Hitler'in 50. Doğum Günündeki Türk Heyeti Ve Cumhuriyet!

07.05.2025, Çar - 09:33

Hitler'in 50. Doğum Günündeki Türk Heyeti Ve Cumhuriyet!
Haberi Paylaş

Devlet ile içiçe olan ve kendisini "Sosyal Demokrat", "Modern", "Türk devrimlerinin içinden doğan" vs. diye değerlendiren Türk basın camiasının duayeni Yunus Nadi'nin rolünü bilirsiniz!

Yunus Nadi, Cumhuriyet Gazetesi'nin başı, kurucusu ve matbaa sahibidir.

Cumhuriyet Gazetesi, tek parti döneminde,  Cerideyi Resmiye(Resmi Gazete')nin yarısıdır.  Cumhuriyet Gazetesi, yayın hayatına başladığı 7 Mayıs 1924 tarihinden 1946 yılına kadar,  tek parti döneminin en başat arşividir.

Cumhuriyet Gazetesi yüz bir yaşında ve kendisini, "Kemalist, Sosyal Demokrat ve Merkez Sol" olarak değerlendirir. 

Ama Cumhuriyet  Gazetesi, bu tanımları yapadursun, Gazetenin sahibi gibi duran , Yunus Nadi'nin ve Türk siyasetinin,  Adolf Hitler'in 50. Doğum Günü(20 Nisan 1939…)'ne  katılan heyetin, bu faşizan hayranlığı bilmeye değerdir....  

Yunus Nadir'den sonra Cumhuriyet Gazetesi, Nadir Nadi ile devam eder. Burada belirtelim ki, bu ailenin geçmişi de pek ilginçtir!

Konumuza dönersek;

Doğum gününe katılan  heyette kimler vardı?

Nazım Hikmet'in dayılarından 

Bayındırlık Bakanı vekili de olan  General Ali Fuat Cebesoy Başkanlığı’ndaki Türk heyeti şu şahsiyetlerden oluşur:

Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Asım Gündüz, 

Erzurum Milletvekili General Pertev Demirhan, 

Ankara Milletvekili Falih Rıfkı Atay(Aynı zamanda Atatürk’ün özel Çankaya gazetecisi), Muğla Milletvekili Yunus Nadi(Cumhuriyet Gazetesi Sahibi), Sivas Milletvekili Necmettin Sadak ve Çankırı Milletvekili Hüseyin Cahit Yalçın(İttihatçı, Tanin Gazetesi yazarı)…

Heyette  bulunan dört ünlü gazeteci “gazeteci kimlikleriyle” değil, Cumhurbaşkanı İnönü tarafından görevlendirilen, 11 Nisan 1939 günü kabul edilen Bakanlar Kurulu kararnamesiyle resmi Türk heyetinin azaları hüviyetiyle heyette yer alır!

Heyet, 15 Nisan gecesi Sirkeci İstasyonu’nda İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Lütfi Kırdar tarafından Berlin’e uğurlanır.

Türk basını Hitler'in 50. doğum günü şenliklerini çok yakından izler. Olup bitenler an be an, Babıali basını tarafından büyük bir coşkuyla  duyurulur.

“Akşam” ve “Yeni Sabah” gazetelerinde, Hitler’in o keskin gözleri en çok Türk heyetini aradı ve nihayet buldu. Heyet hemen ona takdim edildi. Nazik Führer, heyette ki şahsiyetlerin ellerini teker teker, kendine yakışır sertlikte sıkar. Manalı manalı yüzlerine bakar, her birisine ayrı ayrı iltifatlarda bulunduğunu iftiharı anılarına işlenir....

Onlara Atatürk’ten bahseder., O’na olan hayranlığını açıklar  ve şunları söyledi:

“Asrın en büyük adamı Atatürk idi. Büyük bir kahraman ve dâhi idi. Türkiye’ye ve Türk milletine karşı hürmet ve muhabbetim çok büyüktür. Zira haksızlığa karşı isyan ederek silaha sarılmak ve muvaffak olmak hususunda bize ilk numuneyi veren Türkiye olmuştur.”

Hüseyin Yalçın, heyet içinde Ankara'ya ilk dönen kişi olarak gözlemlerini şöyle aktarır.

“Almanya’da faaliyet içinde çalışıyorlar. Azametli bir askeri geçit resmi gördük. Führer’le de görüştük. Almanya’da yaptığımız temaslardan memnun olarak geri döndük.”

Daha sonra köşe yazdığı Yeni Sabah’ta Führer’e hayranlığını  sürdürür:

“Bütün Almanya’nın pek haklı bir şevk ve heyecan ile Führer’lerini alkışladığı bu tatlı günde, şu kısa siyasi tahlili daha ileriye götürmek ve Almanya’nın hayatında başlayan devreye bahsi geçirmek istemeyiz. Burada duracağız ve silah arkadaşlığı ile kendilerine bağlı olduğumuz milletin bugünkü bayramı karşısında meçhul Alman askerinin kabri önünde duyduğumuz heyecan hâlâ kalbimizde olduğu halde, tebriklerimizi ifade edeceğiz.”

Berlin’den İstanbul’a dönen Ali Fuat Cebesoy Ankara’ya gitmeden önce Pera Palas Otelinde kendisini ziyaret eden “Son Posta” muhabirine seyahatleriyle ilgili şu bilgiyi verir:

“Almanya’ya girişimizde ve orada ikametimizde olduğu kadar, Almanya’yı terk ederken de her taraftan heyetimize karşı gösterilen büyük hüsnükabul ve dostane muameleyi bilhassa kaydetmek ve hakkımızda gösterilen bu duygulardan dolayı müteşekkir olduğumuzu söylemek isterim. Nisan’ın 20’nci günü öğleden sonra Almanya devlet reisi Hitler doğumlarının 50’nci yılını kutlamaya gelen misafirlerini kabul ettikleri sırada, heyetimize karşı hususi bir alaka ve nezaket göstermişler ve sözlerinin arasında milletimize, ebedi şef Atatürk’e ve Millî Şefimiz İsmet İnönü’ye karşı birçok vesilelerle takdirkârlık ve hayranlık duygularını tekrar eylemişlerdir. Şerefli milletimizin ve büyük şeflerimizin yabancı bir memleketin dostluk havası içinde büyük bir devlet reisi ağzından samimi ifadelerle takdiri heyetimizi pek mütehassis etmiştir.”

Heyet üyelerinden Falih Rıfkı Atay ise izlenimlerini “Ulus” gazetesinde yazar:

“Hitler şüphesiz bir fani vatandaşa milli kahraman vasfı kazandıran bütün hizmetleri yapmıştır. Almanya onun şahsında bütün davalarını tahakkuk ettiren bir şef bulabilmiştir. Zayıf ve mağlup Almanya’nın en karışık, en buhranlı ve en düşük günlerinde bir avuç arkadaşı ile mücadeleye girişen Hitler yalnız kendi milletine siyasi hak müsavatı kazandırmak, yeni bir ordu vücuda getirmek, toprak istiklallerine nihayet vermekle kalmamış, Alman ırkı birliğini hemen hemen temin etmiştir.”

Yazı, Hitler’in her alanda yaptığı yeniliklerini bol bol överek, şöyle der:

“Bu devirde Almanya’nın gördüğü imar, esasen Avrupa’nın en ileri devletlerinden biri olan bu memleketin manzarasını değiştirecek kadar şümullü olmuştur. Her tarafı donatan yeni yollar şebekesi, zamanımızın harikaları arasında sayılsa yeri vardır. Kendi milleti böyle bir şefin ellinci doğum yıldönümü için ne kadar şenlik yapsa, hiç kimse bunu mübalağalı addedemez.”

 Yunus Nadi ve gazetesinin o sıralarda Almanya'ya yakın durduğu, Nazi rejimini desteklediği, yerli Türk faşistlerini de sık sık kışkırttığı bilinir.

Uzun yıllar Babıali’de gazete patronluğu, Dışişleri Bakanlığı ve bir ara Galatasaray Spor Kulübü Başkanlığı da yapan Necmettin Sadak ise, zaten “doğuştan” Almancıdır. Nazilerin kendisine bir Mercedes hediye ettiği Babıali’de dolaşan en meşhur dedikodu olur.  

 Ancak Hitler düşmana esir düşmemek için bir fare deliğinde kafasına sıkınca; Necmettin Sadak da saf değiştirerek ilk haline, Ziya Gökalp’ın asistan iken büründüğü solcu sosyoloji hocası pozlarına bürünür.

Albert Speer mi? Savaş sırasında Savaş Bakanı oldu, Yahudileri yok etmektense onları fabrikalarda çalıştırmayı önerdi, insan gücüne ihtiyaçları vardı, erkekler askere alındığı için silah üretimine kadınları koşturdu. Hitler onu intihara ikna edemedi, Nürnberg’te yargılandı, bilfiil yirmi sene yattı, 1 Eylül 1981’de bir hatunun peşinden gittiği Britanya’da kalp krizinden öldü.

Hitler'in yaptığı Holokost ve insanlık suçları, dünyada bilince çıkarılmaya çalışıldı.  Türkiye'de   dillendirmekten hep kaçınıldı...

Albert Speer gibi yaşayan çokça Türk gazeteci o gün ve bugün var!

Tabi bugün, "Türk-Kürt ittifakı" dillendirmesinden, İnönü rolünü kendine tarihi örnek ve rol model olarak bulan Abdullah Öcalan’ın Pervin Buldan üzeri anlatımlarını da dipnot olarak hatırlamakta fayda var!

Tarihte yanlış ata oynamak da ibret olamıyor. 

Ne yazık!

 

 

Bu haber toplam: 3370 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:01:32:59
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x