T24’te Hazal Özvarış imzasıyla \'Otoriterlik eğilimi yüksek eğitimlilerde daha fazla; ülkeden gitmek isteyenlerin oranı yüzde 25\' başlığıyla Konda Genel Müdürü Bekir Ağırdır ile yapılmış bir röportaj yayınlandı.
Röportajda seçimin kaybedenleri arasında yer alan Konda araştırma şirketinin seçim sonuçlarını tutturamamasının sebepleri ile 1 Kasım sonrası oluşan siyasal durumun analizi ele alındı.
Kürtlerde Çözüm Süreci\'ndeki aksaklıklar, Kobanê, Irak ve Suriye\'deki gelişmelerin ardından \"Kürt Müslüman\"ım diyen bir kesimin oluştuğunu ve Kürt kimliğinin yükseldiğini ifad eden Ağırdır, HDP’nin 13 puanının 11 puanının sebebinin bu olduğunu, Emanet oyların CHP\'den değil bizzat Kürtlerden verildiğini belirtti.
T24 muhabiri, Ağırdır’a, seçim öncesi yaptıkları ve 29 Ekim Perşembe günü duyurdukları son araştırma sonucundan yola çıkarak AKP’nin hanesine yüzde 41,7 düşeceğini öngören KONDA’nın bu hatasına neyin yol açtığını ve 1 Kasım’ın sonuçlarından çıkan analizlerini sordu.
Röportajda, seçime yönelik anketleri dışında, otoriterlik konulu araştırmalarından elde ettikleri bilgileri de paylaşan Bekir Ağırdır’ın T24’ün sorularına verdiği yanıtlardan derlediğimiz bazı başlıklar şöyle:
“Bir delik bulup içine saklansam...”
- 1 Kasım’da NTV canlı yayındayken sandıktan çıkan oranları gördüğünüzde işi bırakmak aklınızdan geçenler arasında mıydı?
O anda bir delik bulup içine saklansam diyorsun. Başka bir izahı yok. Önce kendinize karşı mahcubiyet, sonra çalışma arkadaşlarınıza, kızınıza, babanıza mahcubiyet... Halka halka yayılıyor. Ama bir yandan da burada sorumluluğunu taşıdığınız insanlar var. O insanların son dört haftada eve gitmeden nasıl yırtındıklarını görmüşsünüz ve hepsinin geleceği, KONDA’nın sürdürülebilirliği, geçimleri sizin sırtınızda. O nedenle soğukkanlı olmak gerekiyordu. Mahcubiyetin üstüne yayını erken bırakıp arkadaşlarımın çalıştığı ofise geldim. Ve “Hata bende” deyip çalışmamıza devam ettik.
“HDP’den AKP’ye oy dönüşü yok”
- Sizin 1 Kasım için açıklamanız ne; “Türkiye sosyolojisi yeniden yazılmalı” diyenlerden misiniz?
Hayır. Tek başına bu değil. En çok kendime şu nedenle kızıyorum: Ben danışmanlık yaptığım şirketlere, “Artık tüketici ve hayat değişti. Daha katmanlı politikalar, diller, hizmetler gerekir” diyordum. Ama şimdi bunu anlatan ben, kendi işimdeki modellemeyi bu açıdan eksik düşünmüşüm. Örneğin, genel olarak kır/kent diye bakılıyor meseleye ama metropolleşme diye başka bir hikaye ıskalanıyor. Muhafazakârlaşma, dindarlaşma, güvenlik kaygılarını, konut sitelerinden özel güvenliğe bu metropolleşmenin etkisinin farkında değiliz ve sadece siyasetle açıklamaya çalışıyoruz. Ama diğer katmanlar, siyasi tercihte de etkili. “Bu işi güvenlik arayışı belirleyecek” diye yazdığım halde bunu matematik formüle bağlayacak modeli üretemediğim için kendime kızıyorum. Şu anda pardon demekten öte bir şey yapmanın yolunu aradığım için diğer şirketler gibi veya Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaptığımız gibi “özür dileriz” bile demedim.
Şu anda iki hocamız içerde çalışıyor. Bütün yönetmimizi A’dan Z’ye kontrol etmeyle başlayarak uluslararası kaynakları gözden geçirerek çalışıyoruz. Aynı şey sosyoloji açısından da geçerli. “İnsanlar güç, lider arıyordu, Erdoğan’a oy verdi”, “otoriterliğe yatkınlık”, “koalisyon korkusu” gibi kolay, şematik açıklamalara yönelirsek korkarım ki mesele derinleşir ve siyaset erbabının, akademinin de Türkiye’yi hiç yakalayamayacağı anlamına gelir. Kimlikler, kutuplaşma gibi meseleler var ama bunlar, şal gibi bütün problem ve farklılıkları zihin dünyamızda homojenleştiriyor. Çikolata kaplı pastaya yukardan baktığında o “çikolatalı pasta” oluyor, ama bir dilim kesip dikey baktığında kek, krema, meyve katmanlarını ayrı ayrı görüyorsun. Toplumu da daha iyi anlamamızı sağlayacak yollara ihtiyaç var.
- Sandık sonuçlarından çıkan ipuçları neler?
AKP’nin 9 puan artışı için “MHP ve HDP’ye giden AKP oyları geri döndü” dendi. Halbuki seçime katılmayanlar, 7 Haziran’da sandığa gitmeyenlerle aynı değil. Geçen sefer katılmayanların bir kısmı yine gitmemiş, bir kısmı gidip AKP’ye oy vermiş ama bu kez başkaları da gitmemiş. Çilek Ağacı ekibinin ilerlettiği analizlere göre, seçime katılım aynı gözükmekle beraber katılımın en çok düştüğü ilçeler aynı zamanda HDP’nin de oyunun en çok azaldığı ilçeler. “HDP’ye giden oyların AKP’ye dönüşü” diye bir ana karakter yok.
“CHP’den AKP’ye geçiş yok, 9 puanın 4’ü 7 Haziran’da oy kullanmayanlar”
- AKP’nin oranını 9 puan arttıran ne?
Çilek Ağacı’nın grafiğine göre, 9 puanın 4 puanı, kabaca yeni oy veren ve 7 Haziran’da oy kullanmayan seçmenden gelmiş. 3 puan Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi gibi “diğer partiler”den gelmiş. 1,5 puan MHP’den. 0,5 de şuradan buradan. HDP’den gelen çok az.
- İPSOS ve Adil Gür’ün paylaştığı CHP’den de geçiş olduğu iddiası doğru değil mi?
Onlarınki anketlerine verilen cevaptan kaynaklanıyor. Sandık analizine göre, CHP hiç hareket etmemiş.
“HDP’ye emanet oyu verenler Kürtlermiş”
- 1 Kasım’da hangi partilerin seçmenleri oy kullanmayan grubuna geçiş yaptı?
Yine Çilek Ağacı’na göre, HDP’nin 13 puanının yüzde 85’i, yani aşağı yukarı 11 puan sandığa gitmiş. Eksilen 13’ün yüzde 10’u, yani toplamın içindeki 1,3 gibi bir kesim de sandığa gitmemiş. HDP’nin potansiyeli olan iki puanı burada. Bu sayısal analizler gösteriyor ki HDP’ye “emanet oyu” verenler Türkler değil, Kürtlermiş. Bu insanlar teröre, çatışmaya dönüş olunca frene basmışlar ama AKP’ye geri dönmemişler. AKP diyen Kürtler, 7 Haziran’da sandığa gitmeyenler. Kürtlerin içinde HDP ağırlığı elinde tutuyor ama eskiden farklı olarak yeni katılımla AKP arttı.
Kürtleri dindar-seküler diye ayırmak mümkün ve kabaca yarı yarıyaydı. 7 Haziran öncesinde Kürtlerin içinde bu nedenle AKP yüzde 50, HDP yüzde 40’tı. Fakat çözüm süreci, süreçteki aksaklıklar, Kobanê, Irak ve Suriye’de olanlardan sonra - dindar Kürtlerde bir hayat tarzı veya fikir değişikliğinden dolayı değil ama - ilk kez şimdiye kadar önce Müslümanım diyenler, şimdi “Kürt Müslümanım” diyor. Kürt kimliğinin yükselişi gibi bir mesele var. HDP’nin 13 puanının 11 puanının sebebi bu. AKP’ye geldi-gitti’den ibaret olmayan gelecekteki risk veya fırsatları ima eden bir eğilim bu.
“AKP, maksimum potansiyeline neredeyse ulaştı”
Hikâye dağılımında değil, 8-9 ay önce Kutuplaşma Endeksi’nde hesaplıyorsun yüzde 65’ti, şimdi tek soruya gelen de 63. Yani kabaca 38 milyonun oyu belliydi ve AKP’nin sempatizan oyunu kaybettiğini ve 18 milyonluk bir çekirdeğini söylüyorduk. Şimdi seçim sonucu diyor ki, sempatizanlarını çoğaltarak topladı. AKP, kağıt üstünde maksimum potansiyeline neredeyse ulaşmış görünüyor. Ben bu insanların eleştirilerinden vazgeçtiğini düşünmüyorum, ama öncelikleri var bu insanların. AKP de böyle okumadığı için toplumsal uzlaşma, yeni anayasa diyor.
- Başkanlık da diyor.
Başkanlık dememesi beklenemez. Çünkü şunu kabul etmemiz lazım, 8 Haziran’dan itibaren yeniden bir seçim olmalı fikrine inanan, buna önce partisini, sonra süreci yöneterek muhalefeti ve toplumu ikna eden Erdoğan’dı. Başarı varsa, bu onun siyasi başarısıdır.
“Başkanlığa evet diyenler yüzde 35’ten yüksek değil”
- Manşetinden Davutoğlu’nu işaret ederek “Zafer hocanın” diyen Habertürk’ten ziyade “Erdoğan, dâhi seviyesinde bir stratejist” diyen Ali Nesin’e mi yakın düşünüyorsunuz?
Evet, sonuçta toplumu razı etti. T24’teki bir yazımda, MİT krizi, Hakan Fidan’ın istifası-dönüşü, Erdem Başçı’yla gerilim, Davutoğlu’nun açıkladığı şeffaflık paketine Erdoğan’dan itiraz olduğunda “Başkanlığa toplumu razı etmek için oluyor bunlar” demiştim.
- Siz, başkanlık referanduma giderse “evet” çıkma ihtimali görüyor musunuz?
Hayır. Araştırma bulgularında “Başkanlığa oy veririm” diyen insanlar yüzde 35’i aşmış değil. Ama Erdoğan’ın bu karizmasyla bunu da denemeye çalışacağı açık. Fakat bunu toplumu yeniden bir krizle “Bu sistemle ülke yönetilemiyor” havası üzerinden mi deneyecekler, yoksa “Bak, AKP’nin bütün hizmetleri” diyerek başarı hikâyesine mi yaslanacaklar bilmiyoruz. Bunu Erdoğan, AKP bilecek. Fakat 1 Kasım öncesi sorunlarımız yerli yerinde duruyor. Seçim sonucundan bağımsız olarak 1 Kasım sabahı da 7 Haziran sabahı da var olan ülkenn temel meseleleri yerli yerinde duruyor. Hava sakinledi ama kıştan çıkmış değiliz. Sorunlar birikmiş vaziyette ve kriz taktiğiyle ilerlemeye artık insanların tahammülü yok.
“MHP, aşırı milliyetçilikle yenilenirse yok olur”
- Daha önceki; seçmen kaymaları AKP ile MHP, CHP ile HDP arasında olacak tezinizden başka bir aşamaya geçtiğini mi söylüyorsunuz seçmen davranışının?
AKP’nin MHP’yi iyice kendine çektiğini zannediyorum.
- MHP’nin yenilenmesi daha da aşırı milliyetçilikle sonuçlanırsa, sizce sonucu ne olur?
Yok olur.
“Ülkeden gitmek isteyenlerin oranı yüzde 25”
- Türkiye’den gitmek isteyen ve istediğinde gidebilecek Yılmaz Odabaşıların hacmi ne?
Hem Kutuplaşma Endeksi, hem Hayattan Memnuniyet Endeksi içinde zaman zaman bu soruyu sorarız. “İmkânın olsa başka bir ülkeye gitmek ister misin” diyenlerin oranı yüzde 25. Ama uzay boşluğunda bir soru bu.
- Artış var mı?
Ekim ayı araştırmalarımızda da vardı bu soru. Aşağı yukarı aynı çıkıyor. Durumu iyi ama kişisel meselelerden çok, ülkenin gidişatı nedeniyle mutsuz olan kesim, endişeli modernler yüzde 8-9 civarında. Bunların hepsi birden gitme çabasında değil. Ben gitme çabası içinde olanlara “Vancouver kuyruğunda olanlar” diyorum. Sadece siyaset nedeniyle kaçmak 1-Paranoya, 2- Bu paranoyayı besleyenin - AKP’nin yaptıkları sanıyorlar ama - o insanların siyasi umut taşıyacak aktörlerinin olmaması.