işgalin ardından Irak

İşgalin ardından istikrarın bozulduğu ve siyasi krizin derinleştiği Irak\'ta Şii-Sünni geriliminin yanı sıra, kürdistan yönetimiyle merkezi hükümet arasındaki bitmeyen kavga ön plana çıkıyor.\nIraklı Sünnilerin Şii Başbakan Maliki liderliğindeki hükü.

20.03.2014, Per - 11:37

işgalin ardından Irak
Haberi Paylaş
İşgalin ardından istikrarın bozulduğu ve siyasi krizin derinleştiği Irak\'ta Şii-Sünni geriliminin yanı sıra, kürdistan yönetimiyle merkezi hükümet arasındaki bitmeyen kavga ön plana çıkıyor.

Iraklı Sünnilerin Şii Başbakan Maliki liderliğindeki hükümete olan tepkisi artıyor.

Irak’ta 30 Nisan 2014’te yapılacak seçimler öncesinde şiddet ve güvenlik sorunu hızla artarken, devlet ve siyaset kurumu da çökmenin eşiğine gelmiş durumda.

Bugün Irak’ta yaşanan tüm gerilim ve çatışmaların kaynağında, savaşın ardından ülkede yeniden şekillenen siyasi yapı yer alıyor.

Siyasi istikrarı bir türlü yakalayamayan ülkede, Orta Doğu’da yaşanan diğer gelişmelerin de ışığında farklı unsurlar arasındaki güvensizlik ve gerilim artış gösteriyor.

Şİİ-SÜNNİ GERİLİMİ

Irak savaşının ardından ülkenin siyasi yapısını şekillendiren temel unsurlardan biri ‘mezhepçilik’ oldu.

Eski rejimin hakim gücü olan Sünni Araplar, ABD işgali ve devamındaki süreçte Irak siyasetinden büyük oranda dışlandı.

Saddam döneminde siyasi etkileri çok az olan Şii Araplar ise, rejimin devrilmesi ve ardından ABD’nin de sağladığı yoğun destekle birlikte başat politik güç haline geldi.

2005 yılında yapılan genel seçimlerde, seçim bölgelerinin Şiilerin ve Sünnilerin yaşadığı bölgeler olarak net bir şekilde ayrılması mezhepler arasındaki gerginliği ve kopuşu açık şekilde ortaya koydu.

Başbakan Nuri Maliki

Sünniler ve Şiiler, ülkeye istikrar kazandıracak güçlü bir siyasi aktörün ortaya çıkmaması nedeniyle laik ve liberal siyasi yapılanmalar altında bir araya gelmeye çalıştı ancak bu durum mezhepler arası gerginliğin ve ayrışmanın önüne geçemedi.

2006-2007 yılları arasında kısmen azalan mezhepler arası gerginlik, özellikle ABD askerlerinin çekilmesinin ardından 2011 yılında itibaren yine artış gösterdi.

Sünnilere göre, uzun süredir görevde olan Şii Başbakan Nuri Maliki’nin uygulamaları şiddeti körükleyen faktörlerin başında geliyor.

Sünni azınlık Maliki hükümetini kendilerini siyasetten dışlamakla ve haklarını görmezden gelmekle suçluyor.

Siyasi gerilimin en belirgin gelişmelerinden biri Aralık 2011’de Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi hakkında, \'ölüm mangalarını yönetme\' suçlamasıyla tutuklama kararı çıkarılması oldu.

Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin araya girmesiyle tutuklanmaktan kurtulan Haşimi, bunu üzerine hewler’e gitmiş ve konu Bağdat ile kürt yönetimi arasında krize neden olunca ülkeden ayrılmıştı.

Ülkedeki Sünnilerin Maliki hükümetine yönelik tepkilerinin son yansıması ise, ağırlıkla Sünnilerin yaşadığı Anbar eyaletindeki çatışmalarla görüldü.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi [AA]

Irak’ta Sünni milletvekili Ahmed Alvani’nin 28 Aralık 2013\'te tutuklanmasının ardından Anbar eyaletinin en büyük kenti Ramadi\'de bir yıldan uzun süredir devam eden hükümet karşıtı gösterilerin yapıldığı alan, Irak ordusu tarafından basıldı. Bunun üzerine ayaklanan Sünni aşiretler ile Irak ordusu arasında Felluce ve Ramadi’de çatışmalar başladı.

Maliki yönetimi, Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) bölgedeki varlığına ve etkisine karşı aşrietlerle anlaşma arayışlarına girdi.

Sünniler Maliki hükümetini, Anbar’daki ‘terör tehlikesini’ bahane ederek ülkeyi olağanüstü hâl ortamı içinde seçimlere götürmekle suçluyor.

Şiiler ve Sünniler arasındaki gerilimin sonuçlarından biri de El Kaide ve bağlantılı grupların Şiileri hedef alan yoğun saldırıları.

Ülkedeki güvenlik güçlerini hedef alan eylemlerin yanısıra, Şii mahallelerine yönelik çok sayıda sivilin hayatını kaybetmesine neden olan saldıılar gerçekleştiriliyor.

Mezhepler arası çatışmayı özellikle son dönemde tetikleyen etkenlerin en önemlileri arasında ise Suriye’deki iç savaş geliyor.

Şii lider ve din adamı Mukteda Sadr [AA]

Suriye’deki şiddetin açık bir şekilde mezhep savaşına dönmesi Irak’taki istikrarsızlığı da derinleştiriyor.

Başbakan Maliki’nin, Irak topraklarını İran’ın Esed rejiminin düşmemesi için verdiği destek için kullandırdığı iddiası Sünnilerin tepkisine neden oluyor.

Dolayısıyla Nisan ayında yapılacak seçimler Irak’ın istikrarının yanısıra, bölgenin geleceği açısından da önem taşıyor.

Ülkede birbirleriyle çatışan Şii ve Sünniler kendi aralarında da bütünlük sağlayabilmiş değil.

Maliki hükümetine yalnızca Sünniler değil Şii siyasetinin bazı önemli isimleri de tepki gösteriyor.

Ülkenin en etkili Şii siyasetçilerinden olan dini lider Mukteda Sadr, 16 Şubat\'ta, siyasi, kültürel ve toplumsal alanda yurt içinde ve dışında faaliyet gösteren tüm ofislerinin kapatılmasını isteyerek, kendisinin ve hareketinin siyasi hayattan çekileceğini açıklamıştı.

Maliki için ‘diktatör’ tanımlaması yapan Sadr, Irak Başbakanı’nı ülkedeki tüm gücü elinde toplamak, yolsuzluğa bulaşmak ve halka zulmetmekle suçluyor.

BAĞDAT-HEWLER GERİLİMİ

Irak’ta savaş sonrasında tansiyonun sürekli yüksek olduğu bir diğer nokta ise Federal Kürdistan Bölgesi yönetimi ile merkezi Bağdat hükümeti arasındaki gerilim.

Savaş sonrasında ABD’nin de desteğini alarak oluşan federal yapı içinde güçlenen Kürt yönetimi, daha güçlü özerkliğe sahip olmak ve Maliki hükümetinin tekeline almakla suçladıkları merkeziyetçi yapının zayıflamasını istiyor.

Hewler ve Bağdat arasındaki krizin temel unsurları bütçe meselesi ve petrol satışından elde edilecek gelirin paylaşılması.

Federal kürdistan Bölgesi Başkanı Mesut Barzani

Kısa bir süre önce Maliki hükümeti, federal cari bütçeyi hazırlayarak onaylanması için parlamentoya sundu. Fakat bütçenin adil olmadığını ve kendisine yeterli payın ayrılmadığını savunan Hewler yönetimi, bunu kabul etmeyeceğini belirtti.

Bağdat yönetimi ile Hewler yönetimi arasında yapılan görüşmelerden sonuç çıkmayınca, Parlamento Başkanı Usame Nuceyfi bütçeyi bir anlaşma olmadan onaylamayacağını belirtti.

Maliki ise, parlamentonun red kararının hükümet için yok hükmünde olduğunu ve kendi programlarına göre hareket edeceklerini söyledi.

Mesut Barzani yönetimi ise Bağdat’a tepkisini bazı yabancı petrol şirketleriyle doğrudan temasa geçip petrol arama anlaşmaları yaparak gösteriyor.

Hewler’in ayrıca Ocak ayı sonunda petrol ihracatına başlayacağını açıklamasıve Kürt petrolü ile ilgilenen yatırımcıları Hewlerl’de düzenlenecek ihaleye davet etmesi Bağdat yönetimini daha da kızdırdı.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 13104 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:10:33:24
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x