradesini koruyacak olan yok. Kadınlar sadece fiziksel değil psikolojik şiddetin de kurbanı oluyor. 'O saatte orada ne işi var, onun psikopat olduğundan haberi yok muydu?' deniliyor. Biz bu yüzden bıkmadan usanmadan İstanbul Sözleşmesi Yaşatır diyoruz. İstanbul Sözleşmesi adım adım geliyorum diyen cinayetleri önleyen bir sözleşmedir. Şiddete meyilli olanları toplumdan ayıklayıp, kadınları koruyan bir sözleşmedir. Ülkeyi yönetenler hiç utanmadan İstanbul Sözleşmesini yırtıp attılar. Bu ülkenin kadınları yerine birkaç Taliban kafalının aklına uymayı tercih ettiler.
'HDP'yi PKK’nın yanında konumlandırıyorum'
Sayın Erdoğan sarayında 'uçan Türkiye' masallarıyla oyalanırken Türkiye'nin gerçekleri karşısında sesini çıkaran herkes ya yalancı, ya terörist ilan ediliyor. Biz artık bu dümenleri yemiyoruz. Dün 'milletin adamıyım' diyenlerin bugün millete nasıl sırt çevirdiklerini görüyoruz.
“Bizimle konuşan vatandaşlarımıza bile tebelleş oluyorlar”
Geçen hafta Siirt ve Batman'daydım. Bizim ziyaretlerimizi artık havuz medyası da yakından takip ediyor. AK Parti ve küçük ortağı bizim ziyaretlerimizden rahatsız. Millet bizi çağırıyor onları da kaşıntı tutuyor. Bizim bu ziyaretlerimizi kendilerince baltalamak için her yolu deniyorlar. Gün geliyor para verip slogan attırıyorlar, gün oluyor bizimle konuşan vatandaşlarımıza bile tebelleş oluyorlar. Havuz medyası da bunları çekmek için ortamda hazır bulunuyor.
Bu sefer değişik bir şey oldu. Siirt'te her zaman ki AK Parti atroksiyonu dışında bu defa bir HDP çalışanı ziyaret ettiğimiz bir esnafa gelip 'Burası Kürdistan' dedi. Birden İçişleri Bakanı ve küçük ortak mensupları feveran etmeye başladı. Nasıl olur da 'Burası Kürdistan' dermiş. Neye şaşırıyorsunuz? Bu kişi bir HDP çalışanı. Biz aylardır ne diyoruz? 'HDP'yi PKK'yı yanında konumlandırıyoruz' diyoruz. HDP, PKK ile arasına mesafe koymalıdır diyoruz. Kürdistan söylemi terör örgütünün. Bu durumda bizim için şaşırtıcı bir yanı yok.
Cumhur İttifakı mensupları sırf bize saldıracaklar diye PKK'nın ajandasını Türkiye'nin gündemine taşıdılar. Siirt'teki Kürdün gündemi yoksulluk, işsizlikken bunlar onu konuşacaklarına Apo'nun gündemini konuşuyorlar. E mektup kardeşliği var ne yapalım, elbette öyle olacak.
Batman'daki vatandaşımız geçim derdindeyken bunlar hamaset peşinde koşuyorlar. Kaç gündür PKK'nın söylemini gündeme getiren iktidar mensupları… İnanamıyorum böyle bir akılsızlığa. Sayın Bahçeli ile Sayın Öcalan arasındaki mektup arkadaşlığını zaten biliyorduk da, sayın Soylu'nun da bu sistemin paydaşı olduğunu bu olayla öğrenmiş olduk.”