'Bir diktatör nasıl beslenir' Saddam’ın aşcısı anlattı

Polonyalı yazar Witold Szablowski’nin yazdığı\'\'adlı kitabında Irak eski Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’e uzun zaman aşçılık yapan şef Ebu Ali’nin anılarına da yer verildi. Ebu Ali, diktatörün yemek zevki ve neleri tercih ettiğini anlattı.

23.08.2020, Paz - 06:49

'Bir diktatör nasıl beslenir' Saddam’ın aşcısı anlattı
Haberi Paylaş

Witold Szablowski’nin Lehçe kaleme aldığı “Bir Diktatör Nasıl Beslenir” adlı kitap, aşçılarının gözünden Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin, Uganda lideri İdi Amin, Arnavut Enver Hoca, Küba’nın efsanevi lideri Fidel Castro ve Kamboçya eski Devlet Başkanı Pol Pot’u anlattı.

Kitapta “Diktatör” denilen bu liderlere aşçılık yapmış olan tüm şefler işverenlerinden korktuklarını anlattı. Bazı aşçılar, neredeyse herkesin “korkup nefret ettiği” bu adamları günde üç kare beslemek için seçildikleri söyledi.

Daha önce Turizm Bakanlığı’nda normal bir memur olduğunu belirten Ebu Ali (ki bu bir kod isim), birgün Saddam’ın kendisinden et pişirmesini istediğini söyledi. Saddam daha ilk denemede Ebu Ali’nin yemeğini beğendi ve onu para ile ödüllendirdi. Daha sonra ondan kendisinin özel şef yardımcısı olmasını istedi.

Hüseyin’in şefi Ebu Ali, yazarın “Saddam’ı reddedebilir miydin?” sorusuna, “Reddedebilir miydim bilmiyorum ama denememeyi tercih ettim” diye yanıt veriyor.

Ebu Ali, Saddam’a yemek pişiren 12 kişilik özel bir ekipte yer aldığını, ekipten iki kişinin ise Saddam’ın eşi Sacide’nin özel aşçıları olduğunu söylüyor.

Şefin anlattığına göre Saddam’ın ne zaman hangi yemeği beğeneceği belli değilmiş. Ancak bir yemeği beğendiğinde de aşçılarını hediyelere boğarmış. Ebu Ali, bu yüzden her yıl en pahalı İtalyan marka elbiseler aldığını belirtiyor.

Saddam’ın sığınağında da o yemekler çıktı

Ebu Ali, Saddam’ın sevdiği yemekleri pişirmeyi sonradan öğrendiğini ifade ediyor. O, Iraklıların “mesgufi” dediği tarzda közde balığın Saddam’ın en gözde yemeği olduğunu söylüyor.

Devrik diktatörün ençok Irak sofrasına has yemekleri beğendiğini belirten Ebu Ali, bamya, mercimek çorbası ve bir çeşit özel balık çorbasını sevdiğini, hatta 2003’te memleketi Tikrit yakınlarındaki sığınakta yakalandığında da yanında bu yemekler bulunduğunu ifade ediyor.

Saddam Hüsey’in zehirlenmeye karşı özel olarak korunduğunu anlatan aşçı, “Bir yemeği yemeden önce mutlaka çevresindekiler tarafından tadına bakılırdı” diyor.

Ebu Ali, Saddam’ın “midesine düşkün” biri olduğunu 1980-88 yılları arasında yaşanan İran-Irak Savaşında da cepheye yemeklerle gittiğini belirtiyor.

İlginç anılar

Açsı Saddam’la yaşadığı bazı ilgin anıları da yazara anlatıyor. O anılardan biri de şöyle:

Saddam Hüseyin bir gün bazı arkadaşlarını teknesine davet etti. Yanına birkaç koruma, sekreterini, kişisel aşçısı olan beni aldı ve Dicle nehrinde bir yolculuğa çıktık. Hava sıcaktı. Koruması Salim bana “Ebu Ali, otur, bugün izinlisin. Başkan herkese yemek pişireceğini söylüyor. Bizim için köfte yapacak” dedi.

“İzin mi?” dedim. Buna gülümsedim, çünkü Saddam’ın hizmetinde izin diye bir söz olmadığını biliyordum. Köfte yapılacağı için mangalı gerekli malzemeyi hazırlamaya başladım. Biraz dana eti ve kuzu doğradım, domates, soğan ve maydanozla karıştırdım, sonra buzdolabına koydum ki terbiyelensinler. Sonra ateşi yaktım, biraz pide pişridim ve salata hazırladım.

Irak’ta herkes eti nasıl pişirileceğini bildiğini düşünüyor. Saddam için de aynısı geçerliydi. İnsanlar genellikle onun pişirdikleri iyi olmasa da nezaketen beğendiğini söylüyordu. Çünkü başkana yaptığı yemekleri beğenmediğini söylemeyezsiniz.

Ancak ben ön hazırlık yaptığım için rahattım. Bu terbiye sayesinde köfteleri mahvetmesi neredeyse imkansızdı.

Tekne yola çıktı. Saddam ve arkadaşları bir şişe viski açtılar ve koruması Salim et ve salata almak için mutfağa geldi. Oturdum ve sonra ne olacakları bekledim.

Yarım saat sonra Salim bir tabak köfte ile geri geldi. “Başkan senin için de yaptı” dedi. Ona teşekkür ettim ve başkanın çok iyi yemek pişirdiğini söyledim. Sonra bir parka ekmeğin içine koyduğum köyfeyi ısırdım ama sanki alevlere kapılmışcasına boğulacağımız hissettim! Bir bardak su içtim işe yaramadı. Yanaklarım ve ağzım yanıyordu ve gözlerimden yaşlar akıyordu.

Çok korkmuştum. “Zehir mi?” diye düşündüm. “Ama neden? Niçin? Ya da belki birisi Saddam’ı zehirlemeye çalışıyordu fakat onu ben yedim?” aklımdan bu düşünceler geçti.

Çeyrek saat sonra ölmeyince bunun zehir olmadığını anladım.

Aslında bu, Tabasco sosuyla ilk karşılaşmamdı. Saddam’a biri tarafından hediye olarak verilmişti, ancak çok baharatlı yemekleri sevmediği için arkadaşları üzerinde deneyerek bir şaka yapmaya karar vermişti.

Dışarıda Saddam oturup gülürken, kayıktaki herkes boğazından aşağı su dökerek koşuşturuyordu.

Yirmi dakika sonra Salim, yemeği beğenip beğenmediğimi sormak için geri geldi. Öfkeliydim ve dedim ki, “Eti böyle bozsaydım, Saddam kıçıma tekme atar ve parasını ödememi söylerdi.”

Bunu bazen yapardı. Yemeği beğenmediyse, parayı sizden alırdı. Et, pilav veya balık için, “Bu yemek yenmez” derse 50 dinar ödemeliydiniz.

Fakat ben Salim’in bunu başkana söyleyeceğini beklemiyordum. Saddam ona benim nasıl tepki verdiğimi sorduğunda Salim, “Ebu Ali böyle bir şey yapmış olsaydı, onun kıçına tek atıp parasını ödeteceğininiz söyledi” dedi. Ve bunu Saddam’ın tüm konuklarının önünde böyle söyledi.

Saddam beni çağırması için Salim’i gönderdi. Korkmuştum. Aslında çok korkmuştum. Saddam’ın nasıl tepki vereceği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Onu eleştirmedim. Bunu kimse yapmazdı zaten: bırakın bir aşçıyı bakanlar ve ne de generaller eleştiremezdi.

Ama gittim, dehşet içerisindeydim, söylediklerimi ispiyonladığı için Salim’e kızdım ve tabi bu kadar aptalca ağzımdan kaçırdığım için kendime kızdım.

Saddam ve arkadaşları, üzerinde köfteleri ve açık viski şişelerinin bulunduğu masada oturuyorlardı. Bazı misafirlerin gözleri kızarmıştı. Tabii ki Tabasco aromalı köfteleri de yemişlerdi.

Saddam çok ciddi bir ses tonuyla “Köftelerimi beğenmediğini duydum” dedi. Arkadaşları, korumaları, sekreter, herkes bana bakıyordu.

Gittikçe daha çok korkuyordum. Aniden yemeği övemezdim; yalan söylediğimi bilirlerdi. Ailemi düşündüm. Eşim şu anda nerede, ne yapıyor? Çocuklar okuldan eve geldi mi? Ne olabileceği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ama iyi bir şey beklemiyordum.

Saddam, “Onlardan hoşlanmadın” diye tekrarladı. Ve aniden gülmeye başladı. Uzun uzun güldü sonra masada oturan bütün insanlar da ona eşlik ederek gülmeye başladı.

Saddam 50 dinar çıkarıp Salim’e uzattı ve “Haklısın Ebu Ali çok baharatlıydı. Boşa harcadığım etin parasını geri veriyorum. Sana biraz daha köfte pişireceğim ama bu sefer sossuz. Hoşuna gider mi?” diye sordu.

“Evet” dedim. Sonra bana Tabasco sossuz köfte pişirdi. Bu sefer çok iyilerdi ama tekrar ediyorum o köfteleri mahvetmek imkansızdı.”

Rudaw
Bu haber toplam: 18450 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:14:09:15
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x