Spectrum House Araştırma ve Düşünce Merkezi Genel Koordinatörü Ebru Özdemir, Maraş depremlerinin olası siyasi sonuçlarını ve AKP’den kopan Kürt seçmenin oy verme eğilimlerini değerlendirdi: AKP’nin Kürt seçmen nezdinde yaşadığı itibar kaybının, CHP ve Millet İttifakı için barındırdığı dersler var.
Seçime günler kalmışken gündeminin en hararetli tartışma konularından biri, sonuçlarda belirleyici kabul edilen Kürt seçmenin oyları… Metropol ve Kürt illerinde yaşayan Kürt seçmen nezdinde yapılmış araştırmalar AKP’den kopuşa işaret ederken, bu tablonun en dikkat çekici tarafını AKP’den uzaklaşan Kürtlerin CHP’ye yakınlaşması oluşturuyor.
Kürt seçmen nezdinde AKP’nin oylarındaki düşüş eğiliminin sürdüğünü ve bunun en önemli sebebinin 2015 sonrasında izlenen otoriter politikaların Kürtlerde yarattığı kırılma olduğunu söyleyen Spectrum House Araştırma ve Düşünce Merkezi Genel Koordinatörü Ebru Özdemir, aynı sonucun mütedeyyin denebilecek Kürtler için de geçerli olduğuna dikkat çekiyor.
“AKP, Kürt seçmenin desteğini kaybettikçe CHP’nin güçlü bir seçenek olarak ön plana çıktığını söylemek mümkündür. Yaptığımız muhtelif araştırmaların bulgu ve verilerinden hareketle Kürt seçmen nezdinde CHP oylarında kısmi bir artış olduğunu söyleyebiliriz” diyen Özdemir; AKP deneyiminin CHP ve Millet İttifakı için ders niteliğinde olduğuna dikkat çekiyor:
“Kürtlerin temel taleplerine devletin kurucu kodlarıyla yanıt veren, Kürtlerin kimlik, tanınma gibi mücadelelerini bir beka sorunu olarak ele alıp bunu baskılayan AKP’nin Kürt seçmen nezdinde yaşadığı itibar kaybının benzer şekilde CHP ve Millet İttifakı için de barındırdığı dersler var.”
Deprem Ve Siyasi Tercihler
Seçim gündeminin bir diğer konusu da Maraş depremlerinin yaratığı büyük yıkımın siyasi sonuçlarıyla ilgili…
Sözü, “Anladığımız şey, seçmen davranışlarında iktidar bloğu aleyhinde anlamlı ve kayda değer bir tutum değişikliğinin olmadığı yönünde. Her ne kadar son seçimle kıyaslandığında AKP’nin oylarında kısmi bir düşüş olsa da henüz matematiği muhalefet lehine değiştirecek şekilde bir gerileme söz konusu değil” diyen Ebru Özdemir’e bırakıyoruz.
Devlete Güven Sarsıldı, Kurumlara Güven Kalmadı
Spectrum House’un 6 Şubat Maraş depremlerinin ardından yaptığı bir araştırma var. Depremin etkilerine odaklandığınız saha araştırmasında nerelere baktınız, neyi anlamaya/ölçmeye çalıştınız? Temel bulgular açısından ne tür sonuçlara ulaştınız?
Aslında büyük bir yönetim zafiyeti, kâr hırsı ve rant merkezli siyasetin en yıkıcı şekliyle kendini göstermiş olduğu bir afet durumundan bahsediyoruz.
6 Şubat’ta Maraş’ta gerçekleşen depremlerin sosyal tahribatlarının, insani durumundan kaynaklı duygu yükünün yanında siyasal ve kamusal mimariye etkisini anlamak, bu araştırmamızın temel hedeflerinden biriydi. Bu araştırmada temelde yaşanan büyük afetin ve bu afetin yönetim sürecinin seçmenler nezdinde nasıl algılandığını ortaya koymak ve bunun siyasal alana yansımalarını ölçmeye çalıştık.
Bu araştırmayı yaparken, deprem ve deprem sonrası sürecin depremden birincil dereceden-doğrudan etkilenenler açısından değil daha çok ikincil derece olarak tarif ettiğimiz, uzaktan etkilenenler açısından nasıl değerlendirildiğini ve bir bütün olarak toplumun eğilim, beklenti, tutum ve değerlendirmelerini anlamaya çalıştık.
Öncelikle depremle beraber insanların devlete güvenlerinin önemli oranda sarsıldığı, kurumlara güvenin kalmadığı bir tablonun ortaya çıktığını görmüş olduk.
İnsanlar arama kurtarma çalışmalarının sağlıklı ve gerekli oranda yapılmadığını, çadır ve konteyner dağıtımının ihtiyaç oranında gerçekleşmediğini düşünüyor, can ve mal kaybı başta olmak üzere deprem ile ilgili açıklanan resmi sayıları güvenli bulmuyor.
Yine benzer şekilde hasar tespit çalışmalarına güvenmediği gibi depremzedeler için toplanan 115 milyar TL’nin de amacına uygun olarak kullanılamayacağını düşünüyor. Depremin bilançosuyla ilgili açık bir dezenformasyon uygulandığını belirtiyorlar.
Devletin kurumlarının kendi vatandaşlarının ölümle yüz yüze kaldığı bir afette sınavda kaldığı sonucunu araştırma bulgularımızdan hareketle açıkça söyleyebiliriz. Kaldı ki işte gelinen son noktada Kızılay kan bağışı yapacak insan bulamıyor.
Kurumsal hantallık ve bürokratik yozlaşmaya karşı yerel yönetimler
Depremle beraber ortaya çıkan yönetim krizi, kurumların edilgen ve hantal tutumu, bürokratik yozlaşma, çok açık ve net bir şekilde yerel yönetimlere duyulan ihtiyacı ortaya koymuştur. Kurumsal hantallık ve bürokratik yozlaşmaya karşı, yerel yönetimlerin dinamik, sinerjik ve elastik karakteri tekrar önem kazanmıştır.
Örneğin HDP seçmenlerinin yüzde 88.10’u, CHP seçmenlerinin yüzde 87.80’i, AKP seçmenlerinin yüzde 71.20’si, İyi Parti seçmenlerinin yüzde 68.60’ı, MHP seçmenlerinin ise yarısının yerel yönetimlerin güçlendirmesini desteklediğini gördük.
Deprem zaten büyük sosyal, ekonomik, demografik, siyasi sorunlarla cebelleşen Türkiye toplumunun temel sorunlarını daha da derinleştirdi. Dolayısıyla Türkiye’de yeni bir inşa süreci olacaksa deprem bunun en önemli ayaklarından birini oluşturacaktır.
Maraş depremleri, her ne kadar yavaş yavaş gündemden düşse de muhtemel bir İstanbul depremi ile ilgili fragman niteliğinde bir sarsıntı olarak kayıtlara geçmiştir.
İktidar Aleyhine Kayda Değer Bir Değişiklik Olmadı
Araştırmanıza göre; 11 ilde 15 milyon insanı etkileyen depremler yurttaşların siyasal tercihlerini değiştirdi mi? Yıkımın ağır kayıplarının, iktidar bloğu açısından sandıkta sonuçları ne düzeyde olacak?
Depremin 22 yıla yakın bir süredir ülkeyi yöneten AKP hükümetinin sebep olduğu yönetim krizini kristalize ettiği bir gerçek. Kaldı ki iktidar partisinin özellikle pandemi sonrası iyice ivme kazanan ekonomik krizle ciddi şekilde yıprandığı da ortada. Lakin hem bizim deprem bağlamında yapmış olduğumuz seçmen tercihleri araştırması hem de diğer araştırmaların bulgularından hareketle anladığımız şey, seçmen davranışlarında iktidar bloğu aleyhinde anlamlı ve kayda değer bir tutum değişikliğinin olmadığı yönünde.
AKP hâlâ matematik olarak en çok desteklenen parti. Her ne kadar son seçimle kıyaslandığında kısmi bir düşüş olsa da henüz matematiği muhalefet lehine değiştirecek şekilde bir gerileme içinde olmadığını söylemek gerekiyor.
Araştırmalardan çıkan bulgular hem meclis aritmetiği hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, blokları çok zorlu bir yarışın beklediğini ortaya koyuyor.
Dünyadaki deneyimlerden de hareketle afet durumlarının siyasal dinamikleri tetikleyerek iktidarların yıpranma süreçlerini hızlandırdığı örnekler çoktur. Fakat 1755 Lizbon Depremi’ni dışında tutarsak, genel olarak deprem gibi afet durumlarının siyasal tercihler anlamında hemen bir değişikliğe yol açmadığını görmekteyiz. Zaten iktidarın da bunun bilincinde olarak seçimleri bir an önce yapmak istediğini düşünüyoruz.
Otoriter Rejim Kurumsallaşacak Ya Da Geçiş Süreci Olacak
Yaklaşan seçimler iktidar cephesi için şimdiye kadar inşa edilmeye çalışılan otoriter rejimin kurumsallaşma aşamalarından biri olacaktır. Ya mevcut otoriter rejimin daha da kurumsallaşma ihtimali olacak ya da bu rejim için bir duraklama devri ve geçiş süreci olacaktır.
Bu sebeple de muhalefet kanadının bir an önce içinde bulunduğu iç krizlerinden ve aday profilleri gibi tartışmalarından sıyrılıp kitlelere umut olabilecek politikaları ortaya koyması ve bir kurtuluş, normalleşme ve umut vizyonunu etkili bir şekilde kalan bu sürede halka anlatması gerekiyor. Çünkü şimdilik istenilen oranda AKP’nin alternatifi olma konusunda kitlelerin ikna edilmediği görülüyor. Bu durumun seçim sürecinde ya da sandıkta nasıl değişeceğini bizler de hep beraber izleyeceğiz.
AKP’nin 2015 Sonrası Poitikaları Kürtlerde Kırılma Yarattı
Spectrum House’un son çalışmalarından biri de Kürt seçmenin eğilimlerini ölçmeye yönelik. 25 Eylül-10 Ekim 2022 tarihleri arasında yaptığınız saha araştırmasına dayanarak, AKP oylarının Kürt seçmen nezdinde yarı yarıya düştüğünü söylüyorsunuz. Sebeplerine ilişkin bulgularınız nedir?
Kürt seçmen nezdinde AKP oylarında yarıya yakın bir düşüşün olduğu ve bu düşüş eğiliminin bugün de devam ettiğini söyleyebiliriz. Elbette AKP ile Kürt seçmen arasındaki ilişkinin 20 yılı aşkın bir arka planı var.
Özellikle AKP’nin 2015 sonrası izlediği politikaların, kendisine oy veren Kürtlerde bir kırılma yarattığını araştırma bulgularımızdan hareketle söylemek mümkün.
AKP’nin ortaya çıktığı ilk zamanlardaki liberal söylem ve politikalarının yerini katı bir otoriterizme, Kürtlerin temel taleplerine cevap olmaktansa geleneksel devlet politikalarının sürdürücüsü pozisyonunda olmasının etkisini en çok Kürt seçmende gösterdiğini görüyoruz.
2015 seçimlerinden sonra izlenen kutuplaştırma siyaseti ve Kürt seçmenin kimlik, anadili ve toplumsal taleplerine cevap verecek politikalar üretmemesinin bu kırılmada belirleyici olduğunu hem saha gözlemlerimiz hem de araştırma bulgularımız ortaya koymaktadır. HDP’ye yönelik baskılar ve kapatma davası, HDP’li belediyelere kayyım atanması, bölgede uygulanan güvenlikçi politikalar başta olmak üzere izlenen siyasetin Kürt seçmen tarafından onaylanmadığını söyleyebiliriz.
AKP’nin izlediği bu politikaların sadece Kürtlerin bir kısmında değil, hatta mütedeyyin diyebileceğimiz ve uzun yıllar AKP’ye destek vermiş Kürt seçmen tarafından da onaylanmadığı ve tepkiyle karşılandığını görebiliyoruz. Kürt toplumunun yüzyıllara dayan bir deneyimi ve hafızası olduğunu, bunun siyasal reflekslerine yansıdığını da hesaba katarsak bu eğilimin tarihsel sebeplerini de görmek mümkün olacaktır.
KARARSIZ KÜRT SEÇMENİN ÖNEMLİ KISMI AKP’DEN KOPANLAR
AKP’den kopan Kürt seçmenin önemli bir bölümünün ‘gri alanda’ yani herhangi bir muhalefet partisine oy verme eğiliminde olmadığı tespitiniz var. Şimdi ‘geçici bir alan’ olarak da tarif edilen gri bölgede bulunup, daha önce AKP’ye oy vermiş Kürt seçmenin siyasal tercihinin yeni adresleri nereler olabilir? Kararsız Kürt seçmenin oy verme davranışını ne belirleyecek?
Öncelikle gri alanlar dediğimiz, geçici ya da belirsiz alanlar ile ilgili detaylara girmeden önce Kürt seçmen dediğimiz kümenin yekpare bir seçmen bütünü olmadığını, bu grubun oy verme ya da kararsızlık eğilimini belirleyen birçok faktörün olduğunu hatırlatmak gerekir.
Sosyal, ekonomik, siyasal, kimlik, kültürel haklar, kurumsal yozlaşma ve nepotizm, bürokratik çürüme gibi başlıklarda değerlendirebileceğimiz birçok etkenin, Kürt seçmenin kararsızlık eğiliminin temellerinde yatan faktörler olarak oy verme davranışını belirlediğini söyleyebiliriz.
Kararsız Kürt seçmenin ağırlıklı ekseriyetinin AKP’den kopan seçmenler olması her şeyden önce bir arayışın olduğunu ortaya koyması bakımından önemlidir. Lakin bu arayışın talep ve beklentilere göre karşılık bulduğunu bugün için de söylemek oldukça güç. Seçmen AKP’den kopuyor ama yöneleceği bir adres bulmakta zorlanıyor.
Muhalefet partilerinin AKP’den kopan seçmen için rasyonel bir seçenek olarak ortaya çıkmadığını söyleyebiliriz. Yeşil Sol Parti, AKP’den kopan Kürt seçmenin en çok yöneldiği parti olsa da bu yönelmenin de henüz gri alan dediğimiz geçici alanı ortadan kaldırmadığını söyleyebiliriz.
Muhalefet Partileri Politika Geliştirmekten Uzak
Bu bağlamda araştırma bulgularından hareketle de ifade edecek olursak, AKP’den kopan her 3 seçmenden birinin gri alanda yer alması, herhangi bir muhalefet partisine oy vermeme eğiliminde olması oldukça önemli bir bulgudur. Buna karşın AKP’den kopan kitlenin muhalefet partilerine yönelmediği araştırmamızın dikkat çekici bulgularından biridir.
Saha gözlemlerimiz de bu veriyle uyumlu olarak AKP’li seçmenin muhalefetsizlikten şikâyet ettiğini, lakin mevcut muhalefet partilerinin bu şikâyet ve memnuniyetsizliğe cevap olabilecek politikalar geliştirmekten uzak olduğunu göstermektedir.
CHP, Kürt Seçmenle Etkileşim İçine Girebildi
Bölgede yapılan son araştırmalar, Kürt illerinde CHP’nin oylarını arttırma eğiliminde olduğunu söylüyor. Katılır mısınız? Tarihsel olarak CHP’ye mesafeli olan Kürtlerin oy verme davranışındaki bu olası ve görece değişikliği nasıl açıklayabiliriz?
Öncelikle CHP ile Kürt seçmen ilişkisinin güncelde nasıl seyrettiğini anlamak için CHP’nin tarihsel misyonunun tekabül ettiği realiteyi ortaya koymak gerekiyor diye düşünüyorum. Cumhuriyetin kurucu öznesi olan CHP, Kürt seçmen nezdinde siyasi bir parti olmayı aşan bir noktadadır diyebiliriz. Bu bağlamda CHP sadece bir siyasi parti değil aynı zamanda kurucu özne olmaktan kaynaklı olarak devleti temsil eden kurumsal ve kamusal nizamın kendisine denk gelmektedir. Bu ilişki Kürt seçmen ile CHP arasındaki ilişkinin arka planını anlamak için önemlidir diye düşünüyorum.
Bu bağlamda bugün sadece siyasi bir parti olmayan, aynı zamanda devletin kurumsal ve kamusal nizamının temsilcisi pozisyonunda olan AKP, Kürt seçmen üzerindeki etkisini kaybettikçe devletin kurumsal nizamının temsilcisi ve iktidara alternatif parti olan CHP’nin ön plana çıktığını ve Kürt seçmenle etkileşim içine girebildiğini belirtmek lazım. Dediğim gibi bu durumun tarihsel temelleri vardır ve bu durum bugün bu temeller üzerinden şekilleniyor diye düşünüyoruz.
Bu genel çerçeveden hareketle AKP, Kürt seçmenin desteğini kaybettikçe CHP’nin güçlü bir seçenek olarak ön plana çıktığını söylemek mümkündür. Yaptığımız muhtelif araştırmaların bulgu ve verilerinden hareketle Kürt seçmen nezdinde CHP oylarında kısmi bir artış olduğunu söyleyebiliriz.
HDP Politikalarının Etkisi: ‘Batıda İktidara Kaybettirme’ Mottosu
Bu artış eğiliminde bir önceki yerel seçimlerde “batıda iktidara kaybettirme” mottosuyla stratejik bir karar vererek seçmenini konsolide eden HDP politikalarının etkisi olduğunu gözlemlemiştik. Ama o zaman için gördüğümüz AKP oylarının anlamlı bir şekilde düşmesine paralel olarak ana muhalefet partisi CHP’nin benzer şekilde oy artışı kaydedemediği yönündeydi.
Bugün gelinen aşamada CHP’nin Kürt seçmenler arasında rasyonel anlamda oya dönüşebilecek bir potansiyeli yakalayıp yakalayamadığını henüz net bir şekilde ortaya koymak mümkün değildir. Burada belki dikkat çekeceğimiz şey, CHP’nin Türk seçmendense yükseliş eğrisi ve oran olarak Kürt seçmenden daha çok destek aldığı yönünde. Bu desteğin seçimlerde Kürt bölgesinde bir temsiliyete dönüşüp dönüşmeyeceğini henüz bilemiyoruz. Gelecek hafta yayınlayacağımız araştırma raporumuzun saha bulgularında bu durumu daha net bir şekilde anlama imkânımız olacaktır.
CHP ve Millet İttifakı İçin Dersler
Kürt seçmenin CHP ve Millet İttifakı’ndan beklentisi nedir?
Kürt seçmenin sadece CHP ve Millet İttifakı ile ilgili değil aynı zamanda bir bütün olarak siyaset kurumundan beklentisinin ne olduğunu anlamak için öncelikle bu topluluğun temel hak ve özgürlükler, kimlik, tanınma ve kültürel haklar başta olmak üzere sosyoekonomik taleplerini ortaya koymakta fayda vardır. Dolayısıyla da Kürt seçmen olarak tarif ettiğimiz topluluğun oldukça politik refleksler verebildiğini, tarihsel bir sorunun taşıyıcısı olan bir hafızaya sahip olduklarını belirtmek gerekir.
Bu bağlamda Kürt seçmenin CHP ve Millet İttifakı’ndan beklentisinin ne olduğunu anlamak için AKP ve MHP’ye tepkilerinin sebeplerini anlamanın önemli olacağını düşünüyorum. Kürtlerin temel taleplerine devletin kurucu kodlarıyla yanıt veren, Kürtlerin kimlik, tanınma gibi mücadelelerini bir beka sorunu olarak ele alıp bunu baskılayan AKP’nin Kürt seçmen nezdinde yaşadığı itibar kaybının benzer şekilde CHP ve Millet İttifakı için de barındırdığı dersler vardır.
Kürt seçmen, AKP-MHP’nin ülkeyi getirdiği noktanın en önemli mağdurlarından biridir. Siyasal, ekonomik ve sosyal sorunlarla ilgili talepleri çok açık ve nettir. Bu açıdan Türkiye’nin bugün içine çekildiği cendereden çıkılması, AKP-MHP iktidarının kaybetmesi ve bir geçiş ya da restorasyon sürecinin mümkün olması için bazı tasarruflarda bulunacağını söyleyebiliriz. Bu tasarrufun parlamento seçimleri bağlamında değil cumhurbaşkanlığı seçimleri bağlamında kullanılacağını söyleyebiliriz.