AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu DBP’li belediyelere atanan kayyımlar, bağımız Kürdistan referandumu, Afrin operasyonu ve AKP-MHP ittifakına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
AKP-MHP ittifakının ‘keyfi’ olmadığını ifade eden Ensarioğlu, yeni sistemde yüzde 50+1’in gerekli olduğunu söyledi.
MHP ile yapılan ittifakın ‘Kürt düşmanlığı’ üzerinden yapılmadığını savunan Ensarioğlu, ittifaka Kürt seçmenin tepki göstermediğini öne sürdü.
Ensarioğlu, “Bu ittifak Kürt düşmanlığı üzerine kurulmuş bir ittifak değil ki, buradan Kürtler rahatsız olsun. Bu Kürtlere karşı, Kürt düşmanlığı üzerinden bir ittifak ve destek değil, yeni seçim sisteminin zorunlu kıldığı ittifaktır. Bir ittifak tartışılacak ve sorunlu ittifak olarak görülecekse bence CHP, HDP, İYİ Parti, Saadet Partisi, FETÖ, PKK ve bilumum benzer güçlerin bir arada olduğu ittifak tartışılmalıdır” dedi.
Galip Ensarioğlu, Duvar’da Nergis Demirkaya’nın sorularını yanıtladı.
‘BU KEYFİ BİR İTTİFAK DEĞİL, YENİ SEÇİM SİSTEMİNİN GETİRDİĞİ ZORUNLU BİR İTTİFAK’
MHP ile yapılacak “Cumhur ittifakı” bölgede nasıl karşılanıyor?
“Cumhur ittifakı” gündeme geldikten sonra 1991’deki MHP-Saadet Partisi ittifakının doğu ve güneydoğuda yaşadığı hezimet referans alınarak bugün de benzer bir sonuç doğuracağı üzerinden algı yaratılmaya çalışılıyor. Bu keyfi bir ittifak değil. Yeni bir seçim sistemi var. Cumhurbaşkanlığı sistemi gereği yüzde 50+1 gerek.
Bu nedenle nasıl bugün CHP, HDP, Saadet Partisi, İYİ Parti, PKK, FETÖ, iç güçler, dış güçler, ne kadar şer ittifakı dediğimiz grup varsa bir araya gelip “Erdoğan’a karşı aday çıkaralım” diyorsa Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi büyütme, milli manevi değerlere sahip çıkma çabası ve yürüttüğü siyaseti doğru gören MHP veyahut BBP’nin Tayyip Bey’e kendini yakın görüp destek olmasından doğal bir şey olamaz. AK Parti Genel Başkanı’nın, Cumhurbaşkanlığına destek veriyorlar. Siz birileri size destek verirken bu desteği almayayım mı diyeceksiniz.
‘KÜRTLERİN VARLIĞINI KABUL EDEN, ERDOĞAN VAR’
1991’deki ittifakla karşılaştırılmasının yanlış olduğunu söylediniz. Farkı nedir?
1991’deki MHP ile bugünkü MHP arasında çok fark var. 91’de biraz daha katı bir milliyetçilik üzerinden, bugün daha reel milliyetçilik üzerinden siyaset güden bir MHP var. Bu ittifak Kürt düşmanlığı üzerine kurulmuş bir ittifak değil ki, buradan Kürtler rahatsız olsun. 1991’deki Kürt sorunu ve Kürtlerin bakış açısı ile bugün arasında da değişim var. Bugün Kürtlerin varlığını kabul eden, sorunun varlığını kabul eden ve bu sorunun çözümü için yüzlerce reform yapan, yasalar çıkaran, Kürt dili ve kimliği önündeki bütün yasakları kaldıran bir AK Parti var ve bunun lideri Tayyip Erdoğan var.
Kürt sorunu önemli ölçüde çözüme kavuştuktan sonra Kürtlerdeki MHP hassasiyeti 91’lerdeki hassasiyet değil. Kimse bu ittifaka bölgeden bir tepki beklemesin. AK Parti Genel Başkanı’na ve duruşuna bir destek var. Biz bu desteği seve seve alırız. Bu Kürtlere karşı, Kürt düşmanlığı üzerinden bir ittifak ve destek değil, yeni seçim sisteminin zorunlu kıldığı ittifaktır. Bir ittifak tartışılacak ve sorunlu ittifak olarak görülecekse bence CHP, HDP, İYİ Parti, Saadet Partisi, FETÖ, PKK ve bilumum benzer güçlerin bir arada olduğu ittifak tartışılmalıdır.
Sadece MHP ile ittifak kararı değil, Irak referandumundaki hükümetin tavrı ve Afrin harekatının da bölge seçmenini etkileyeceği konuşuluyor. Bunların sonuçları ne olur?
Her olayı kendi koşullarında değerlendirmek lazım. Kobani’de DEAŞ’la YPG savaşırken orada devlet olarak gıdadan sağlık yardımına her türlü yardımı yaptık. Kobani, DEAŞ’tan peşmerge ve Özgür Suriye Ordusu’nun ağır silahlarla oraya geçmesi sayesinde, bizim irademiz ile kurtarıldı. Ama HDP öyle bir algı yarattı ki, sanki AK Parti Kürtlerin imhası için DEAŞ’a destek verdi gibi iftiralar attılar. Türkiye’nin o dönem yardım ettiğinde uğradığı haksızlık bugün direkt PYD’yi vuruyor ve içeride tepki görüyor. Neden? Çünkü Orta Doğu’da Suriye ve Irak’ta uluslararası sömürgeci güçlerin yeniden dizayn ve burada Türkiye’yi zayıf düşürme çabaları var. PKK ve PYD de bu sömürgeci güçlerin birer silahlı aracına, piyonuna dönüştü. Hendeklerle birlikte bariz bir şekilde bunların meselesinin Kürt meselesi, Kürtlerin hakları ve varlığı olmadığı da çok net şekilde ortaya çıktıktan sonra bakış açısı değişti.
‘OYLARIMIZ REFERANDUMUN ÜZERİNDE’
Bu tabanda da böyle mi karşılık buluyor?
Tabii tabii. Yoksa Güneydoğu insanı Afrin’de Türkiye çatışsın, orada insanlar ölsün istemez veya Barzani’ye karşı Türkiye tavır koysun istemez. Ama gelişmeleri kendi koşulları içinde değerlendirdiğinizde uluslararası emperyalist sömürgeci güçlerin Orta Doğu’daki planları ve Türkiye’ye dair hedefler farklı bir sonuç doğuruyor. Neticede Türkiye orada Kürtlere, Kürt yapılanmasına karşı bir operasyon yürütmüyor. Kürtleri bile orada baskı altında tutan ve Türkiye’ye karşı tehdit oluşturan bir yapıyı bertaraf etmek için bir operasyon yapıyor.
AK Parti’yi diğer partilerden güçlü kılan biraz da Kürt oyları. Oyunuzu koruyoruz musunuz?
Korumuyoruz, arttırıyoruz. 7 Haziran’daki oylarımız ortada. 1 Kasım’da ciddi bir yükseliş var. Referandumda daha arttı. Yani 7 Haziran’dan bugüne AK Parti doğu ve güneydoğuda sürekli yükseliş trendinde, ivme kazanıyor. Oranlar var ama bugün bunları vermek çok doğru değil. Ama referandumun çok üzerindeyiz.
‘HALKIN İRADESİNE KAYYIM ATANMASI ÇOK HOŞ DEĞİL’
Bir de kayyımlar gerçeği var. Bir araştırma şirketi başarılı belediyeler listesinde kayyım belediyelerine yer verdi. Kayyımlar sonrası nasıl bir tablo bekliyorsunuz?
Halkın iradesine kayyım atanması çok hoş karşılanan bir durum değil ancak bizim içinden geçtiğimiz süreç öyle demokratik bir süreç değildi. Zaten varolanlar Kandil’in kayyımıydı. Kandil’in kayyımını aldı devlet kendi kayyımını atadı. Ve devletin kayyımı Kandil’in kayyımlarından çok daha güzel hizmet ediyor. Halk da bunu görüyor. Bunlar milletten aldığı yetkiyi millete hizmete dönüştürmedi. Tamamen kukla. Bütün bölge bilir ki seçtikleri belediye başkanının hiçbir yetkisi yok. 3 tane KCK’lı komisyonu bunları yönetir.
Halktan oy almayan halka karşı sorumlu olmayan insanlar yönetir. Böyle bir yapıya bugün devletin kayyımı gelmiştir. Orada görev yapan tecrübeli, devletin, milletin parasını bu milletin hizmetinde kullanıp ciddi bir fark ortaya koyan kaymakamlardır. Hendekler, kayyımlar öncesi hizmeti, millet değerlendiriyor. Bunların sonucunu da biz seçimde göreceğiz.
Diyarbakır veya bölge geneli için bir iddia ortaya koyuyor musunuz? Diyarbakır belediyesini alacak mısınız?
İddialıyız, alacağız. Alacağız ama onlar gibi hileyle değil. İnsanlar özgür iradesiyle oy kullanacak, biz alacağız. Baskı ve hileyle değil. Birçok yeri alacağız. Oylarımız bölgede her yerde yükselmiştir.
Seçim güvenliği ile ilgili gelen birçok düzenleme doğuda HDP’ye dönük düzenlemeler olarak yorumlandı.
HDP’ye yönelik değil, oyların gasbına yönelik, hileye yönelik. Eğer HDP, “evet ben bu hileleri yapıyorum, bunlar da bana yönelik yapılıyor” diyorsa evet HDP’ye yönelik. Yoksa bizim yaptığımız seçim güvenliği, seçmenin güvenliğidir. Eğer seçim güvenliğinden rahatsız olan birileri varsa o hile yapanlardır. Sandığı taşıdığınız, topladığınız zaman onlar gelip AK Parti’ye mi oy verecek. Kime istiyorsa ona verecek.
‘TAŞIMA İÇİN DEVLET ARAÇ SAĞLAYACAK’
Teklif görüşülürken “sopalı seçim” yorumları yapıldı? Seçim sonuçlarını etkileyeceği ifade ediliyor.
Sopa ellerinde silah olana karşıdır. Silahlı seçim yapanlar, Lice’de keleşle, ağır silahlarla köylere inip zoraki oy kullandıranlar sopadan bahsedemez. Ölüyü, diriyi, askerdeki, hastanedekinin oyunu kullandılar. Bunlar ispatlıdır.
İki taraf birbirini aynı şeylerle suçluyor. Bu ilginç değil mi?
Hile, baskı ile oyu alan HDP, biz değiliz. Bugün sandıklarla ilgili komisyonlar bir birleştirme ve taşıma kararı verirse, o yerlerde bunlar gelip AK Parti’ye oy verecek değil. Özgür iradeleriyle oy kullanacaklar. Onların özgür iradelerinden rahatsız olanlar gözü hilede olanlardır.
Taşıma sandığa ulaşmada güçlük yaratmaz mı?
Tamamının taşınması için devlet araç-gereç sağlayacak. Kaymakamlıklar, valilikler taşıma kararı verilen yerlerdeki seçmenlerin tamamını taşıyacaktır. Ama “olmayan” gidemeyecek. Onların gözü olmayanın oyunu kullanmakta. Olan gidecek ve zorla kullanmayacak. Bu kadar basit.