AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, hendek stratejisi PKK açısından başarıya ulaşmış olsaydı bugün Türkiye’nin çok başka bir noktada olacağını öne sürerek, Kürt sorununun çözümünde “bu mantıkla” artık Öcalan’ın denklem dışı kaldığını savundu.
Al Jazeera’nin sorularını yanıtlayan AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu 15 Temmuz darbe sürecinin ayak seslerinin hendek stratejisiyle duyulduğunu, hendek stratejisinin PKK açısından başarıya ulaşmış olması durumunda bugün Türkiye’nin çok başka bir noktada olacağını öne sürerek, Kürt sorununun çözümünde “bu mantıkla” artık Öcalan’ın denklem dışı kaldığını savundu. Miroğlu HDP ve Öcalan’ın PKK’ye karşı tutum değiştirirse durumunda çözüm sürecinin yeniden gündeme gelebileceğini savundu.
Orhan Miroğlu, darbe girişimi sürecinin Kürt illerinde kazılan hendeklerle başladığı görüşünde. Kürt sorununa ilişkin hem bölgesel gelişmeleri hem de hükümetin yaklaşımı ile birlikte Türkiye içindeki durumu da değerlendiren Orhan Miroğlu’na göre Abdullah Öcalan bugünkü mantıkla denklem içine giremez.
Öcalan’ın İmralı heyetiyle her görüşmesinde darbe sürecinden bahsedildiğini ve Öcalan’ın darbe süreciyle ilgili net ifadelerinin kendisini şaşırttığını belirten Miroğlu, darbe sürecinin 1 hafta daha sürmesi durumunda, PKK’nin Kürt illerinde güvenliğin sağlanamaması sebebiyle tüm silahlı güçlerinin şehirlere çekeceğini öne sürdü. Miroğlu, “Batı, PKK’nin şehirlere inmesini güvenin kalmadığı bir ülkede hak olarak görebilirdi.” dedi.
“Kürtlere ve Alevilere daha fazla güvenmek gerek”
PKK’nin hendek stratejisinin darbe girişimine zemin hazırladğını öne süren Miroğlu, şöyle konuştu:
Hendek süreci, Türkiye’de darbeye hazırlık ortamıydı.. Diyelim ki 300-400 bin insan hendek çatışmaları sırasında bölgeyi terk etmese, PKK ile devlet arasındaki çatışmalara müdahil olsa, güvenlik güçlerine karşı tavır alsalardı, darbeye kimsenin pek de itiraz edemeyeceği geniş bir “meşruiyet” alanı inşa edilmiş olacaktı. Oturup aralarında bir anlaşma yaptılar mı, yapmadılar mı ben onu bilemem ama PKK’nin hendek stratejisinin darbe girişimine zemin hazırlamaktan başka bir işe yaramadığını da bugün artık görüyoruz. Bu şekilde düşündüğünüz zaman darbeden çıkan en önemli siyasi sonuç nedir diye sorarsanız; bence artık devletimizin de partilerimizin de bölge halkına çok daha fazla güvenmesi gerektiğidir. Kürtlere ve Alevi halka çok daha fazla güvenmek gerekir.
Neden?
Çünkü her iki halk kesimi de bence bu darbe sürecinde ve PKK’nin başlattığı hendek savaşları sürecinde çok önemli bir siyasi tavır ortaya koydular ve karşı pozisyon aldılar. Eğer hendeklerde Kürtler PKK’yi destekleseydi, biz Allah korusun çok büyük ölümleri göze alarak ancak Cizre’ye Nusaybin’e müdahale edebilecektik. Evet çok sayıda sivilin de öldüğünü biliyoruz hendekler sürecinde, Onların da hakkı, hukuku mutlaka karşılanmalıdır.
HDP’ye oy veren kesimin ‘FETÖ’ye mesafeli olduğunu belirten Miroğlu şöyle devam etti:
AK Parti’nin oradaki siyasi kurumsallaşması ve Kürt meselesinde oynadığı rolün bunda önemi var. FETÖ bölgede geniş bir örgütlenme yapabilseydi risklerimiz artardı. O bakımdan devletin o geleneksel güven problemini düşünmesi lazım. Neyi konuşuyoruz mesela? Binlerce insan tasfiye edilirken kriterlerimiz ne olacak?
Darbe girişiminin ardından yapılan tasfiylerle ilgili kendisine çok fazla şikayet geldiğini belirten Miroğlu, savcılıklardan bu tasfiyeler sonucu meslekten alınan kişilerle ilgili hakkaniyetli araştırma talep ettiklerini, sadece HDP’ye yakın diye böyle bir sonuca yol açılmamasını istediklerini belirtti.
Miroğlu şöyle devam etti:
Bölgede şöyle bir gerçekliğimiz var; dağa militan gönderilmesini kolaylaştıran bazı öğretmenlerimiz de var maalesef. Kürt aydınları ve sivilleri arasında da teröre ve şiddete sağlıklı olmayan bir bakış açısı var. Meselâ, hepimiz demokratik mânâda yayın yapacak bir gazetenin kapatılmasına karşı olabiliriz ama bu gazete eğer PKK’nin yayın organı gibi çalışıyorsa burada bir sorun var demektir. Şiddet ve teröre yayın düzeyinde toleransla yaklaşılması çok da kabul edilebilir bir şey değil. Aslı Erdoğan, mesela Gündem gazetesinde yazıyordu. Gündem gazetesi PKK’nin yayın organı niteliğindedir. Bu demokratik bir yayıncılık değil. Oysa HDP’ye yakın bir gazetenin var olması faydalıdır.
“Leyla Zana neden hiç konuşmuyor?”
HDP’de biraz farklı düşünen insanlara karşı ayrımcılık yapıldığını ve itibarsızlaştırıldığını belirten Miroğlu; Leyla Zana’nın susturulduğunu savunarak şunları dedi:
Leyla Zana ne kadar yer alabildi o medyada? Neden Leyla Zana hiç konuşmuyor mesela? O konuşmuyorsa bu süreçte, ne zaman konuşacak? Leyla Zana’nın o televizyonun, gazetenin görüşleri ile arasında büyük bir fark var. Örgüt Leyla Zana’nın konuşmasını istemiyor. Leyla Zana da konuşmak istemiyor, çükü muhtemeldir ki konuştuğu zaman bu olup bitenlere çok farklı yaklaşacak, örgüt tarafından daha da itibarsızlaştırılacak. Yani Aslı Erdoğan için söylüyorum böyle kanlı bir örgütün medyasında yazı yazmak çok farklı bir şey, Kürtlerin haklarına sahip çıkmak, HDP’nin parlamentodaki mevcudiyetini savunmak farklı bir şey.
“HDP’nin çok değerli bir zemini var”
HDP’ye çok büyük bir görev düştüğünü ve HDP’nin kendi içerisinde bir muhasebe yaparak PKK’ye rağmen Türkiye’de demokratik siyasi zemini korumaya dair bir irade sahibi olduğunu göstermesi durumunda bir çok şeyi konuşmanın mümkün olabileceğini belirten Miroğlu, HDP’nin PKK’ye rağmen bir adım atacağına inandığını belirterek Selahattin Demirtaş’ın kullanmış olduğu şu sözleri hatırlattı:
Şu an esas olarak HDP’ye çok büyük bir görev düşüyor. Kürtlerle kurulacak münasebetlerde eğer karşımızda ilişki kurulabilecek bir muhatap aramamız gerekiyorsa o zaman HDP’nin son çözüm sürecinden başlayarak, Suriye politikası ve hendek politikası üzerinden kendini PKK tezlerine entegre etmesine bir şey söylememiz lazım. HDP ancak kendi içinde ciddi bir siyasi muhasebe yapıp se bir çok şeyi konuşmak mümkün olabilir.
Selahattin Bey hep şunu diyordu, “Silahı PKK ile konuşun. Siyaseti ve demokrasiyi bizimle konuşun.” Âmenna... Şu an PKK ile silahı konuşma kapılarımız kapalı görünüyor. Buyursun HDP, demokrasi ve sivil siyaseti konuşalım, buna dair zemini hep beraber güçlendirelim.
Kandil’in belediyelere kayyum atadığını ve HDP’nin bunu aşamadığını öne süren Miroğlu; HDP’li belediyelerin PKK doğrultusunda değil HDP doğrultusunda mesai yapsalardı devletin kayyumunu kimsenin onaylamayacağını belirterek şöyle devam etti:
“Kardeşim. Ey HDP’liler. Siyasi zemininize sahip çıkın. Çok güçlü bir zemininiz var onun harcanmasına izin vermeyin, eh bunu bile yapamayacaksa HDP ne işe yarayacak?” Ama o ne yapıyor? PKK’nin ortaya koyduğu terör zeminini güçlendiren politikalar izliyor. Bunu Meclis’te de yaptı, bölgede de yaptı. Nusaybin\'e hendek kazılırken, \'Belediyeler bu işlere bulaşmayacak durun bir dakika\' diyemediler. Bunu deseydi, Kürt siyasetinde de bir kırılma yaşanırdı. Mesela Zana yalnızlaştırıldı, Selahattin Bey, “Silahı PKK ile konuşun, demokrasiyi, siyaseti bizimle konuşun” dediğinde hemen ayar çektiler.
Kürt sorununda Ak Parti’nin çok yol denediğini ve ekonomik-siyasi alanlarda da çok önemli adımlar attığını savunan Miroğlu şunları söyledi:
“Öcalan bu mantıkla denkleme giremez”
Çözüm sürecinde Öcalan’ın kendisinden beklenen misyonu oynadığı kanaatinde olmadığını savunan Miroğlu, Öcalan’ın Suriye nedeniyle çözüm sürecinin feda edilmesine karşı çıkmadığını, Öcalan’ın Suriye’de “Suriye’deki haklarınız için mücadele edebilirsiniz ama bunun için çözüm sürecini feda etmenize gerek yok” deseydi bugün farklı bir tablonun da oluşabileceğini öne sürdü.
Miroğlu, Öcalan’ın bu şekilde denklem dışına çıktığını savundu ve denkleme girmesi için PKK’nin koşulsuz şartsız Türkiye’yi terk etmesiyle mümkün olabileceğini belirterek, Öcalan’ın bunu demesi durumunda PKK’de karşılığını almasa da halkta karşılığını alacağını savundu ve HDP içerisinde çözümden yana olan insanların da Öcalan’dan beklentilerinin bu olduğunu öne sürdü.
Öcalan’ın bu saatten sonra PKK’yi yönetmesinin zor olduğunu belirten Miroğlu, gelecek için ortada HDP’nin olduğunu ve HDP’nin daha önemli olduğunu savunarak, şunları söyledi:
PKK’yi Öcalan’ın yönetmesi bu saatten sonra zor, ama HDP var ortada ve gelecek için HDP daha önemli. Kürt meselesinin HDP eksenli kısmıyla ilgili normalleşme. Bu, Demokratik eksende seyreden bir Kürt siyasetinin yola yeni bir anlayışla ve Öcalan’la beraber çıkması demektir. PKK ile çözülecek bir şeyler yok mu, var elbette..Tabii ki silahsızlandırılması, yönettiği yasa dışı örgütlerin tasfiye edilmesi. Bu aşamadan sonra da PKK’nin şunu deme hakkı doğar, “Ben silahımı bıraktım. Bu aşamadan sonra beni nereye koyuyorsunuz?”