Kürdistan Bölgesi Hükûmeti'nde makam ve sorumlulukları olan kişileri gördüm fakat gerçekten içimde gelen bir şey söylemek istiyorum: Saddam Hüseyin'in devrilmesinden önce bile, Kürt halkını güçlü bir şekilde destekleyen bir dizi siyasi hareketin içinde yer aldım...
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Rûdaw New York muhabiri Mecid Nizameddin Gıli ile bir röportaj gerçekleştirdi.
Guterres konuşmasına, "Teşekkürler, takdir edeceğiniz gibi Newroz yaklaşıyor. Size ve tüm izleyicilerimize mutlu bir Newroz diliyorum." ifadeleriyle başladı.
Muhabirin "BM’nin 77 yıllık tarihinde BM’nin bir genel sekreteri ilk defa Kürdistan vatandaşı bir Kürt’le röportaj yapıyor" açıklamasına Guterres, "İlk olabilir fakat son olmayacak." cevabını verdi.
Umarım son olmaz, çok teşekkürler. Bu da Kürtlerin BM’de bulunmadığı gerçekliliğinin bir yansıması. Tarihimizden haberdar olduğunuza eminim. Toprakları yaklaşık bir asırdır Avrupalı işgalciler tarafından tarihsel olarak bölünmüş ve bu sınırların hâlen uluslararası toplum tarafından tanındığı 60 milyonluk bir millet. Sizce Kürtlerin sesinin olmaması BM'yi daha az çeşitli, daha az hoşgörülü ve daha az adil yapıyor mu? Sorusuna Guterres,
"Özellikle BM’de Iraklılar, Suriyeliler, İranlılar ve Türkler olduğunda bu konuya çok önem veriyoruz. Bu ülkelerin ulusal temsilinde tüm önemli etnik grupların temsil edilmesini çok önemli buluyoruz. Bu açıdan çok sayıda Kürt arkadaşım var. Bu ülkelerden herhangi birininin BM temsilciliğinde Kürt oluşumların olmasından büyük mutluluk duyarız. Tabii ki seçim mekanizmaları ve yöntemleri var ama ilgiyi dikkat çektiğiniz noktaya yöneltmek için elimden geleni yapacağım." değerlendirmesinde bulunuyor.
İki günlük Irak ziyaretiyle ilgili hatırlatmada bulunan Rudaw Muhabiri, UNAMI (Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu) ve BM programlarının Irak'taki çalışmalarından memnun musunuz? BM'nin Irak'ta daha fazlasını yapabileceğini düşünmüyor musunuz? sorularına yönelik BM Genel Sekreteri şu cevapla karışılık veriyor:
"UNAMI’nin iyi çalışmalar yaptığı kanısındayım. Kimse eksiksiz değildir, BM’nin dünyanın herhangi bir yerinde yaptığı çalışmalarda eksiksiz olduğunu söylemiyorum ancak UNAMI'nin bizim için önemli bir hedef olan Irak'ın yakın tarihte karşılaştığı tüm sorunlardan kurtulabilmesi, ayağa kalkabilmesi ve çok önemli bir uluslararası aktör hâline gelebilmesi konularında olumlu bir role sahip olduğuna inanıyorum. Aynı zamanda kurumların halka hizmet etmesi noktasında rol sahibi olmuştur.
Irak’ın doğal kaynakları var ve yoksul bir ülke değil, bununla birlikte iyi bir yönetim tarzına ve çok renkli bir birlikteliğe sahip olması önemlidir. Bu kaynakların halkın yararına kullanılması için çok renkli bir birlikteliğin olması önemlidir. UNAMI'nin Irak'ın bu yönde ilerlemesine yardım etme noktasında rol sahibi olduğuna inanıyorum. Irak ziyaretim sırasında, ülkede konumu açısından iyi bir ilerleme olduğuna tanık oldum. Bugünün Irak için umut verici bir zaman olduğuna inanıyorum. Bu dönem, Irak'ın sürekli bir kurumsal güçlendirme sürecine sahip olacak, kalan sorunları ele alacak ve Irak'ın vatandaşlarına hak ettiği temel hizmetleri sunmasına katkı verecek, aynı şekilde ülkenin bunları temin etmesi için gerekli kaynaklara sahip olmasını sağlayacak bir süreci başlatabilecek umut verici bir zamandır."
Guterres konuşmasını şöyle sürdürüyor:
Her şeyden önce, yolsuzlukla ilgili uluslararası bir anlaşma var. Anlaşmaya katılan ülkeler yakında bir konferans düzenleyecek. BM'ye küresel ölçekte destek veren global şirketler grubu ve özel sektör kuruluşları ile dün önemli bir toplantı gerçekleştirdik. Temel amacımız yolsuzlukla mücadele olacak. Başta Irak gibi ülkeler olmak üzere, tüm dünyadaki yolsuzlukla doğrudan mücadele etmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız.
Başbakan’la yaptığım görüşmelerde, sorunun bu kadar farkında olmasının ve Irak'ın elindeki kaynaklardan yararlanılması için bu sorunun çözülmesini Irak için temel bir iş olarak görmesinin beni etkilediğini söylemeliyim. Yolsuzluk, kara para aklama ve diğer yolsuzluk mekanizmaları, herhangi bir ülkenin sürdürülebilir ekonomik kalkınmasını engeller. Bu nedenle Iraklıların birleşip yolsuzlukla mücadele etmesini ve yozlaşmış insanlara ülkelerinin yönetiminde yer olmadığını göstermelerini umuyorum.
Ziyaretinizin bir kısmını Erbil'e ve bir mülteci kampına ayırdınız. Erbil ve Bağdat arasındaki sorunlar konusuna geçmeden önce yaklaşık altı yıl önce Kürdistan Bölgesi'ni ziyaret ettiğinizde Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Başkanı Başkan Mesud Barzani ile görüştüğünüzü hatırlatmak isterim. Hükûmet unvanı olmamasına rağmen, Mesud Barzani Ortadoğu'daki en güçlü ve etkili Kürt lideri olarak biliniyor ve onu bölgedeki milyonlarca Kürt takip ediyor. Bu seferki ziyaretinizde aranızda bir görüşme olmamasının sebebini bir gazeteci olarak merak ediyorum. Bunun özel bir nedeni var mıydı yoksa sadece bir tesadüf müydü? Sorusuna Genel Sekreter;
"Ziyaretim çok kısaydı. Kürdistan Bölgesi Hükûmeti'nde makam ve sorumlulukları olan kişileri gördüm fakat gerçekten içimde gelen bir şey söylemek istiyorum: Saddam Hüseyin'in devrilmesinden önce bile, Kürt halkını güçlü bir şekilde destekleyen bir dizi siyasi hareketin içinde yer aldım. Iraklı Kürt nüfusa karşı iğrenç kimyasal silah kullanan Kimyasal Ali’yi hatırlıyorum." cevabıyla karşılık veriyor.
"Yarın, o saldırının yıl dönümü."
Evet, bu daima hatırlamamız gereken bir şey çünkü yaşananlar kabul edilebilir şeyler değil. Celal Talabani'yi geçmişteki faaliyetlerinden dolayı edindiğim bağlantılar sayesinde de olsa tanıma fırsatım oldu. Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Yüksek Komiserliği yaptığım dönemde Mesud Barzani ile çok fazla temasım oldu. Bu iki adamı, “birlik” ve “birlikte çalışma”nın çok önemli iki sembolü olarak görüyorum. Bunlar, Kürdistan Bölgesi ile Kürt halkının birliğinin iki önemli sembolüdür.
Temsil ettikleri birliğin Erbil, Süleymaniye ve bölgedeki diğer şehirlerde de korunmasını talep ediyorum. Bu birliğin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda, Erbil'de Başkan ve Başbakan’la yaptığım görüşmelerde, yine Bağdat'ta yaptığım görüşmelerde petrol, bütçe ve doğal kaynakların dağıtımı gibi konularda çözülmemiş sorunları önümüzdeki birkaç ay içinde çözülmesi için siyasi bir irade olduğu konusunda iyimserim. Bu çabaları desteklemek adına elimizden gelen her şeyi yapacağız.
Erbil-Bağdat ilişkilerini istikrara kavuşturmamız gerekiyor. Kapsamlı diyalog yoluyla bir araya gelinmesi ve çatışmaların üstesinden gelinmesi noktasında, genelde Irak halkı, özelde de Kürdistan Bölgesi halkı için her şeyi yapmamız gerekiyor. Yine, Irak'ın yönünü değiştirmesi ve halkının refahı için bir ülke olarak konumunu yeniden kazanması için bu fırsat değerlendirilmelidir. Aynı şekilde Irak, bölgenin önemli bir aktörü durumuna gelebilir. Irak, Körfez’in iki yakası arasında bir köprü hâline gelebilir.
Geçtiğimiz günlerde, Suudi Arabistan ile İran arasındaki anlaşmayı gördük. Körfez bölgesinde yeni iş birliği fırsatları olduğuna inanıyorum. Irak'ın bölgedeki bu yeni koordinasyon sürecinin temel itici gücü olmak için çok iyi bir fırsata sahip olduğuna inancındayım. Yani bu sadece Irak halkının refahı ile ilgili değil, bu sadece Irak'ta barış, istikrar, etkin demokrasi ve refah ile ilgili değil, aynı zamanda Irak'ın bölgede bir iş birliği kaynağı olarak oynadığı rolle de ilgili.
Irak'ın toprak bütünlüğüne yönelik soruya Guterres, "Tutumumuz son derece açık, Irak’ın toprak bütünlüğüne saygı duyulmalı. Bu bizim tutumumuz. Bağdat ziyaretimde bunu açıkça yineledim." ifadelerine yer verdi. Ne yazık ki endişe verici bu olaylarda bir artış görüyoruz, bunun bir örneği de bahsettiğiniz gibi Rusya'nın Ukrayna'yı işgali. Daha önce de belirttiğim gibi, BM gündeminin temel prensibi ülkelerin toprak bütünlüğünü korumaktır.
Muhabirin Suriye'ye ilişkin sorularını BM Genel Sekreteri Guterres şöyle değerlendiriyor:
Umutsuzluğa kapılamayız fakat Suriye'deki tüm sorunların barışçıl bir şekilde çözülmesine izin veren bir durumun oldukça uzağındayız. Suriye bölünmüş durumda, Suriye’de farklı ülkelerin askeri güçleri var, Suriye’de farklı çıkarlar var.
Suriyelilerden birlik olmalarını istiyorum. Suriyeliler, birlik olmadıkları müddetçe ülkelerinin diğer tarafların eylemleri için oyun meydanı olma tehlikesiyle yüz yüze kalacağını bilmeli. Suriyelilerin anlaşmazlıklarını aşması gerekiyor. Suriye, medeniyetin eşsiz bir kaynağı. Maalesef şu anda depremin dramatik bir şekilde etkilediği Halep’e önceden gidip Halep Kalesi’ni gördüğümde o topraklarda ne kadar farklı sınıf ve medeniyetler olduğuna tanık oldum. Aynı topraklarda Suriye’de parlayan birçok farklı tarihi medeniyet ve sınıfa ait arkeolojik alanlar var. Suriye cömert bir ülke. IOM komiseri olarak oraya gittiğimde Suriyelilerin Iraklı mültecilere başka hiçbir yerde karşılaşmadıkları derecede iyi muamale ettiklerine tanık oldum. Mülteci kamplarında olmadıkları zamanlarda evlerde konuk ediliyordular. Suriye, barışı hak ediyor. Suriyelilerden birlik olmalarını ve kaderlerinin başkaları tarafından yazılmasına izin vermemelerini istiyorum.
Gerçeklerin göz önünde bulundurulmasının ömenli olduğu kanısındayım. Afetlerin ilk 72 saatinde insanların ihtiyaç duyduğu yardım, köpekler ve iş makineleri yardımıyla özel ekipler tarafından gerçekleştirilen kurtarma işlemidir. BM ve ortak kuruluşları böylesi donanımlara sahip değil. Başka ülkelerden o kadar kişinin yardım için Türkiye’ye geldiğini gördünüz fakat maalesef Suriye’ye gitmediler. Türkiye’nin yardımına gittiler. Bu, BM’nin sorunu değil; saha gerçekliğiydi. Türkiye'ye ulaşmaları daha kolaydı ancak Suriyelilerin kurtarma operasyonunun kendilerine olması gerektiği kadar hızlı ulaşmamasından duyduğu üzüntüyü anlıyorum fakat BM olarak bizim o kapasitemiz yok. Biz insani yardım sağlayabiliriz. Barınak, gıda ve sağlık gibi temel insani yardım biçimlerini sağlıyoruz.
Bizim kurtarma ekibimiz yok, afet durumlarında kurtarma kapasitemiz yok. Toprak ve çökmüş binaları kaldırmak için gerekli ekipmana sahip değiliz. Bunlar, BM kuruluşlarının yapabileceği şeyler değil. İnsanların Türkiye’ye ulaştırılan yardımların kendilerine ulaştırılmadığından duyduğu üzüntüyü anlayabiliyorum fakat tekrar ediyorum: Bu, BM’nin sorunu değil. Şu anda, konuştuğumuz esnada BM’nin 500 yardım kamyonu yolda. Sorun şu ki BM’nin Suriye için insani destek sistemi Türkiye'de ve tam olarak da depremin olduğu bölgede. Bu da bize sorun teşkil etti. Çalışanlarımızın ve ortaklarımızın bazıları depremde hayatını kaybetti. İş birliğini yürütmede sorunlar yaşandı ama kapasitemiz oranında oldukça hızlı hareket ettik ve yollar açıldığı gibi hareket geçtik. BM Güvenlik Konseyi'nin önümüzdeki birkaç gün için talep ettiğinden daha fazla sayıda sınır noktasını açmak için Suriye Hükûmeti’nin onayını da alabildik.
Dolayısıyla başarısızlık ve sorunların olduğu doğru fakat bunun yalnızca BM’nin başarısızlığı olduğu noktasında değilim. Bu, tüm uluslararası toplumun Suriye gibi çok fazla siyasi çatışması ve farklılığı olan bir ülkeye yardım etme konusundaki sınırlı kapasitesi ile ilgilidir fakat biz, Suriye halkına her yerde yardım etmek için için her şeyi yapıyoruz.
Talebimiz, başından beri tüm yardım noktalarının açık tutulması oldu çünkü bu, trajik bir durumda olan Suriye halkına yardım edebilmemiz için önemli. Büyük bir saygı duyduğum Suriye halkına yardımlarımızda etkili olmak için elimizden geleni yapacağımızı temin ederim. Başlangıçta yapmamız gerekeni yapmadıysak eleştirileri anlarım. Suriye halkına tam bağlılığımızla, oradaki yeteneklerimizi artırarak bunları telafi etmek için elimizden geleni yapacağız.
Son sorum Suriye'deki azınlıklar ve Kürtler hakkında. Suriye'de devletin zayıflığı ve tüm bu kaos nedeniyle Suriye'de bir bölge ve federal bir sistemin kurulması gerektiğini söyleyenler var. Federalizmin Suriye'nin gelecekteki siyasi gündemde olması gerektiğini düşünüyor musunuz? Sorusuna Guterres;
"Suriye'de anayasanın nasıl olması gerektiğini söylemek bana düşmez. Suriyeliler için bir anayasa kurulu var. Bu kurul, gerektiği ve istediğimiz şekilde işlemese de Suriye anayasasının nasıl olacağına karar vermek onların elinde. Suriyelilere ne yapmaları gerektiğini söyleyecek değilim. IOM Yüksek Komiserliği yaptığımda uğruna savaştığım ve yapmaya çalıştığım şeylerden biri de buydu. Suriye Başkanı ile Suriye'deki Kürtlere vatandaşlık verilmesi gerektiği konusunu görüştüm. Bildiğiniz gibi Kürtlere vatandaşlık verilmiyordu. Bu, uğruna mücadele ettiğim şeylerden biriydi çünkü o zamanlar göçmenler komiseri olarak vatandaşlığı olmayanların sorunuyla ilgilenmek için BM Genel Kurulu tarafından yetkilendirilmiştim. Anayasa ne tanımlarsa tanımlasın Suriyeli Kürtlerin, Suriye yaşamında tam bir rol oynama yeteneği 10 yılı aşkın süredir başarmaya çalıştığım bir şey." şeklinde cevaplıyor.