''Bahçeli, Kürtlerin ulusal haklarıyla ilgili düşünülen böylesi asli barışın ipuçlarını bir tanesini bile hala ağzından dökülmüş değil. Kendi ifadesiyle Terörsüz bir yaşamdan, 21. asrın Türk asrı olmasından ve hala "ezip geçmek" ten bahsediyor. Tek yaptığı, Abdullah Öcalan'dan bu işe bir son vermesini, örgütünü dağıtmasını, devletin de ona "umut hakkı" nı vereceğinden bahsediyor. ''
Amerika'nın Ortadoğu'da soğuk savaş eseri olup, Sovyetlerin darbelerle iktidara taşıdığı jakoben aşırı milliyetçi diktatörlükleri ve İran fundamentalist cihatçı Şii devletinin destekleyip donattığı taşeron terör örgütlerine (Hizbullah ve HAMAS) yönelik İsrail ile başlattığı operasyonlarda, İran'ın etkisinin bu coğrafyada kırılması ve bölgenin yeniden yapılanması konusundaki bu devletlerin kararlılıkları, yüzlerce yıldan beri Kürtlerin ulusal haklarını hep baskı altında tutan, inkâr ve imha temeli üzerinde sürdürülen paradigmaya dayalı ideolojik Türk devlet yapısının çatırdaması, ekonomisinin çökmesi ve yürüyemez, hareket edemez hale gelmiş bulunmasıydı. Bu yeni durumdan bir çıkış arayan devlet aklı (derini ve görünür olanı) MHP genel başkanı Devlet Bahçeli üzerinden yeni bir paradigma inşa etmeye çalışıyorlar. Siyasi hayatını Kürt, Ermeni ve ülkedeki diğer farklı toplumsal kesimlerin dışlanması ve düşmanlığı üzerine kurmuş olan MHP ve liderinin bu çıkışı ile herkesi şaşkınlığa uğratarak şoklara sokmuş durumda. Çünkü hiç kimse böylesi bir çıkışı ondan beklemiyordu.
Devlet Bahçeli, bu çıkışıyla mevcut bütün ezberleri bozarak, yüzlerine maske takmış sahte "demokrat" ve "barışsever" geçinenlerin de maskesini düşürmüş oldu. Bahçeli'nin bu çıkışı karşısında kimyası bozulan ve yıllarca siyasi ve ekonomik rant için onun önünde eğilmiş, elini öpmüş ülküdaşları ve demokratlık maskesiyle ortalarda dolaşan ve bol ahkam kesen bilumum ulusalcı nasyonal sosyalistleri (gerçek faşistler) demokrat geçinenler ve solcuların maskelerini bir kez daha düşürdü. Bahçeli'ye karşı ağza alınmayan çirkin hakaretleri sıraladılar (ki bu parti ve liderinin şovenizm ve ırkçılık konusundaki duruşunu eleştirerek yerden yere vurmuş bir insan olarak bu çirkinlikleri samimiyetle kınadığımı ifade etmek isterim) Ona "siyasi fahişe" diyerek gelin olarak Öcalan ile evliliği karikatürize edilmiş bir şekilde sosyal medyada paylaştılar. Anında "bölücü" ve "Türk düşmanı" olarak onu lanse etmeye başladılar. Oysa Bahçeli'nin şoven Türk milliyetçiliği duruşu olduğu yerdeydi. Bize göre Bahçeli ırkçı ve şoven ideolojisinden bir milim bile şaşmamıştı. O ve ona bu aklı verenler, yüz yıldır tekçilikle, inkarlarla ve kıyımlarla kendi devletlerinin artık bir yere varamayacaklarını anladılar. Bu tekçi ve inkarcı devletin iyiliği için bir çıkış yolu aramasıdır.
Devlet Bahçeli, Kürtlerin ulusal haklarıyla ilgili düşünülen böylesi asli barışın ipuçlarını bir tanesini bile hala ağzından dökülmüş değil. Kendi ifadesiyle Terörsüz bir yaşamdan, 21. asrın Türk asrı olmasından ve hala "ezip geçmek" ten bahsediyor. Tek yaptığı, Abdullah Öcalan'dan bu işe bir son vermesini, örgütünü dağıtmasını, devletin de ona "umut hakkı" nı vereceğinden bahsediyor. Kendi aralarında gizli olarak başka neler konuşulduğunu elbette bilmiyoruz. Öcalan'ın "Sayın Bahçeli ve sayın Erdoğan'ın paradigmalarını destekliyorum" demiş. Bu ikilinin yeni paradigmalarının ne olduğunu bilmediğimiz için olumlu-olumsuz bir yorumdan bahsetmemiz mümkün değil. Kamuoyuna açıkladıkları söylemler bu paradigmanın bir parçası ise bize göre aynı tas aynı hamam, söyledikleri şiddet, yıkım ve nefretten başka bir şey değil. Çünkü Kürd/Kürdistan sorunu, sadece PKK ve Öcalan ile kapalı kapılar arkasında konuşulan ve verilen taahhütler ile çözülecek bir sorun değildir. milyonlarca Kürdün ulusal demokratik ve egemenlik hakkı ile ilgili hala bir şey duymuş değiliz. Bu sorun hakkaniyetle çözüme kavuşmaz ise Türk devleti önünde çok sıkıntılı ve dikenli günler bekliyor olacak. Türk devleti yüz yıldır yalanlarla kandırıp uyuttuğu halkını ikna edip barışçıl bir şekilde bu sorunu çözüme kavuştur malıdır. İran'dan sonra bu durum başlarını çok kötü bir şekilde ağırtacak. Haritaya bakın, Türkiye'nin kara sınırının %90 da komşuların tamamı Kürler. Yani eskisi gibi Suriye, Irak ve İran ile komşu olmayacaklar. Bu üç ülkedeki Kürtler bir statüye kavuşmuş, ordusuyla, ekonomik gücüyle Kürt federal veya bağımsız devletleriyle komşu olacaklar.
Batı Kürdistan (Rojava) federal veya bağımsız bir devlete gebe. Bu durum onun doğum sancılarıdır. Buradaki Kürtler açısından en büyük handikap, Kürtlerin kendi ulusal birliklerini hala kuramamış olmaları. Bununda yegane sorumlusu PKK’dir. PKK’nin totaliter ideolojik dayatması ve şiddete dayalı baskısı Kürtleri bölmüş, sorunu bu günlere taşımış durumda. Onlar, "Herkes PKK li olacak" anlayışı ile farklı siyasi kulvardaki Kürt örgüt ve partilerini silah gücüyle baskı ile sindirmeye, onları tek tip çağdışı totaliter bir ideolojik potada eritmeye zorladılar. Özgürlüğün kapıyı tıklatması, Kürdistanın bu parçasını ulusal birlikten yoksun yakaladı. Başkan Barzani'nin komutan Mazlum Abdi ile görüşmesi ve ona tavsiyelerde bulunması ve deneyimlerini aktarması çok değerli ve önemliydi. Rojava Kürtleri, öncelikli olarak PKK’nin dayattığı bu tekçi ve totaliter ideolojik kölelikten kendilerini bir an evvel kurtarmaları lazım. Kürtler, temel insan haklarına ve evrensel demokrasiye uygun kendilerini yeniden yapılandırmaları gerekir. Rojava'nın dünya kamuoyundaki "melekleri" olarak saygınlıkla ve takdir ile anılan kahraman kızları, kafa kesen cihatçı vahşi örgüt IŞİD'in korkulu rüyası olmuştu. Bu uğurda hayatlarını kaybeden kahraman meleklerin anıları önünde saygıyla eğiliyorum. 21. yy da soğuk savaş eseri totaliter yapılara ve fundamentalist cihatçı örgütlere yer yoktur. Kısa sürede hepsi tasfiye olacak. Kürtler Ortadoğu da demokrasinin ve gerçek özgürlüğün öncülüğünü yapabilirler. Kürt toplumu yaratılışından beri demokrat ve seküler bir toplumdur. dinci fundamentalizm ve ideolojik totalitarizm Kürt toplumuna zorla dayatılmak istenmiştir. Bu durumun öncüsü olarak imza atmak için Kürtlerin kendi aralarında kenetlenmiş ulusal birlikteliklerinde geçer. Toplumda mevcut siyasi ve inançsal farklılıklara demokratik olgunluk içinde bakılmalı, her parti ve oluşumlarla ulusal bir cephe altında birleşerek dosta ve düşmana bunu göstermelidirler.
Mazlum Abdi, Rojava için geçiş döneminin liderliğini yürütebilen en makul şahsiyetlerden biridir. Çok iyi bir donanım, beceri ve bilgiye sahiptir. Her parçadaki Kürtler onu desteklemeli, yanında olduklarını göstermelidirler. Yüz yıl önce Lozan'da Türkiye Kürtlerinin başına getirilen felakete, Rojava Kürtleri de bu hataya düşmemeleri gerekir. Suriye'de federasyondan şaşmamalıdırlar. Silahlı güçlerini de Irak Federal Kürdistan'da olduğu gibi, özerkliğini korumalıdırlar. Rojava Kürtleri, HTŞ lideri Colani'nin modern kıyafet ve kravat takmasına ve karşılığı olmayan "kardeşlik" sözlerine balıklama atlamamalı, bu durum onları yanıltmamalıdır. HTŞ cihatçı ve kafa kesen vahşi anlayışından vazgeçtiği yönünde ne topluma ve ne de dünya kamuoyuna verilmiş bir özeleştiri, ne de bir özür dileme yapmıştır. Mevcut Suriye yönetimiyle Mutlaka garantör devlet talebinde bulunmalıdırlar (Amerika ve İsrail) HTŞ, onları iktidara taşıyan güçlere (Amerika, İngiltere ve İsrail) şirin görünme senaryoları sergiliyorlar. İktidara yerleşip güç kazandıklarında gerçek yüzlerini o zaman gösterirler. Türkiye'nin yönlendirmesiyle hala çıkıp Suriye'nin resmi devlet adını "Suriye Arap Cumhuriyet" koymalarından ısrar etmelerini istiyorlar. Türk devleti onlara şu aklı veriyor: "Biz yaptık tuttu. Sizde Devlettin resmiyetteki adının "Arap Cumhuriyeti" olmasından ısrar edin. Sorarlarsa, "Arap Cumhuriyeti bir etnisiteyi değil bir milleti ifade ediyor. Yani Suriye Arap Cumhuriyeti Kürtlerinde devletidir" Nasıl akıl ama? Oysa anayasa da bu devletin resmi adı "Arap cumhuriyeti" yazıyorsa, herhangi bir vatandaş çıkıp Kürt milleti veya Kürt halkının hakkından bahsedebilir mi? Bu açıkça bölücülük olur. Türk devletinde olduğu gibi. Milyonlarca Kürt kamuda kendi dilleriyle resmi bir söylemde bulunduklarında tutanaklara bu durum nasıl geçiyor? "Sanık veya hatip bilinmeyen bir dille konuştu." İşte bu durum bir ulus için onursuzluğun son kertesidir. Tekrar ifade edelim. Suriye'nin terör ile iltisaklı HTŞ yönetimi çok etnisiteli ve çok inançlı Suriye toplumsal yapısını demokratik kurallar içerisinde bir arada tutmasının mümkünatı yoktur. Suriye muhtemelen 3 veya 4 bölgeli bir yapıya bölünecek.
Kısaca Kürtlerin çoğunlukta olduğu Türkiye ye dönersek, Bahçeli'nin öncülüğünde başlatılan ve Öcalan'ın muhatap olarak kabul edildiği yeni süreç hakkındaki fikirlerimizi, Öcalan'ın devlet adına Bahçeli'nin ondan istenilenin karşılığında hangi hakları iade edeceği konusu ile devlet konseptinin nasıl bir yaklaşım gösterecek konusunu onların bu niyetlerini kamuoyuna açıkladıklarında fikirlerimizi detaylı bir şekilde yazacağız.