Kürtler; Kürtlerin dostları olan dünya güçlerini arkalarına alarak ve bin yılın olayı olacak büyük Kürdistan’ın adım adım kurulması, 21. yüz yılın Kürtlerin yüz yılı olduğu görüşünün perçinleşmek için, Acilen Kürtlerin kendi kendilerini yönetme iradesi ve alışkanlığı elde etmeleri, Kürdi düşünen, Kürt orjinli milli bir siyasi yapılanmaya sahip olmalıdırlar. Ondan sonra Allah’ın yardımını dilemelidirler ve bu yardımın gelmesinde zerre kadar da şüphe etmesinler…!!!
Bu yazımızda, bin yılın olayı olacak büyük Kürdistan’ın adım adım kurulması, 21. yüz yılın Kürtlerin yüz yılı olduğu görüşünün böylece perçinleneceği hususunu ele alacağım.
Ancak bu söylediklerimizin bir an önce gerçekleşmesi için;
Kürtlerin kendilerini yönetme iradesi ve alışkanlığı elde etmeleri, Kürdi düşünen, Kürt orjinli milli bir siyasi yapılanmaya sahip olmalıdırlar.
Buna ilave olarak, bir aydın edasıyla geçmiş bazı yazılarımızda olduğu gibi, (tarihe not düşürmek için) bu yazımızda da bazı siyasi öngörülerinde bulacağız İnşallah.
Şunu iyi bilmemiz gerekir ki;
Aydın insan: “Şimdi olan bir olayı anlamak için, tarihte olan benzer bir olayı alıp şimdiki olayla karşılaştırarak ileri bir zaman için öngörüde bulunabilen kişidir.”
Bu yazımızla, Kürtlerin (adeta dünyayı arkalarına alarak) devletleşmesini ve Erdoğan’ın aklıyla Suriye’de iktidarın Sünni mücahitler eliyle değişmesini (adeta matematiksel yöntemlerle) ele alıp okuyucuların önüne net bir fotoğraf koyacağız İnşallah.
Konumuza dönecek olursak;
Kronolojik olarak adım adım büyük Kürdistan’ın yol haritası:
Ünlü Amerikalı gazeteci Dana Adam Schmidt 1963 yılında Güney (Irak) Kürdistan’ının dağlarında Kürt milleti için silahlı mücadele sürdüren efsanevi Kürt lideri Mele Mustafa Barzani ile görüşüp onunla bir mülakat yapıyor. (Daha sonra bunu “Barzani’yle konuşmalar” başlığıyla kitaplaştırıyor.)
Bu görüşme esnasında Mele Mustafa Barzani kendi davalarına sessiz kalıp, yardımcı olmadığı için Amerika devletine bir hayli sitemde bulunuyor. Onu dinleyen Dana Adam Schmidt, Barzani’ye mealen;
“Sayın Barzani, devletler merhamet ve acıma duygusuna sahip değildirler. Devletler her olaya çıkar ve menfaatlerini gözeterek bakarlar. Şunu yapmanızı öneririm; Amerika’nın size masraf yapmasını sağlamaya çalışın. Eğer Amerika size masraf yaparsa, bugün olmazsa da, mutlaka bir gün size yaptığı masrafın arkasından gelip size ulaşmaya çalışır,” der.
1975’te Saddam Irak devlet başkanıdır ve Sovyet yanlısıdır. İran’da ise, Şah iktidardır ve ABD yanlısıdır. İran ile Irak arasında Şattülarap sınır çizmektedir ve her iki devlet de bunun üzerinde hak iddia etmektedirler. Yani aralarında egemenlik ihtilafı vardır.
Ünlü Kürt milli lideri ve kahramanı Mele Mustafa Barzani on yılı aşkındır, Kürt milletinin öz gücüne dayanarak, hatta sadece omuzundaki “Mavzer Tüfeği ’ne dayanarak Kürdistan milli kurtuluş savaşını vermektedir. Verdiği bu savaşla Irak hükümetini bir hayli zorlayarak onunla masaya oturmaya mecbur bırakmıştır.
20. yüzyıl Kürdistan tarihinde ilk defa Irak Hükümeti ile Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) arasında (Eylül devrimi olarak adlandırılan) bir antlaşma 11 Eylül 1970 tarihinde Irak Hükümetinin başkanı Saddam Hüseyin ile Kürtler adına Mele Mustafa Barzani tarafından imzalanır.
https://www.kurdistan24.net/tr/story/496296
İmzalanan resmi anlaşmaya göre, Kürt ulusunun tarihi haklarının tanınması kayda geçirilir.
Antlaşmaya göre, 1975 yılına kadar 5 yıl süreli sulh-salahiyet geçiş zamanı belirlenir. Bu süreçten sonra (Kerkük de dahil) Kürdistan’da nüfus sayımı yapılarak çoğunluğa göre Kürdistan sınırları belirlenir.
Süreç sonunda Saddam, Kerkük’ü bu sürece katmak istemez. Barzani de İran Şah’ı aracılığıyla ABD’nin desteğini alarak Irak’a savaş açar. (Baba) Barzani kısa bir zaman zarfında Irak Kürdistan’ının tamamını ele geçirilir.
Saddam (Baba) Barzani’ye yenildiğini anlayınca hemen Şah’ın ipine sarılır. Şattülarap hakkından vazgeçerek Şattülarap’ın tamamını İran’a bırakır. Buna mukabil Şah da ABD’den “(Baba) Barzani’ye verdiği desteği” kesmesini ister. ABD (aslında Kürtlerin her fırsatta lanet okuduğu Diş İşleri Bakanı Henry Kissinger) Kürtlere verdiği desteği keser. Ve böylece Mele Mustafa Barzani’nin yarım asırlık Kürt ulusal mücadelesi de son bulmuş olur.
Fakat görünüşe göre insanlar katında, Mele Mustafa Barzani önderliğinde Kürtlerin mücadelesi sonlanmış olsa da, Allah katında Kürtlerin (özellikle Mele Mustafa Barzani’nin) intikamı teker teker alınma safhasına giriliyor. Bu yenilgiye kim katkı sağlamış ve bulaşmış ise – Şah’tan tutun Saddam’a, Saddam’dan tutun Ecevit ve Erbakan’a kadar- her kim varsa, zaman içerisinde bir yönüyle belasını bulmuştur.
İran Şah’ı ile Saddam’ın Baba Barzani’ye yaptıkları ihanetten sonra Humeyni Şah’ı devirdi.
Humeyni iktidar olunca, ABD ve Avrupalı devletlerin teşvikleri ile Saddam İran’a saldırdı. Bu savaş yıllarca devam etti, her iki taraftan yüz binlerce insan öldürüldü. Her ikisi de iyice yıpranınca ABD, Kürdistan merkezli BOP – Büyük Ortadoğu Projesini devreye sokmaya çalıştı.
Öncelikle bu konu ile ilgili, neredeyse tıpatıp aynı bugünkü Suriye Kürtlerinin başına gelene benzer, 1991 yılında Irak Kürtlerinin başına gelen, fakat insanlarımızın çoğunun unuttuğu olaya bakmaya çalışalım.
2 Ağustos 1990... Saat sabahın 2'sinde Irak birlikleri Kuveyt'e girdi. Kuveytliler ne olup bittiğini bile anlamaya fırsat bulamadı. Canını kurtarabilenler Suudi Arabistan'a kaçtı. Kuveyt Emiri ülkeyi terk etme konusunda herkesten önce davrandı ve ailesiyle birlikte o da Suudi Arabistan'a sığındı. Birkaç saat içinde Iraklılar başkent Kuwait City'yi ele geçirdi. Saddam keyifliydi. Ama bu durum uzun sürmeyecekti ve nitekim sürmedi de...
Peki, Saddam bir sabah kalktı, aklına esip de bu işgale mi kalkıştı? Elbette hayır. Aylar önce ABD Bağdat büyükelçisi vasıtasıyla ABD ile danışarak ve tıpkı Erdoğan'ın aylarca önce ABD ile danışarak Suriye'ye girdiği gibi, O da ABD'nin onayı ve hatta teşviki ile Kuveyt'e girdi. Bunun üzerine ABD tüm dünyayı Saddam'ın başına yığdı ve sonrası hepimizin malumu.
“1990 yılının sonlarına kadar ABD Saddam'a karşı dünya çapında bir koalisyon oluşturdu. 1991 Şubat’ında ABD öncülüğünde Irak'a karşı askeri olarak harekete geçti ve kısa zaman zarfında Irak ordusunu hezimete uğrattı.”
Savaş başladıktan bir ay sonra, Şubat 1991′de, dönemin ABD başkanı olan baba George H. W. Bush, şu meşhur sözleriyle Irak halkını açıkça ayaklanmaya davet ediyordu:
"Akan kanı durdurmanın bir yolu daha var ve bu da Irak ordusu ve halkının kontrolü kendi eline alıp diktatör Saddam Hüseyin’in kenara çekilmesini sağlamaları."
Bunun doğal bir sonucu olarak Irak'taki milyonlarca insan o sırada Irak'ı bombalamakta olan ABD'nin kendi saflarında olduğu durumda Saddam'dan kurtulmalarının mümkün olduğuna inanmakta güçlük çekmedi.
Özellikle Mart ayında Irak Ordusu'nun Irak'ın çeşitli yerleri ve Kuveyt'te gerçekleşen çatışmalarda ABD'nin önderliğindeki koalisyon kuvvetleri karşısında hezimete uğramış olması ülkenin güneyinde olduğu gibi kuzeyinde de bir umut havası yarattı.
Çok kısa bir süre içerisinde Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı (Kuzey Irak) Kürdistan bölgelerinde, o dönem güçlerini birleştiren Mesut Barzani ve Celal Talabani'nin Peşmerge Kuvvetleri önderliğinde Baas rejimine karşı geniş katılımlı ayaklanmalar baş gösterir oldu. Güneyde Şiiler kuzeyde de Kürt göstericiler ayaklanmayla belirledikleri tüm hedef sahaların tümünü ele geçirerek amaçlarına ulaştılar.
Lakin aynı ABD, bu ayaklanmalarla Kürtlerin ve Şiilerin kendi kontrollerinin dışına çıkma ihtimali belirince, hiç tereddüt göstermeden ayaklanmaları bastırmak için Saddam'a yol verdi. Kürtler ve Şiiler Irak Cumhuriyet Muhafızları'nın şiddetli ve vahşice müdahaleleri ile karşılaştılar.
Bununla beraber, tıpkı şimdiki Suriye’deki Kürtlerde olduğu gibi ABD'nin başta çeşitli seviyelerde ima ettiği destek bir türlü Kürt ve Şiilere gelmez oldu.
ABD'nin bu geri adımı ile bölgedeki diktatöre karşı başlayan ayaklanmalar, aniden son 50 yılın en büyük göçüne dönüştü. ABD, Kürtlerin kendisine tamamıyla bağlı olduklarını anlayınca tekrardan harekete geçti. Irak'ın 36. paralel üstündeki Kürdistan bölgesini BM kararıyla uçuşa yasak bölge ilan edip tümüyle korumasına aldı ve bildiğimiz gibi bu süreç resmi statüye sahip "Irak Kürdistan Federe Bölge Hükümeti”nin oluşmasıyla sonuçlandı ve bağımsızlık süreci de halen devam etmektedir.
Türkiye'nin Suriye Kürdistan bölgesine müdahalesine gelince;
Bundan sonra sürecin nereye doğru gideceğini anlamak için, başa dönmemiz gerekiyor.
Körfez savaşı başlar başlamaz Turgut Özal, ABD’nin köklü planına vakıf oldu ve mealen; "Körfez savaşıyla Orta doğuda haritalar değişecek" demişti. O günden beri Kürt–Kürdistan merkezli (ağır da olsa) plan işliyor.
https://nerinaazad2.com/tr/columnists/yahya-munis/yeni-bir-kurdistan-bolgesi-icin-ilk-adim
İŞİD (25 Haziran 2015) Kobani'ye müdahale edinceye kadar Amerika Suriye'nin Kürt bölgesine müdahil olmuş değildi. İŞİD Kobani'ye müdahale edip, halk yerlerinden edilip, büyük kitlesel göçle büyük insani dram oluşunca, Kürdistan lideri Mesut Barzani'nin ABD başkanı Obama nezdinde giriştiği çabayla ABD savaşa müdahil oldu. Obama, İlk önce Türkiye'nin İŞİD'e karşı müdahale etmesini Erdoğan'dan istedi. Erdoğan Türkiye olarak müdahale etmek istemeyince o zaman karadan Peşmergelerin Kobani’ye ulaşmasını sağlamak için yol vermesini istedi ve izin vermesini sağladığı gibi havadan da onlara destek oldu. Peşmergeler İŞİD'i Kobani’de hezimete uğrattı. Obama bu işe girişmişken Kürt güçlerini İŞİD'in egemenliğinde bulunan diğer bölgelere yönlendirdi. Bunun için silah ve mühimmat sağladı. ABD hem Irak'ta hem de Suriye’de Kürt güçlerine desteğini artırarak sürdürdükçe Kürt güçleri İŞİD'e karşı destan yazmayı sürdürdüler ve dünyadan da destek ve takdir kazanmaya devam ettiler. Fakat ABD, Irak Kürdistan'ında bir sorun olmamakla beraber Suriye Kürtlerinde bir sorun görüyordu. O da PYD'nin PKK ile bağlantısı ve muhalif Kürtlerin yer almasına izin vermemesiydi. Yani tek tip bir yönetim ve bu yönetimin kendi egemenliğini dayatmasıydı.
ABD, PYD nezdinde bu sorunu çözmek için Barzani'yi de devreye sokarak bir çok girişimde bulundu.
15 Mart 2017 tarihinde Salih Müslim PYD başkanı iken, Barzani'nin girişimi ile Rojavalı Kürtler arasında birliğin sağlanması için Salih Müslim ve Kürt muhalif grubu ENKS ile hem Erbil’de hem de Duhok'ta iki önemli toplantı yapıldı. Barzani'nin garantörlüğünde iki antlaşma sağlanmasına rağmen Kandil'deki PKK merkezince her iki antlaşma bozuldu.
Daha sonraki tarihlerde Mesut Barzani bu antlaşmanın bozulmasıyla ilgili yaptığı açıklamada: “Batı Kürdistan’daki kardeşlerimiz, önlerine çıkan tarihi fırsatı heba ettiler. Onlar için statü kazanmaları için Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve Rusya ile görüşmüştüm. Hepsinin de onay ve desteklerini almıştım. Fakat ne yazık ki bu tarihi fırsatı kaçırdılar ve heba ettiler. Kürtler için çok yazık oldu,” demişti.
Ondan sonraki yıllarda da ABD'nin PYD'ye bu konudaki dayatmaları sürdü.
Son yıllarda ve defalarca ABD PYD'ye desteğinin sürdürülebilmesi için mutlak olarak şu üç konuyu hayata geçirmesini istedi:
1– PKK ile irtibatının kesilmesi.
2– Muhalif Kürtleri iktidarlarına ortak etmeleri ve
3– Türkiye ile olan hududunu boşaltıp yerlerine Irak Kürdistan’ında bulunan peşmergelerin Türkiye sınır hududu boyunca yerleştirmelerine razı olması.
Son dakikaya kadar da ABD bunları dayattı fakat PYD bunların hiçbirine razı olmadı ve ABD'yi çileden çıkardı. Böylece ABD’nin, Türkiye’nin, özellikle Erdoğan’ın Suriye’de iktidar olmasının önünü açtığını görebiliyoruz.
Kürtler dünyanın her yerinde, her yönüyle, PKK ile ivedilikle ve acilen ilişkilerini kesmelidirler.
Çünkü ABD’nin 1994 yılında kararlaştırdığı Türkiye’deki Kürt siyasi tasarım ve planlamasında PKK'nin yeri olmadığına eminim ve bunu kaynağından biliyorum.
Ve yine Kürtler şunu iyi bilmeliler ve emin olmalılar ki; ABD’nin yeni dünya düzeni çerçevesindeki “Büyük Ortadoğu projesi– BOP” Kürt ve Kürdistan merkezli bir projedir.
ABD nasıl ki Irak’ta Saddam’ı devirdikten sonra, İran’a yandaş olmalarına bile razı olarak Araplarla fazla ilgilenmeyip tüm enerjisini Kürtleri ve Kürdistan’ı merkeze alarak harcadıysa, ABD şimdi de, hangi düşünce olursa olsun Suriye’de de Arapların kime yandaş ve müttefik olmalarına aldırış etmeden, Kürt ve büyük Kürdistan odaklı siyaset yaptığına ve sonuna kadar bunu sürdüreceğine şüpheniz olmasın. NOKTA…
Okuyucuların görüş ve önerileri için: