Aydın Selcen: Barzani ile karşılaştığım anda irkildim

Başım önümde idama giden bir mahkum gibi ağır adımlarla basamaklardan çıkarken, kafamı kaldırınca baktım ki Mesud Barzani alamet-i farikası peşmerge üniformasını giymiş, güleç bir yüzle merdivenin başında beni bekliyor. Bu defa basamakları ikişer, üçer atlayıp “niye zahmet ettiniz” yollu bir giriş yaptım.

26.03.2017, Paz - 12:29

Aydın Selcen: Barzani ile karşılaştığım anda irkildim
Haberi Paylaş

Erbil eski Başkonsolosu Aydın Selcen imzasıyla Gazeteduvar’da yayınlanan “Erbil Başkonsolosluğu nasıl açıldı?” başlıklı bir makalede Türkiye’nin Erbil Başkonsolosluğu’nun açılış öyküsünü kaleme aldı.

Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın kurulu düzenin direncini kırması ve neo-Osmanlıcı ve İhvancı soslu ümmetçilik yapmayı Hamidiyen diplomasi sananların işi sulandırmasını kararlı tavrıyla aşması sayesinde Erbil Başkonsolosluğu’nun açılabildiğini vurgulayan Selcen, 2010 Mart’ında göreve başladıklarında Neçirvan Barzani’nin talimatıyla kendilerine “protokolden” iki araç tahsis edildiğini dile getirdi.

Görevinin ilk günlerinde “Kurdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani’nin kendilerini ne zaman kabul edeceği kaygısını yaşadıklarını” dile getiren Selcen hemen ertesi gün Erbil dışındaki Selahaddin’de bulunan Başkanlık konutunda kendilerini beklediği haberini şaşkınlık ve memnuniyetle karşıladığını dile getiriyor.

Mesud Barzani ile karşılaşması önce hayal ettiği Barzani ile gerçekte gördüğü arasında büyük bir şaşkınlık yaşadığını vurgulayan Selcen o anları şöyle anlatıyor:

"Selahaddin, Erbil’e yakın bir tepelik. Hayal gücünüzü zorlarsanız Ulus ile Çankaya gibi. Eskiden orada Saddam’ın yazlık saraylarından biri varmış. Şimdi yerinde IKB Başkanlık Sarayı ve yerleşkesi bulunuyor. Hatırlayacaksınız, o dönemlerde İsrail’de bir yapay “koltuk krizi” yaratılmıştı. Ulusalcı kısmı başta basın her türlü protokoler ayrıntıya şahin gibi atlıyordu veya kurulu düzenden talimat öyle geldiği için AKP iktidarını oradan vurmaya çalışıyordu. Ben de Mesud Barzani hep şeytanlaştırıldığı, Kürtler genel olarak düşmanlaştırıldığı için içimden bir tatsızlık çıkmasa diye dua ediyordum. Yol boyu, Bizans Sarayı’na giren Kara Murat gibi zihnimde acımasız bir hükümdar ve “ühühehaha” diye Erol Taş kahkahaları atan muhafızlar canlandırıp, Pembe İncili Kaftan’daki gibi onurlu bir çıkış yapan elçi benzeri kareler kurup durdum. Mesud Barzani, yanına girdiğimde beni oturarak karşılarsa, hakir muamele görürsem, bunları nasıl aşarım, işi kişiselleştirmeden nasıl gerilimi yumuşatır, açılım siyasetinin kesintiye uğramasını önlerim diye kara kara düşündüm.

Öyle dalmışım ki bizi Başkanlık Sarayı’na götüren araç durduğunda irkildim. Başım önümde idama giden bir mahkum gibi ağır adımlarla basamaklardan çıkarken, kafamı kaldırınca baktım ki Mesud Barzani alamet-i farikası peşmerge üniformasını giymiş, güleç bir yüzle merdivenin başında beni bekliyor. Bu defa basamakları ikişer, üçer atlayıp “niye zahmet ettiniz” yollu bir giriş yaptım. Flaşlar patladı, karşılıklı sırıtarak uzun uzun el sıkıştık. Bir yerlerde, Mesud Bey’in temastan hoşlanmadığını okumuş olmasam, abartıp sarılıp yanaklarından bile öpmeyi aklımdan geçirmedim değil. İçeride Erbil’e giden yola tepeden bakan kabul salonunda (aslında kütüphane odası), sıcak bir sohbet yaptık. Sohbetin sonuna doğru bir ara, Mesud Barzani kişisel bir isteğim olup olmadığını, not tutanlara yazmayı bırakmalarını söyleyerek, sordu. Ben de Erbil’deki görevim boyunca ailemin güvenliğinin ona emanet olacağını belirttim. Cevaben elini başını üzerine götürerek daha sonra üç yıl üç ay boyunca pek çok örneğini göreceğim Kürt ev sahipliğini yansıtan şekilde “başım, gözüm üzerine” dedi. Duygulanmam bir yana, üç yıl üç ay boyunca ailecek kapımızı dahi kilitlemeden yaşadığımızı eklemeliyim.

Kendime sekiz yıldır Türkiye’yi ziyaret etmemiş Mesud Barzani’yi ilk üç ayım dolmadan Ankara’ya götürmek hedefi koymuştum, gerçekleşti. O yılki 29 Ekim kutlamasına da geldi. Ev sahibi IKB bayrağı bayrağımızın yanına asıldı. IKB’nin (Mahabad’dan kalma) “Ey Reqib” marşı çalındı. Şimdi gülünç gelen pek çok takıntı aşıldı. THY seferleri başladı, bankalarımız şubeler açtı, Ticaret Ataşeliği faaliyete geçti. Diplomasi esasen işadamları, müteahhitler, petrolcuların açtığı yoldan yürüdü, sonra onların önünü açar oldu. IKB’de FETO okulları, hastanesi 1994’den bu yana faalken (o da ayrı bir fasıl olsun), İhsan Doğramacı’nın Erbil kökenli olmasıyla Bilkent Okulu da açıldı. Karşılıklı Bakan düzeyinde üst düzey ziyaretler alışılageldik hal aldı. Türkiye-Irak tarihinde Erbil’e ilk Başbakan düzeyinde ziyareti de Sayın Erdoğan 29 Mart 2011 tarihinde gerçekleştirdi. Kent, Türk bayraklarıyla donandı."

Aydın Selcen'in gazeteduvar'daki makalesinin tamamını okumak için tıklayın.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 18618 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:09:19:20
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x