Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş\'ın tutukluluk haline ilişkin başvuruyu bugün karara bağladı: \"Tutukluluğa son verilsin.\"
HDP’nin cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın, tutukluğunun ‘özgürlük ve güvenlik hakkı’, ‘makul bir süre içinde yargılanma ya da yargılama süresince serbest bırakılma hakkı’ ve ‘serbest seçim hakkı’nı ihlal ettiğini belirterek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yaptığı başvurunun sonucu belli oldu. AİHM, Demirtaş’ın tutukluluğuna son verilmesi için gereğinin yapılması gerektiğini karara bağladı.
AİHM, Türkiye\'ye karşı ilk kez, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 18. maddeden ihlal buldu ve Demirtaş’ın \"siyasi nedenlerle\" tutuklandığını tespit etti. AİHS’in 18. maddesinde “Anılan hak ve özgürlüklere bu Sözleşme hükümleri ile izin verilen kısıtlamalar öngörüldükleri amaç dışında uygulanamaz” ifadesi yer alıyor.
Mahkeme, Demirtaş\'ın seçilme hakkının da ihlal edildiğine hükmetti. Türk Yargıç Işıl Karakaş 18. madde ihlali ile ilgili olarak karşı oy kullandı.
Altıparmak: Kararın ardından derhal serbest bırakılmalı
Demirtaş’ın başvurusunu hazırlayanlardan biri olan insan hakları hukukçusu Kerem Altıparmak ise karara ilişkin “AİHM Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğuna son verilmesi için gereğinin yapılması gerektiğini karara bağladı. Şu andan itibaren tutuklu olması hem ulusal hem de uluslararası hukuka aykırıdır. Derhal serbest bırakılması gerekir” diye belirtti.
24 Haziran 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde tutuklu olmasına rağmen yarışarak tarihe geçen Demirtaş, iki yılı aşkın süredir cezaevinde.
Demirtaş hakkındaki süreç, 20 Mayıs 2016’da dokunulmazlıkların kaldırılmasına yönelik anayasa değişikliğinin kabulü ile başladı. Dokunulmazlığı kaldırıldıktan sonra bunun anayasaya aykırı olduğunu savunan ve diğer HDP’li vekiller gibi ifade vermeye gitmeyi reddeden Demirtaş, 4 Kasım 2016’da gözaltına alındı. Demirtaş, o dönem HDP Eş Genel Başkanı olan Figen Yüksekdağve dokuz HDP’li vekil ile birlikte “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak”, “terör örgütü üyeliği,”, “örgüt adına suç işlemek”, “propaganda” gibi gerekçelerle tutuklandı.
Tutuklandığı dönemde Demirtaş hakkında savcılıklar tarafından hazırlanarak dokunulmazlığının kaldırılması istemiyle Meclis’e gönderilen 96 fezleke vardı. Bunlardan 31’i Diyarbakır Başsavcılığı’nca birleştirilerek “ana dosya” haline getirildi. Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’ne açılan bu ana dava, daha sonra güvenlik gerekçesiyle Ankara’ya nakledildi. Dosyadaki suçlamaların dayanağı olarak Demirtaş’ın dokunulmazlığının bulunduğu dönemde yaptığı konuşmalar gösterildi. Sadece bu dosyadan 142 yıla kadar hapsi istenen Demirtaş, ilk savunmasını tutuklandıktan 460 gün sonra yapabildi ve yargılanmasının bütünüyle dayanaksız olduğunu söyledi.
Demirtaş hakkında bu dava dışında konuşmaları nedeniyle açılmış çok sayıda dava sürüyor. Demirtaş, HDP’li Sırrı Süreyya Önder ile birlikte bu dosyalardan birinde mahkum da oldu. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, 2013 Nevroz kutlamalarında yapılan konuşmalardan dolayı Demirtaş’a 4 yıl 8 ay, Önder’e 3 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Ancak bu cezalar kesinleşmedi ve infazı henüz başlamadı.
Demirtaş’ın AİHM’ye yaptığı başvuru, tutuklandığı ana dava ile ilgili. Tutukluluğunun anayasa ve CMK’ya aykırı olduğunu savunan Demirtaş, diğer HDP’lilerle birlikte Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Ancak Anayasa Mahkemesi süreci uzayınca Demirtaş AİHM’ye gitti. Bu süreçte Anayasa Mahkemesi, HDP’lilerin tutukluluk dosyalarını incelemeye başladı ve tamamını benzer gerekçelerle reddetti. Mahkeme, dokunulmazlıklarının kaldırılmasından sonra tutuklanan HDP’lilerle ilgili sürecin anayasaya uygun olduğunu savundu. Bu kararlar verilirken diğer HDP’liler de AİHM’ye başvurdu. AİHM, başvuruları kabul edilebilir bularak Türkiye’den savunma istedi. Ancak tutuklu yargılamadan dolayı çarpıcı bir karar da vererek, Demirtaş ve HDP’lilerin “öncelik” talebini yerinde buldu. 27 Temmuz 2017’de verilen bu karara rağmen dosyalar bugüne kadar karara bağlanmadı.
AİHM, tutuklu vekillerin dosyalarını birleştirerek Türkiye’den savunma istedi. Türkiye, geçen yıl mahkemeye gönderdiği 130 sayfalık savunmada, iç hukuk yollarının tüketilmemesi nedeniyle başvuların reddini talep etti. İddialara da yanıt veren Türkiye, ifade vermesi nedeniyle 6 Eylül 2016’da davetiye gönderilen Demirtaş’ın ifadeye gitmeyeceğini bizzat Meclis kürsüsünden açıkladığını anımsattı. Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı savunmada, Demirtaş’ın usule uygun gözaltına alınarak sorgulandığı kaydedildi. Savunmada, HDP’li vekillerin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi’nin de “yasaya aykırı tutukluluk”, “ifade özgürlüğü ve siyasal faaliyette bulunma hakkının ihlali”, “soruşturma dosyasına kısıtlama getirilmesi” iddialarını reddettiği anımsatıldı.
Savunmada, ifade vermeye gitmeyen vekillerin kaçma ihtimalleri bulunduğu ifade edilirken, Türkiye’nin çok sayıda terör örgütünün hedefinde olduğu, bazı terör örgütlerinin de siyasetçiler tarafından desteklendiği kaydedildi. Dokunulmazlıkların kaldırılması kararının AKP, MHP ve CHP’nin oylarıyla verildiği, bunun da tutuklamanın muhalefeti engellemek amacını taşıdığı iddiasını boşa düşürdüğü savunuldu. Savunmada, dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla iktidar partisi dahil diğer partilerin vekilleri için de yargı yolunun açıldığına da dikkat çekildi.