2 Mayıs 1916 Büyük Kürd Tehcirine Karar Verilen Gün

''Büyük Kürd sürgünü kararını düzenleyen talimatnameler, 2 Mayıs 1916 (18 Nisan 1332) tarihinde, İstanbul’da İttihat-Terakki merkezinde hazırlandı. Hazırlanan dört talimatname, dört ana gruba ayrılan vilayet ve mutasarrıflıklara, Dâhiliye Nezareti, İskân-ı Aşair ve Muhacirin Müdüriyeti (İAMM) başlığı ve Nazırı Talat imzasıyla şifreli-gizli kaydıyla gönderildi.''

Celal Temel

02.05.2025, Cum | 09:41

2 Mayıs 1916 Büyük Kürd Tehcirine Karar Verilen Gün
Makaleyi Paylaş

Ulusların tarihinde bilinen veya bilinmeyen, acı veya sevinçli günler vardır. 2 Mayıs 1916 tarihi, Kürd ulusunun tarihinde, büyük acıların yaşanmaya başladığı bir sürecin başlangıç tarihidir, buna karşılık bilinmeyen bir tarihtir.

1914 yılı yaz aylarında başlayan I. Dünya Savaşı’nda, Osmanlı-Rus savaşının Kafkas Cephesi, büyük oranda Kürd ve Ermeni coğrafyalarında gerçekleşti. 1915 yılı ilk günlerinde meydana gelen Sarıkamış bozgunu İttihatçıları şok etti; büyük komutan Enver cepheden kaçtı. Ardından, Rusya, bu günkü idari yapıyla on yedi vilayeti kapsayan Erzurum, Bitlis, Van ve Trabzon vilayetlerini işgal etti. Bir yılın içinde, Rus işgali, Van Gölü’nün güneyine kadar yayıldı.

Savaşı kazanamayacağını anlayan Osmanlı iktidarı İttihat-Terakki Hükûmeti, savaşın karanlığı içinde, öncelikle, tek ulusa dayalı bir devlet projesi için engel gördüğü, Ermeniler ve Kürdlerden kurtulmanın yollarını aradı. Daha savaşın başlarında, 24 Nisan 1915’de, İstanbul’da birçok Ermeni aydını tutuklandı, sürgün edildi; Ermeni tehciri başlatıldı. Ermeni Tehciri büyük bir katliama dönüşürken 1915 yılı ortalarından itibaren bu kez de Rus işgali dolaysıyla, çoğu Kürd olan Müslüman halk, savaş bölgesinden savaş bölgesinin dışına göç ettirildi. İşin ilginç yanı, bu savaşın Kafkas Cephesi’nde, Osmanlı Ordusu’nun önünde Kürdler, Rus Ordusu’nun önünde de Ermeniler vardı. İki ulus da kendilerine ait olamayan bir savaşın içindeydi.

Ermeni Tehciri’nin devam ettiği 1915 yılında, Rus işgalindeki Van’dan başlayan, 1916 yılında yaygınlaşan ve 1917’de de devam eden büyük bir göç hareketiyle, yüz binlerce Kürd insanının Anadolu’ya sürüldüğü ve yarısından fazlasının göç koşullarında öldüğü, savaştan sonra geri dönmek isteyenlerin engellendiği, kalanların asimile edilerek yok edildiği bilinmemektedir. Bu trajik göçe, sıradan bir göç havası verilerek Rus Savaşı’ndan Kaçan Müslüman Mülteciler, Müslüman-Türk Mülteciler, Vilâyat-ı Şarkiye Mültecileri veya Erzurum Mültecileri gibi adlandırmalarla konunun esası gizlenmiştir. Bu organize edilen göçün, aslında bir Kürd sürgünü olduğu saklanmış, aynı sıralarda yaşanan Ermeni dramı gölgesinde kalmıştır.

 2 Mayıs 1916’de Hazırlanan Dört Kürd Talimatnamesi:

1916 Kürd Tehciri ile ilgili pek çok bilinmeyen detay vardır. Bu tehcir için, 1915 Ermeni Tehciri’nde olduğu gibi üç maddelik bir kanun çıkarılmasına gerek görülmemiş, konu tam bir gizlilik içinde tamamıyla farklı bir yöntemle, gizli talimatlarla gerçekleştirilmiştir. Bu yazıda, 2 Mayıs 1916 tarihinde, Büyük Kürd Tehciri’ni başlatan dört talimatnameden söz edeceğiz.

Büyük Kürd sürgünü kararını düzenleyen talimatnameler, 2 Mayıs 1916 (18 Nisan 1332) tarihinde, İstanbul’da İttihat-Terakki merkezinde hazırlandı. Hazırlanan dört talimatname, dört ana gruba ayrılan vilayet ve mutasarrıflıklara, Dâhiliye Nezareti,İskân-ı Aşair ve Muhacirin Müdüriyeti (İAMM) başlığı ve Nazırı Talat imzasıyla şifreli-gizli kaydıyla gönderildi.   

Talimatnamelerde, ortak yanlar olduğu gibi, vilayetlerin özelliklerine göre farklı ifadeler de vardı. Dört talimatnamenin de 2 Mayıs ve öncesindeki günlerde hazırlandığı anlaşılıyor. 1.Talimatname, 2 Mayıs 1916 (18 Nisan 1332) salı günü, diğer üç talimatname 4 Mayıs Perşembe günü vilayet ve mutasarrıflıklara gönderilmiştir.

1.Talimatname, Diyarbekir Vilayeti’ne (BOA DH ŞFR 63/172-173),

2.Talimatname, Türk Bölgelerine Yakın Mutasarrıflıklara, Urfa, Maraş, Antep (BOA DH ŞFR 63/187),

3.Talimatname, Kürdlerin Dağıtılacağı Vilayet ve Mutasarrıflıklara, Ankara, Konya, Bursa, Kastamonu vilayetleri ve Kayseri, Niğde, Kütahya mutasarrıflıkları (BOA DH ŞFR 63 /188),

4.Talimatname, Rus İşgal Bölgesi Sınır İlleri, Sivas, Mamûretülaziz ve Erzurum vilayetlerine (BOA DH ŞFR 63/189) gönderilmiştir.[1]

“Dahiliye Nazırı Talat” imzasıyla, iskân yerleri, “Kürdlerin iskanına ayrılan Türklerin yoğun olduğu yerlerveTürklerin iskanına ayrılan Kürdlerin yoğun olduğu yerler şeklinde ikiye ayrılıp, 2 Mayıs’ta Diyarbekir’e gönderilen ilk talimattan sonra, vilayet ve mutasarrıflıklar, yukarıda belirttiğimiz şekilde, üç gruba ayrılarak, 4 Mayıs tarihinde, aynı içerikte, küçük farklarla hazırlanan üç ayrı talimatname, şifreli telgraflarla ilgililere ulaştırılmıştır. Talimatnamelerdeki bazı ifadeler şöyledir:

- “Kürd mülteciler, bilahare de memleketlerine iade edilmeyeceklerinden, daha uzak yerlere, Türklerin yoğun olarak bulundukları mahallere sevk edilmelidir. Türk ile Türkleşmiş kasaba ahalisi ise (ki bunların oranı %10 bile değildir) vilâyet dahilinde veya münasip civar mahallere iskân olunmalıdır.”

- “Kürd mültecilerin, gittikleri yerlerde aşiret hayatı yaşamamaları vemilliyetlerini muhafaza etmemeleri için, aşiret reislerini derhal ayırmak gerekli olduğundan,bunlar arasında ne kadar nüfus sahibi ve eşraf var ise, bunların ayrılarak Konya, Kastamonu vilayetleriyle Niğde, Kayseri, Eskişehir, Kütahya sancaklarına ayrı ayrı sevk edilmelidir.”    

- “Kürd mülteciler, hiçbir vakit yerli ahalinin yüzde beşini (%5) geçmemek üzere, köyleretevzi ve iskân edileceklerdir.”

 Talimatnamelerde bunlara benzer pek çok ifadeler var. Yani bu sıradan bir göç değil, asimilasyon amaçlı bir tehcir, bir sürgündür. Bu dört talimatnamenin vilayetlere gönderildiği sırada, Talat, Enver’e gönderdiği bir telgrafta da şöyle diyordu: “Vilayet-i Şarkiye’den gelen Kürd mültecilerin, Kürd ve Arapların birlikte meskûn oldukları yerlerde iskânlarının uygun olmayacağı, harp mıntıkasından Anadolu içlerine sevklerinin uygun olacağının gerekli yerlere tebliğ edilmiştir…” diyordu.[2]

Yukarıdaki talimatnameler ve pek çok gizli-şifreli yazışmadan anlaşıldığı üzere, Urfa, Maraş, Harput, Erzincan gibi savaş bölgesine yakın yerler, çok az sayıda olan Türk mültecilerin, savaştan sonra yerlerine kolay dönebilmeleri için Türkleştirme bölgesi olarak gösterilmiştir. Kürd mültecilerin ise savaştan sonra da yerlerine dönmeyecekleriplanladığından, mutlaka Sivas-Adana hattının batısına, Ankara, Adana, Konya, Hüdavendigar (Bursa)ve Kastamonu vilayetleriyle; Kayseri, Niğde, Kütahya, Eskişehir, Amasya ve Tokat mutasarrıflıklarına veya orta-batı Anadolu bölgesindeki diğer yerlere (Isparta, Tekke, Budur gibi mutasarrıflıklar) iskânları istenmiştir.

İttihat-Terakki’nin başı ve Dahiliye Nazırı olan Talat Paşa’nın, emirleri, talimatları, şifreli-gizli telgrafları, dönem boyunca devam etmiştir. Talat, özellikle 1916 yılında, vilayetlere, mutasarrıflıklara, diğer devlet yetkililerine gönderdiği çeşitli talimat ve yazışmalarda, Kürdlerin mutlaka Batı’da eritilmesi ısrarını belirtiyordu. Sadece BAO’da (Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde), yüzlerce bu tip talimat ve telgrafın bir listesini “1916 Kürd Tehciri” adlı kitabımızın sonuna ekledik.[3]

 Resmi rakamlar bile, bu tehcirde göçertilen ve büyük bölümü Kürd olan insan sayısının bir milyondan fazla olduğunu gösteriyor. Bu kitlelerin yarısından fazlası, yol koşulları, salgın hastalıklar, açlık, çocuk ve yaşlı ölümleri şeklinde gerçekleşmiş; kalanlar da Anadolu içlerinde asimilasyon canavarının elinde yok olmuşlardır. Kitlelerin yüzde onu bile savaştan sonra yurtlarına dönememiştir.

1917 yılındaki bir Ayan Meclisi toplantısında, bir üyenin sorusu üzerine, hükûmet yetkilisi, "Bir milyon, belki daha fazla kişinin göç ettiğini (ettirildiğini), yaklaşık 500-700 bin arasında bedbahtın hayatını kaybettiğini" belirtiyordu. Yine, Aşair ve Muhacirin Müdüriyet-i Umumisi Müdürü Hamdi Bey, 22 Aralık 1917 tarihli Osmanlı Meclis-i Mebusan toplantısında, müdüriyetine ulaşıp iaşelerinin karşılandığı mülteci sayısının bir milyon 77 bin kişi olduğunu açıklıyordu.[4]

1916 Tehciri, uzun süre Kürdlerin hafızasında “Mihacirê Serhedê” diye yer alsa da bunun nedenleri, Kürdler için getirdiği yıkımın üzerinde kimse durmamıştır. Bu öyle bir dramdır ki, "Dê weledê xwe davêtin" (Anneler, evlatlarını atıyordu) şeklindeki bir ifade de hafızalarda yer aldı ancak göç ettirilenler bile (ki çoğu çocuk, kadın ve yaşlı; genç erkekler cephedeydi) sürgün edildiklerini anlayamadılar. Kürd hafızası, Kürd bilinci zayıf olunca bu dram daha sonra pek dile getirilmedi, siyasi yönü üzerinde hiç durulmadı, üzeri örtüldü, saklandı.

1916 Kürd Tehciri’nin bilinir hâle gelmesi, büyük oranda, 1990’larda, Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinin (BOA) açılmasıyla gerçekleşti. Dönemin Dâhiliye Nazırı Talat’ın, İskân-ı Aşâir ve Muhâcirîn Müdîriyyeti (İAMM), Aşâir ve Muhâcirîn Müdîriyyet-i Umûmiyyesi (AMMU) ve Emniyet Umum Müdîriyyeti (EUM) aracılığıyla vilayetlerle yaptığı, Dâhiliye Nezareti Şifre Kalemi (DH ŞFR) ve Dâhiliye Nezareti Emniyet Umum Müdürlüğü (DH EUM) antetli şifreli yazışmalar, 1916 Kürd Tehciri’ni tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır. Muhtemelen, bu arşivlerdeki Talat Paşa’nın yazışmaları bilinmesiydi, konu yine çok az bilinecekti.

1916 Kürd Tehciri Neden Bilinmiyor?

O dönemde bölgede bulunan Batılı ve Rus görevlilerin anılarında kırıntı şeklinde bilgiler ve savaş sonrasında (1918-1919) yayımlanabilen Jîn, Serbesti ve Kürdistan adlı Kürd yayın organlarında, konuyla ilgili bazı haberler bulunsa da bu dönemde Kürdlerin başına gelenler ve bu tehcir bilinmiyor. Savaş sırasında, bölgede yaşayan ve çoğunluğu Kürd olan halkın, %80’inin göç ettiği veya göçertildiği, mülteci (muhacir) durumuna düşürüldüğü, sürgün edildiği, yarısından fazlasının göç yollarında öldüğü bu trajedi, neden bilinmemektedir veya çok az bilinmektedir?

Elbette böyle büyük sosyal ve siyasal bir olayın bilinmemesi düşündürücüdür. Birkaç yıldır konuyu dile getiriyoruz; bazıları konuyu şüpheyle karşılamakta, abartı yaptığımız sanılmaktadır. Böyle önemli sosyal ve siyasi bir olayın saklı kalması, araştırmacıların çalışmalarında sadece satır aralarında bulunması; önce İttihatçıların, sonra da Cumhuriyetçilerin başarısı olarak da değerlendirilebilir. Kürdler açısından ise bu durum büyük bir eksikliktir. Bilinmeme nedenleri aşağıdaki gibi sıralanabilir.

1-) İttihatçıların, I. Dünya Savaşı karanlığı içinde, bu sürgünü savaştan kaçma şeklindeki doğal bir göç olarak göstermeleri,

2-) Kürdlerin siyasal güç olarak zayıf olmaları, kurumsal yapılara sahip olmamaları, örgütsüzlük,

3-) Yayınlara sahip olmamaları,

4-) İç ve dış desteklerinin olmaması,

5-) Batılılarla farklı dine sahip olmaları,

6-) 1915 Ermeni Tehciri’nin gölgesinde kalması. (Ermeni diasporası ve Hristiyan Batı dünyası, Ermenilere uygulanan tehciri, katliamı, haklı olarak tüm detaylarıyla dünyaya duyururken Kürd Tehciri’ni duyuran olmaması),

7-) Kürdlerin Ermeni katliamına katıldığı iddiaları. (Bazı Kürd gruplarının Ermeni katliamlarına bulaştırılması ve bu yüzden Kürdlerin Ermeni Tehciri’nde günah keçisi hâline getirilmesi),

8-) Kürd araştırmacıların mensubu oldukları devletin resmi söyleminden kurtulamamaları ve arşivlerden yeteri kadar yararlanmamaları,

9-) Ermeni araştırmacı Arshak Safrastian ise bambaşka bir sebebe, gurur meselesine bağlıyor: “Fazla politik olmayan sade Kürdlerin hafızalarında, ölüm olayları, ağlama, inlemeler ve kayıplar dile getirmemeleri, itiraf etmemeleri ve insani-politik ilişkileri dile getirmemeleri, kendilerine yedirmeme ve aşiret şerefine bağlanabilir.”

2 Mayıs tarihi, bu tehcirde sembol bir tarihtir, Kürdler tarafından anılması gerekir. Tarihini bilmeyen kendini bilemez. Kürdler, eski, köklü, zengin tarihlerine karşın uzak veya yakın tarihlerini bilmemekle çok şey kaybettiler… 

Dîroka xwe nas bike, xwe nas bike…

 

      /CT/

   

      


[1] Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA) DH ŞFR 63/172-173 (Fuat Dündar, Modern Türkiye’nin Şifresi, s. 114-272; Uğur Ümit Üngör, Modern Türkiye’nin İnşası, s. 198)

[2]  BOA DH ŞFR 63/187, 188,189 ve 190 (F. Dündar, s. 506-507)

[3]  Celâl Temel, Birinci Dünya Savaşı Yıllarında 1916 Kürd Tehciri, İsmail Beşikci Vakfı Yayınları, 2029 ve 2023

[4]  Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, D: 3, İçtima: 3, C: 1/21     

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
4824 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:20:30:45

Celal Temel

Celal Temel

Yazarın Önceki Yazıları

Kürdlüğün Yokluğunda Uzlaşan İki TezErmenilerle Kürtler arasına atılan ateş topu: Vilâyat-ı Sitte MeselesiÜç Müslüman, Bir Hristiyan Ulus Ve Parça Parça KürdlerBir Protokol, Bir Çağırı, İki AnlayışKürd Ulusal Mücadele Tarihinde İki Önemli Örgütlenme Kürdistan Teali Cemiyeti ve DDKOÇeşitli Tarihi Süreçlerde Kürdler Nasıl Ve Neden Kaybetti?..Kürdler Yüz Yıl Önce Nasıl Kaybettiler, Bugün Kazanabilirler mi?..Altmışlı-Yetmişli Yıllardaki Yurtsever Kürd MelleleriAltmışlı Yıllarda, Kürd Ulusal Mücadelesinde Esnaf Ve İşçilerKürecikli Mamko Memed Ali DirenişiHizanlı Kemal Fevzi’nin Çığlığı Duyuldu mu?..Tarihsel Oportünist Bir Yaklaşım: 'Miş Gibi' Yapmak (Yüz Yıl Önceden Bugünkü Suriye’ye)Dünden Bugüne, Rojava’da Kürd Ulusal MücadelesiBencillikten Irkçılığa Bir Yol…'Vakfedilmiş Bir Hayat'Bir Sosyolog Ve Bir Ağa’nın Cezaevi Arkadaşlığıİsmail Beşikci’den Farklı Bir Kitap: Alevilikİsmail Beşikci: “Bu Günkü Yaşamım Benim Tercihim”Sloganlarla Hareket EtmekAz Tanınan Bir Kürd Lider: Şemzînan Nehrili Seyid Muhammed Sıddık ve Tarihi Bir OlayUlusal Mücadelede Hatalarla Yüzleşme… (Ermeni ve Kürd örneği…)1918-1923 Sürecinde, Kürdler Türkiye Devleti’nin Kurucu Unsur muydu? Bu süreçte Mustafa Kemal’in Kürd Tutumu Nasıldı?..'İslam Ümmetinin Yetimleri: Kürdler'24 Nisan var, 2 Mayıs da var! (1916 KÜRD TEHCİRİ)'Mevzubahis Vatansa Gerisi Teferruattır' Söylemi Üzerine, Tarihsel Arka Plan, İslamcılık ve Türkçülük PolitikalarıHêvî’den DDKO’ya, 20.Yüzyılın Başından 1970’lere Kürd Öğrenci DernekleriOsmanlıyı Dağıtan, Ermenileri Umutlandıran, Kürdleri Kaygılandıran, Büyük Travmalar Yaratan Berlin AntlaşmasıDiyarbakır Kitap Fuarı, Onur Konuğu Meselesi ve Kürd YayıncılığıFakirliğimiz, Zenginliğimiz, Bilimsel Devrim ve Bir KitapKim Bölücü?..Asimilasyon Meseleleri-2Asimilasyonu Nasıl Bilirsiniz?..'49’lar', '55’ler', '23’ler', Bunların başka adı yok mu?Mondros-Sevr-Lozan Sürecinde (1918-1923) Kürdler Neden Kaybetti?..Kürdler Ne Zaman Kaybetti?..Üç Dönemde İsmail Beşikci ve İsmail Beşikci’ye Karşı Yürütülen Kampanya Üzerine… İki Şehrin Davası, İki Şehrin Sevdası (Dersim ve Amed)İnsan Mutluluğu mu Devlet Çıkarı mı, Birey Özgürlüğü mü Güçlü Devlet mi?'Doğu' Söyleminden Kürd Gerçeğine Coğrafyadan Tarihe… Anadolu Yarımadası neresi, 'Doğu Anadolu' ve 'Güneydoğu Anadolu' Neresi?..Mondros’tan Lozan’a Kürdler1991 Milletvekili Seçimleri ve 'Kürdçe Yemin' Hikayesi 14 Mayıs 2023 Türkiye Seçimlerine Giderken Kürdlerin Açmazı ve Tarihten Bir Yaprak-21915 Üzerine, Anadolu’daki, Batı’daki Ermenilere Ne oldu?..Dünkü Türkiye İşçi Partisi (TİP), Garip 1965 Seçimleri ve Kürdler
x