Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Demirtaş'ın kaderi, birçoğumuz açısından önemli olduğuna inandığım bir konudur. Kendisi Türkiye'nin demokratik hayatında uzun zamandır önemli bir muhatap ve figür olmuştur. Dolayısıyla bugün sadece bir insanın kaderini değil, aynı zamanda Türkiye'nin demokrasisini de tartışıyoruz. Tüm Türkiye vatandaşlarının bireysel ve kolektif haklarını tartışıyoruz.
Bu iki yılda, seçilmiş politikacıların, gazetecilerin ve akademisyenlerin tutuklandığına tanık olduk. Türkiye'nin, Temmuz 2016'da darbe girişimi nedeniyle karşı karşıya kaldığı inanılmaz zorlukların farkındayız. Ancak bugün olağanüstü hal sona erdi ve bu Türkiye'nin demokrasisini güçlendirmek için iyi bir zaman.
Türk yargısının bağımsızlığı azalıyor, masumiyet karinesi gibi temel haklar çoğunlukla göz ardı ediliyor ya da ihlal ediliyor. Demirtaş davası bir yandan bu büyük eğilimi yansıtıyor. Öte yandan ise Demirtaş’ın davası eşsiz. Demirtaş bir milletvekili, eski cumhurbaşkanı adayı, partisinin eşbaşkanı ve demokratik yollarla seçilmiş bir liderdir. Onun davası Türkiye'de çoğulculuk ve her bireyin kendi ülkelerinin demokratik yaşantısında özgürce yer alma hakkı konusunda çok şey söylüyor.
Bu nedenle de tutuklanmasından bu yana onun davasını takip ettik. Ankara'daki son ziyaretimiz sırasında bu davayı hem basın önünde hem özel olarak gündeme getirdik. Ziyaretimiz, bugün tartıştığımız AİHM kararından sadece iki gün sonraydı. Mahkeme, Demirtaş'ın tutukluluğun uzatılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni ihlal ettiğini kararlaştırmıştı. Genişlemeden Sorumlu Komiser Johannes Hahn ve ben, Türk yargısı da dahil olmak üzere Türk makamlarından, Avrupa Konseyi'nin tavsiyelerine ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarına uygun şekilde davranmalarını bekliyoruz. Demirtaş'ınkiler de dahil temel özgürlükler ve hukukun üstünlüğü konusunda somut ilerlemeler görmeyi bekliyoruz.
AİHM, Demirtaş’ın tutukluluğunu, 'Türk halkının fikirlerinin özgürce ifade edilmesine haksız bir müdahale' olarak nitelendirmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Türk iç hukukunda da yerleşiktir. Dolayısıyla bu durum sadece AB'nin tavsiyelerini değil, Türkiye'nin kendi yasalarını, ilkelerini ve değerlerini de ihlal ediyor. Demirtaş'ın hukuki statüsü, bir başka Türk mahkemesinin kararının ardından değişti. Ancak yine de AİHM kararına uyulması sadece Türkiye'nin sorumluluğu değil, aynı zamanda Türkiye'nin çıkarına da olduğuna inanıyorum.
