"Akasya altında hüzün"\nAkasya'nın söylediğidir:\nGeldin, yamacıma oturdun çocuk.
Akasya'nın söylediğidir:
Geldin, yamacıma oturdun çocuk... Gölgesizliğimi bağışla... Kıştır şimdi ama kış, bahara giden en kestirme yoldur, unutma... Yine geleceksin, gölgemde çay içip hüzünlü şiirler yazacaksın belki... Hele bahar gelsin çocuk, hele bahar gelsin...
Hayata kıyıdan bakma çocuk, düşersin... Tam ortasından, bodoslama gir hayatın içine... Madem varsın dünyada, hacminin kapladığı yeri hak et... Her şey gidene kadar çocuk... Dönüşü olmayan gidişlere bak... Kimseler dönmüyor işte geriye...
Bugünün kıymeti seninle var ancak.
Bu güneş, bu pırıltılı deniz, bu başı göklerde dağlar sen olmasan da var olacak kuşkusuz. sen olmasan da savaşlar, aşklar, ayrılıklar yaşanacak. Acının en katmerli yerinde "cız" eden yüreklerin kanaması sensizken de sürecek. Gecelerin kör gözleri sensizken de duymayacak leş kokulu sokaklara dökülen umutsuz şarkıları. Naçar şehvetlerden arta kalan yoksul sevişmeler, iki büklüm kalacak gecenin en karanlık yerinde. Gözlerine aşk batmış ışıltılarla geçen kızlar, sen olmasan da şehrin sokaklarında arz-ı endam edecek. Sen olmasan da şehvetle ve sevişmelerle kapanacak perdeler. Gecenin yüzü her gün yeniden örtülecek. Ve şairler "lirik takılanlara hediye" şiirler toplayacak çöpçülerin sabahı süpürdüğü saatlerde.
Bak çocuk. Bak ve gör. Bir yaralı aşkın ardında tükettiğin ömrünün senden alacağı kalmasın. Hüzün, doğrudur, yakışıyor sana. Hayatın elinden tutup onu, yürümeyi yeni öğrenmiş bir çocuk gibi ruhunun yollarında gezdir. Ne çok şey öğreneceğini göreceksin. Ferhat'ın külüngünü sadece şirin için sallamadığını, Şirin'in dışında da Ferhat'ı hayata bağlayan bağlar olduğunu göreceksin çocuk ve ezberin bozulacak. Ne güzeldir ezberin bozulması, müthiş bir zevk alarak öğreneceksin bunu; belki daha çok acı çekeceksin, olsun. Yaşadığın hayatın daha çok sana ait olduğunu bilmenin mutluluğu yanında, acının esamesinin okunmaması gerektiğini ne büyük bir mutlulukla göreceksin. İnsanlaşacaksın çocuk. İnsanlaşacaksın.
"hayat çünkü sunulmuş bir armağandır insana" diyen şaire aldanma çocuk. insana hiçbir şey sunulmuş olarak verilmez. Hayatı hayat kılmak insanın elinde, yani senin. dağları devirmek de, ay ışığına hüzünlü siyah örtüler örtmek de. Bir grev çadırında sabrı çatlatmak da senin elinde. Hayatı kimse sunmadı sana. Onu var edecek tek güç sensin. Ele geçir hayatı ve dallarda kırkikindi yağmurları öksüz kalmasın. Yıldızlar mahcubiyetle bakmasınlar uzak galaksilerden.
Bak çocuk; bugün, 33 yıl önce bugün, bir çocuk öldürüldü; idam sehpasında tabureyi kendisi tekmeleyerek. On yedi bahardan sonrasını yasakladılar ona. Gocunmadı hiç. Çünkü on yedi baharı da bahar gibi yaşamıştı. Erdal'dı adı, soyadı eren. Bahar gibi devrimciydi. Onu ibret olsun diye astılar çocuk... Kafalarının içinde beyin taşımayanlar Erdal'ı asmalarının sonraki kuşaklara ibret olacağını sandılar...
Yanıldıklarını hem de çok yanıldıklarını hemen anladılar çocuk... İnsanlar dağlara, alanlara çıktı... Gencecik çocuklar umutlarının ardına düşüp verdiler bedenlerini toprağa... Erdal'ı asanlar öldürmeyi çok sevse de daha iyi bir dünya düşüyle ölüme gözünü kırpmadan giden gençler daha da çoğaldı... "akışın önüne set çekilmiyor" çocuk... Hayatın, nasıl usta bir devrimci olduğunu sen de anlayacaksın bir gün...
Ben genç ölülere ne çok yanarım bilmezsin çocuk. Ağıtlar yaktılar ona, ondan öncekilere, ondan sonrakilere... Ben sızım sızım sızladım. Ağıtlar hâlâ yakılıyor Gever'de, Gezi'de ve başka birçok yerde.
Tutmamıştı belki bir kızın elini, öpmemişti nar içi dudaklarını; ama çok sevmişti. En çok da uğruna ölümleri göze aldığı insanlarını. Ve biliyor musun çocuk, hayatın tam ortasındaydı Erdal. Ve. Unutmak insani değildir hiç.
Farkındayım, sen tek bir aşka yolcusun. Bu saydıklarım bir şey ifade etmiyor belki senin için. Varsa yoksa, imkânsız aşkından dökülecek ışıltılı yıldızların hayaliyle geçip gideceksin gölgemin altından. Girdiğin kavgalarda, taşıdığın pankartlarda, yürüdüğün yollarda hep o olacak. Attığın her adımda ona biraz daha yaklaştığını düşüneceksin.
Hayata kıyıdan bakma çocuk, düşersin.
Hadi çaylarımızı içelim, yağmur yağacak birazdan, düşlerin ıslanmasın.
ayhan sönmez