Kürd sorunu mazlum bir milletin özgürleşmek üzere uluslararasılaşmış bir büyük sorundur , dolayısıyla bu sorunun Devlet Bahçeli ve Öcalan’ın girişimleriyle çözülebileceği bir sorun olmaktan çoktan çıkmıştır. Şayet T.C. Devleti ve mevcut iktidar bu önemli ve büyük sorunu çözmek istiyor ise uluslararası bir zeminde ve farklı devletlerin gözlemciliği , garantörlüğü temelinde bir platform yaratarak ve Kürdleri temsil edecek tüm tarafları muhattap alarak Kürd ulusunun siyasi ve kimlik taleplerini eşitlikçi bir zeminde tartışarak çözüm aramalıdır.
Her ne kadar T.C. Devleti Öcalan , PKK ve onun legal uzantıları tarafından büyük bir gizlilik içerisinde yürütülen görüşmeler Devlet Bahçeli’nin bu son söylemleri ve çıkışıyla birlikte önemli bir deşifrasyona uğramıştır. Bu ve benzeri konuları izah etmek için meşhur bir Kürd atasözü vardır “Dıbe Bızın Çigas bi dizika here gayine le aşikare diwalide” Türkçesi şöyledir “Keçi erkeğiyle gizli bir ilişkiye girse de doğumu aşikare olmaktadır.”
Aslında İmralı sakini Öcalan ile devletin derin kurumları arasındaki ilişkiler savaş sürecinde ağır bedeller ödeyen Kürd ve Türk halklarına rağmen sürekli bir biçimde devam etmektedir. Dolayısıyla Öcalan’ın müritlerinin söyledikleri ve üzerine büyük fırtınalar kopardıkları tecrit durumu söz konusu değildir. Esasen Öcalan aile kurumunu hiçbir zaman ciddiye almamış bir kişiliğe sahip olduğu için ve avukatları dahil hiç kimseyi de dinlemediğinden dolayı ihtiyaç duyduğu görüşmelerini hizmetine amade olduğunu söylediği T.C. derin güçleri ve kurumlarıyla düzenli olarak yapmaktadır.
Bu anlamda dünyadaki ve bölgedeki gelişmelere göre T.C. Devlet görevlilerinin kendisine ihtiyaç duyulduğunda verdikleri talimatları harfiyen yerine getirmek üzere müritlerine ulaştırmak görevini yerine getirmektedir. Dolayısıyla Kürd ve Türk taraflarının Öcalan’la ilgili bu sürpriz gelişmeleri şaşkınlıkla karşılamak için hiçbir haklı sebepleri olmaz ve olmamalıdır.
T.C. Devleti ve mevcut iktidar Türkiye’de yaşanmakta olan derin ekonomik kriz ve yine uygar dünyayla yaşamakta olduğu kötü ilişkilerden dolayı büyük bir çıkmazın içerisinde debelenmektedir. Ayrıca Ortadoğu’daki mevcut savaş durumunun Türkiye’ye yansımasından da son derece tedirgin olmaktadır , zira ABD ve Avrupa ülkelerinin geliştirmek üzere olduğu Büyük Ortadoğu Projesi zaman zaman intikaya uğrasa bile başarı şansı oldukça yüksektir. Bu anlamda Devlet Bahçeli’ye verilen görev Türkiye’de sosyal patlamanın önünü almak ve muhtemel Kürd hareketlenmelerine engel olacak kıpırdamaların önüne geçmektir. İşte bütün bu sebeplerden dolayıdır ki T.C. Devleti bu gelişmelerden büyük bir zarar görmemek üzere Öcalan’ı devreye sokarak mevcut iktidarı ayakta tutmanın formüllerini aramaktadır.
Bu sebeplerden dolayı T.C. Devleti ve mevcut iktidar geliştirdiği tüm savaş koşullarına ve ülkede var olan yoksulluk ve sefaleti perdelemek üzere Öcalan vasıtasıyla sözde bir barış sürecini hayata geçirmenin derdindedir. Diğer taraftan bu coğrafyada yaşamakta olan Müslüman Kürd ve Türkleri devletin ali menfaatleri için bir arada tutmak üzere Filistin davasını öne çıkararak hem körfez sermayesini hem de Arap dünyasını yanına alarak ABD ve müttefiklerine karşı kendi konumunu güçlendirmeye çalışmaktadır.
Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi Kürd sorunu mazlum bir milletin özgürleşmek üzere uluslararasılaşmış bir büyük sorundur , dolayısıyla bu sorunun Devlet Bahçeli ve Öcalan’ın girişimleriyle çözülebileceği bir sorun olmaktan çoktan çıkmıştır. Şayet T.C. Devleti ve mevcut iktidar bu önemli ve büyük sorunu çözmek istiyor ise uluslararası bir zeminde ve farklı devletlerin gözlemciliği , garantörlüğü temelinde bir platform yaratarak ve Kürdleri temsil edecek tüm tarafları muhattap alarak Kürd ulusunun siyasi ve kimlik taleplerini eşitlikçi bir zeminde tartışarak çözüm aramalıdır.
Kürdlerin ne istediklerine gelince:
Kürdler atalarına ait bu kadim topraklarda kendi kimlikleri ,kendi kültürleri ve kendi dillerini özgürce kullanabilecekleri ve her türlü siyasi ,toplumsal taleplerini rahatça kullanabilecek zemini aramaktadırlar. Dolayısıyla bu haklarını elde etmek üzere savaşı ve şiddeti dışlayan bir zeminde haklarını elde etmenin mücadelesini vermektedirler. Bu nedenle Kürd halkı savaş istemeyen ve bu coğrafyada yaşamakta olan tüm milletlerle birlikte barış ve huzur içerisinde yaşamak istiyorlar. Bunun için T.C. Devleti ve mevcut iktidar Kürdleri anlamak istiyorlarsa Türklerin Anadolu topraklarına girmek istedikleri zaman Çaldıran’da ve Malazgirt’te Kürdlerin nasıl bir tutum takındıklarını hatırlamaları yeterli olacaktır , dolayısıyla bu sorunun çözümü Kürdlere karşı uygulanmakta olan ret , inkar ve asimilasyoncu çağ dışı tüm uygulamalardan vazgeçilmesi gerekiyor. Gelinen bu aşamada 60 milyon Kürd halkını yok sayarak ülkede birliği sağlamanın ve siyaset yürütmenin ne T.C. Devletine ne de AKP-MHP iktidarına bir hayrı olmayacağı zihinlere kazınmalıdır.
Çözümün adresi İmralı’da kendisine bir ada tahsis edilmiş ve her türlü yaşam koşulları sağlanmış Öcalan’ı ikna etmek değil çözümün gerçek adresi 100 yıldan bu yana ve özellikle son 40 yıldır en ağır bedelleri ödemiş tüm Kürdistanlılar olmalıdır ve bu konuda muhalif Kürd siyasetçileri başta olmak üzere Kürdistan’daki kanaat önderleri ve aklı selim insanların Kürdleri temsil etmesiyle mümkün olacaktır.
Not: Bir Ömür Tükenirken yazı dizisine gündemin sık değişmesi nedeniyle ara vermek zorunda kaldım. Nasip olursa ileriki günlerde buna devam edeceğim.
M.Hüseyin Taysun