Mècheroutiette-Organe du Parti Ottomman « Entente Libéral » Sou la Direction du Général hérif Pacha (N° 51 Ocak 1914) - Le Matin gazetesinden alıntı, 16 Ocak 1914. - Paris’in Ortasında Cherif Pacha’ya Suikast, Rue de la pompée’deki 115 nolu binanın 5. Katında Şerif paşanın oturduğu dairede
Amerikan tarzı Yüz yüze silahlı düello : Subay damad ve suikastçı birbirlerine makineli tüfekle ateş ediyor, Her yer kan
Osmanlı İmparatorluğu'nun tebaasını bölen siyasi tutkular-ki bu tutkular bizi hayrete düşürüyor- dün Paris'te tiyatro ve kitapların yaşadığı dokunaklı ve korkunç bir dramın, o kısa, kanlı ve karanlık trajedilerden birinin bahanesiydi. Bizi bir nevi nihilizmin tekelinde olduğuna inanmaya alıştırdı.
Fransa'da çok tanınan, askeri ve diplomatik kariyeri boyunca adı yüzlerce kez anılan, eylemleri ve yazıları sık sık yorumlanan bir adam, eski Saint-Cyrian, Türkiye'nin Stockholm eski Nazırı General Şerif Paşa Legion of Honor'un büyük subayı, üzücü olayların yaşandığı bir saldırıya maruz kaldı.
Bunları bildirmeden önce, Şerif Paşa'nın bir zamanlar imparatorluğun mevcut efendileriyle birlikte Hamidiye rejiminin alçaklıklarını kınadığını ve onlarla savaştığını hatırlamakta fayda var.
Ciddi fikir ayrılıkları ve derin uyumsuzluk, onu 1908 ihtilalinden sonra İttihat ve Terakki komitesinin önde gelen üyelerinden ayırdı.
General Türkiye'yi terk etmek zorunda kaldı. Paris'e geldi ve kendi doktrininin ve lideri olduğu "Liberal İtilaf" partisinin zaferi için mücadele etmekten asla vazgeçmediği Mècheroutiette dergisini kurdu.
Şerif Paşa'nın Fransa'ya olan dostluğu, hayranlığı, Fransız fikirlerine olan tutkusu ve dehası meşhurdur. Daha yakın zamanlarda, Konstantinopolis'e (Istanbul’a) bir Alman askeri misyonu için yapılan çağrıya karşı üzüntüyle ama enerjiyle konuştu ve ülkesini Germen (alman) boyunduruğu altında görmekten duyduğu acıyı dile getirdi. Jön Türk partisi şu an için çok güçlü olmasına rağmen zorlu bir düşmana sahip. Bu amansız düşmanların barıştığı haberleri defalarca duyulmuş, Şerif Paşa'nın aziz vatanına döndüğü duyurulmuştu. Bu söylentiler asılsızdı ve tam tersine, general birkaç ay boyunca hayatına dikkat etmesi konusunda birçok uyarı almıştı.
Muhbirleri yeterince bilgilendirilmiş miydi? Peki dünkü dram, iktidardaki adamları acımasızca devirmeye çalışan bir adamı silme‘ye yönelik bir girişim mi? General Şerif Paşa bunun tam güvencesine sahiptir. Hatta elinde “suikastçı bir örgütün” varlığına dair kanıt bulunduğunu söylüyor. Paris'te, lideri, emrindeki sekiz ya da on kişi ve bağlılığıyla iki hafta öncesine kadar, Place de l'Opéra'dan pek de uzak olmayan büyük bir otelde kalmıştı.
Resmi Osmanlı gazetelerinin, özellikle de Tanine'nin, General Şerif Paşanin Paris piyasasında Türk tahvillerinin ihracını ne pahasına olursa olsun engellemek için bağlantılarını ve nüfuzunu kullanmakla suçladığını belirtmek gerekir.
Bilinmeyen ziyaretçi
Mècheroutiette gazetesinin yazişleri müdürü, General Şerif Paşa, Mısır Prensesi olarak doğmuş eşi Emine hanim (ünlü Mehmet Ali'nin torunu ve Türkiye'nin şu anki sadrazamı Saîd Halim Paşa'nın kız kardeşi)ve iki kızı, en büyüğü ile evli Genç bir Türk teğmen olan Salih Bey ile hep birlikte Paris’in 16.ci arrondissement’ninda bulunan rue de la Pompe'de 115 numaralı büyük bir binanın beşinci katında bir dairede yaşıyorlar.
Önceki gün sabah saat dokuz civarında, hizmetçilerin tanımadığı bir kişi generalin evine geldi :
Kendisini karşılayan uşak İsmail Hakkı'ya, General Şerif pasa ile derhal bir görüşme sağlamak istiyorum, dedi.
"Efendimin bu erken saatte bunu size vereceği şüpheli," diye yanıtladı ikincisi, "...
— Ama, diye ısrar etti ziyaretçi, bende onun için Selanikli arkadaşı Osman Bey'den bir tavsiye mektubu var.
Hizmetçi, tuvaletiyle meşgul olan Şerif Paşa'yı bulup, bekleme odasında sabırla kendisine verilecek cevabı bekleyen yabancının yaptıklarını ona bildirdi.
— Ah!... Hepsi Selanik'te yaşayan ondan fazla Osman Bey'le tanıştım! dedi general Şerif Paşa İsmail Hakkı'ya. Bu beyden mektubunu bana posta yoluyla göndermesini isteyin. Eğer onu ilginç bulursam ona yazacağım.
İsmail, efendisinin kararını somurtarak ve homurdanarak ayrılan ziyaretçiye bildirdi.
Uşak ona adını sormamıştı, kendisini tanıtmayı teklif etmemişti.
Şerif Paşa, Osman Bey'in "koruyucu"sunun ayrılmasından sonra bu hususu sorduğunda, İsmail ona merak etmediğini itiraf etti ve yabancının tarifini verdi: Koyu renk kıyafet ve palto, "Rus" şapkası, bıyık, gözler ve simsiyah saçlar. Hepsi bu kadar. Generalin evinde, militan "komplocunun" adresini ve cömertliğini bilen çok sayıda dilenciden biri olduğundan şüphelenilen bu kişi için artık endişelenilmiyordu.
Sağduyulu ve erken gelen ziyaretçi geri dönecekti ve bu sefer "gelecekteki koruyucusuna" doğru "yolunu açarak" ne kadar korkutucu bir şekilde göreceğiz.
“Tanıtım mektubumu getiriyorum”
Dün sabah sabah saat 09:30‘da General Şerif Paşa'nın evinin zili çaldı. Galerideki uşak ön kapıyı açtı. Orada bir adam ona yavaşça (usulca) şöyle dedi:
— İşte generale tanıtım mektubum ve üzerinde hiçbir yazı bulunmayan bir zarf verdi. Kararsız kalan kâhya, ziyaretçinin kendisine verdiği zarfı incelerken, çınlamanın cazibesine kapılan İsmail Hakkı ortaya çıktı. Sahanlıkta duran adama baktı ve önceki günkü dilenciyi tanıyor gibiydi. Üstelik daha önce bahsettiği mektubu açıklayarak kendisini tanıttığı için kandırmaya da çalışmamıştı.
Ancak bu adamın görünüşü önceki yaklaşımından tamamen farklıydı. Şapkasını yumuşak, kahverengi bir keçe şapkayla değiştirmiş ve siyah bıyığını tıraş etmişti.
Ancak İsmail yabancıdan mektubu aldı ve şöyle dedi:
— Generale vereceğim ama tekrar ediyorum ki şu anda bu pek mümkün değil... Talihsiz adam cümlesini tamamlamadı.
Aniden paltosunun cebinden kocaman bir Browning çıkaran yabancı, yakın mesafeden uşağa ateş etti ve öfkeli bir sesle haykırdı:
— Paşa nerede?
İsmail Hakkı birkaç saniye kollarıyla (elleriyle) havaya vurdu; ancak arkasını dönüp saldırgana sırtını döndüğü anda yeni bir patlama duyuldu.|
Talihsiz adam girişe doğru birkaç adım attı ve inleyerek yere yığıldı.
Paşa nerede?
İlk silah sesini duyan kahya, az önce sebepsiz yere ateş eden adamın deli olduğunu düşünerek, yardım çağırarak kaçtı. Ancak yabancı, sorusunu bir emir gibi tekrarlayarak galeriye doğru ilerledi:
— Paşa nerede? Paşa nerede?
Patlama seslerini duyan generalin şoförü Bay Vital Bordères koşarak geldi. Yaralı İsmail'in düştüğü sırada bekleme odasına girdi.
Geç tanığı olduğu sahne hakkında hiçbir şey anlamayan Bay Vital Bordères, el kol hareketleri yaparak galeride bir aşağı bir yukarı dolaşan yabancıyı düşündü.
Muayenesi uzun sürmedi. İsmail'in katili bir kez daha bağırarak konuştu:
— Paşa nerede?
Daha sonra şoförü hedefleyerek ateş etti.
Kendini savunmaya hazırlanan Bordères Bey, şans eseri yere düşürdüğü saldırganın üzerine atıldı, sonra kendini aynalardan (camlardan)yapılmış kapısı çok yakında bulunan Şerif Paşa'nın çalışma odasına atarak bu ofiste barikat kurmaya çalıştı... Ancak haydut hızla ayağa kalktı. Büyük bir güçle kapının kapanmasına karşı çıktı ve Bay Bordères yerini korurken, korkunç silahını camlardan içeri doğru ateşlemeye başladı; camlar büyük bir gürültüyle dağıldı ve bir cam kıymığı sürücünün sol göz alt kısmından yaralanmasına neden oldu.
Mermiler ahşap işçiliğin içinden o kadar güçlü bir şekilde geçiyordu ki, içlerinden biri odanın diğer tarafına gitti ve panjurun demirini dik konuma getirdi, Bay Bordères kendisinin büyük bir tehlike altında olduğunu düşündü. Direnmekten vazgeçerek balkona kaçtı ve “Yardım edin!” diye haykırdı.
Bay Bordères, ofisin hızlı geçişi sırasında, şans eseri ona isabet etmeyen kursunlar, deli adamı tabancasıyla dört el daha ateş etti iyiki hiç isabet ettiremedi.
Paşanın şoförü, büyük bir çeviklikle balkonun demir korkuluğunun üzerinden tırmandı ve silah seslerinden paniğe kapılan ve bir trajedi tahmin eden, suikastçıyla uğraştıklarını sanan ve dehşet dolu çağrılarıyla mahallede devrim yaratan Amerikalı kadınların yaşadığı bir daireye kaçtı.
Yüz yüze, subay ve haydut birbirlerine makineli tüfekle ateş ediyor
Şoför güvendeydi. Ancak az önce terk ettiği dairede, eşit cesarete ve olağanüstü soğukkanlılığa sahip iki düşman, inanılmaz bir düelloda karşılaşacaktı.
General Şerif Paşa dün bize, ne kadar verimli olursa olsun hiçbir hayal gücünün yaratmaya cesaret edemeyeceği bu sahnenin öyküsünü acıyla, son derece haklı bir duyguyla anlattı.
—Mècheroutiette'in baş editörü buraya bana suikast düzenlemeye gelen kişinin evime girdiği anda Ben banyomda bulunuyordum. İnançlı İsmail'imi ağır yaralayarak ilk suçunu işlediğinde patlamayı duydum ve bir anda orada beni öldürmeye gelen ve bana doğru gelen bir adamın olduğunu anladım.
“İsmail'in öldürülmesi, sürücünün müdahalesi ve kaçması bunları anlatacak kadar uzun sürmedi. Tabancamı alıp son nefesime kadar kendimi savunmak için odama koştum.
“Prenses beni takip etti. Apartmanlarımızı koridora bağlayan küçük koridorda yürürken bir anda kendini katilin karşısında buldu.
“Korkak onu tabancasıyla tehdit etti ve şöyle dedi:
“—Paşanın nerede olduğunu bilmek istiyorum!
"Cevap vermedi. Ancak bu adam ne kadar aşağılık olsa da savunmasız bir kadını öldürmeye cesaret edemiyordu. Ancak vahşi, onun göğsüne yumruk attı ve kadın şoktan düşerken, öfkeden köpürerek onu ayaklar altına aldı:
“—Paşa nerede? Söyle! Paşa nerede söyle!
“Darbelere karşı dayanıklı olan büyük Mehmet Ali'nin torunu sessiz kaldı ve haydut onu bıraktığında, hiçbir çağrı yapmadan, ağlamadan, arka merdivenlerden kapıcının lojmanına indi ve ona polise haber vermesi için dua etti.
“Bu çılgın olay yaşanırken ben de telefonla bir imdat çağrısı yaptım. “Çalışan övgüye değer bir gayretle (titizlikle) polis karakoluna haber verdi; o kadar ki, barış muhafızları ile (güvenlik muhafızları) evimiz dolarken, trajedi henüz bitmemişti...
“Fakat suikastçı prensesi dövdükten sonra galeriye doğru çekilmişti.
“Daha sonra, büyük kızımın kocası olan Teğmen Salih ve hiçbir şeyden korkmayan, hayranlık uyandıran cesaretli bir adamla tanıştı.
“Trajedi başladığında Salih hâlâ yataktaydı. Patlamalar ve çığlıklar duyulan Salih, pijamalarını giydi ve odanın kapısını açtı ve galeriye erişim sağladı.
“Zavallı İsmail bu kapının eşiğinde inliyordu. Teğmeni gördü ve kullanmaya vakit bulamadığı, Enver Bey'in öldürdüğü Harbiye Nazırı Nazım Paşa'nın kendisine hediye ettiği tabancayı ona verdi.
“Damadım ondan silahını aldı ve suikastçıya doğrultarak iki kez ateş etti. Tabancada yalnızca iki fişek vardı ve suikastçı iki kez ıskalamıştı...
“Adam düelloyu kabul etti. Browning'ini savurarak, Teğmen Salih'e vurmadan birkaç el ateş etti. Teğmen Salih, işe yaramaz tabancasını atarak, başka bir tabanca bulacağını bildiği prensesin yani eşimin odasına girerek çatışmaya geri döndü. “Adam ona on kez daha ateş etti ve ıskaladı. Ancak Salih bu sefer sakin bir şekilde doğru nişan aldı ve hepimizi öldürmeye yemin etmiş alçak suikastçının kafasına iki kurşun sıktı.
“Bu Amerikan tarzı düello kısa sürdü. Teğmen tek bir çizik dahi almadan galip geldi ve ilginç durumuna rağmen bu eşsiz savaşta arkasında kalan karısı da mucizevi bir şekilde yaralanmamıştı. »
Siyasi komplo
General, uzak bir düşünceyi takip etmek ya da eski anıları canlandırmak için hikâyesine bir anlığına ara verdi ve sonra aniden bize şunları söyledi:
— Kalıyorum... ve ölene kadar vatanıma hizmet etmeye devam edeceğim...
Sonra şöyle devam etti:
— Trakya seferinin tüm tehlikelerinden kurtulan Salih'in, bu eşsiz düellodan yara almadan çıkması, bana öyle geliyor ki, Allah'ın bir lütfu...
“İzleniyoruz, suikastçılar tarafından takip ediliyoruz. Ortadan kaybolmamı istiyorlar. Kaldı ki ben geçen yılın haziran ayında İttihat ve Terakki tarafından gizlice idama mahkûm edilmemiş miydim?
“Bu hain liderler, en kötü işler için, ajanları beni gözetleyen Konstantinopolis'in emniyet müdürü Azmi Bey'i kiraladılar...
Ve hâlâ girişteki gösterişli halıların üzerinde yatan cesedi işaret ederek:
— İşte bu ajanlardan biri... Kullandığı tabanca Türk hükümetinin mührünü ve 2112 numarasını taşıyor. Ülkemdeki tüm polis memurlarının sahip olduğu bir tabanca... Bakın, bu adam müthiş silahlıydı. İki tabanca - çünkü iki tane vardı- ona yetmedi, bir akşam Konstantinopolisli (İstanbul’u) bir gazeteci olan Zeki Bey’in ölümüne neden olan kemerinde hançerin çok benzerini taşıyordu.
Bir suç ortağı mi?
Porte Dauphine mahallesi polis komiseri Bay Landel ve sekreteri, General Chérif'in evinde olaya karışanların, görenlerin ifadelerini alırken, bir kişi geldi ve paşayı görmek ve onunla konuşmak istedi:
"Ben onun arkadaşıyım" diye güvence verdi. Ve kartını uzattı: “Burhaneddin bey, tiyatro sanatçısı, Osmanlı milli tiyatrosunun yöneticisi.
Tutuklandı. İki saat gözaltında tutulan mahkum hiçbir suçlamada bulunmadı, ancak generalin ikametgahında sakinlik bir şekilde sağlandıktan sonra durumu açıkladı ve hemen serbest bırakıldı. Kendisiyle kısa süreli tutukluluğun ardından tanıştık. Bize şunu söylüyor:
— Bana karşı çok iyi davranan General Chérif'i uzun zamandır tanıyorum. Bu sabah trajediden habersiz olarak geldim ve suikastçının muhtemel suç ortağı olarak görülüyordum...
“Tutuklanmaya alışkın olduğum için protesto etmedim! Mesleğim gereği Jön Türklerin dostu, oportünistlerin dostuyum.” Memleketimde hükümet değişip muhalif partilerden biri iktidara geldiğinde ben de şüpheli konumuna düşüyorum.
“Ne yapmamı istiyorsunuz?... Ama aslında siyasetle ilgilenmediğim için çok çabuk serbest bırakılıyorum... Sonra tekrar tutuklanmayı bekliyorum!
"Bu sabahki küçük maceram beni şaşırtmamalı."
Adli soruşturma
Öğleden sonra saat 2'de Şerif Paşan in, ikametgâhına geldiler (evine geldiler) MM.(beyler) Lescouvé, Cumhuriyet Savcısı, Soruşturma hakimi Drioux, Genel Sekreter Bacquard ve adli tıp doktoru Doktor Paul.
Yaptıkları tespitlerden Teğmen Salih'in meşru müdafaa iddiasının sabit olduğu anlaşıldı.
Yapılan tespitler sırasında savcılık yetkilileri şu açıklamalarda bulundu : Teğmen Salih ile suikastçı, şiddetli düello sırasında girişe çapraz ateş açtılar; biri, teğmen, yatak odasının kapısının önünde; diğeri yemek odası kapısının önünde. En azından katil düştüğü ve öldürüldüğü anda savaşçılar tam da bu pozisyondaydı.
Muhtemelen burayı hiçbir zaman terk etmek zorunda kalmamıştır, çünkü buradaki paneller, odasının kapısı sağlam olduğundan, teğmenin farklı yerlerden ateş etmiş olması gereken kurşunlarının izlerini taşıyor.
Ayrıca Osman Bey'in şarjörleri tükenen "koruyucu"sunun, vurulduğu sırada boş kovanları yeni mermilerle değiştirmeye çalıştığını da varsayabiliriz.
Antropometrik servisler, kimliğini belirlemek için çeşitli parmak izleri aldı ve suikastçının cesedinin fotoğrafını çekti. Bay Drioux, X.. hakkında kasıtlı cinayete teşebbüs ve suç ortaklığı nedeniyle soruşturma başlattı.
Generalin savcıya yaptığı ciddi açıklamaların ardından dün akşam Sayın Lescouvé'nin ofisinde ilgili adli birimlerin sorumlularının de katıldığı bir konferans düzenlendi. Bu conféransa genel güvenlik Direktörü Pujalet; adli polis müdürü, Mouton ve Soruşturma hakimi Drioux den olusuyordu..
Yakın zamanda Paris'te bulunduklarını general Chérif'in bildirdiği "komplocuların" izlerini bulmaya çalışacaklar.
Bu ölü adam kim?
General Şerif'in gizemli ziyaretçisinin kıyafetlerinde, iki tabancası ve hançerinin yanı sıra yüz elli fişek, birkaç şarjör ve kılıfları, gümüş bir saat, işaretsiz bir mendil ve bir anahtar (görünüşe göre bir otel anahtarı değil), bir Kuran kopyası ve iki yüz otuz frank bulundu. Adamın üzerinde hiçbir kimlik belgesi yoktu ve talihsiz İsmail'e verdiği zarfta sadece boş sayfalar vardı.
Yabancının taşıdığı hançer, vurulduktan sonra bir yay tarafından hareket ettirilen bıçak uzama özelliği taşıyor.
Saldırganın her durumda tanınmamak için her türlü önlemi aldığı anlaşılıyor.
Ancak biz suikastçının dün sabah saat 7:50 de Rivoli sokagindaki 146 nolu adresteki bay Decorde'nin mağazasına girdigini öğrenebildik. O sırada General Cherif'i ilk ziyaretinde taktığı şapkayı giyiyordu. Bu saç modeli, adını bir Rus şehrinden bir üreticiden almıştır.
Kahverengi, yumuşak bir fötr şapka seçmişti ve bunun için 5 frank ödemişti. Şapkasını aldıktan sonra Place du Théâtre-Français yönüne doğru yola çıkışmıştı.
Korkunç bir suç planlayan kişi çok sakindi, o kadar sakindi ki Bay Decorde gittikten sonra pazarlamacısına şunları söylemiş:
— Bu insanların bu kadar sakin olması olağanüstü!
O anda -şapkacının anıları kesindir- müvekkili hâlâ İsmail'in suikasttan (saldırıdan) önceki gün üzerinde gördüğü kahverengi bıyıklara sahipti.
Yaralıların durumu
Sürücü Vital Bordères'in yaralanması önemsiz.
Bir eczanede pansuman yaptıktan sonra tamirci her zamanki işine devam etti. Ancak İsmail Hakkı'nın durumu çok ciddi. Talihsiz adamın her iki akciğeri de patladı. Onu Rue de la Pompe'deki bir hastahanede tedavi eden doktorlar teşhislerini saklı tutuyor. Ancak akşamın ilerleyen saatlerinde her şeye rağmen yaralı adamın kurtarılma umudu hala vardı. Ismaël Hakkı evli ve iki küçük kız babasıdır.
Resmi bir reddiye (yalanlama)
Siyasi düşmanlarımın iftira niteliğindeki suçlamalarını resmen reddetmek için, şerefim ve inancım üzerine, Mahmud Şevket Paşa suikastında ne doğrudan ne de dolaylı olarak yer aldığımı, aynı zamanda olayın ne olduğunu bilmediğimi de açıkça beyan ederim. Bu olaya karışan kişilerin planlarını yapmamış, onlarla herhangi bir ilişki sürdürmemiş ve bunun aksini ispatlayacak kimseye meydan okumuyorum. O zaman kendimi en onursuz adam olarak görürdüm ve neredeyse kurbanı olduğum saldırı sırasında bu kadar çok ve dokunaklı not aldığım saygıya layık değildim. Aldığım ikinci idam cezası da ilki kadar asılsız.
Bundan yola çıkarak, Kâmil Paşa'nın kabinesi altında, askeri mahkemelerin verdiği kararların revize edilmesinden sorumlu bir savaş konseyi açık adaletsizliği ilan etmişti. Keşke O anda General Nazım Paşa kendisi de Enver Bey'in (Harbiye Nazırı) darbelerine maruz kalmasaydı.
ŞERİF
Çeviri: Seyhmus Ozdemir